Çağla Şıkel Altuğ: "Kimseye hesap vermem"
Oyuncu, sunucu ve model Çağla Şıkel Altuğ ile yoğun bir sezonun ardından Çeşme’de buluştuk. Tatil için çekildiği evinden onu çıkarıp, keyifli bir sohbete ve güne uzandık.
Peki kimsenin ne yaptığınıza aldırış etmediği bir dünyada olsaydınız farklı yapacağınız bir şeyler olur muydu?
Çok farklı bir şey yapacağımı sanmıyorum. Biraz asiyim o konuda; kim ne derse desin istediklerimi yaparım, çok takmam. Tabii bunun bir sınırı var; kendime ve aileme zarar vermeyecek şekilde.
Hayatta miladınız olarak gördüğünüz olay ne?
İki miladım var aslında. Bir tanesi 1997 senesinde Türkiye güzellik yarışmasına katılmam, diğeri evliliğim ve dolayısıyla çocuklarım.
Çocuklarınızı parka götürmeniz haber değeri taşıyor. Bu kadar popülerlik bazen sıkıyor mu?
Aslında rahatsızlık diyemem. Belli bir noktadan sonra bu bir yaşam biçimi halini alıyor. Biliyorsun ki Bebek Parkı’na gidersen, gazeteciler seni görüntüler ama benim oğlum orada mutlu oluyor. Bazen kandırıp Ulus Parkı’na götürüyorum, orada mutlu olmuyor. Çünkü Bebek Parkı’nda oynayabileceği çocuklar varken öbür tarafta kimse olmuyor. Elbette her Bebek Parkı’na gittiğimde haber olmak hoşuma gitmiyor, insanların gözüne sokmak gibi geliyor ama bir yerde de çocuklarımın istediğini yapmaya çalışıyorum.
Herkesten farklı olarak, hayatta yaptığınızı düşündüğünüz bir şey var mı?
Herkesten değil ama birçok insandan farklı bir şey yapıyorum. Enerjisini yüksek tutmayan, iyi enerji saçmayan, karamsar, hep büyük beklentileri olan insanlardan farklı olduğumu düşünüyorum. Bir ruj aldığımda bile bütün günü mutlu geçirebiliyorum. Sabahları sahip olduklarım için güne şükrederek uyanıyorum. Eskiden, bu kadar çok şeye sahip
değilken de mutlu bir insandım. Pek çok insandan farklı olarak elindekilerle mutlu olabilen bir insan olduğumu düşünüyorum.
Alışveriş hayatınızda nasıl bir yerde duruyor?
Benim için çok büyük bir motivasyon kaynağı. Markaya takıntılı biri değilim ama alışveriş yapmak büyük mutluluk.
Online alışveriş yapmayı en çok sevdiğiniz adresler hangileri?
Favorilerim; asos.com, tobi.com, forevernew.com, freepeople.com, netaporter.com.
Kozmetikte en çok kullandığınız markalar hangileri?
Tek bir markanın ürünlerini kullanmıyorum. Fondötende favorim Guerlain, maskarada Lancôme Hypnose, o çok merak edilen rujlarımın markası ise Mac.Biraz gündeme dönelim… Gezi Parkı’nda başlayan doğa eylemi neredeyse tüm Türkiye’yi sardı. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuyla ilgili?
