“Artık ayaklarım yere daha sağlam basıyor”
10 Yıl önce tanıştığımız cici kız Bengü, büyüdü!
Nasıl kıyafetler içinde kendini rahat, güzel, mutlu hissediyorsun?
Sahnedeyken pırıltılı, renkli ve genelde mini. Normal günlük hayatta ise siyah ağırlıklı giyiniyorum. Çok renkli bir şeyler giymiyorum. Hep elim gidiyor ama dönüp dolaşıp yine siyaha dönüyorum.
Moda ile aranda nasıl bir ilişki var?
Absürt şeyleri taşıyamıyorum Hiçbir zaman ikonik olmaya da çalışmadım. Öyle ön plana çıkma çabam olmadı. Artık kendime özel bir tarzım oluştu diye düşünüyorum. Genelde çok fazla dergi okurum ve modayı takip ederim. Tasarımcıları çok seviyorum. Çekimde giydiğim Alexander Wang elbiseyi çok başarılı buldum. Zaten çok sevdiğim bir tasarımcı. Normal hayatımda çok sade, siyah ağırlıklı, jean’ler, basic kazaklar, tişörtler giyiyorum. Sokakta zaten tanınıyorum, bir de öyle deli gibi giyinirsem, millet daha da bakacakmış gibi hissediyorum. Komik geliyor bana o kadınlar. Söz konusu sahne olduğunda ise çok iddialı giyiniyorum. Kıyafetlerimi, Özgür Masur ve Zeynep Erdoğan dikiyor.
Sağlık yöneticisi bir baba, laboratuvar teknisyeni bir anne ve kendinden altı yaş büyük bir abla ile mutlu bir çocukluk geçirmişsin. Özellikle anne ve babanın aşkının, ilişkilerinde sana yönlendirme yaptığını düşünüyor musun?
Çocukluğumdan beri model aldığım insanlar ailem. Onların birbirine olan saygısı, sevgisi çok örnek oluyor bana. Şimdi daha da birbirlerine aşıklar ve benim aşka bakışımda da elbette onların etkisi büyük. Bir kere, eğitimimde çok büyük etkileri var. Akademik eğitimden bahsetmiyorum, insan eğitimi, kişi eğitimi bazında. Hakikaten onlara her gün teşekkür ediyorum.
Aşk, hayatının neresinde şu anda?
Çok önemli bir yerinde. Ben hep aşkın dostlukla beslendiği zaman hiç bitmeyeceğini düşünüyorum. Yani o aşk, sevgiye dönüşüyor bir yerden sonra. Bizimkisi öyle, çok farklı bir güven içerisinde ilerliyor.
Ne kadar zamandır birliktesiniz?
Üç sene oldu.
Magazinde de size pek rastlamadık, nasıl oldu da gözümüzden kaçtı! Ne iş yapıyor peki?
Kompresör fabrikaları var. Aile şirketinde çalışıyor.
Nasıl tanıştınız?
Ortak arkadaşlarımız sayesinde tanıştık. Ben normalde geceleri dışarı çıkan, sabahlara kadar gezen bir tip değilim ama üç yıl önce öyle bir dönemim oldu. Hani bir, ‘kır zincirlerini, gez toz kız arkadaşlarınla’ durumu. Sinemada tanıştık. Arkadaş grubumun içinde o da vardı. Sonra hep birlikte yemeğe gittik, sonra da başka bir yere derken, karşılıklı kovalamacalar üç dört hafta kadar sürdü. Ondan sonra da birbirimize açıldık zaten.
Nedir seni en çok etkileyen özelliği?
Çok kendine özgü bir adam. Ondan bir tane daha olmaması hoşuma gidiyor. Sıradan değil. Özel zevkleri olan, kendine çok bakan, en az benim kadar cildine, bakımına, kendine önem veren biri. Bir kere kendini çok seviyor. Kendine güvenmeyen erkek bana çok zayıf geliyor. Ben göz önünde bir insanım ve o bunu en iyi şekilde taşıyan bir adam. Zaten öyle olmasa, eninde sonunda biterdi. Ben nerede duracağımı çok iyi biliyorum, o nerede duracağını çok iyi biliyor. Birbirimizi çok iyi tanıdığımız için de çok nadir kavga ediyoruz. Bütün arkadaşlarımız, “Siz hiç kavga ediyor musunuz?” diye soruyorlar. Hakikaten etmiyoruz, bir şey olursa da beş dakika sonra sarılıyoruz.
Kaç yaşında?
