Bebeğiniz sizi dinliyor!
Bebekler anneye kendilerini hissettiren ilk tekmelere genellikle dördüncü ayda başlıyor. Ama sanmayın ki bu onların ilk iletişimi...
Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal/Pozitif dergisi
Aslında bebeğiniz çok daha erken dönemde sizinle iletişime geçiyor. Yaşadığınız mutluluğu, hüznü, sevinci ya da üzüntüyü tahmin ettiğinizden daha fazla hissediyor. Tam da bu sebepten bebeğinize onu çok sevdiğinizi söylemek için doğmasını beklemeyin. Bir bedeni paylaştığınız o en özel günlerde hissettiklerinizi onunla sık sık paylaşın.
Konumuz annelik, hamilelik, bebekler ve duygular... Birçok kadının
hayali, birçoklarının da en büyük korkusu değil mi bu? Bir bebeği dünyaya getirmek her ne kadar özel ve kimilerince mutlaka yaşanması gereken bir duygu olsa da kimi zaman bir çocuğun sorumluluğunu almak kadınlarda endişeye yol açabiliyor. Planlanmış ve arzu edilen bir gebelik sonucu dünyaya gelen bebek bundan payını alıyor. Güzel bir ilişkinin meyvesi olarak ailesine mutluluk getiriyor. Peki ya istenmeyen ya da kararsız bir annenin rahmine düşüp, orada günden güne büyüyen bebek için de durum aynı
mı? Bebeklerin henüz dünyaya gelmeden annelerinin enerjisinden, duygularından etkilendiğini ama tüm olumsuzlukları tersine çevirip, bebeğin huzurlu, mutlu ve sağlıklı bir birey olarak hayata başlamasının mümkün olduğunu belirten Bütünsel Yaşam Koçu Belgin Aktaş Küllü ile gebelik döneminin yaşama etkisini konuştuk...
İki kadın düşünün; birinin en büyük arzusu anne olmak, diğerinin ise en büyük korkusu... Bu iki kadından dünyaya gelen bebeklerin psikolojileri farklılık gösterir mi?
Bu soruya cevap vermek benim için
kolay çünkü ben de iki çocuk annesiyim. Dolayısıyla çocuğu da, onun frekansını da çok iyi hissediyorum. Özellikle ilk çocuğunu isteyerek dünyaya getiren bir anne olarak, onu bedenimde çok hissettiğim gibi onun da beni hissettiğini hep biliyordum. Eğer anne ve aile mutlu, kadın da bilinçliyse çocuk bunu hissediyor. Esasında bu öğrenebilir bir şey. Onunla konuşmak, diyalog kurmak, birlikte müzik dinlemek gibi çok basit iletişim yolları kurulabilir. Bebekler anne karnındayken
belli bir dönemden sonra dış dünyadaki olayları hissedip, kaydetmeye başlıyor. Kişisel olarak bu süreçte edindiği kayıtların gelecek hayatını da etkilediğini düşünüyorum. Olumsuz düşüncelere sahip annelerin çocuklarında arkadaş ilişkilerinden eğitime, bebeklik döneminde gaz probleminden uykusuzluğa dek birçok sorun görülebiliyor. Ben ilk hamileliğimde doktora bile gitmeden çocuğumu hissetmiştim, ailemden kimse buna inanmamıştı ama ben onun hareket ettiğini biliyordum.
İstemeden de olsa birtakım hayal kırıklıkları, üzüntü ya da depresyon yaşayan
bir annenin çocuğu bu gibi her türlü olumsuzluktan etkileniyor mu?
Bilinçli anne-baba, gerçekten istenilerek dünyaya getirilen çocuklar
ama öngörülemeyen psikolojik sorunlar... Olabilir tabii. Ama anne hamileliği sırasında herhangi bir sorun yaşasa da sevginin gücüyle üstesinden gelinmeyecek hiçbir şey yok.
Çocuklar annelerini seçer mi?
Eğer annenin bazı konularda farkındalığının artması gerekiyorsa, o işaretleri veren çocukları oluyor. Örneğin hayır demeyi asla kabul etmeyen bir annenin, ona bu kelimeyi söylemeyi çok güzel öğreten, savaşçı çocukları oluyor. Çocuklarımız bizi onurlandırıyor. Sadece anne öğrenmiyor, çocuk da kendi ihtiyacını esas alıp bir anneyi seçiyor. Bu karşılıklı bir diyalog. Buraya birbirimiz için geldiğimizi bilirsek, yani bu bilinçte olursak, bize gelen evlatlarımızın hayatımızı paylaşmak, bir bütünü öğrenmek için geldiğinin bilincinde olursak, onları kabul etmemiz daha kolaylaşıyor. Ruh hiç değişmiyor. Büyük olsa da küçük olsa da aynı. Sadece evren birlikte büyüyüp, gelişmemiz için bizleri bir araya getiriyor.
Bu süreçte babanın rolü var mı?
Eğer kadın şanslıysa, çift birlikte hamile kalıyor. Bu sayede babanın sevgisini çocuk da hissediyor. Ama aksi halde bir baba figürünün eksikliği, gerçekten de kadının üstlenebileceği en zor şeylerden biri. Anne ve babasıyla gerçek anlamda birlikte büyüyen çocukların bu anlamda hayatta avantajlı olduğunu düşünüyorum. Yine de ebeveynleri ayrı olsa da son derece sağlıklı birer yetişkin olan çocuklar da var. Çünkü mutsuz bir ailedense,
ayrı anne-babaların çocukları olmak daha önemli.
Gebelik döneminde yaşanan olumlu ya da olumsuz deneyimler doğumu nasıl etkiliyor?
Kadının huzurlu bir gebelik yaşamayı seçmesi gerekiyor. Bu da karnındaki çocuğu sevmekle başlıyor. Çünkü annenin stresi tamamen çocuğa yansıyor. Ortalama altıncı aydan sonra, anne karnında olsa da çocuk bunu kayıt altına alıyor. Bu sözleri annelere kendini kötü hissettirmek için söylemiyorum ama onların bilinçte ve bebeklerinin her
şeyi hissettiğini bilerek hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabii bu bazı kadınlar için geçerli. Bazıları zaten her
şeyi isteyerek yapıyor. Yaşanan travmalar, üzüntüler bebeği çok etkiliyor. Bu nedenle annelerin sadece bebeğini sevdiğini, ne
kadar zor bir hamilelik geçirirse geçirsin, bağ kurması gerektiğini bilmesi, şartlar ne olursa olsun ona dokunması ve “Bu hayatı seninle paylaşıyorum” demesi gerekiyor.
Size danışanlarla nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
Danışanlarım arasında gebe olan, çocuk isteyen ya da istemediğini itiraf edemeyen kadınlar ile bekar anneler gibi çok farklı kişiler var. Bir araya geldiğimizde onlarla duygusal bağ kurmaya çalışıyorum. Bazen gelen kişi ağlayabiliyor, gülebiliyor, işte biz o duyguyu yakaladığımızda bağ kurabiliyoruz. Neye ihtiyacı olduğunu bilen de olabiliyor, kafası çok karışmışlar da... Bu noktada kişinin ihtiyacını görüp, bunu ona söylemeden birlikte yürüyüp, ne yapması gerektiğini anlamasına yardımcı oluyorum.