Babalık stres yaratmasın!
Baba olmaya hazırlanan erkeklerde de hormonal değişimler yaşanabiliyor; bunun sonucunda da kendilerini bekleyen yeni görevler mutsuz, çaresiz, fiziksel olarak gergin ve tükenmiş hissetmelerine yol açabiliyor.
Bebek sahibi olmak hem anneler hem de babalar için tarifsiz bir
duygu… Hatta bilimsel literatüre baktığımızda hamilelik ve doğum, “kritik yaşam
olaylarından” biri olarak kabul edilir. Çünkü bu dönem boyunca hem anne hem de
baba adayı yaşanan değişimlerin getirdiği stres yaşantılarıyla baş etmeye ve
bunlara uyum sağlamaya çalışır. Ancak, yaşanan bu yeni süreç ebeveynlerde stres
ve kaygıya yol açabiliyor. Australian National University tarafından yapılan
araştırmalara göre, yaklaşık 10 erkekten 1’inin doğum sonrası anksiyete ve
depresyon yaşadığını ortaya koyuyor.
Peki, ilk kez baba olacak erkekler ruhsal ve bedensel ne gibi değişiklikler yaşıyor? Babalık görevi, erkeklerin yaşamdaki duruşlarına ne gibi yeni anlamlar getiriyor? Baba adayları ve eşler yaşanabilecek sorunların önüne geçmek için birlikte neler yapmalılar? Yaşanan korkuların önüne nasıl geçilebilir? DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’den Klinik Psikolog Dr. Ayşe Bombacı babalık stresi ile yeni baba olacakların dikkat etmeleri gereken noktaları açıklıyor…
Hamileliğin son döneminde ve doğumdan sonraki ilk aylarda erkeklerin daha şefkatli, duyarlı ve sevgi dolu olmalarına hazırlayan bazı önemli hormonal değişimlerden geçtiklerini belirten Bombacı, “Yapılan araştırmalarda erkeklerin hormonal değişimler sayesinde, eşinin ve bebeğinin ihtiyaçlarına karşı daha duyarlı olduğu görülmüş. Ancak hormonal değişimler, hamilelik ve doğum sonrası döneme uyum sağlamak için tek başına yeterli değil. Bebeğine kavuşmanın heyecanını yaşayan çift aynı zamanda gelecek kaygısı da taşıyabilir. Özellikle hamileliğin son dönemlerinde doğumun yaklaşmasıyla birlikte artan “Acaba iyi bir baba olabilecek miyim?”, “Partnerimle yaşadığım çift ilişkisi ve cinsel yaşamım doğumdan sonra olumsuz etkilenecek mi?”, “Bebek olunca özgürlüklerim kısıtlanacak mı?”, “Ekonomik olarak ailemin sorumluluklarını üstlenebilecek miyim?” gibi kaygı dolu sorular baba adaylarının psikolojisini olumsuz etkileyebilir. Bu noktada bebekli yeni aile hayatına hazırlanan anne ve baba adayları, hamilelik boyunca yaşayabilecekleri duygusal dalgalanmaların farkına varabilmeli ve bunları yok saymadan yaşadıkları stres ve kaygılar hakkında birbirleriyle açıkça konuşabilmelidir” diyor.
Yaşanan
depresyon tedavi edilmediği takdirde sadece kişinin kendisi değil, çocukla
kurulan ilişki üzerinden onun sosyal ve duygusal gelişimini de olumsuz
etkileyebiliyor. İşte yeni baba olacakların dikkat etmesi
gereken noktalar;
-Doğum sonrası dönemin getireceği stresle baş etmek için hamilelik öncesinde çiftlerin birbirleriyle pozitif iletişim kurabilmeleri, ortak değerlere sahip olmaları ve birbirlerini desteklemeleri gerekiyor.
-Yakın çevreden ve aileden gelecek destek de yeni anne - baba olmuş bir ailenin stresini büyük ölçüde azaltıyor.
-Çocuk doğduktan sonra erkeklerin kendilerini dışlanmış ya da ihmal edilmiş hissetmelerini önlemek için, babanın da ilk haftalardan itibaren bebek bakımına dâhil edilmesi önem taşıyor.
-Emzirme ilişkisi ile birlikte anne ve bebek arasında çok özel ve güçlü bir bağ kuruluyor. Ama bir bebek aynı zamanda kucakta taşınmaya, sevgi dolu dokunuşlar yaşamaya, onunla yüz yüze diyalog kurmasına ihtiyaç duyuyor. Bebeğinin altını değiştirirken ya da ona banyo yaptırırken göz teması üzerinden ve sevgi dolu dokunuşlarla bebeğiyle iletişim kuran bir babanın, bebeğin ona nasıl da ihtiyaç duyduğunu fark etmesi babalık rolünde kendini önemli hissetmesine yol açıyor.
-Babayla çocuk
arasında kurulan bağın güçlenmesinde ten tene temas da etkili oluyor. Örneğin
emzirme anlarında, annenin sırtını babaya yaslayarak babanın da bu ilişkiye
dâhil edilmesi, üç kişilik bağın güçlenmesi ve yeni oluşan aile hayatındaki
rollerin benimsenmesinde faydalı oluyor.