1977 doğumlu, iki yaş var aramızda. Çok olgun, çok çocuk! Benim gibi işte. En önemlisi de bu, ikimiz birlikte gerçekten çok eğleniyoruz.Nereli olduğunu tahmin etmek hiç zor değil. Her İzmirli kadın gibi... Neşeli, eğlenceli, kendine güveniyor, keyif yapmayı seviyor ve güzel! Hatırlıyor musunuz, “Sen bir çiçeksin, ben de suyun” dediği günleri. 10 yıl geçmiş aradan. Kenan Doğulu’nun elinden tutup müzik piyasasına kazandırdığı bir genç kız olarak çıkmıştı ilk kez karşımıza. Ailemizin sevimli, cici kızı oluvermişti. Sonra, ilerleyen yıllarla birlikte seksi bir imaj çizmek istedi ama açıkçası ne yaparsa yapsın, sevimli kız imajından sıyrılamadı. Belki de budur asıl nedeni, samimi bakan gözleridir, pop müzik deyince aklımızda hemen belirmesinin ana nedeni..
Bir yarışmayla başlayan kariyer hikayesi diyebilirmiyiz seninkine?
Aslında yeteneğim çok küçük yaşlarda fark edildi. Sonrasında da buna yönelik adımlar atmaya başladım. Çocukken İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Çocuk Korosu’na gittim. Amerikan Koleji’ni kazanıp oradaki bütün faaliyetlere elimden geldiğince katıldım. Müzik hep yanımdaydı. 1996 yılında lise son sınıftayken, Pop Show şarkı yarışmasına katıldım ve ikinci oldum.Yarışmada Kenan Doğulu ile tanışarak ona vokalistlik yapma fırsatı yakaladım. Sonrasında da peşi sıra albümler geldi.
Bu piyasa, hem cömert hem de acımasız. Oysa sen, ilk albümünü çıkardığından bu yana, pop müzik deyince ilk akla gelen isimlerden biri olmayı sürdürüyorsun. Bunu nasıl başardın?
Kendi yaş grubum ve hitap ettiğim kitle açısından bakıldığında, bu müziği yapan üç dört kişiyiz zaten. Onlardan bir tanesi olmak çok güzel. Hatta diğerleri gibi de pek görmüyorum kendimi aslında. Her seferinde bir öncekine göre değişip daha iyi bir Bengü ortaya koymak için çalışıyorum. 10 senedir bu piyasadayım. Bir 20 sene daha devam ederim, iddialıyım bu konuda.
Türk müziğine nasıl bir katkın olduğunu düşünüyorsun?
Tabii ki popüler müziğin ticaret kaygısıyla ortaya konduğu bir gerçek. Fakat kaliteden ödün vermeden bunu yapmak önemli. Ben bunu başardığımı düşünüyorum. Bugüne kadar çok iyi şarkılar bulup seslendirdim, iyi de yorumladım. İnsanların parasına değecek müziği yapıyorum. Bunun dışında, kişisel olarak gençlere veya çocuklara yaptığım yardımlarla, sorumluluklarımla örnek bir şarkıcı olduğumu düşünüyorum.
31 yaşındasın. Aynaya bakınca bir şeylerin değiştiğini, oturduğunu, büyüdüğünü hissediyor musun?
Aynaya baktığımda değil ama son bir senede bile içimdeki suların durulduğunu, artık ayaklarımın yere daha sağlam bastığını, kendimi çok daha iyi tanıdığımı görüyorum. Her şeyin daha fazla farkındayım. 25 yaşındaki fevri Bengü ile şimdiki arasında çok fark var.
Ben fevri ve asabi bir Bengü hayal edemiyorum doğrusu…
Yok, çabuk sinirlenirdim. Hala da, özellikle özel hayatımda nazımın geçtiği insanlara karşı bunu yapıyorum. Çabuk sinirlenirim ama hemen geçer.
Koç burcusun. Hırs da söz konusu mu?
Çocukluğumdan beri hırslıyım. “En iyi üniversiteye ben girmeliyim”, “En iyi notu ben almalıyım” tarzında bir hırsım vardı. Ama bu hırsımın işime ve bugünkü başarıma olumlu yansıdığını düşünüyorum. “Aman ne olursa olsun” diye bırakırsanız kimse sizin için bunları düşünmez. Bunun yanında hiçbir zaman tehlikeli ve insanların ayağını kaydırmaya çalışacak biri de değilim.
