Aşık olamayanlar rehberi: Filofobi nedir, neden olur?
İlk bakışta aşkın ve kaçışın bir arada olduğu heyecan dolu bir macera. Hikayenin başrollerinde siz ve potansiyel sevgilileriniz var. Duygularınızın yönettiği bu filmi baştan sona yeniden izliyoruz. Bu sefer kaçmak yok!
YAZI: BARAN ALIŞKAN
“Gülü soldurmadan, gümüşü karartmadan aşk mümkün müdür hala? Zamana aldırmadan, korkmadan utanmadan aşk mümkün müdür hala?” Murathan Mungan bu sözleri yazdığında ve Levent Yüksel seslendirdiğinde bazılarımız sorunun cevabını uzun bir süre düşünmüştük. Modern çağın aşksızları ise bugün hala bu sorunun cevabını arıyor. Tarih sayfalarına baktığımızdaysa 15. yüzyılda İngiltere Kraliçesi olan I. Elizabeth ve aşktan kaçış hikayesiyle karşılaşıyoruz. Başka birine aşık olduğu için babası VIII. Henry tarafından idam ettirilen annesi Anne Boleyn’in yaşadıkları, kraliçede bir travmaya sebebiyet vermiş olabileceği karşımıza çıkıyor. Kraliçe, hayatı boyunca evlenmeyerek ve boynunda annesinin fotoğrafı olan bir kolye taşıyarak aşktan korkanların en ünlü ve en eski figürü olarak kabul görüyor. Elbette I. Elizabeth gibi aşktan korkanların (yoksa kaçanlar mı demeliydik?) hislerine tercüman olacak bir kavram var: Filofobi. Baharda açan çiçekleri ve etrafta uçuşan kelebekleri midesinde hissetmekten hoşlanmayanlar olarak azımsanamayacak kadar kalabalığız.
Tarihimizin en ‘kolay’ çağında, çoğu istek ve arzumuzu rahatlıkla tatmin edebiliyoruz. Bir tuşla dünyanın diğer ucuna ulaşabiliyor ve tek tıkla uzak mesafelerden alışveriş yapıyoruz. Yetmiyor, bir dokunuşla yeni birileriyle tanışabiliyor hatta eşleşebiliyoruz. Böylesi imkanlara sahipken ister istemez bazı korkulara da sahip oluyoruz. Bu fobiler arasında da aşktan ve aşık olmaktan korkanlar olarak fazlasıyla dikkat çekiyoruz. Muhtemel bir romantik partnerle tanışma anında ya da romantik bir ilişki ihtimalinin nefesini ensenizde hissettiğiniz anda bir kaygı duymaya başlıyorsanız… Evet, filofobiden muzdarip olabilirsiniz.
İLK TEMASTA KAÇMA İSTEĞİ
Aşk, her ne kadar mucizevi ve şaşırtıcı bir etkiye sahip olsa da bazılarımız bu duyguya karşı kalın duvarlar ördü. Geçmişte yaşanan büyük hayal kırıklıkları, reddedilme veya küçük yaşlardan itibaren duygulara uygulanan baskıların sonucu olarak ortaya çıkabilen filofobi, aynı zamanda güvensizlikten dolayı da ortaya çıkabiliyor. Potansiyel romantik partnerle ilk temasta hissettiğiniz kaygı da bunun en bariz göstergelerinden biri. Romantik bir ilişki ihtimali kaçış isteğine yol açabilir veya bağımsızlığın kaybolma ihtimali korkuları tetikleyebilir. Eğer evlilerin veya sevgililerin yoğunlukla bulunduğu ortamlarda bulunmak istemiyorsanız problemi biraz da duygularımızda arayabiliriz. Sebep tamamen duygusal!
FİLOFOBİ NEDİR?
