Doğum lekesi neden oluşur?
Doğum lekeleri, hastalık grubuna giriyor ve çocuk cerrahları tarafından takip ediliyor. Hemen endişelenmeyin; çoğunlukla gerileyen ve hayati bir sorun yaratmayan lekeleri sadece takip etmek çoğunlukla yeterli oluyor.
Yazı: İpek Koşan
Bebeklerin cildinde, doğduğunda var olan ya da doğumu takip eden günlerde ortaya çıkan farklı renkteki oluşumlar, ‘doğum lekesi’ olarak ifade ediliyor ve geniş yelpazede incelenmesi gereken bir hastalık grubunu oluşturuyor. Oluşma nedenlerine göre değerlendirilen bu lekeleri, öncelikle çocuk hekiminin gözlemlemesi ve gerekli durumlarda ilgili uzmanlıklara yönlendirmesi gerekiyor. Lekeler, vücudun herhangi bir yerinde yüzeysel olarak görülen damar yapılanmaları ya da deriye rengini veren melanosit pigmentinin bazı noktalarda odaklanmasıyla, farklı renk ve şekillerde kendini gösterebiliyor. Doğum lekelerinin nasıl geliştiği ve nasıl ayrıştırılması gerektiği konusunda uzun süredir çalışmalar yapıldığını ancak günümüzde halen aydınlatılamamış noktalar bulunduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Nadir Tosyalı’dan konu hakkında bilgi aldık.
Görüntüleme yöntemleri ile tanı konuluyor
Doğum lekelerinde doğru tanının konulmasında hasta öyküsü, lekenin ne zaman oluştuğu ve büyümenin izlemi önem taşıyor. Doğumda fark edilmeyip, daha sonra büyüme olasılığı bulunan lekeler nedeniyle çocukların tamamen soyularak muayene edilmesi gerekiyor. İç organ anomalisi olup olmadığının anlaşılması gereken durumlarda doppler ultrasonografisi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans (MR) gibi görüntüleme yöntemlerinin yanı sıra sintigrafi de çekilebiliyor.
Damarsal kaynaklı
Çocuk cerrahisinin alanına giren doğum lekeleri, damarsal kaynaklı olarak ortaya çıkıyor. Bu tür lekelerin izlem ve tedavisinde, doğru tanı önem taşıyor. Aksi takdirde gereğinden erken yanlış girişimlerde bulunmak ya da önemli bozuklukları gözden kaçırmak söz konusu olabiliyor. Op. Dr. Tosyalı, “Doğum lekeleri her ne kadar gözle görülebilen bir sorun olsa da bazen buz dağının görünen kısmını oluşturduğu unutulmamalı. Lekelerin sayısı fazlaysa ya da vücudun bazı kritik bölgelerinde yerleşikse aynı damarsal bozukluğun iç organlarda oluşma riski de bulunuyor” diyor. Op. Dr. Tosyalı, çocuk cerrahisi uzmanları tarafından incelenen damarsal lezyonların oluşumunu ise şöyle açıklıyor: “Bebek, anne rahminde gelişirken derinin damarlanma süreci 35’inci haftadan itibaren başlıyor ve doğumu takip eden dördüncü aya kadar devam ediyor. Bu süreçte damarlanmayı sağlayan iki önemli parametre bulunuyor. Bunlardan ilki, anjiyogenez olarak adlandırılan damarlanma ve damar hücrelerinin aktivasyonunu artıran sistem; diğeri de bu oluşumu dengede tutmaya çalışan anjiyogenez inhibisyon faktörleri. Söz konusu yapıcı ve engelleyici denge sisteminde bir bozulma olduğunda vücudun farklı yerlerinde, adacık şeklinde artık hücre ya da damar toplulukları oluşuyor. Anjiyogenetik aktivitenin sağlıklı bir şekilde baskılanmaması ile oluşan kan göllenmelerine ‘hemanjiyom’, aşırı şekilde oluşmuş damar yumaklarına ise ‘arteriovenöz malformasyon’ adı veriliyor.” Çocukların yüzde ikisinde hemanjiyom görülüyor. Bunların doğumda görülme olasılıkları yüzde 1.1-2.6 arasında değişiyor ve bu oran bir yaşına doğru yüzde 10’a kadar çıkıyor. Hemanjiyomlara kız çocuklarda erkeklere göre üç kat daha fazla rastlanırken, arteriovenöz malfarmasyonda ise oranlar eşit seyrediyor. Aktivitenin dengelendiği dönemi tamamlayamadan doğmuş olan prematüre bebeklerde ise yüzde 30-40 oranında görülüyor. Hemanjiyomlar baş ve boyun bölgesinde yüzde 60, gövdede yüzde 25, ekstremitede (kol ve bacaklar) ise yüzde 15 oranında görülüyor.
