Her ağrı kişiye özel, öznel bir yakınma. Yani işin özü, sadece çeken bilir! İş böyle olunca, bütün sağlık çalışanlarını, geliştiricilerini, konuşanlarını aslında en meşgul eden konulardan birisi olmayı hak ediyor. Çünkü aslında bütün bu saydığım melekleri yapan kişilerde ömürlerinin belli dönemlerinde ağrıları yüzünden muzdarip oluyorlar.
Ağrı aslına baktığımızda bir hastalık değil, sadece bir yakınma. Asıl hastalığın bir dışa vurumu. Hastalık ağrı ile ilişkili bir yerde ilerliyor ya da bedenimizin iyileştirme mekanizmaları sayesinde iyileşiyor. Ama bu arada bizi rahatsız etmeye devam ederek, dikkatimizi çekmeye çalışıyor. Yani hastalığın göstergesi olarak ağrı sürekli bizi rahatsız ederek, gerçek hastalığa dikkat çekmeye çalışıyor. Böylece biz de bu göstergenin bizi rahatsız etmesi sonucunda kesintiye uğrayan günlük yaşantımızın da etkisiyle o belirtiye karşı savaş açıyoruz. Böylece ağrı görevini sadık bir dost olarak yapıyor. Evet sadık bir dost, hem de gerçeği yüzümüze bütün çıplaklığı ile katlanılması zor bir dürüstlükle vuruyor. O yüzden ona aslında kızmamak, savaş açmamak lazım. Aslında görevini yerine getiren, dürüst bir uyarı sadece.
Ağrı olunca ne yapıyoruz? Gidip hemen bir ağrı kesici alıyoruz. Böylece ağrının yapması gereken uyarıyı engelliyoruz. Eğer hastalık içeride bir yerlerde ilerliyorsa, ağrı hissedilmediği için hastalık ilerlemeye devam edecektir. Yani yapmamız gereken ağrıya karşı savaş açmak değil, ağrıya neden olan hastalığı bulmak ve tedavi yoluna gitmektir. Ağrı gerçekten bizim için bir dost niteliğindedir, kıymeti bilinmelidir.
Hekime gitmek işin temelidir. Hekime gittiğinizde tedaviye giden bir yolculuk başlayacaktır. Bu yüzden ağrı ile ilgili pek çok bilgiye doktorun ihtiyacı vardır. Bu anlamda size sorular soracaktır. Günümüz tıbbı ağrının asıl nedeni bulmak adına pek çok teşhis yöntemine sahiptir, ancak hastanın hissettiği öznel ve şikayeti tamamlayan pek çok yan hissi değerlendirmemektedir. Ancak bütünsel bakış açısına sahip yöntemler bu subjektif yakınmaları da değerlendirme kriterleri içerisine koymaktadır.
İnsanoğlu ağrıyı pek çok kelime ile tarif edebilir. Dilimin ve dağarcığımdaki sözcüklerin yettiğince bunları sıralamak isterim: "yanıyor, batıyor, kesiyor, oyuyor, deliyor, çekiyor, sızlıyor, zonkluyor, patlayacak gibi, sıkıştırır gibi, bastırır gibi, basınç gibi, gerilir gibi"... Bu liste uzar gider. Aslında bunların hepsi tedaviyi etkileyecek söylemlerdir.
Ağrı var diyelim, bir yere yayılıyor mu? Bu da çok önemli bir durum. Diyelim ki ağrı enseden başlıyor ve başın yan tarafından ilerleyip göz çukuruna dek yayılıyor. Sabit duran ense ya da başın ardındaki bir ağrıya göre farklı bir şekilde değerlendirilmelidir.
Ağrı varken, ağrıya eşlik eden başka şikayetler var mı? Bu da önemli bir kriter. Diyelim baş ağrısı sırasında bulantı ve kusma oluyorsa başka, olmazsa başka. Çünkü tedaviye eklenecek ilaçları ve konsepti direkt olarak etkileyecektir. Mesela bir de ağrıdan önce öncül haberciler var mı? Bu da direkt olarak teşhis ve tedaviyi etkileyecek önemli kriterlerdendir.
Ağrı ortaya çıktığı zaman bizi bazı başka şeylere de dikkat etmeye zorlar. Bu zorladıkları aslında ağrı sırasında sakındıklarımız veya özellikle istediklerimizdir. Mesela hareket ile ağrı nasıl. Hareket sırasında azalıyor mu, yoksa artıyor mu? Hareketin başlangıcı nasıl? Başta ağrı kötü de, devam eden hareketle ağrı hafifliyor mu? Hareket artıp da yorgunlukla bu ağrı nasıl oluyor? Sadece hareket mi? Sıcak ve soğuk ile ağrı nasıl? Bazı ağrılarda serin ve soğuktan sakınırız ve ağrıyan yeri örtmek isteriz. Bazen de buz uygulamak isteriz ki, ağrı hafiflesin. Hava koşulları ağrıyı etkiliyor mu? Nem, sıcak, soğuk, yağmur vb ağrı hissini etkiliyor mu? Bazen ağrıyan yere bastırmak isteriz, bazen de dokundurmak bile istemeyiz. Başımız ağrıyınca sıkıca tülbent ile bağlarız. Bazen ağrıyan yerin üzerine yatarız, bazen de ağrıyan yerin üzerine yorgan bile örtemeyiz. Mesela bazen ağrıdan uykumuz kaçar, bazen de uyuyunca ağrı geçer.
Ağrı deyip geçmeyin. Dikkat edilmesi gereken ne kadar çok özelliği varmış değil mi? Bunlar sadece aklıma geliverenler. Elbette hasta değerlendirirken daha çok soru aklıma geliyor. Ama en önemlisi hastayı değerlendirirken zihni pas geçmemek. Çünkü her hastalık da mutlaka zihinsel değişiklikler oluyor. Eh o da başka bir yazıya!