CİNSELLİK İNSANLIĞIN YARADILIŞINDAN BERİ VAR OLAN, İNSANLIĞIN DEVAM EDEBİLMESİ İÇİN YAŞANMASI GEREKEN BİR EYLEM VE HER YAŞ DÖNGÜSÜNDE FARKLI ŞEKİLDE YAŞANIYOR. Kadın Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, cinsel isteğin kadın bedeninde nasıl başladığını şöyle anlatıyor; “Cinsel hayatın yaşanabilmesi için çiftler birbirine cinsel anlamda istek duymalı. Bu fizyolojik dönüşümlerin kaynağı beyindir. Beyindeki cinsellik merkezleri çocuklukta görece hareketsizdir, ergenlikte hormonların yükselmesi beynin bu merkezlerini harekete geçirir, böylece bir ergenin cinsel istek duyması mümkün olur. Ergenlik döneminde cinsellik biyolojik açıdan bakıldığında mümkündür, fakat cinsel ilişki için sadece biyolojik yeterlilik değil, ruhsal ve sosyal açıdan da yeterlilik gerekir. İlk cinsel tecrübe yaşanmadan önce birey kendi cinselliğini anlamalı ve tanımalı. Bunun yanı sıra bu ilişkinin toplumsal ve bireysel sonuçları da önemli.”
Çoksüer, kadınların uyarılma sürecini ise şöyle aktarıyor; “Kadınların beyninde başlayan cinsel istek bazı sinir yolları aracılığıyla omurilikten geçerek cinsel organlara ulaşır. Bunun sonucu tahrik olan kadınların vücudunda birtakım değişiklikler meydana gelir. Fark edilen ilk değişim, vajinalarındaki ıslanma ve klitorislerindeki kabarmadır. Bunu, cinsel etkinlik devam ettiğinde cinsel bölgelerindeki sinirlerin uyarılması, klitorisin kanla dolması ve orgazm izler. Kadınların cinsel istekleri dalgalara benzer, kendilerini gerçekten iyi hissettiklerinde cinsel açıdan zirveye çıkarlar ama birdenbire ruh halleri değişince dalgalar gibi dibe vurabilir, yani cinsel istekleri azalabilir. Eğer kadınlar olumsuz duygularını bastırmış ya da geçmiş çocukluk yaşantılarında duygusal ve fiziksel travmalara maruz kalmışlarsa cinsel istekleri azalabilir.”
CİNSELLİK KOŞULLARA GÖRE NASIL DEĞİŞİR?
Doç. Dr. Çoksüer’e göre sağlıklı bir cinsellik için en önemli sistemlerden biri dolaşım sistemimiz. “Kan dolaşımının düzenlenmesi cinsel yaşamı olumlu etkiler. Örneğin kilo fazlalığı, kadınlarda damar sağlığını, hormonsal dengeyi olumsuz etkileyerek cinsel uyarılma, orgazm ve cinsel tatmini ciddi oranda azaltır. Sigara, alkol kullanımı, çevredeki kimyasal ve benzeri maddelerin birçoğu, hormon bozuklukları vücudun kan dolaşımını bozarak kadınlarda cinsel fonksiyonları etkileyebilir.”
CİNSELLİĞİN YAŞ DÖNEMLERİ
Doç. Dr. Çoksüer, yaş döngülerini şöyle tarif ediyor; “Cinsel yaşam, hayatı devamlı kılan müthiş bir zevktir, yan etkisi olmayan, içimizden doğan bir mutluluk kaynağıdır. Her insanın yaşaması gereken fizyolojik ve psikolojik bir ihtiyaçtır. Üstelik sanılanın aksine, ilerleyen yaşla birlikte azalmaz; her dönem ayrı bir güzellikte yaşanır. Genç kadın, 20’li yaşlarda cinselliği keşfetmeye çalışırken, 30’lu yaşlarda vücudundaki erojen bölgeleri tanımanın ve partnerini nasıl baştan çıkaracağını bilmenin keyfini çıkarır. 40’lı yaşlarda bu zevk devam eder. Kadınların kendilerini en şehvetli hissettikleri gün, regl döneminin altıncı günüdür. Bu günden itibaren ilk bir haftada kadınlarda cinsel istek zirvededir, bu döneme ‘dinamik faz’ denilir.”