Çilek hemanjiyomu
Bunların en sık rastlanan türünün çilek hemanjiyomu olduğunu belirten Op. Dr. Tosyalı, “Bu lekeler genellikle göz kapağında, yüzde, yanakta, boyunda, elde, ağızda, burunda, genital bölgede ve makat etrafında görülüyor. Lastik kıvamındaki bu lekelerin üzerine bastırıldığında solma veya küçülme olmuyor. Biyolojik olarak aktif kabul edilen bu lekeler doğum sonrasından bir yaşına kadar hızla büyüme eğilimi gösteriyor, daha sonra da yüzde 90’ı involüsyona (gerileme) uğruyor. Yüzde 16’sı ilk altı ay içinde, yüzde 60-70’i bir yaşına kadar, diğerleri de 5-9 yaş arasında geriliyor. Çilek hemanjiyom ne kadar hızlı büyürse, gerileme olasılığı da o kadar yüksek seyrediyor. Bu vakaların gerileme yeteneği nedeniyle müdahalede aceleci davranmak gerekmiyor. Aileye lekenin kanserleşme riski bulunmadığını ve çocuğa zarar vermediğini anlatmak ancak kanama, enfeksiyon gibi risklerden korunması konusunda uyarmak gerekiyor” diyor. Çilek hemanjiyom göz kapağında, burunda, ağız içinde, dudakta ya da genital bölgedeyse ve aşırı büyümeye bağlı olarak çocuğun gelişimi ya da hayati işlevlerini engelliyorsa daha erken dönemde önlem alınıyor. Örneğin nefes yolunu tıkayan, göz kapağına baskı yaparak şaşılığa, görme bozukluğuna hatta körlüğe neden olan bir hemanjiyom söz konusu ise mutlaka erken dönemde girişim yapılıyor.
Şarap lekesi
Hemanjiyomlardan farklı olarak, damar yumakları şeklinde yüzeysel veya daha derinde gelişen ve biyolojik olarak inaktif kabul edilen, yani gerilemeyen arteriovenöz malformasyon vakalarının morfogenetik hatalar sonucu oluştukları kabul ediliyor. Gerileme evresinde sadece rengi soluklaşabilen, elle bastırınca yumuşak olarak hissedilen bu tür doğum lekeleri arasında en çok ‘şarap lekesi’ denilen türe rastlanıyor. ‘Gorbaçov lekesi’ olarak da bilinen, çoğunlukla alında, burun kökünde ve yüz bölgesinde görülen bu lekeler gerilemediği için tedaviye gereksinim duyulabiliyor. Şarap lekesinin beyin içinde de damarsal anomali oluşturma riski nedeniyle izlenmesi, gerekli görülen vakalarda kafa içinin de mutlaka incelemesi gerekebiliyor. Sturge Weber Sendromu olarak adlandırılan bu rahatsızlıkta, beyin içi damarsal anomaliler, mevcut lekelere eşlik ediyor.
Melek öpücüğü
Arteriovenöz malfarmasyon başlığı altında yer alan ve halk arasında melek öpücüğü ya da leylek ısırığı olarak da bilinen Solomon Sendromu ise bebeklerin yüzde 50’sinde görülüyor. Çocuk ağladığında ya da ateşi yükseldiğinde ortaya çıkan, doğumdan birkaç ay sonra kaybolan bu lekeler yalnızca ense kökündeki saçlı deride kalıcı olabiliyor. Bunların izlenmesi ya da tedavi edilmesine gerek duyulmuyor.