Etkileyici, mizah yeteneği, zekası gelişmiş gençlerin ortaya koyduğu çok etkileyici bir protestoydu. Çok derine, politik kısmına girmek istemiyorum ama gördüğüm şeylerden, yaşananlardan, kayıplardan dolayı çok üzgünüm. Böyle olmasaydı keşke. Her gün olmasa da ben de Gezi Parkı’na gittim, orada yaşananları gördüm, elimden geldiğince yardım
etmeye çalıştım. Kalbim ve ruhum oradaki insanlarla beraberdi. Sivil direniş, karşısında çok durulabilecek bir durum değil. Ortaya konan barışçıl eyleme karşılık daha duyarlı ve biraz farklı bir üslup kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Sonucu Başbakanımızın da dediği gibi seçimlerde de göreceğiz. Belki kendisi tekrar iktidar olacak ya da olmayacak bilemeyiz ama çok zarar verdiğini düşünüyorum; hem kendine hem bize… Sonuçta olay bir park meselesiyken, yaşanan şiddetten dolayı farklı yerlere sürüklendi. Şu anda ne
olacak bilmiyorum. Sonunu göremiyorum. En büyük dileğim artık kimsenin canına zarar gelmemesi.
Çocuklarınızı götürdünüz mü Gezi Parkı’na?
Götürmedim, ‘orada onları koruyabilir miyim, ben oradayken bir şey olursa çocuklarımı oradan nasıl çıkarırım’ soruları çocuklarımı Gezi Parkı’na götürmemi engelledi. Açıkçası cesaret edemedim.
Çocuklarınızla yapmaktan en çok keyif aldığınız şey ne?
Onların keyif aldığı şeyi yapmak beni mutlu ediyor. Oyun mu oynamak istiyorlar, oyun oynuyoruz. Yüzmek mi istiyorlar, yüzüyoruz. Onlar nasıl mutlu oluyorlarsa
beni de o mutlu ediyor.
İki çocuk evliliğinize nasıl bir boyut kattı?
Evlilik bile sevgili olmaktan çok farklı. Çocuk ise bambaşka bir boyut. Çocukla yaşamak, aile olmak, o aileyi koruyabilmek, hem eşine hem çocuklarına aynı sevgiyi gösterebilmek hakikaten zor. Bu Emre için de geçerli. Ben çalışmayı çok seven ve onunla beslenen biriyim. Bu elbette çocuklarıma ayırdığım vakti kısıtlı hale getiriyor ama çalışarak aldığım tüm enerjiyi çocuklarıma ve eşime vermeye çalışıyorum.
Sizinle ilgili arada bir çıkan boşanma dedikodularını neye bağlıyorsunuz?
Habersizlikten dolayı olduğunu düşünüyorum. Emre bir akşam dışarı çıkıyor yanında ben yokum, ertesi gün ‘boşanıyorlar mı?’ diye başlık atıyorlar. Halbuki çocuk hasta oluyor ben evde kalıyorum ya da Emre o gece erkek erkeğe çıkıyor, tam tersi ben kız kıza çıkıyorum… Kız arkadaşlarımla bir şeyler içip, dedikodu yapmaya, dans etmeye gidiyorum. Bundan daha doğal ne olabilir? Her kadın bunları yapar. Ve evlendikten sonra bu durumunun değişmemesi gerektiğine inanıyorum. Böyle işler çiftlerin arasındaki güvene bağlıdır. Bizim aramızda böyle bir güven varken kiminle dışarı çıktığımızın başkalarını ilgilendirmediğini düşünüyorum. Kimseye de hesap vermem gerekiyormuş gibi hissetmiyorum, kocam dışında. Ki aslında onun da adı hesap vermek değil, haber vermek. Bizim aramızda böyle bir güven ve haberleşme varken çıkan haberler insafsızlık gibi geliyor.
Nasıl bir sürpriz?
Baleye dair çok uzun bir geçmişim var. 16 yıl dans ettim. Tabii 16 yıldır da dans etmiyorum. Devlet Opera ve Balesi’nden sevgili Mehmet Balkan, Bodrum Bale Festivali’nde onlara destek olup olamayacağımı sordu. Biraz düşündüm elbette. Çünkü 16 yıldır bale yapmıyorum, hiçbir pozisyonu kapatamıyorum, iki çocuk doğurdum… Sonunda bunlarla boğuşurken kendimi işin içinde buldum. 9-10 Ağustos’ta Bodrum Bale Festivali’nde dans edeceğim. İnanılmaz bir çalışma temposu içine girdim o konuda. Bu bir balerin için delilik ve büyük bir hadise. Belki insanlara duyduğunda o kadar acayip gelmeyebilir ama iki çocuk doğurmuş, 16 yıldır ayağını bile germeyen birinin yeniden sahneye çıkacağını bir balerine anlatsanız gerçekten büyük bir cesaret olduğunu söyler size. Umarım her şey güzel olur, çok heyecanlıyım.