Şu sıralar özellikle yabancı pop starlarda, bir ikon olma çabası var. Rihanna, Katy Perry, Lily Allen, hepsinden ötesi, Lady Gaga! Stil ikonu şarkıcı kavramına sen nasıl bakıyorsun?
Bu iş biraz da pazarlama. Biz hepimiz bir ürünüz sonuçta. Tabii ki üzerinizdeki jelatinin de iyi sunulmuş olması lazım. Renkli olmak, sıra dışı olmak, farklı olmak lazım ki, sahnede tek başımıza durduğumuzda herkesten bir farkımız olsun. Ben Rihanna’nın tarzını çok beğeniyorum. Lady Gaga’nın son giydiği etten kıyafeti bizden biri giyse, belki de psikolojik sorunları mı var acaba diye psikoloğa bile yönlendirirdik. Onlar yapınca yakışıyor ama bizden biri yapınca komik oluyor. Ben daha çok asil olmaktan yanayım. Sıra dışı olmaktansa, asil olmayı seviyorum. Kendimi böyle ifade edebilirim.
Asla ne giymezsin?
Aynı anda hem göğüs hem göbek hem de sırt dekoltesi bana göre değil. Dizaltı etek hiç giymem, boyum da çok müsait değil buna. Leopar da giymem diyordum ama bu sene o kadar moda ki, benim de hoşuma gitti, yurt dışından bir sürü leopar desenli kıyafet aldım ve bu ‘asla’mı kırdım. Eskiden sadece Banu Alkan leopar giyerdi diye düşünüyordum artık ben bile giyiyorum. Peki, hayatında şu an doldurulmayı bekleyen boşluklar var mı?
Bir müzik aleti çalmayı çok istiyorum. Bu bir boşluk benim için. Gitar dersleri almak istiyorum. Ayrıca, daha çok beste yapmam lazım, onu bir boşluk olarak görüyorum. Gün geçtikçe her şeye yetişmek istiyorum, bir sürü boşluk bulabiliyorum hayatımda. Hiçbir zaman çocuk ya da evliliği hayatımda boşluk olarak görmedim. Hep kendimi geliştirmekle ilgili boşluklarım var. Belki bir fotoğrafçılık kursuna gitme ?krim var. Bu arada, yeni bir projeye dahil oldum, bugüne kadar elime bir boya bile almış değildim ve bu sayede bir atölyeye yazıldım.
Nasıl bir proje bu?
Bir yardım projesi. Benim gibi ünlü birkaç kişiye, ahşap bir sandalye verildi. Bu sandalyeyi herkes kendisi boyayacak ve bir galeride sergilenecek. Oradan toplanan bütçe ile omurilik felçlilerine elektrikli sandalye alınacak. Ben de bunu nasıl tasarlarım, ne yaparım diyerek, gittim bir atölyeye yazıldım. Şimdi keşke daha önceden gitseymişim diyorum. Yani bu yönlerimi ortaya çıkartmak hoşuma gidiyor.
Son günlerde bir de reklam ?lminde boy gösteriyorsun. İlk kez seni bir reklamda izliyoruz değil mi?
Evet, ilk defa bir reklam çektim. Reklamda sahnede oluşum çok hoşuma gitti, tepkiler de çok iyi.
İşletme eğitimi aldın. İleride müzik dışında kariyer planları yapıyor musun?
Beni bu piyasaya Kenan Doğulu kazandırdı. İlk albümün prodüksiyonunu yaptı. Ben de, yeni isimlere destek olmak istiyorum. Kendime bir o?s açacağım önümüzdeki günlerde. Grubumu, ekibimi orada toplayacağım. Yeni birilerini müzik dünyasına kazandırmak şu anki en büyük isteğim diyebilirim. Güvendiğim bir proje çıkarsa, arkasında dururum.Birlikte mi yaşıyorsunuz?
Hayır, öyle bir şey yok. Onun evi Anadolu yakasında. Ama gün içinde devamlı birlikteyiz.
Tek taşını o mu aldı?
Evet. Kendi aramızda nişan yaptık.
Aileleriniz tanıştı mı?
Ben onunkilerle tanıştım ama o benim ailemle henüz tanışmadı. Çünkü ne zaman evlenmeyi kafaya koyup resmi bir nişan yapacaksak, o zaman ailemle tanıştırırım diye düşünüyorum. Biraz gelenek, göreneklere uygun bir yapım var.
Gelelim asıl soruya, evlilik ne zaman?
