Çocuklar hareketi unuttu
‘Biz ağaç tepelerinden inmezdik, şimdiki çocuklar yerinden kıpırdamıyor’ diyoruz ve ne yazık ki doğru söylüyoruz. Çocuklarımız artık imkanları olsa da sokakta oynamak yerine evde olmayı tercih ediyor, istese de zıplayamıyor, ip atlayamıyor, kumda yürüyemiyor, ağaçlarda asılı kalamıyor. Duyu bütünleme bozukluğu olarak tanımlanan bu durum çocukların akademik başarısını da etkiliyor. İyi haber ise duyu bütünleme bozukluğu olan çocukların kolay uygulanabilir terapi yöntemleri ile hızla gelişim göstermesi…
ÇOCUKLAR OTURARAK OYNUYOR
Çocukların artık oyun kurmakta, kurdukları oyunları sürdürmekte zorlandıklarını veya çok hızlı aktivite halinde olup beden kontrollerini sağlayamadıklarını belirten Altıok, “Bedensel gelişim doğru tamamlanmayınca akademik gelişim de etkileniyor. Bu nedenle 0-6 yaş arasını çok önemsiyoruz. Konunun bilincinde olan bazı öğretmenler de çocukların hep oturarak oyun oynamak istediğini belirtiyor. Bu nedenle ailelere ve eğitimcilereçocuklarına hep doğru aktivite sunmaları konusunda tavsiyelerde bulunuyoruz. Yani vücudunu kullanarak, dokunarak, görerek oynamalarını istiyoruz” diyor. Bazı çocuklarda doğuştan gelen ya da çevresel faktörlerin etkisinden kaynaklandığı düşünülen hareket azlığı, sakarlık gibi sıkıntıları da doğuruyor. Çocuklarda sakarlığın çok fazla görülmeye başladığını belirten Altıok, bu çocukların vücut ile obje arasındaki mesafeyi doğru algılayamadıklarını ve bunun doğru aktivitelerle beden farkındalığını geliştirerek düzeltilebileceğini söylüyor.
TERAPİ SÜRECİ
Bir çocuğun terapiye yönlendirilmesi durumunda önce yönlendiren kişinin, ardından ailenin konuyla ilgili fikri alınıyor. Ardından çocuk oyun odasına alınıyor ve neler yaptığı gözlemleniyor. Bazı çocuklar odada çok temkinli davranıyor, bazıları hemen oturuyor, bazıları ise çok hızlı hareket etmeye başlayabiliyor. Bu gözlem sırasında çocuğun vücudunu koordineli kullanıp kullanmadığı, bedensel, işitsel ya da görsel hassasiyetinin olup olmadığı gözlemleniyor. Aynı anda farklı testler de uygulanıyor. Gözlemin ardından uzman bir girişimde bulunuyor. Örneğin odada hızla dönu¨p duran çocuğa bir oyun sunuluyor ve yanıtı gözlemleniyor. Tüm değerlendirmeler bittikten sonra aile ile görüşülerek gecikmeli olan alanlara yönelik aşamalı olarak çalışmalar planlanıyor. Çocuğu en iyi gözlemleyen ve onunla en fazla vakti geçiren ailenin gözlemleri ve terapiye katılımı bu aşamada büyük önem taşıyor. Çeşitli nedenlerle tanı almış çocukların haftada 1-3 arası seansa geldiğini ve bunun 45 dakikasının çocuk, 15 dakikasının aile ile paylaşıldığını belirten Altıok, hızlı ilerleme için çalışmaların evde de pekiştirilmesi gerektiğini söylüyor. Boyama yapmakta zorlanma, kalemi düzgün tutamama gibi hafif durumlarda ise birkaç seanstan sonra sadece ev ödevleri ile devam edilebiliyor. İlerleyen dönemde kontrol seansları yapılıyor. Ergoterapi Uzmanı Nimet Akman Altıok, dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısı almış olsun ya da olmasın terapi ihtiyacı olan çocukların genellikle sabit oturmakta zorlandıklarını, su¨rekli vücutları ile uğraştıkları için sınıfta dikkatlerinin de öğretmene değil, vücutlarına odaklandığını belirterek, “Onların sabit pozisyonda kalabilmelerine yönelik çalışıyoruz. Burada duyu sistemi işin içine giriyor. Vestibu¨ler sistem dediğimiz, hareketlerimizi ayarlayan ve aynı anda denge/dikkat sistemlerini birebir etkileyen sistemi kullanıyoruz Çocukta gövde stabilizasyonu var mı, oturduğu yerde yanlara kayıyor mu, başboyun kaslarında güçsüzlük var mı, başını tutmak için sürekli kollarından destek alıyor mu diye takip ediyoruz. Güçsüzlük olduğunu gördüğümüz alanda kasları güçlendirici çalışmalar uyguluyoruz. Örneğin boyun kaslarında sorun varsa pilates topunun üzerinde, yerde, yer çekimine karşı çalıştırarak kaslarını güçlendiriyoruz. Aynı çalışmaları evde de aileleri ile birlikte tekrar etmelerini istiyoruz” diyor.