Önümüzdeki sezon için yeni bir proje var mı önünüzde?
Var bir şeyler ama henüz karar veremedim… Düşünme aşaması biraz uzun sürecek gibi.
‘Bugün Ne Giysem?’ devam edecek mi?
O da aslında gündemde ama daha durumu belli değil. Hep yapmayı istediğiniz ama hayata geçiremediğiniz bir projeniz var mı? Bu sene onu hayata geçirmek gibi bir plan ya da…
Kendi profesyonel kariyerimle ilgili yani; televizyonculukla, sunuculukla, modellikle ilgili yok ama tabii ki ben de bir gün bir sinema filminde oynamak isterim.
Modellik, sunuculuk, oyunculuk yapıyorsunuz ama asıl mesleğim diyerek yaptığınız bir ayrım var mı?
Modellik elbette. Televizyonculuğu yaklaşık 10 yıldır yapıyorum. ‘Cennet Mahallesi’ beş sene sürdü ve onun dışında bir şey yapmadım. Ama hepsinden ayrı ayrı çok keyif aldığımı söyleyebilirim…
Tasarıma yönelmeyi düşünüyor musunuz?
Tasarım her zaman ruhumda ve içimde var. Çok ilgiliyim modayla, giyinmekle, takıp takıştırmakla… Ama şu anda tasarıma yönelebileceğimi düşünmüyorum. Onu daha ilerleyen zamanlarda hayata geçirmeyi planlıyorum.
Röportaj: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Cihan Alpgiray (Rpresenter)
Moda Editörü: Murat Gürsoy
Masmavi denizi, huzur veren sakinliğiyle bizi bekleyen Alaçatı’ya sabahın erken saatlerinde ulaştık. Henüz köy yeni yeni uyanırken hazırlıklarımızı yapıp Çağla Şıkel Altuğ’u beklemeye başladık. Tabii bu sırada denizin ve güneşin tadını çıkarmadığımızı söylesem yalan olur. Şıkel bize katıldığında da durum değişmedi. Deniz ve güneş keyfine Şıkel’in kahkahaları ile keyifli sohbeti de eşlik etti. Aklı, diş çıkarıp ateşlenen Uzay’da olsa da, profesyonel bir model olduğunu bir kez daha hatırlattı bize o gün. Bütün gün onunla fotoğraf çektirmek isteyen kimseyi kırmadı. Elini uzatan herkese büyük bir gülümsemeyle karşılık vererek elini uzattı. Sıra sohbete geldiğindeyse bir güldü, bir üzüldü, bir sitem etti. Çocukları, işiyle ilgili samimiyetle cevapladı tüm soruları. Söz, boşanma dedikodularına geldiğindeyse, okuduğu haberleri insafsızlık olarak değerlendirdi; “Emre bir akşam dışarı çıkıyor yanında ben yokum, ertesi gün ‘boşanıyorlar mı?’ diye başlık atıyorlar. Halbuki çocuk hasta oluyor ben evde kalıyorum ya da Emre o gece erkek erkeğe çıkıyor, tam tersi ben kız kıza çıkıyorum… Kız arkadaşlarımla bir şeyler içip, dedikodu yapmaya, dans etmeye gidiyorum. Bundan daha doğal ne olabilir?” diyor. Konu gündeme geldiğindeyse yüzündeki endişeli ifade büyüyor. Şiddetin durmasından yana herkes gibi; “Artık kimsenin canına zarar gelmesin” diyor. Çocuklarını ‘ya bir şey olursa?’ endişesiyle Gezi Parkı’na götürmese de; “Kalbim ve ruhum oradaki insanlarla beraberdi... Ortaya konan barışçıl eyleme karşılık daha duyarlı ve biraz farklı bir üslup kullanılması gerekiğini düşünüyorum” diyerek bir umut ışığı arayanlardan o da...
