Cesur yürek bir kadın

Onunki tam bir değişim hikayesi. Hayatının aşkını bulunca Belçika’dan Türkiye’ye taşınan Sophie Hunter Öge, “Her gün bambaşka bir hayatı yaşama fırsatı verdiğim için kendimle gurur duyuyorum” diyor.

Cesur yürek bir kadın

Yazı: Gülru İncu

“Böyle şeyler ancak aşk filmlerinde olur” dediğimiz şeyler vardır ya hani, heyecanın doruklarda yaşandığı, aşktan ve aşık olunan kişiden başka her şeyin ve herkesin önemini yitirdiği, sadece peri masallarında yaşanabileceğini sandığımız türden aşklar… Sophie Hunter’ın hikayesi işte bunların gerçek hayatta da olabileceğinin göstergesi. Tek ihtiyacımız olan şey aslında gerçekten istediğimiz zaman her şeyi yapabileceğimize sonuna kadar inanmak ve en önemlisi hayatımızı değiştirme cesaretine sahip olabilmenin gerekliliğine inanmak, çünkü değişim ancak böyle bir pencereden baktığınız zaman kapıdan içeri süzülüveriyor.
Sophie Hunter Öge, eskiden gezinti gemilerinde çalışan Belçikalı bir doğal yaşam fotoğrafçısı. Günün birinde yolu o sırada Afrika kıyılarında teknesiyle dünya turuna çıkan Hakan Öge ile kesişiyor. Sonrasında ne mi oluyor? Tabii ki birbirlerine aşık oluyor ve evleniyorlar ama masal elbette burada bitmiyor, asıl bundan sonra başlıyor her şey. O günleri anlatırken “Tanışmamız çok güçlü ve derin oldu, çok hızlı bir şekilde aşık olduk. Birkaç gün sonra onunla dünya turunu bitirmem gerektiğini biliyordum” diyor. “Böylesine güçlü bir bağa sahip olduğumuz için ikimiz de çok şanslıyız. Kendimiz olabilmemiz için çok fazla güven, çok fazla alan var aramızda. Birlikteyken daha mutlu, daha güçlü daha çok kendimiziz.”

Onlar doğaya, doğada onlara kucak açıyor
Sophie ve Hakan Öge çifti bir ay önce Toroslar’a taşınmış, her ikisi de çok ama çok mutlu. Kendi evlerini inşa etmiş, küçük bir cennet yaratmışlar. “Evimiz kocaman bir heykele benziyor, evimize aşığız” diyor Sophie Hunter Öge. Evlerinde ne klasik çizgilerde bir şey var ne de çimentodan. Neyi nasıl istiyorlarsa öyle yaparak sadece içlerindeki sesin izinden gitmişler. Öge çiftinin Toroslar’da üç atı var, onları eğitiyorlar. Gün, sabahın ilk saatlerinde hoş bir ritüelle başlıyor. Sophie Hunter Öge uyanır uyanmaz üç yaşındaki atı Bozo’nun yanına gidiyor ve onunla vakit geçiriyor. Atların kendilerini takip ettiğini, çünkü onların ailelerinin bir ferdi olduklarını söylüyor. Onlara asla kaba kuvvet kullanmamış, önce onlarla arkadaş olmuş daha sonra da liderleri... Aralarındaki bağ saf ve temiz. Şöyle sürdürüyor sözlerini: “Atlar bizimle telepati kuruyor, biz de onlarla sırlarını paylaşıyoruz. Eğer onları dinlemeyi biliyorsanız atlar en yakın arkadaşınız olabilir.” En sevdiği şeylerden biri ormanda yürüyüş yapmak. Orman içinde bir kasabada büyüdüğü için doğada derin bir huzur hissediyor. “Ormandayken içimdeki her şeyin açıldığını hissediyorum. Gerginliklerim kayboluyor. Kendim olabiliyorum; sonsuz ve limitsiz...”

“Her zaman her şeyi sorgulamalısınız”
Sophie Hunter Öge, hayat felsefesini sorgulama üzerine kurmuş. “Her şeyi her zaman sorgulamalısınız. Varoluşunuza dair kendi cevaplarınızı bulmalısınız” diyor ve bir çırpıda özetliyor hayatının anlamını: “Bir kere sorulan sorulara kendi cevaplarınızı verirseniz, onlara göre yaşamayı öğrenirsiniz. Toplum, aileniz ya da arkadaşlarınız ne beklerse beklesin... Çünkü kendinize karşı dürüst olduğunuz ortadadır. Bundan sonra hayatınızı ve içindeki her şeyi sevebilirsiniz.
Sophie Hunter Öge, Türkiye’nin taze meyve ve sebze çeşitliliğine bayılıyor. İnsan kalabalığının içinde kedi ve köpeklerin kendi yollarını bulabilmelerini seviyor ve sokakta hiç hayvan olmayan yerlere gittiğinde bunu çok özlediğini sözlerine ekliyor.

“En büyük hayalimi yaşıyorum”
Belki de gerçekten istesem bile gerçekleştirecek cesaretim olmadığı için ilk anda aklıma gelen soruyu soruyorum kendisine: Hayatınızı kökten değiştirmek, ülke, dil değiştirmek zor gelmedi mi, korkutmadı mı? “Tabii ki zordu fakat ben çaba gerektiren şeyleri severim” diyor. “Hayatım boyunca oradan oraya gittim. Bağlı olduğum yerler olmadı. Belki de bu işimi kolaylaştırdı. Macerayı seviyorum ve başka bir ülkede yaşama fırsatımın yüksek olduğunu da her zaman biliyordum. Doğayla tekrar birleşmek ve tekrar yalnızca Hakan’la olmak... Birlikte uzun saatler geçiriyoruz. Toplumun dışında şefkatle yaşıyoruz. Şu anda en büyük hayalimi yaşıyorum” diyor Sophie Öge, yaşamaya cesaret ettiği bu hayat artık onun en büyük mutluluk kaynağı.  

“Kendi gerçekliğinizi yaratın”

O, hayatını daha iyi yapabilecek şeyleri düşünme konusunda büyük bir uğraş göstermiş. Sevgiyle dolu, eğlenceli, büyüleyici, kendi sınırlarını aşabilecek kadar büyük bir uğraş bu. “Kendimi çok şanslı, özgür ve olduğum gibi hissediyorum” diyor. “Her gün bambaşka bir hayatı yaşama fırsatı verdiğim için kendimle gurur duyuyorum. Bulunduğunuz vücutla yalnızca bir kere yaşayabiliyorsunuz. İlginizi çeken tüm farklılıkları deneyimlemelisiniz. Her daim tatildeymişsiniz gibi yaşayabileceğiniz bir hayat yaratmalısınız. İmkansız diye bir şey yok, yalnızca yaratmayı bilmelisiniz.”
Hepimiz küçük hırsların, küçük zaferlerin, sahip olunacak yepyeni şeylerin ve onlara sahip olmak adına günler geceler boyu ödenen bedellerin peşinde koşsak da bu duygudan daha önemli bir şey yok hayatta aslında. Diyeceğim şu ki; hepimiz değişimi karşıdan bekliyoruz hatta zaman zaman öyle bir kısır döngüde dönüp duruyoruz ki bunu değiştirmek için gereken motivasyonu bile kaybettiğimizin farkında değiliz. En azından bu satırları okuduktan sonra sadece kendiniz için bir şey yapın, küçük de olsa değiştirmek istediğiniz bir şeyle başlayın işe, cesaret edin, değişimi kucaklayın... Çünkü hayat cesaretle üzerine gidip yaşamaya değecek en büyük mucize.