Filofobiye sahip kişiler, yalnızca bu kaygı hissini yaşamamak adına kendilerini toplumdan ve sosyal çevrelerinden izole edebiliyor. Fakat bu izolasyon bir çözüm getirmemekle birlikte bir kısır döngüye dönüşebiliyor ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Büyük şehirlerde ve yoğun iş temposunda yaşayan aşk kaçaklarının işiyse biraz daha zor. Çünkü bu kaçış, bir noktadan itibaren düzenli bir hal alıyor ve yüzleşmeyi imkansız hale getirerek çözümden uzaklaştırıyor. Uzman Klinik Psikolog Merve Bicil, filofobiyi; “Güçlü sevgi bağından, bağlanmaktan korkma, sevgiyi alabilme ve verebilme kapasitesini kullanmaktan korkma” şeklinde yorumluyor. Ayrıca bir fobi olduğu için ‘anksiyete bozuklukları’ başlığı altında ele almanın da daha doğru olduğunu düşünüyor. Böylece filofobinin bir hastalık olmadığının da altını çizmiş oluyoruz. Peki, kaygı bozukluğu yaşadığımızı anlayabilir miyiz?
Uzm. Klnk. Psk. Merve Bicil: “Pek çok kaygı bozukluğunda görülen ortak belirtiler üç şekilde görülüyor. Fizyolojik belirtiler; kızarma, terleme, titreme, nefes darlığı, mide sorunları ve bulantı. Bilişsel belirtiler; kötü tecrübelerin tekrarlanması, bir daha mutlu olmamaya inanmak, sürekli yalnız kalınacağı düşüncesi, dikkat dağınıklığı. Son olarak, davranışsal belirtiler ise sosyal ortamlardan uzak durmak, duyguları ve düşünceleri paylaşmamak, yalnız kalmak, ağlamak, bağımlılık yapan madde kullanımı gibi belirtiler görülebilir. Tüm bunlara bağlı olarak öfke, tahammülsüzlük, depresif duygu durum da ikincil olarak gelişebilir.”
TANIDIK HİKAYELER, ALIŞIK OLDUĞUMUZ HİSLER
Romantizm ve ilişkilerle arasına mesafe koymuş kişiler sadece kaçmakla da yetinmiyor. Tek başına olma halinin çok daha güzel olduğu bahanesiyle bu kaçışı destekliyor. Kendini esaslı bir aşk kaçağı olarak tanımlayan 30’lu yaşlarının başında bir kadın hislerini şöyle ifade ediyor: “Birini tanımak, ona hayatını anlatmak ve içini açmak benim için çok zor. Buna ne halim ne de vaktim var.” Masanın diğer tarafındaki 30’lu yaşlarının ortasındaki bir erkek ise tek başına bir hayat sürmenin çok daha basit ve güvenli olduğunu savunuyor. Olası romantik partnerlerine karşı büyük bir güvensizlik duyan aşk kaçağı, yeniden bir hayal kırıklığı yaşamamak adına kendini ilişkilerden uzak tutarak kariyerine odaklanıyor. Hal böyle olunca iki tanıdık hikayeyle yeniden dinlediğimiz hislere fazlasıyla aşina olduğumuzu fark ediyoruz. Bu hisleri en iyi anlatan sözleri Erkin Koray’dan dinliyoruz: “Aşktan yana şansım yok, ağlıyorum derdim çok. Aşkımı kaybetmişim, sordum sordum bulan yok.”