Sezon bitti, tatile başladınız…
Aslında daha erken başlardım tatile ama ‘Bugün Ne Giysem?’in çekimleri sebebiyle biraz geç kaldım bu sene. Ağustosa kadar Alaçatı’dayız. Sonra bir ay Bodrum’a gideceğiz.
Tatilde yataktan çıktınız... Nasıl geçiriyorsunuz bir günü?
İlk istediğim şey aslında muhteşem bir köy kahvaltısı. Bizim evimizde genelde köyden veya pazardan gelmiş peynirler, zeytinler, domatesler oluyor. Benim için müthiş bir seremoni
köy kahvaltısı. Sonra bütün gün çocuklarla geçiyor. Onlar öğle uykusuna geçtiği zaman eşimle birlikte denize giriyoruz, arkadaşlarımızla görüşüyoruz. Çocuklar uyandıktan sonra
gün onlarla devam ediyor. Akşam uykularına geçtiklerindeyse gece dışarı çıkıyoruz, geziyoruz, eğleniyoruz… Geç yatıyoruz, erken kalkıyoruz… Maalesef.
Yaz sezonu için bir projeniz var mı?
İşler oldukça gidip geleceğiz ama şu anda çalışmayı düşünmek istemiyorum. Yazın olabildiğince dinlenmeyi planlıyorum. Kışın çocuklarımdan çok ayrı kaldım… Altuğ ailesi olarak açtığımız bir bar var. Alaçatı’da By Sako Hotel’in içinde yer alıyor. İsmi; Double. Sürekli orada olmayacağız ama yaz projeleri arasında sayılabilir. Tabii bu ailece yaptığımız bir iş olacak. Kişisel olarak da benim bir sürprizim var bu yaz.
Çok farklı bir şey yapacağımı sanmıyorum. Biraz asiyim o konuda; kim ne derse desin istediklerimi yaparım, çok takmam. Tabii bunun bir sınırı var; kendime ve aileme zarar vermeyecek şekilde.
Hayatta miladınız olarak gördüğünüz olay ne?
İki miladım var aslında. Bir tanesi 1997 senesinde Türkiye güzellik yarışmasına katılmam, diğeri evliliğim ve dolayısıyla çocuklarım.
Çocuklarınızı parka götürmeniz haber değeri taşıyor. Bu kadar popülerlik bazen sıkıyor mu?
Aslında rahatsızlık diyemem. Belli bir noktadan sonra bu bir yaşam biçimi halini alıyor. Biliyorsun ki Bebek Parkı’na gidersen, gazeteciler seni görüntüler ama benim oğlum orada mutlu oluyor. Bazen kandırıp Ulus Parkı’na götürüyorum, orada mutlu olmuyor. Çünkü Bebek Parkı’nda oynayabileceği çocuklar varken öbür tarafta kimse olmuyor. Elbette her Bebek Parkı’na gittiğimde haber olmak hoşuma gitmiyor, insanların gözüne sokmak gibi geliyor ama bir yerde de çocuklarımın istediğini yapmaya çalışıyorum.
Herkesten farklı olarak, hayatta yaptığınızı düşündüğünüz bir şey var mı?
