Yok ‘sevgilim bana çiçek aldı’, vay ‘bana çok güzel davranıyor, bu çok garip’ diye şüpheye düştüysen, işine karışmak gibi olmasın ama sadece aldattığı zaman sana çiçek alır diye düşündüğün adamla ne denli mutlu olabilirsin? Üstelik seni aldatmamış bile olsa.
İLİŞKİ KRİTERİMİZ BU OLMAYA BAŞLADI. NE YAPARSA YAPSIN; AMA BAŞKA KADIN OLMASIN.
Bütün ilişki günahları bir yana, aldatmak diğer yana. Affetmek için bile uzun bir efor sarf etmen gerekiyor üstelik. Yani git ne bileyim, başka bir şey yap be adam. Bu kadar mı vazgeçtin bizden yani? Affetsem de affedemem, yeniden birlikte olsak bile eskisi gibi olmaz; ben senin sevginden şüphe ettim daha ötesi var mı? Peki ne yap?
• Öncelikle klişelerden uzak durmakta fayda var. Telefonunu karıştırma; gereksiz zaman kaybı. Arabasını park edip, eve doğru yürürken zaten telefonunda ne var ne yoksa siliyordur.
• Uzun bakışlar at. Adeta bir Türk dizisinin içinde yer alıyormuşsun gibi düşün. Ona uzun, manalı, ‘Ne yaptığını biliyorum. Ya sen anlat ya ben seni öldüreyim’ mesajlarını alttan alttan sinsice ver. Yemek yerken mesela, bir anda dur. Gözlerini devirerek, dudağında ufak bir gülümseme, kafanı belli belirsiz iki yana sallayıp bakarak, ‘Ne bakıyorsun kızım?’ diye olaya girmeye çalışırsa, korkma, ‘Sen daha iyi biliyorsun’ de geç. Aldatmadıysa bile mutlaka bir açığı vardır, kafayı yesin ‘acaba neyimi öğrendi!’ diye.
• Aldatılmaktan daha kötü bir şey varsa; o da arkadaşlarına anlatırken, bir tane beyinsizin ortaya çıkıp, ‘canım ben duymuştum ama sana söyleyemedim’ diye ortaya atlamasıdır. Ayy beni nasıl mutlu ettin, geri zekalı. Aylarca aptal yerine konulmuşum resmen, kalkmış ‘Ben de biliyordum!’ diyor. Ay bunu bilme, Allah aşkına bunu da bilme yani! O yüzden, iki dakikada metrobüste gördüğümüz bir arkadaşımız bile olsa, ‘Tatlım birbirimize ne var ne yoksa söyleyeceğiz tamam mı! Bak ne var ne yoksa dedim, anladın di mi?’ gibi tatlı, yazılı olmayan kurallar aramızda gezsin dursun. Bu arada sakın arkadaşının aldatıldığını görürsen, gidip söyleme. Deli misin, sonra kötü sen olacaksın. Bırak, onlar sana anlatsın.
• Genelde kadınlar için, ‘girdiği kabın şeklini alır’, yok işte ‘erkeğine göre şekil değiştiren bir tür’ gibi bahsedilse de bence gerçek öyle değil. Sevgilisi sayesinde kumarı bırakan, uyuşturucuya elveda diyen, ‘hayatıma o girdikten sonra kendimi geliştirdim’ diyen adamlar gırla. Bir de dikkat et, bir aylık sevgilin bile hemen senin gibi konuşmaya başlıyor. WhatsApp’ta salak salak emoji yollamalar, senin sevdiğin şeyi içmeler, sürekli kullandığın kelimeyi tekrar etmeler... O yüzden böyle birtakım, ona ait olmayan, üzerine oturmamış sözler, ifadeler görürsen, kıllanmaya başla.
• Aldatmaların yüzde 80’i kişilerin sosyal medya hesapları üzerinden ortaya çıkıyormuş. O kadar beyinsiz bir adamla beraber değilsen, orada oturup kızla yazışmaz herhalde. Ama şöyle bir durum var ki, ‘öteki’ olunca kendini göstermek için var gücünle çırpınıyorsun. Hırsından mı oluyor, öfkenden mi bilmiyorum ama sonrasında bütün amacın bu oluyor. O yüzden, sen bekle, o kendini mutlaka gösterecek.
• Aslında hepsi boş laf, his diye bir olay var. Hissediyorsun. Bunu başkalarına anlatamıyorsun ama gerçekten hissediyorsun. Hatta bazen kim olduğunu bile. Sanki beyninin içine o bilgiler verilmiş gibi. Uzak olduğunu görüyorsun, artık sana ait olmadığını biliyorsun. Aldatılmanın öfkesinden çok, ait olma kavramını sorguluyorsun. Hep mi yalancıydı, hiç mi bir şey hissetmedi diye. Öteki kadını düşünmüyorsun zaten o sırada. Tek düşündüğün, baştan sona olan ilişkin. Öteki kadını sadece, ayrıldıktan sonra düşünüyorsun. O zaman kendini kıyaslıyorsun. ‘Ben nasıl bir aptalım!’ diye kendi kendini yiyorsun sürekli. Oysa aptallık değil bunun adı, güvenmenin neresi aptallıkmış! Onda bir gram bile utanma yoksa, pişmanlığı sadece yakalanmanın verdiği küçük düşmeyse, sen niye üzülüyorsun?
DİPNOT: Bu arada yeri gelmişken, günlüklerimden, beşinci olan ‘O Adam Buraya Gelecek!’ çıktı. Sonunu söylemek gibi olmasın ama yine evlenemedim.