Meditasyonun beden, zihin ve ruh sağlığımız üzerindeki olumlu etkileri son 30 yıl içerisinde yüzlerce bilimsel araştırma ile kanıtlanmıştır. Harvard Tıp Fakültesi, Massachusetts Institute of Technology, Yale Üniversitesi, Massachusettes General Hospital’e bağlı olan ‘Benson-Henry Beden ve Zihin Tıbbı Enstitüsü’ vb. gibi bilim dünyasındaki son derece saygın ve önemli kurumlarca yapılan bu araştırma neticelerinden örnekler vereceğim bu yazıda araştırma metinlerinin orjinallerini incelemek isteyen okuyucularımız ‘Yükselen Çağ’ web sitesi içerisinde yer alan ‘Bilimsel Meditasyon Araştırmaları’ başlığı içine bakabilirler.
Bu araştırmalardan bir çoğu düzenli meditasyon sayesinde beyinde oluşan nöro-plastisite değişimini ve çağımızın en önemli hastalık kaynağı olan, stres kaynaklı hastalıklara karşı panzehir olarak uygulanan meditasyonun sağladığı yararları kanıtlayan araştırmalardır. Bu sebeple bilim dünyasında meditasyon uygulaması artık ‘Strese Karşı Panzehir’ olarak adlandırılmaktadır.
Yaşamın çok hızlanmış olduğu çağımızda şaşırtıcı olmayan bir biçimde artan sayıda kişi stres, endişeli hal, ego’nun yarattığı korkular, uykusuzluk ve kronik sağlık sorunlarından şikayetçi ve çoğumuz zihnimizi sakinleştirmenin, zihni huzura kavuşturmanın yani dingin bir zihnin arayışı içindeyiz.
Günümüzde doktorlar stresin birçok hastalığın başlıca sebeplerinden biri olduğunu söylüyorlar. Her ne kadar meditasyon kendi başına bir tedavi olarak düşünülmemesi gerekse de, yapılan araştırmalar meditasyonun birçok sağlık sorununa iyi geldiğini ortaya koyuyor.
Modern dünya insanı gün boyunca onlarca stres yaşamaktadır. Strese girdiğimiz her seferinde vücudumuz fizyolojik olarak bir sürü tepki verir. Bu fiziksel ve zihinsel çağlayanlar bütününü bilimsel terminolojide ‘Savaş ve Kaç Tepkisi’ olarak adlandırıyoruz.
Strese girdiğimiz her an;
-Kalp atışlarımız hızlanır
-Kalbimize daha fazla kan pompalanır
-Kan basıncımız yükselir
-Oksijen tüketimimiz ve karbondioksit çıkışımız artar
-Terleme başlar
-Böbreküstü bezlerimiz stres hormonları olan adrenalin ve kortizol hormonları pompalamaya başlar
-Pankreasımız daha fazla glükoz, daha az insülin salgılamaya başlar
-Kan akışımızın büyük kısmı sindirim sistemi organları yerine kaslara doğru yolunu değiştirir
-Böbrek üstü bezleri stres hormonu salgılamasına başladığı için daha az büyüme hormonu ( DHEA / Anti-aging hormonu) salgılamaya başlar
-Bağışıklık sistemimiz bastırılmış bir duruma girer ve zayıflamaya başlar
-Kan pıhtıları da yapışkan bir hal alır
Beynimizin en ilkel bölgesinden gelen ve bedenimizin normalde kendini sadece ölümden korumak için vermesi gereken bu stres tepkileri, çağımızda çoğunlukla bizi ölümden korumak ve hayatta kalabilmemize destek olmak için değil, herhangi bir arzu veya ihtiyacımız karşılanmadığı veya gururumuz veya ego’muz tehdit altında olduğu zaman, yani psikolojik sebeplerle oluşan stresler nedeniyle oluşur. Gün içerisinde çok fazla stres yaşıyor isek, yaşadığımız bu fizyolojik değişikliklerin sıklığı fiziksel sağlığımızı tehdit etmeye başlar ve bizlere bir dizi hastalıkların kapısını aralar.
Bilimadamlarına göre yaşanan bu fizyolojik değişiklikler ve sebep olduğu hastalıklar özetle aşağıda sıralanmıştır;
-Kan basıncının yükselmesi; koroner kalp rahatsızlıklarına
-Stres hormonu artışı; anksiyete, endişe, korku ve uykusuzluk yaşanmasına ve bağımlılıkların oluşmasına
-Kan şekeri artışı; şeker hastalığı ve obeziteye
-Sindirim sistemine yapılan sirkülasyonun azalması; sindirim bozukluklarına
-Büyüme ve seks hormonlarının azalması; erken yaşlanmaya
-Bağışıklık sisteminin zayıflaması; enfeksiyonlara açık olmaya ve kanser hücreleri oluşumu riskinin artışına
-Yapışkan kan pıhtısı artışı; kalp krizi ve enfarktüs
gibi rahatsızlıkların oluşmasına sebebiyet vermektedir.
Stres kaynaklı oluşan hastalıkların önlenmesi ile ilgili bilimsel bulgulara bir sonraki blog yazımda devam edeceğim.
İyi Ol, Mutlu Ol!
www.yukselencag.com