Biz çok iyiyiz böyle. Fikirleriyle, bana verdiği güçle iş hayatımda da çok büyük desteği var. Hayat arkadaşımı, ruh eşimi buldum ama evlilik ne zaman, şimdilik bilmiyorum.
Sen, Ajda Pekkan gibi kariyerim için çocuk yapmayabilirim diyorsun. Ya sevgilin isterse?
İkimizde de öyle çocuk yapma isteği yok. Çünkü hayatın çok fazla zevkini süren, tadını çıkartan iki tipiz biz. Birçok arkadaşım anne oldu, şu an en yakın arkadaşım da hamile. Bunları görünce çok hoşuma gidiyor, fakat en tatlı bebek arkadaşımın bebeği şu anda! Annelik hissi yok içimde.
Aşık olunca neyi asla görmezsin?
Aslında aşık olunca her şeyi çok iyi görüyorsun. Görmek istemediklerini de görmüyorsun. Ben aşkın her şeyi göze aldırabilecek tek duygu olduğunu düşünüyorum. Belki parayı pulu görmüyorum diyebilirim, çünkü yıllardır kendi paramı kazanıyorum. Ama tabii ki yaşayış tarzı, ailelerin birbirine uyumu, aynı kalitede insanlar olmak önemli.
Bir erkek ne yaparsa ondan soğursun?
Bıkkın hareketler ve ‘Nasılsa sen benimsin, artık hiçbir yere gidemezsin’ şeklindeki ukalalık beni, ‘Öyle bir giderim ki!’ noktasına getiriyor. Ama şimdiki ilişkimde her şey ilk günkü gibi.
Yeni albüm çalışmalarına başlamışsın. Nasıl gidiyor?
Bahar aylarında çıkarmayı düşünüyorum. Şu an daha başındayız. Beste araştırmalarına başladık.
Serdar Ortaç, Kenan Doğulu, Şehrazat, Sinan Akçıl... Piyasadaki çok iyi isimlerden şarkı alıyorsun. Peki, tamamen kendi şarkılarınla dolu bir albüm yapmayı planlıyor musun?
Çok istiyorum. Kendi şarkılarını söylerken bambaşka bir zevk alıyor insan. Ama biraz üzerine gitmem lazım.
Ne kadar zamanda bir albüm çıkarıyorsun?
Bir, bir buçuk senede bir. Kendimi çok frenleyecek durumum olmadı, çünkü hep iyi şarkılar yakaladım. Artık piyasa da bunu istiyor bence. Çok çabuk tüketildiği için, devamlı bir şeyler üretmemiz lazım.
Artık albümden para kazanılmıyor deniyor. Konserlerden mi kazanıyorsun?
Evet, ben beş tane albüm yaptım ve hiçbir albümden para kazanmadım bugüne kadar. Böyle bir talebim de olmadı zaten. Çünkü sektörde artık bir şeylerin dönmesi ve bize yatırım yapan prodüktörlerin para kazanması lazım. Bizim değil onların kazanması önemli önce. Çünkü ciddi yatırımlar yapıyorlar. En büyük kazancım konserlerim.
Oyunculukta da iyi para var. Sen neden bulaşmıyorsun?
Dizi tekli?eri hep oldu, ama dizi oyuncusu olmayı hiç düşünmedim, istemiyorum da. Yurt dışına çok sık çıktığım için yapamam zaten. Şimdi bir ?lm tekli? var beni heyecanlandıran. Üç-dört ay bir ?lme odaklanabilirim. Bakalım olacak mı?
Hayatında hiç gözlerindeki pırıltıyı, ışığı kaybettiğin, dibe vurduğunu hissettiğin bir dönem oldu mu?
Öyle bir dönemim olmadı ama 28-29 yaşında, ‘hayır’ demeyi öğrendim. Ve hayatımda bana zarar verdiğini düşündüğüm herkesi sildim hayatımdan. O dönem, şarkımdaki gibi çivilerimi söktüğüm, iyi bir dönemdi. Ama tabii ki, çok da zordu. Her şeye yeni baştan, tüm dostlarımı yeniden organize edip devam ettim. Bana zarar verenlere, “Çıkın hayatımdan bana zarar veriyorsunuz” diyebildim.
Sence hayatının senaryosunu sen mi yazıyorsun, yoksa senin için yazılmış bir senaryoyu mu oynuyorsun?
Bizim için çizilmiş bir yol var. Ama orada, sağa sola giden ufak ufak da patikalar var. Sağa veya sola girmek, geri dönüp belki o yolu bir daha geçmek bizim elimizde. Kaderimizin bizim tarafımızdan yönlendirildiğini düşünüyorum. Hep iyi düşünüyorum ve bunun da yararını görüyorum.