İç organları da etkileyebilir
Klippel Trenaunay Sendromu olarak adlandırılan durumda ise bacak veya kollarda varise benzer yüzeysel damarlanmalar görülüyor. Aşırı damarlanma nedeniyle o bölgedeki dokular ortalama yüzde 10-20 oranında daha hızlı büyüyor. Damarsal anomalilerin en çok yansıdığı organların sırasıyla karaciğer, akciğer, sindirim sistemi, lenf bezleri, dalak, timüs bezi (göğüs boşluğundaki lenfatik organ), idrar kesesi, safra kesesi, pankreas, böbrek üstü bezi, beyin ve omurilik olduğunu belirten Op. Dr. Nadir Tosyalı, eğer lekeler 5 cm’den büyük ve sayıca beşten fazlaysa iç organ taramasının gerekli olduğunu vurguluyor.
Pigment bozukluğu
Sütlü kahve rengi, harita ya da daire şeklinde ve çok sayıda görülen lekeler, pigment bozukluğu başlığı altında değerlendiriliyor. Deriye rengini veren melanosit hücrelerinin yoğunlaşması nedeniyle oluşan bu lekeler masum olarak değerlendirilse de, sayılarının altıdan fazla olması halinde nörofibromatozis denilen bir periferik sinir kılıfı hastalığının habercisi olabiliyor. Bu hastalık, karın boşluğunda, böbrek üstü bezi yakınında ya da omurga boyunca önemli birtakım nodüler ve endokrin hastalıklarla beraber sürdüğü için lekelerin izlemi önem taşıyor.
Moğol lekesi
Pigment bozukluğu grubuna giren bir başka doğum lekesi de Moğol lekesi. Bu lekeler; daha çok buğday tenli çocuklarda olmak üzere, en çok sırtta, kalçada ya da kuyruk sokumunda, donuk gri renkte görülüyor. Bir yaşına doğru gerileyen bu lekeler, eğer kuyruk sokumu bölgesinde çok belirginse, hatta rengi koyulaşmışsa; idrar tutamama, dışkılama ya da omurga sorunlarının habercisi olabiliyor.
En iyi tedavi yöntemi lekenin takibi
Doğum lekelerinin tedavi şekline; lezyonun tipi, davranış şekli ve aciliyetine göre karar veriliyor. Ancak bu konuda en iyi tedavi yolu, izlem oluyor. Bu noktada; lekede büyüme, renk değişikliği, sayısında artış, büyümenin hızı, yandaş sorunlar olup olmadığı ya da çocuğun gelişimini engelleme durumu fotoğraf gibi görsel malzemelerle desteklenerek izleniyor. İkinci yöntem ise kompresyon baskı tedavisi oluyor. Basit ve zararsız bu tedavi yöntemi; bacak, kol, alın ve yüzün bazı yerlerindeki lekelerde uygulanabiliyor.
Lazer tedavisi güvenli
Kortizon da ilk aşamada akla gelen tedavi yöntemlerinden biri... Damardan, ağız yoluyla ya da lezyonun içine doğrudan kortizon verilerek lekelerin oluşumunda etkili olan aktive edici faktörler bloke edilmeye çalışılıyor. Beta-bloker grubuna giren bir ilaç da uygun vakalarda damar daraltıcı ve kılcal damar oluşumunu baskılayıcı etkisi nedeniyle kullanılıyor. Op. Dr. Nadir Tosyalı, “Bu tedavi günümüzde bebeklerde de kullanılabilecek düzeye ulaşmış durumda. Ancak lazer tedavisinde doku kaybına neden olmamak için kontrollü davranmak gerekiyor” diyor.
Binde bir oranında cerrahi
Op. Dr. Nadir Tosyalı, “Doğum lekelerinde tüm tedavi seçenekleri denenmesine rağmen sonuç alınamadığında, çocuk psikolojik olarak çok etkilendiğinde ya da çocuğun yaşamsal gelişimine engel oluşturan lezyonların varlığında cerrahi yol tercih ediliyor. Bütün vakaları ele aldığımızda da bunun oranını binde bir olarak ifade edebiliriz” diyor.
KANSERE NEDEN OLMUYOR!
Doğum lekelerinin kanserleşme özelliği bulunmuyor ancak yüzde 10-20’sinde kanama ya da ülserleşme (yaraya dönüşme), yüzde beşinde enfeksiyon, nekroz (dokunun canlılığını kaybetmesi) ya da hava yolunun tıkanması durumu görülebiliyor. Ayrıca yüzde bir oranında kalp yetmezliğine de yol açabiliyor.