Herkesten değil ama birçok insandan farklı bir şey yapıyorum. Enerjisini yüksek tutmayan, iyi enerji saçmayan, karamsar, hep büyük beklentileri olan insanlardan farklı olduğumu düşünüyorum. Bir ruj aldığımda bile bütün günü mutlu geçirebiliyorum. Sabahları sahip olduklarım için güne şükrederek uyanıyorum. Eskiden, bu kadar çok şeye sahip
değilken de mutlu bir insandım. Pek çok insandan farklı olarak elindekilerle mutlu olabilen bir insan olduğumu düşünüyorum.
Alışveriş hayatınızda nasıl bir yerde duruyor?
Benim için çok büyük bir motivasyon kaynağı. Markaya takıntılı biri değilim ama alışveriş yapmak büyük mutluluk.
Online alışveriş yapmayı en çok sevdiğiniz adresler hangileri?
Favorilerim; asos.com, tobi.com, forevernew.com, freepeople.com, netaporter.com.
Kozmetikte en çok kullandığınız markalar hangileri?
Tek bir markanın ürünlerini kullanmıyorum. Fondötende favorim Guerlain, maskarada Lancôme Hypnose, o çok merak edilen rujlarımın markası ise Mac.Biraz gündeme dönelim… Gezi Parkı’nda başlayan doğa eylemi neredeyse tüm Türkiye’yi sardı. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuyla ilgili?
Etkileyici, mizah yeteneği, zekası gelişmiş gençlerin ortaya koyduğu çok etkileyici bir protestoydu. Çok derine, politik kısmına girmek istemiyorum ama gördüğüm şeylerden, yaşananlardan, kayıplardan dolayı çok üzgünüm. Böyle olmasaydı keşke. Her gün olmasa da ben de Gezi Parkı’na gittim, orada yaşananları gördüm, elimden geldiğince yardım
etmeye çalıştım. Kalbim ve ruhum oradaki insanlarla beraberdi. Sivil direniş, karşısında çok durulabilecek bir durum değil. Ortaya konan barışçıl eyleme karşılık daha duyarlı ve biraz farklı bir üslup kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Sonucu Başbakanımızın da dediği gibi seçimlerde de göreceğiz. Belki kendisi tekrar iktidar olacak ya da olmayacak bilemeyiz ama çok zarar verdiğini düşünüyorum; hem kendine hem bize… Sonuçta olay bir park meselesiyken, yaşanan şiddetten dolayı farklı yerlere sürüklendi. Şu anda ne
olacak bilmiyorum. Sonunu göremiyorum. En büyük dileğim artık kimsenin canına zarar gelmemesi.
Çocuklarınızı götürdünüz mü Gezi Parkı’na?
Götürmedim, ‘orada onları koruyabilir miyim, ben oradayken bir şey olursa çocuklarımı oradan nasıl çıkarırım’ soruları çocuklarımı Gezi Parkı’na götürmemi engelledi. Açıkçası cesaret edemedim.
Çocuklarınızla yapmaktan en çok keyif aldığınız şey ne?
Onların keyif aldığı şeyi yapmak beni mutlu ediyor. Oyun mu oynamak istiyorlar, oyun oynuyoruz. Yüzmek mi istiyorlar, yüzüyoruz. Onlar nasıl mutlu oluyorlarsa
beni de o mutlu ediyor.
İki çocuk evliliğinize nasıl bir boyut kattı?
Evlilik bile sevgili olmaktan çok farklı. Çocuk ise bambaşka bir boyut. Çocukla yaşamak, aile olmak, o aileyi koruyabilmek, hem eşine hem çocuklarına aynı sevgiyi gösterebilmek hakikaten zor. Bu Emre için de geçerli. Ben çalışmayı çok seven ve onunla beslenen biriyim. Bu elbette çocuklarıma ayırdığım vakti kısıtlı hale getiriyor ama çalışarak aldığım tüm enerjiyi çocuklarıma ve eşime vermeye çalışıyorum.
Sizinle ilgili arada bir çıkan boşanma dedikodularını neye bağlıyorsunuz?