Sahnedeyken pırıltılı, renkli ve genelde mini. Normal günlük hayatta ise siyah ağırlıklı giyiniyorum. Çok renkli bir şeyler giymiyorum. Hep elim gidiyor ama dönüp dolaşıp yine siyaha dönüyorum.
Moda ile aranda nasıl bir ilişki var?
Absürt şeyleri taşıyamıyorum Hiçbir zaman ikonik olmaya da çalışmadım. Öyle ön plana çıkma çabam olmadı. Artık kendime özel bir tarzım oluştu diye düşünüyorum. Genelde çok fazla dergi okurum ve modayı takip ederim. Tasarımcıları çok seviyorum. Çekimde giydiğim Alexander Wang elbiseyi çok başarılı buldum. Zaten çok sevdiğim bir tasarımcı. Normal hayatımda çok sade, siyah ağırlıklı, jean’ler, basic kazaklar, tişörtler giyiyorum. Sokakta zaten tanınıyorum, bir de öyle deli gibi giyinirsem, millet daha da bakacakmış gibi hissediyorum. Komik geliyor bana o kadınlar. Söz konusu sahne olduğunda ise çok iddialı giyiniyorum. Kıyafetlerimi, Özgür Masur ve Zeynep Erdoğan dikiyor.
Sağlık yöneticisi bir baba, laboratuvar teknisyeni bir anne ve kendinden altı yaş büyük bir abla ile mutlu bir çocukluk geçirmişsin. Özellikle anne ve babanın aşkının, ilişkilerinde sana yönlendirme yaptığını düşünüyor musun?
Çocukluğumdan beri model aldığım insanlar ailem. Onların birbirine olan saygısı, sevgisi çok örnek oluyor bana. Şimdi daha da birbirlerine aşıklar ve benim aşka bakışımda da elbette onların etkisi büyük. Bir kere, eğitimimde çok büyük etkileri var. Akademik eğitimden bahsetmiyorum, insan eğitimi, kişi eğitimi bazında. Hakikaten onlara her gün teşekkür ediyorum.
Aşk, hayatının neresinde şu anda?
Çok önemli bir yerinde. Ben hep aşkın dostlukla beslendiği zaman hiç bitmeyeceğini düşünüyorum. Yani o aşk, sevgiye dönüşüyor bir yerden sonra. Bizimkisi öyle, çok farklı bir güven içerisinde ilerliyor.
Ne kadar zamandır birliktesiniz?
Üç sene oldu.
Magazinde de size pek rastlamadık, nasıl oldu da gözümüzden kaçtı! Ne iş yapıyor peki?
Kompresör fabrikaları var. Aile şirketinde çalışıyor.
Nasıl tanıştınız?
Ortak arkadaşlarımız sayesinde tanıştık. Ben normalde geceleri dışarı çıkan, sabahlara kadar gezen bir tip değilim ama üç yıl önce öyle bir dönemim oldu. Hani bir, ‘kır zincirlerini, gez toz kız arkadaşlarınla’ durumu. Sinemada tanıştık. Arkadaş grubumun içinde o da vardı. Sonra hep birlikte yemeğe gittik, sonra da başka bir yere derken, karşılıklı kovalamacalar üç dört hafta kadar sürdü. Ondan sonra da birbirimize açıldık zaten.
Nedir seni en çok etkileyen özelliği?
Çok kendine özgü bir adam. Ondan bir tane daha olmaması hoşuma gidiyor. Sıradan değil. Özel zevkleri olan, kendine çok bakan, en az benim kadar cildine, bakımına, kendine önem veren biri. Bir kere kendini çok seviyor. Kendine güvenmeyen erkek bana çok zayıf geliyor. Ben göz önünde bir insanım ve o bunu en iyi şekilde taşıyan bir adam. Zaten öyle olmasa, eninde sonunda biterdi. Ben nerede duracağımı çok iyi biliyorum, o nerede duracağını çok iyi biliyor. Birbirimizi çok iyi tanıdığımız için de çok nadir kavga ediyoruz. Bütün arkadaşlarımız, “Siz hiç kavga ediyor musunuz?” diye soruyorlar. Hakikaten etmiyoruz, bir şey olursa da beş dakika sonra sarılıyoruz.
Kaç yaşında?
