Manisa Akhisar'a, şenliğe dönüşen zeytin hasadı için gidiyoruz. Akhisar Ziyafet restoranda yörede yetişen zeytinleri tadıyoruz, tabağı bitirmemek mümkün değil, çok lezzetliler.
"Şanslı bir coğrafyada yaşıyoruz, çünkü Türkiye'nin en fazla zeytin ağacına sahibiz" diyor Akhisar Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Yılmaz; "Zeytin hem şifa hem de Akhisar'daki zeytin üreticilerinin geçim kaynağı..."
Dile kolay, burada 12 milyon zeytin ağacı var, her yıl 200 bin ton zeytin üretiliyor. Bu yüzden Akhisar'daki herkes Akhisar zeytinini tanıtmak için seferber olmuş. Akhisar'ın eti, zeytini, Kırkağaç kavununun tadı insanın damağını kamaştırıyor.
Ramiz köftesinin orijinali 1928'den beri burada mesela... Akhisar-Balıkesir Karayolunun üçüncü kilometresinde kimse bu köftenin tadına bakmadan yoluna devam etmiyor. Babasının işini devralan Birtan Taşkınlar gelen müşterilerle yakından ilgileniyor, bahçe içinde nefis köftelerin tadına bakıyorsunuz.
Bir diğer lezzet durağı İsmail Kantarcıoğlu'nun işlettiği Egea Cafe Müze Shop. Zeytinyağı müzesinin içinde Egea ürünü zeytinler, zeytinyağları, reçellerle kahvaltı ediyorsunuz. Yüksek tavanı, büyük camlarından süzülen ışıklarıyla bu devasa mekanda zeytinyağının geçmişine tatlı bir yoluculuk yapıyorsunuz.
Bir diğer lezzet mekanı kuzu çevirme yapan ve neredeyse parmaklarınızı yiyebileceğiniz Akhisar Ziyafet fakat işin şaşırtıcı tarafı kaldığımız otelde bile verilen yemekler o kadar lezzetli ki maharetin ustada değil, bu bereketli topraklarda olduğunu düşünmeden edemiyorum. Burada yaşayanlar kesinlikle şanslı...
Zeytin sadece geçim kaynağı olmamış yöre insanları için... "Ölmez ağaç" olarak bilgelik de katmış onlara, yanımızda yöremizde kimle konuşsak üniversite mezunu olmanın ötesinde bir birikime ve vizyona sahip!
Avukat Bahadır Yenişehirlioğlu bu yörenin yazarı. "Son Hasat" kitabında Akhisar'daki zeytinyağı tüccarlarından birinin kızı olan Hilal'in öyküsünü kaleme almış.
Yeşilova'da ziyaret ettiğimiz Karaosmanoğlu camisinin Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun ailesi tarafından yaptırıldığını öğreniyoruz mesela... Bölgenin ayanı olan aile nüfuzunu dönem dönem Ege bölgesi sınırına kadar genişletmiş. Zeytin ve zeytinyağı ticareti ile uğraşan Yeşilova halkı, ürünlerini yurtdışına gönderdiği için Fransızca ve Rumca'yı çok iyi konuşurmuş.
Akhisar Müzesi'nin kurulmasında baş rol oynayan Kefayettin Öz de muhteşem tarih birikimiyle yöre halkı için büyük şans. Akhisar Müzesi kurulduğundan beri yabancı ziyaretçi akınına uğramış. Geçen yıl 15 bin kişi müzeye gelmiş, Öz müzeyi gece açtırabilmenin çalışmalarını yapıyor şimdi... Bu kadar ilgi çekmesinin ise birkaç sebebi var. Üzerinde kehanet olan dünyadaki tek taş müzenin girişinde sergileniyor. Kehanet okunabiliyor ama ne olduğu kimseye söylenmiyor. Roma'yı yakan Neron'un gönderdiği taştan mektup, jartiyer giymiş ilk kadın heykelciği, hem kadın hem de erkek öğelerini barındıran grafitti ve masumiyet heykelciği dünyanın ilgisini yöreye ve müzeye çekiyor.
Zeytin hasadının son günü yöreyi helikopterle de geziyoruz, muhteşem zeytin ormanını gökyüzünden görebilmenin keyfi bambaşka. Sonra gelip bu ormana minik bir katkı yapıp zeytin ağacımızı dikiyoruz. Diktiğimiz minik fidan da ölmez ağaçların arasına katılacak, ileride sofralarımızı şenlendirecek.
Akhisar'a gittiğimden beri satın aldığım minik meyveler artık sadece zeytin değil, lezzeti, sağlığı ve bilgeliği içinde barındıran küçük birer mutluluk kaynağı!
Not: Her başarı hikayesinin ardında bir de görünmez kahramanlar var tabii, Akhisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Alper Alhat ve genel sekreteri Gökben Dikili Altaş Akhisar zeytininin marka olması için klonlanmış gibi çalışıyor ve her yere yetişiyorlar. Bu enerjileriyle Akhisar zeytini çok yakında hak ettiği marka değerine kavuşur!