20’li yaşlar: Cinsellik bu yaşlarda hayatın olmazsa olmazları arasındadır. Kadınların cinsel isteğinin en aktif olduğu yaşlar. Özellikle bu yaş grubundaki kadınlarda, eğer ailelerinin cinselliğe bakış açısı sıkıntılıysa, vajinusmus hastalığına yakalanma riski ortaya çıkabilir. Eğer, çocukken cinsel duyguları bastırılmamışsa bu yaştaki kadınlar cinsel hayatlarında aktif olurlar.
30’lu yaşlar: Bu dönem, cinsel uyarılma ve çekicilik açısından kadınların altın çağıdır. 30’lu yaşlar, kadınlık hormonu östrojenin en sağlıklı çalıştığı dönem. Kadın, cinsel birleşme sırasında orgazma ulaşamadığında kendini suçlu ya da yetersiz hissetmez. Cinsel yaşamındaki yasakları kaldırır; okşamalar, öpmeler, masajlar ve oral ilişkiyle erotizmi hiçbir sıkıntı duymadan yaşar. Partnerine isteklerini, sıkıntılarını söylemekten çekinmez. Bu durumda cinsel tatmin, her iki taraf için de büyük bir zevke dönüşür. Kadınların cinsel yöndeki istekleri yükselir. Vücutlarını daha iyi tanırlar. En aktif olunan yaştır.
30’lu yaşlarda kadınlar çocuk yapma isteği içinde olabildikleri için cinsel yaşamları kısa bir süreliğine sekteye uğrayabilir. Gebelik planlaması ve doğum sonrasında hem sosyal hem de hormonel bazı değişiklikler cinsel yaşamı olumsuz etkiler. Doğumun gerçekleşmesi çiftlerde ruhsal çatışmaları alevlendirir. Emzirme döneminde prolaktin hormonunun yüksek olması kadınlarda isteksizliğe yol açabilir. Kadınlar, hormonal değişikliklere bağlı vajina derisindeki incelemeler yüzünden cinsel birleşme sırasında ağrı yaşayabilir. Ancak emzirme dönemi bittikten sonra cinsel yaşamdan yeniden zevk almaya başlar.
40’lı yaşlar: Kadınlar vücutlarını daha iyi tanımaya başlar. Psikolojileri iyi olduğu için daha fazla haz alırlar. Bu yaş grubundaki kadınlar bilinçli seks yapar. Uzun yıllar birlikte yaşamanın sonucu partnere duyulan güven, hamilelik riskinin azalması, çocukların büyümesiyle birlikte ev işleri yükünün hafiflemesi, cinsel yaşamı pozitif yönde etkiler. Ağır yüklerden kurtulan kadın bu dönemde çok daha rahat ve keyifli bir cinsellik yaşayabilir. Orgazm sıklığında azalma olmasına karşın, kadınlar bu yaşlarda daha deneyimli olur. Bu da psikolojik açıdan aldıkları hazzı artırır.
50’li yaşlar: 50’li yaşların ortalarında kadınlar menopoza girdikleri için östrojen seviyeleri düşer, vajinal mukozaları incelir, vajinal ıslanmada azalma olur. Vajinada kuruluk başlar fakat cinsel istek azalmaz. Cinsel hayatlarını güçlendirecek vajina kayganlaştırıcı gibi takviyelerle sağlıklı seks hayatlarına devam edebilirler. Memelerindeki uyarılma, dikleşme azalır. Daha seyrek orgazm yaşar ve orgazm sırasında doyum kısa sürer. Ancak menopoza girmiş kadınlarda cinsel istek tamamen ortadan kaybolmaz.
MENOPOZLA CİNSELLİK BİTER Mİ?
Menopozla birlikte kadının cinselliğe olan ilgisinde azalma olacağı düşünülür ancak Doç. Dr. Çoksüer’e göre bu doğru değil; “Bu, menopozdan ziyade kadının içine girdiği psikolojik durumdan kaynaklanır. Kadın menopozla birlikte vücudunun değişeceğine, kadınlık fonksiyonlarının biteceğine inanır. Cinsel çekiciliğinin kalmadığını düşünür, buna paralel olarak cinselliğe olan ilgisini yitirmeye başlar. Düşünülenin aksine menopoz, kadın cinselliğinde yeni bir dönemin başlangıcıdır. Gebelik riskinin sıfıra indiğini hesaba katarsak, menopoz dönemi için cinsellikte özgürlük dönemi diyebiliriz.”