Ruh eşi, beyaz atlı prens, doğru kadın, yanlış zaman… Hepsinin aynı anda bir arada olması biraz zor ihtimal maalesef. Yeni birine kendini tanıt, onu tanı, eski bildiklerini unutmaya çalış, üzerinde kalan eski ilişki tozlarını çırp; off çok zor iş!
Olaylara en başından bakarsak, dünya bir gaz bulutuydu ve büyük patlamayla parçalanarak bizlerin oluşumu başlamıştı. Sonrasında Adem, Havva’yı görüp güzel bir ilişkinin temelini atmayı başarmıştı. Elbette Adem ile Havva için her şey günümüzde olduğundan daha kolaydı; çünkü başka alternatifleri yoktu. Fakat biz diğer faniler için durumlar değişti, alternatifler çoğaldı, rakipler ortaya çıktı ve büyük bir mücadele başladı. Hepimizin ortak fikri olan ilişkinin en güzel kısmı flörttür mottosuyla yola çıkarsak, devamını bu alandan kurtarmayı başarabiliriz. Yani o baştaki fingirdemelerde nasıl davranıyorsak kalan bütün zaman öyle geçecektir. Fazla naz mı gerekli yoksa baştan kartları açık oynamak mı onlara bakalım şimdi...
Aceleci olmayın
Adamı görür görmez damatlıkla hayal eden bir insandan bunu duymak ne kadar mantıklı bilmiyorum ama acele etmeyin! İlk buluşmanın ardından hemen ‘biz neyiz?’ diye soran kadınların çoğu aldığı cevaptan tatmin olmuyor. Sizinle bir bardak kahve içmek için canı çıkan adamla buluştuktan sonra ‘hüloğğğğ’ diye üstüne atlarsanız korkar tabii gariban. İkinci, üçüncü hatta siz sormadan size ne olduğunu kendi açıklayacağı randevulara bakın derim.
Beklentiyi düşürün
Yeni bir adamla tanıştınız ve ondan oldukça hoşlandınız. Ama siz en ateşli halinizle onun karşısına çıkmaktan kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Ateşinizi bu kadar yüksek tutmanız her zaman fayda sağlamayabilir. Bu sadece seks olarak değil tabii, iş güç aile standartlarınızla da ilgili... Karşı taraf size yetişemeyeceğini düşünerek pasif kalabilir, tutulabilir, eli ayağına dolanabilir, her an her şey olabilir. Eee bu da sizin kafanızda oluşan beklentinin en altında olabilir. Unutmayın ki bazen bir puro sadece bir purodur.
Bırakın kendi anlatsın
Sapıklık konusunda kimse elime su dökemez. Adamın adı ve soyadı ile yapamayacağım şey yok. Aile soyağacını, ÖSS’de kaç puan yaptığını, vergi borçlarını, trafik cezalarını, eski sevgililerini, annesinin hangi yemeği sevdiğini her şeyi ama her şeyi bulabilirim. Ha bunca zaman buldum bir işime yaradı mı? Nerdeee... Tam tersi, sürekli şüpheci ve arkasından iş çeviren biri gibi davrandığım için o iş asla olmadı. Bazen adamdan çok, adamı takip etmeyi sevdiğimi düşünüyorum. Bir şeylerini ortaya çıkarmayı, ‘bak işte güvenmemem lazım’ diyerek kendime bir şeyleri ispat ediyorumdur kim bilir! Bırakın kendini size o anlatsın, sizin gözünüzde nasıl görünmek istediğine o karar versin.
Evimin kadını, işimin patronu
Karşınızda kim olursa olsun, isterse 8-9 dadı tarafından büyütülmüş multi milyoner isterse sıradan bir bankacı, hepsinin ileriye dönük gördüğü dikkat ettiği noktaların başında ev işleri yer alıyor. Bir süre sonra biz nasıl ki adamları, ‘bundan koca olmaz’, ‘bu tam annemin istediği damat’ diye ayırıyoruz, erkeklerin de yemek-ütü yapan, evde onunla ilgilenen kadına zaafı var. Bu olaya hep kadınların aşağılanması olarak bakan, ev işi konusunda beceriksiz biri olsam da olan bu, yapacak bir şey yok. Erkeklerin kadın ilgisi olarak algıladığı tek şey, onun evine anne gibi davranmak, yaşadığı alanı güzelleştirmeye çalışmak... Adama durup durup ayşekadın fasulyeyi nasıl yaptığınızı anlatın demiyorum ama havlusunu değiştirmek, o söylemeden gömleğini ütülemek iyi olabilir sanki.
Eski eskide kalsın
Çivi çiviyi söküyor ama sökmeye çalıştığın çivinin hayatını bitiriyorsun o sırada. Olan iki çiviye birden oluyor. Senin yıpranman da cabası. Azıcık daha sabretmek lazım, eskiyi tamamen kafandan çıkartmak bazen seneler alıyor ama en azından o umudu bitirmek lazım. Hani o içinde bir yerde karıncalanan ‘dönerse’ sesinin kapanması lazım. Karşındaki adam mükemmel bile olsa kıymetini hiçbir zaman bilemeyeceksin.