AİLELER NELERE DİKKAT ETMELİ?
• Oyuna odaklanamıyor, bir oyun başlatıp, sürdürüp, sonlandıramıyorsa
• Vücudunu çok yoğun kullanıyorsa ya da çok temkinliyse, oyunların dışında kalıyorsa
• Bir hassasiyeti varsa, kalabalık, ışıklı ortamlara girmek istemiyorsa
• Tırnaklarını kestirmek, çimenlere ya da kuma basmak istemiyorsa dikkatli olmak gerekiyor. Çocuğun günlük yaşamını etkileyen bu sıkıntılar hızlı sonuç veren terapilerle çözülebiliyor.
DUYU BÜTÜNLEME TERAPİSİ NEDİR?
Ergoterapi Uzmanı Nimet Akman Altıok, duyu bu¨tu¨nleme sistemini şöyle tarif ediyor: “Duyu bütünleme, çevremizden ve vücudumuzdan gelen duyusal bilgileri organize eden nörolojik bir işlemdir, parçaları bütün haline getirmektir. Bir portakal soyduğunuzu düşünün. Onu görürsünüz, ona dokunursunuz, el-göz koordinasyonu ile onu soyarsınız, her soyma hareketinde sesini duyarsınız, kokusunu alırsınız, ağzınıza atınca tadını alırsınız. Bütün parçalar bir araya gelince anlamlı bir bütün oluşur. Ancak vücuttaki duyu sistemlerinden gelen uyarıyı algılamakta zorlanan ya da tam tersine fazla algılayan, yedi duyunun hepsini düzgün şekilde organize etmekte zorlanan çocuklarda sıkıntılar ortaya çıkıyor.” Ergoterapistlerin kullandığı yöntemlerden biri olan Duyusal Bütünleme Terapisi çok hızlı sonuç verdiği için çok daha fazla duyuluyor. Bilinen beş duyunun yanı sıra vestibüler sistem ve vücut farkındalık (derin doku) sistemi ile yani toplam yedi duyu ile çalışılıyor. Çocuğun beden farkındalığı artınca vücut kullanımı da artıyor ve günlük hayatı etkileyen sorunlar ortadan kalkmaya başlıyor. Sık rastlanan sorunlar Vücudunu yeterince hissedemeyen çocuklar daha iyi hissedebilmek için sürekli girişimlerde bulunuyorlar, çok hızlı hareket ediyorlar, odaklanamıyorlar. Fazla hissedenler ise çok temkinli oluyor, salıncak, kaygan zeminler gibi yerlerden uzak duruyorlar. Dokunsal hassasiyeti olan çocuklar kum, çimen gibi yerlerde yürümekte zorlanıyor ve bu çocuklarda ince motor sıkıntıları daha fazla görülüyor. Hassasiyeti az olan çocuklar ellerini yeterince hissedemedikleri için çok bastırarak yazarken, hassasiyeti fazla olanlar kalemi tutmakta zorlanıyor.
Neler yapılıyor?