ISSIZ ADAMLAR VE ISSIZ KADINLAR
Uzm. Klnk. Psk. Merve Bicil’e göre, geçmiş tecrübelerin bu korkuda etkisi var. Duygusal, fiziksel, cinsel istismar ve ihmal edilme, güvenli olmayan bağlanma, son ilişkinin bitiş şekli(aldatılma veya ani kayıp gibi) pek çok tecrübe bu korkunun oluşmasına zemin hazırlayabilir. Kısaca hayal kırıklığına uğramaktan ve zarar görmekten korktuğumuz için aşık olmaktan ve aşktan korkuyoruz. Bir diğer sebep ise kontrolü kaybetme endişesi. Kontrolü kaybetme kaygısı yaşayan kişiler için sonuç olarak yine zarar ve tehlike algısı vardır. -Issız Adam bunu beğendi!- Bir döneme damgasını vuran Çağan Irmak’ın Issız Adam filmini filofobi için bir örnek olarak gösterebiliriz. Filmde yaşanan ayrılıktan hemen sonra Melis Birkan’ın canlandırdığı Ada, Cemal Hünal’ın Alper karakterine ayrılık sonrası esaslı bir cevap veriyordu. “Karda donmak üzeresin, uyumak tatlı geliyor ama sen öldüğünün farkında değilsin.” O dönemde bir aşk kaçağıysanız bu cümleyi duymamanız işten bile değildi.
Filofobiyi, yani aşktan kaçma ve korkma hissini aşmak adına kendimize çeşitli sorular sorabiliriz. Uzm. Klnk. Psk. Merve Bicil, ilk etapta kendimize sormamız gereken soruları şöyle sıralıyor: İlişki ve ‘iyi giden ilişki’ benim için ne demek? İlişkim istediğim gibi gitmezse ne olacağını düşünüyorum? En kötü senaryom nedir? Yaşadığım bu kaygı hayatımı ne kadar etkiliyor? Bu kaygıyı yaşamamak adına başka uzak durduğum veya mahrum kaldığım şeyler var mı? Bu kaygıyı yaşamamak adına yaptığım, ama aslında bana bir yanıyla zarar veren şeyler var mı? Bu soruları sorduktan hemen sonra sosyal destek ve profesyonel destekle birlikte aşk korkumuzu yenmemiz mümkün görünüyor.
Şimdi, en başta sorduğumuz soruyu yeniden soruyoruz: Aşk mümkün müdür hala? Geçmiş tecrübelerin ruhumuzdaki izlerini onarabildiğimiz sürece elbette mümkün. Ayrıca, bu konuda aşkı fazlasıyla hissedeceğimiz bahar aylarında şansımız daha yüksek. Bugünlerde Orhan Veli’nin “Beni bu güzel havalar mahvetti!” dizelerine hak vermemek elde değil. Ördüğümüz duvarları yıkmak üzere karşınıza çıkacak potansiyel partnerinizden kaçmadan önce kendi duygularınızı sakince izlesek fena olmaz. Bir bakmışsınız kuşların cıvıldadığı güneşli bir bahar sabahında ağzınızdan şu sözler dökülüyor: “Seni seviyorum!” (Duygularımız karşılıklı, gerçekten!)
AŞIK OLAMAYANLARIN REHBERİ
Unutun
Bu baharda geçmiş kötü tecrübeleri bir kenara bırakarak hafifleyin. Yeni aşklar için yer açın, yeni yollar için yük bırakın.
Deneyin
Uzun zamandır beklediğiniz o an gelmiş olabilir. Belki de kafanızı kaldırdığınızda hayatınızın aşkıyla göz göze geleceksiniz. Sürprizlere ve fırsatlara açık olun.
Sorun
- İlişki ve ‘iyi giden ilişki’ benim için ne demek?
- İlişkim istediğim gibi gitmezse ne olacağını düşünüyorum?
- En kötü senaryom nedir?
- Yaşadığım bu kaygı hayatımı ne kadar etkiliyor?
- Bu kaygıyı yaşamamak adına başka uzak durduğum veya mahrum kaldığım şeyler var mı?
- Bu kaygıyı yaşamamak adına yaptığım, ama aslında bana bir yanıyla zarar veren şeyler var mı?
Danışın
Profesyonel desteği göz önünde bulundurun. Soruların cevaplarına göre psikoterapi desteği alabilirsiniz. Elbette sosyal destek olmazsa olmaz.
İLGİLİ İÇERİKLER