1977 doğumlu, iki yaş var aramızda. Çok olgun, çok çocuk! Benim gibi işte. En önemlisi de bu, ikimiz birlikte gerçekten çok eğleniyoruz.Nereli olduğunu tahmin etmek hiç zor değil. Her İzmirli kadın gibi... Neşeli, eğlenceli, kendine güveniyor, keyif yapmayı seviyor ve güzel! Hatırlıyor musunuz, “Sen bir çiçeksin, ben de suyun” dediği günleri. 10 yıl geçmiş aradan. Kenan Doğulu’nun elinden tutup müzik piyasasına kazandırdığı bir genç kız olarak çıkmıştı ilk kez karşımıza. Ailemizin sevimli, cici kızı oluvermişti. Sonra, ilerleyen yıllarla birlikte seksi bir imaj çizmek istedi ama açıkçası ne yaparsa yapsın, sevimli kız imajından sıyrılamadı. Belki de budur asıl nedeni, samimi bakan gözleridir, pop müzik deyince aklımızda hemen belirmesinin ana nedeni..
Bir yarışmayla başlayan kariyer hikayesi diyebilirmiyiz seninkine?
Aslında yeteneğim çok küçük yaşlarda fark edildi. Sonrasında da buna yönelik adımlar atmaya başladım. Çocukken İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Çocuk Korosu’na gittim. Amerikan Koleji’ni kazanıp oradaki bütün faaliyetlere elimden geldiğince katıldım. Müzik hep yanımdaydı. 1996 yılında lise son sınıftayken, Pop Show şarkı yarışmasına katıldım ve ikinci oldum.Yarışmada Kenan Doğulu ile tanışarak ona vokalistlik yapma fırsatı yakaladım. Sonrasında da peşi sıra albümler geldi.
Bu piyasa, hem cömert hem de acımasız. Oysa sen, ilk albümünü çıkardığından bu yana, pop müzik deyince ilk akla gelen isimlerden biri olmayı sürdürüyorsun. Bunu nasıl başardın?
Kendi yaş grubum ve hitap ettiğim kitle açısından bakıldığında, bu müziği yapan üç dört kişiyiz zaten. Onlardan bir tanesi olmak çok güzel. Hatta diğerleri gibi de pek görmüyorum kendimi aslında. Her seferinde bir öncekine göre değişip daha iyi bir Bengü ortaya koymak için çalışıyorum. 10 senedir bu piyasadayım. Bir 20 sene daha devam ederim, iddialıyım bu konuda.
Türk müziğine nasıl bir katkın olduğunu düşünüyorsun?
Tabii ki popüler müziğin ticaret kaygısıyla ortaya konduğu bir gerçek. Fakat kaliteden ödün vermeden bunu yapmak önemli. Ben bunu başardığımı düşünüyorum. Bugüne kadar çok iyi şarkılar bulup seslendirdim, iyi de yorumladım. İnsanların parasına değecek müziği yapıyorum. Bunun dışında, kişisel olarak gençlere veya çocuklara yaptığım yardımlarla, sorumluluklarımla örnek bir şarkıcı olduğumu düşünüyorum.
31 yaşındasın. Aynaya bakınca bir şeylerin değiştiğini, oturduğunu, büyüdüğünü hissediyor musun?
Aynaya baktığımda değil ama son bir senede bile içimdeki suların durulduğunu, artık ayaklarımın yere daha sağlam bastığını, kendimi çok daha iyi tanıdığımı görüyorum. Her şeyin daha fazla farkındayım. 25 yaşındaki fevri Bengü ile şimdiki arasında çok fark var.
Ben fevri ve asabi bir Bengü hayal edemiyorum doğrusu…
Yok, çabuk sinirlenirdim. Hala da, özellikle özel hayatımda nazımın geçtiği insanlara karşı bunu yapıyorum. Çabuk sinirlenirim ama hemen geçer.
Koç burcusun. Hırs da söz konusu mu?
Çocukluğumdan beri hırslıyım. “En iyi üniversiteye ben girmeliyim”, “En iyi notu ben almalıyım” tarzında bir hırsım vardı. Ama bu hırsımın işime ve bugünkü başarıma olumlu yansıdığını düşünüyorum. “Aman ne olursa olsun” diye bırakırsanız kimse sizin için bunları düşünmez. Bunun yanında hiçbir zaman tehlikeli ve insanların ayağını kaydırmaya çalışacak biri de değilim.
Şu sıralar özellikle yabancı pop starlarda, bir ikon olma çabası var. Rihanna, Katy Perry, Lily Allen, hepsinden ötesi, Lady Gaga! Stil ikonu şarkıcı kavramına sen nasıl bakıyorsun?