Habersizlikten dolayı olduğunu düşünüyorum. Emre bir akşam dışarı çıkıyor yanında ben yokum, ertesi gün ‘boşanıyorlar mı?’ diye başlık atıyorlar. Halbuki çocuk hasta oluyor ben evde kalıyorum ya da Emre o gece erkek erkeğe çıkıyor, tam tersi ben kız kıza çıkıyorum… Kız arkadaşlarımla bir şeyler içip, dedikodu yapmaya, dans etmeye gidiyorum. Bundan daha doğal ne olabilir? Her kadın bunları yapar. Ve evlendikten sonra bu durumunun değişmemesi gerektiğine inanıyorum. Böyle işler çiftlerin arasındaki güvene bağlıdır. Bizim aramızda böyle bir güven varken kiminle dışarı çıktığımızın başkalarını ilgilendirmediğini düşünüyorum. Kimseye de hesap vermem gerekiyormuş gibi hissetmiyorum, kocam dışında. Ki aslında onun da adı hesap vermek değil, haber vermek. Bizim aramızda böyle bir güven ve haberleşme varken çıkan haberler insafsızlık gibi geliyor.
Nasıl bir sürpriz?
Baleye dair çok uzun bir geçmişim var. 16 yıl dans ettim. Tabii 16 yıldır da dans etmiyorum. Devlet Opera ve Balesi’nden sevgili Mehmet Balkan, Bodrum Bale Festivali’nde onlara destek olup olamayacağımı sordu. Biraz düşündüm elbette. Çünkü 16 yıldır bale yapmıyorum, hiçbir pozisyonu kapatamıyorum, iki çocuk doğurdum… Sonunda bunlarla boğuşurken kendimi işin içinde buldum. 9-10 Ağustos’ta Bodrum Bale Festivali’nde dans edeceğim. İnanılmaz bir çalışma temposu içine girdim o konuda. Bu bir balerin için delilik ve büyük bir hadise. Belki insanlara duyduğunda o kadar acayip gelmeyebilir ama iki çocuk doğurmuş, 16 yıldır ayağını bile germeyen birinin yeniden sahneye çıkacağını bir balerine anlatsanız gerçekten büyük bir cesaret olduğunu söyler size. Umarım her şey güzel olur, çok heyecanlıyım.
Önümüzdeki sezon için yeni bir proje var mı önünüzde?
Var bir şeyler ama henüz karar veremedim… Düşünme aşaması biraz uzun sürecek gibi.
‘Bugün Ne Giysem?’ devam edecek mi?
O da aslında gündemde ama daha durumu belli değil. Hep yapmayı istediğiniz ama hayata geçiremediğiniz bir projeniz var mı? Bu sene onu hayata geçirmek gibi bir plan ya da…
Kendi profesyonel kariyerimle ilgili yani; televizyonculukla, sunuculukla, modellikle ilgili yok ama tabii ki ben de bir gün bir sinema filminde oynamak isterim.
Modellik, sunuculuk, oyunculuk yapıyorsunuz ama asıl mesleğim diyerek yaptığınız bir ayrım var mı?
Modellik elbette. Televizyonculuğu yaklaşık 10 yıldır yapıyorum. ‘Cennet Mahallesi’ beş sene sürdü ve onun dışında bir şey yapmadım. Ama hepsinden ayrı ayrı çok keyif aldığımı söyleyebilirim…
Tasarıma yönelmeyi düşünüyor musunuz?
Tasarım her zaman ruhumda ve içimde var. Çok ilgiliyim modayla, giyinmekle, takıp takıştırmakla… Ama şu anda tasarıma yönelebileceğimi düşünmüyorum. Onu daha ilerleyen zamanlarda hayata geçirmeyi planlıyorum.
