Bir varmış bir yokmuş... Evvel zaman içinde kalbur saman içinde…
Ümit diye yoksul bir çocuk varmış.
Ailesinin ve onun hayali çok parası olmasıymış.
Ümit bu ya; okumuş, çalışmış, zorlamış…
Diğerlerinden farklı amacı varmış, o zengin olacakmış.
Ve Ümit seneler sonra zengin olmayı başarmış.
Ama bir terslik varmış… Neyi, ne için başardığını anlayamıyormuş...
Hayat anlamsızlaşmış bir sabah çayını yudumlarken…
Çocukluğunda hayalini kurduğu çok çok paralar ona mutluluk değil, dert getirir olmuş sanki.
Nereye yatırsam, nasıl saklasam, nasıl çoğaltsam derdinden kurtulamaz olmuş…
Etrafındaki insanların samimiyeti, gerçekçiliğin endişesi ise işin cabasıymış…
Sonra düşünmeye başlamış…
‘Acaba param olmasaydı da beni severler miydi?’ diye ve hiçbir ilişkiden memnun olmaz olmuş...
Bir boşluk doldurmuş içini, nasıl kaplasa bilmiyormuş…
İşte o an tüm ömrünce peşinden koştuğu ‘para’nın bir amaç değil, araç olduğunu anlamış.
Ailesinin tek çocuğu Manolya varmış bir de…
Bir dediği iki olmazmış Manolya’nın.
Her sene doğum günü bir prenses düğünü kadar şatafatlıymış.
Her istediği anında alınır, her hayali anne-babasını zora soksa da borçla harçla gerçekleştirilirmiş.
Odasının mobilyaları bile fiyakalıymış.
İstediği şeyler için beklemek, sabretmek, hak etmek diye bir alışkanlığı yokmuş.
Çünkü anne-babası, anneannesi-dedesi onu çok seviyormuş…
Manolya büyümüş, önce genç kız, sonra bir kadın olmuş.
Çok çalışmak, ‘kazanmak’ anlamsız şeylermiş onun için, ne gereği varmış… Para bir amaçmış, zengin koca da bu amaca giden tek yol...
Sizleri neden mi Ümit ve Manolya ile tanıştırdım? Çünkü çocuklarını ‘mutlu etmek’ için onları ‘para’ kavramı ile tanıştırmayan ebeveynler aslında çocuklarda para bilincinin gelişmesine de engel oluyor. ‘Bize para kullanmayı öğreten mi vardı?’ demeyin. Sizin zamanınızda cep telefonuna veya e-mailinize gelen pazarlama mesajları, kredi kartları, alışveriş merkezleri, ihtiyaç kredileri ve Facebook yoktu. Anne-babanın parayla ilişkisi, davranış ve tutumları, çocukların parayla ilişkisini de doğrudan etkiliyor. Çocuklar duyduklarını değil, anne-babalarından gördüklerini öğreniyor. Toplumumuzda da bu genelde “Çek elinden o pis parayı” ile başlıyor. Çocuk pis olan bir şeyden çekiniyor, irkiliyor, soğuyor. Aslında tam olarak ne olduğunu anlamıyor. Benim beş yaşındaki oğlum ATM’den para çekerken orada sonsuz paramız olduğunu zannediyor. Dokuz yaşındaki oğlumsa kredi kartlarımızla harcadığımız paraları uzaylıların ödediğini düşünüyor(du). İkisi de para eğitiminden geçiyorlar! İşte size birkaç tüyo…
Hangi yaşta, nasıl anlatılmalı?
3-6 yaş arası
Para nedir?
Çocukların tüketim alışkanlıkları bu yaşlarda başlıyor.
• ‘Çalışıyorum, para kazanıyorum’ gibi somut örneklerle paranın ne olduğu anlatılmalı.
• Çocuklara bir şeyi almak için beklemesi gerektiği söylenmeli ve uygulamalı gösterilmeli.
Uygulama: “Bu oyuncağı alamayız çünkü paramız yok” hiçbir yaşta denilmemeli çünkü bu paramız olunca alacağız anlamına gelir. “Planımızda yok veya bunun için biriktirmeliyiz” denebilir. Ve hakikaten biriktirip, gidip alınabilir. Bir oyun misali.
Uygulama: Üç yaşından beri oğlumla ‘oyuncak alma’ günümüz var… Alışveriş merkezine giderken, o gün oyuncak alma günü değilse, isterse ağlasın sızlasın oyunca almıyorum. 1-2 ağlamadan sonra alışıyorlar zaten.
6-10 yaş arası
Param var!
Çocuğa, para vererek ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılaması sağlanmalı.
• Para hedeflerimiz için bir araç. Çocuklar parayı amaç olarak algılamamalı. Satın almak istediği hedefleri olmalı.
• Çocuk hedefi için plan yapmalı ve yavaş yavaş biriktirmeli. Hedefinin resmini birikim kumbarasına yapıştırabilir.
• Çocuğunuza haftalık olarak harçlık vermelisiniz. Kendi parasına sahip olarak, birey olmasına destek olun.
• Harçlık miktarını aile değerleriniz, sosyal çevreniz ve geliriniz belirler. Ne az, ne çok... Düzenli ve sürekli olması önemli.
• Çocuğunuz size para ile ilgili şeyler soruyorsa, bu paragöz olduğu anlamına gelmez sadece meraklı olduğunu gösterir.
Uygulama: Alışverişe çıkınca eline 10 lira verip 4-5 kişilik akşam yemeğini organize etmesini isteyin. Süpermarkette dönsün dursun, durumu çözsün. Kasiyere parayı o ödesin. Paranın üstünü o alsın. Fişi kontrol etsin.