Bu iş biraz da pazarlama. Biz hepimiz bir ürünüz sonuçta. Tabii ki üzerinizdeki jelatinin de iyi sunulmuş olması lazım. Renkli olmak, sıra dışı olmak, farklı olmak lazım ki, sahnede tek başımıza durduğumuzda herkesten bir farkımız olsun. Ben Rihanna’nın tarzını çok beğeniyorum. Lady Gaga’nın son giydiği etten kıyafeti bizden biri giyse, belki de psikolojik sorunları mı var acaba diye psikoloğa bile yönlendirirdik. Onlar yapınca yakışıyor ama bizden biri yapınca komik oluyor. Ben daha çok asil olmaktan yanayım. Sıra dışı olmaktansa, asil olmayı seviyorum. Kendimi böyle ifade edebilirim.
Asla ne giymezsin?
Aynı anda hem göğüs hem göbek hem de sırt dekoltesi bana göre değil. Dizaltı etek hiç giymem, boyum da çok müsait değil buna. Leopar da giymem diyordum ama bu sene o kadar moda ki, benim de hoşuma gitti, yurt dışından bir sürü leopar desenli kıyafet aldım ve bu ‘asla’mı kırdım. Eskiden sadece Banu Alkan leopar giyerdi diye düşünüyordum artık ben bile giyiyorum. Peki, hayatında şu an doldurulmayı bekleyen boşluklar var mı?
Bir müzik aleti çalmayı çok istiyorum. Bu bir boşluk benim için. Gitar dersleri almak istiyorum. Ayrıca, daha çok beste yapmam lazım, onu bir boşluk olarak görüyorum. Gün geçtikçe her şeye yetişmek istiyorum, bir sürü boşluk bulabiliyorum hayatımda. Hiçbir zaman çocuk ya da evliliği hayatımda boşluk olarak görmedim. Hep kendimi geliştirmekle ilgili boşluklarım var. Belki bir fotoğrafçılık kursuna gitme ?krim var. Bu arada, yeni bir projeye dahil oldum, bugüne kadar elime bir boya bile almış değildim ve bu sayede bir atölyeye yazıldım.
Nasıl bir proje bu?
Bir yardım projesi. Benim gibi ünlü birkaç kişiye, ahşap bir sandalye verildi. Bu sandalyeyi herkes kendisi boyayacak ve bir galeride sergilenecek. Oradan toplanan bütçe ile omurilik felçlilerine elektrikli sandalye alınacak. Ben de bunu nasıl tasarlarım, ne yaparım diyerek, gittim bir atölyeye yazıldım. Şimdi keşke daha önceden gitseymişim diyorum. Yani bu yönlerimi ortaya çıkartmak hoşuma gidiyor.
Son günlerde bir de reklam ?lminde boy gösteriyorsun. İlk kez seni bir reklamda izliyoruz değil mi?
Evet, ilk defa bir reklam çektim. Reklamda sahnede oluşum çok hoşuma gitti, tepkiler de çok iyi.
İşletme eğitimi aldın. İleride müzik dışında kariyer planları yapıyor musun?
Beni bu piyasaya Kenan Doğulu kazandırdı. İlk albümün prodüksiyonunu yaptı. Ben de, yeni isimlere destek olmak istiyorum. Kendime bir o?s açacağım önümüzdeki günlerde. Grubumu, ekibimi orada toplayacağım. Yeni birilerini müzik dünyasına kazandırmak şu anki en büyük isteğim diyebilirim. Güvendiğim bir proje çıkarsa, arkasında dururum.Birlikte mi yaşıyorsunuz?
Hayır, öyle bir şey yok. Onun evi Anadolu yakasında. Ama gün içinde devamlı birlikteyiz.
Tek taşını o mu aldı?
Evet. Kendi aramızda nişan yaptık.
Aileleriniz tanıştı mı?
Ben onunkilerle tanıştım ama o benim ailemle henüz tanışmadı. Çünkü ne zaman evlenmeyi kafaya koyup resmi bir nişan yapacaksak, o zaman ailemle tanıştırırım diye düşünüyorum. Biraz gelenek, göreneklere uygun bir yapım var.
Gelelim asıl soruya, evlilik ne zaman?
Biz çok iyiyiz böyle. Fikirleriyle, bana verdiği güçle iş hayatımda da çok büyük desteği var. Hayat arkadaşımı, ruh eşimi buldum ama evlilik ne zaman, şimdilik bilmiyorum.