Röportaj: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Cihan Alpgiray (Rpresenter)
Moda Editörü: Murat Gürsoy
Masmavi denizi, huzur veren sakinliğiyle bizi bekleyen Alaçatı’ya sabahın erken saatlerinde ulaştık. Henüz köy yeni yeni uyanırken hazırlıklarımızı yapıp Çağla Şıkel Altuğ’u beklemeye başladık. Tabii bu sırada denizin ve güneşin tadını çıkarmadığımızı söylesem yalan olur. Şıkel bize katıldığında da durum değişmedi. Deniz ve güneş keyfine Şıkel’in kahkahaları ile keyifli sohbeti de eşlik etti. Aklı, diş çıkarıp ateşlenen Uzay’da olsa da, profesyonel bir model olduğunu bir kez daha hatırlattı bize o gün. Bütün gün onunla fotoğraf çektirmek isteyen kimseyi kırmadı. Elini uzatan herkese büyük bir gülümsemeyle karşılık vererek elini uzattı. Sıra sohbete geldiğindeyse bir güldü, bir üzüldü, bir sitem etti. Çocukları, işiyle ilgili samimiyetle cevapladı tüm soruları. Söz, boşanma dedikodularına geldiğindeyse, okuduğu haberleri insafsızlık olarak değerlendirdi; “Emre bir akşam dışarı çıkıyor yanında ben yokum, ertesi gün ‘boşanıyorlar mı?’ diye başlık atıyorlar. Halbuki çocuk hasta oluyor ben evde kalıyorum ya da Emre o gece erkek erkeğe çıkıyor, tam tersi ben kız kıza çıkıyorum… Kız arkadaşlarımla bir şeyler içip, dedikodu yapmaya, dans etmeye gidiyorum. Bundan daha doğal ne olabilir?” diyor. Konu gündeme geldiğindeyse yüzündeki endişeli ifade büyüyor. Şiddetin durmasından yana herkes gibi; “Artık kimsenin canına zarar gelmesin” diyor. Çocuklarını ‘ya bir şey olursa?’ endişesiyle Gezi Parkı’na götürmese de; “Kalbim ve ruhum oradaki insanlarla beraberdi... Ortaya konan barışçıl eyleme karşılık daha duyarlı ve biraz farklı bir üslup kullanılması gerekiğini düşünüyorum” diyerek bir umut ışığı arayanlardan o da...
Sezon bitti, tatile başladınız…
Aslında daha erken başlardım tatile ama ‘Bugün Ne Giysem?’in çekimleri sebebiyle biraz geç kaldım bu sene. Ağustosa kadar Alaçatı’dayız. Sonra bir ay Bodrum’a gideceğiz.
Tatilde yataktan çıktınız... Nasıl geçiriyorsunuz bir günü?
İlk istediğim şey aslında muhteşem bir köy kahvaltısı. Bizim evimizde genelde köyden veya pazardan gelmiş peynirler, zeytinler, domatesler oluyor. Benim için müthiş bir seremoni
köy kahvaltısı. Sonra bütün gün çocuklarla geçiyor. Onlar öğle uykusuna geçtiği zaman eşimle birlikte denize giriyoruz, arkadaşlarımızla görüşüyoruz. Çocuklar uyandıktan sonra
gün onlarla devam ediyor. Akşam uykularına geçtiklerindeyse gece dışarı çıkıyoruz, geziyoruz, eğleniyoruz… Geç yatıyoruz, erken kalkıyoruz… Maalesef.
Yaz sezonu için bir projeniz var mı?
İşler oldukça gidip geleceğiz ama şu anda çalışmayı düşünmek istemiyorum. Yazın olabildiğince dinlenmeyi planlıyorum. Kışın çocuklarımdan çok ayrı kaldım… Altuğ ailesi olarak açtığımız bir bar var. Alaçatı’da By Sako Hotel’in içinde yer alıyor. İsmi; Double. Sürekli orada olmayacağız ama yaz projeleri arasında sayılabilir. Tabii bu ailece yaptığımız bir iş olacak. Kişisel olarak da benim bir sürprizim var bu yaz.