Sen, Ajda Pekkan gibi kariyerim için çocuk yapmayabilirim diyorsun. Ya sevgilin isterse?
İkimizde de öyle çocuk yapma isteği yok. Çünkü hayatın çok fazla zevkini süren, tadını çıkartan iki tipiz biz. Birçok arkadaşım anne oldu, şu an en yakın arkadaşım da hamile. Bunları görünce çok hoşuma gidiyor, fakat en tatlı bebek arkadaşımın bebeği şu anda! Annelik hissi yok içimde.
Aşık olunca neyi asla görmezsin?
Aslında aşık olunca her şeyi çok iyi görüyorsun. Görmek istemediklerini de görmüyorsun. Ben aşkın her şeyi göze aldırabilecek tek duygu olduğunu düşünüyorum. Belki parayı pulu görmüyorum diyebilirim, çünkü yıllardır kendi paramı kazanıyorum. Ama tabii ki yaşayış tarzı, ailelerin birbirine uyumu, aynı kalitede insanlar olmak önemli.
Bir erkek ne yaparsa ondan soğursun?
Bıkkın hareketler ve ‘Nasılsa sen benimsin, artık hiçbir yere gidemezsin’ şeklindeki ukalalık beni, ‘Öyle bir giderim ki!’ noktasına getiriyor. Ama şimdiki ilişkimde her şey ilk günkü gibi.
Yeni albüm çalışmalarına başlamışsın. Nasıl gidiyor?
Bahar aylarında çıkarmayı düşünüyorum. Şu an daha başındayız. Beste araştırmalarına başladık.
Serdar Ortaç, Kenan Doğulu, Şehrazat, Sinan Akçıl... Piyasadaki çok iyi isimlerden şarkı alıyorsun. Peki, tamamen kendi şarkılarınla dolu bir albüm yapmayı planlıyor musun?
Çok istiyorum. Kendi şarkılarını söylerken bambaşka bir zevk alıyor insan. Ama biraz üzerine gitmem lazım.
Ne kadar zamanda bir albüm çıkarıyorsun?
Bir, bir buçuk senede bir. Kendimi çok frenleyecek durumum olmadı, çünkü hep iyi şarkılar yakaladım. Artık piyasa da bunu istiyor bence. Çok çabuk tüketildiği için, devamlı bir şeyler üretmemiz lazım.
Artık albümden para kazanılmıyor deniyor. Konserlerden mi kazanıyorsun?
Evet, ben beş tane albüm yaptım ve hiçbir albümden para kazanmadım bugüne kadar. Böyle bir talebim de olmadı zaten. Çünkü sektörde artık bir şeylerin dönmesi ve bize yatırım yapan prodüktörlerin para kazanması lazım. Bizim değil onların kazanması önemli önce. Çünkü ciddi yatırımlar yapıyorlar. En büyük kazancım konserlerim.
Oyunculukta da iyi para var. Sen neden bulaşmıyorsun?
Dizi tekli?eri hep oldu, ama dizi oyuncusu olmayı hiç düşünmedim, istemiyorum da. Yurt dışına çok sık çıktığım için yapamam zaten. Şimdi bir ?lm tekli? var beni heyecanlandıran. Üç-dört ay bir ?lme odaklanabilirim. Bakalım olacak mı?
Hayatında hiç gözlerindeki pırıltıyı, ışığı kaybettiğin, dibe vurduğunu hissettiğin bir dönem oldu mu?
Öyle bir dönemim olmadı ama 28-29 yaşında, ‘hayır’ demeyi öğrendim. Ve hayatımda bana zarar verdiğini düşündüğüm herkesi sildim hayatımdan. O dönem, şarkımdaki gibi çivilerimi söktüğüm, iyi bir dönemdi. Ama tabii ki, çok da zordu. Her şeye yeni baştan, tüm dostlarımı yeniden organize edip devam ettim. Bana zarar verenlere, “Çıkın hayatımdan bana zarar veriyorsunuz” diyebildim.
Sence hayatının senaryosunu sen mi yazıyorsun, yoksa senin için yazılmış bir senaryoyu mu oynuyorsun?
Bizim için çizilmiş bir yol var. Ama orada, sağa sola giden ufak ufak da patikalar var. Sağa veya sola girmek, geri dönüp belki o yolu bir daha geçmek bizim elimizde. Kaderimizin bizim tarafımızdan yönlendirildiğini düşünüyorum. Hep iyi düşünüyorum ve bunun da yararını görüyorum.