Duyu Bütünleme Terapisi’nde, duyu bütünleme bozukluklarını tedavi etmeye yönelik olarak fiziksel egzersizlerden, işitsel entegrasyon çalışmalarından farklı duyusal uyaranlara kadar birçok alanda çalışılıyor. Bu uyaranların arttırıcı veya azaltıcı etkisi oluyor. Örneğin çok hareketli çocuklarda, vücuda farklı basınçlar uygulanması gibi sakinleştirici uyaranlar veriliyor. Tam tersi durumlarda ise salıncakta farklı sallama yöntemleri gibi artırıcı uyaranlar kullanılıyor. Burada amaç, yedi duyunun merkezi sinir sistemi tarafından doğru algılanıp, organize edilip vücudu ona göre yönlendirmesini sağlamak. Bu başarıldığında ise algılama, öğrenme, günlük yaşam becerileri ve davranışların uygun olması sağlanmış oluyor.
Araştırmacı anneler son yıllarda ‘Duyu Bütünleme Terapisi’ uygulamalarından bahsedildiğini fark etmişlerdir. Çocukların sağlığı ve mutluluğu için her gelişmeden haberdar olmak
isteyen annelere rehber olabilmek için bu terapinin hangi çocuklarda ne gibi faydalar sağladığını öğrenelim istedik ve Türkiye’nin YÖK tarafından denkliği verilmiş ilk ergoterapisti Nimet Akman Altıok’un kapısını çaldık. ‘Denkliği ilk verilen’ deyince eğitimini yıllar önce yurt dışında tamamlayıp Türkiye’ye gelen birinden bahsedildiğini düşünmeyin. Nimet Akman Altıok henüz 34 yaşında ve doğup büyüdüğü, eğitimini aldığı Danimarka’dan birkaç yıl önce Türkiye’ye gelip ergoterapist olduğunu söylediğinde birçok kişinin bu meslekten haberdar olmadığını anlatıyor. Hacettepe Üniversitesi’nin 2009 yılında açtığı ergoterapi lisans programının yakında ilk mezunlarını vereceği için sevinçli olduğunu söylüyor. Ergoterapi (Occupational Therapy), ülkemizde henüz çok duyulmuş olmasa da Wall Street Journal’da yer alan habere göre 2013 yılının en popüler meslekleri arasında yedinci sırada yer alıyor. Duyu Bütünleme Terapisi ise aslında 100 yıllık geçmişi olan ergoterapinin kullandığı yöntemlerden bir tanesi…
Nimet Akman Altıok, ergoterapinin amacını şöyle tanımlıyor: “Herhangi bir doğumsal sakatlık, gelişimsel gecikme, hastalık, kaza veya yaşlanma sonucunda ortaya çıkan
mental, bilişsel, duyusal, duygusal, sosyal ve/veya fiziksel becerilerde oluşan bozuklukları iyileştirmek, mevcut yetenekleri ortaya çıkartmak ve geliştirmek, kişinin bu yeteneklerini günlük hayatında kullanabilmesini sağlıyor.” Bu tanım, pediyatrik ergoterapinin sadece çeşitli hastalıklar nedeniyle tanı almış çocuklara hitap ettiğini düşündürse de aslında günümüzün hareketsiz ya da çok hareketli, dikkat dağınıklığı olanlar dahil olmak üzere bir veya birkaç alanda günlük yaşamlarını idame etmekte zorluk çeken çok sayıda çocuğa da hitap ediyor. Türkiye’de sadece duyusal bütünleme terapisi olarak bilinse de çok daha fazla sayıda terapi yöntemi bir arada kullanılıyor. Çocukları ergoterapi uzmanına çocuk doktorları, nörologlar, çocuk psikiyatristleri, pedagoglar ya da öğretmenler yönlendiriyor ve terapi boyunca bu kişilerle mutlaka fikir alışverişi yapılıyor. Altıok, artık anaokullarından yönlendirilen çocuklarda artış olduğunu belirterek, “Gelişim basamaklarında sorun yaşayan, zıplayamayan, kalem tutmakta zorlanan, hareketi az ya da çok fazla olan çocuklar var. Çocukların televizyon ve bilgisayar önünde çok vakit geçirmesi ciddi olumsuzluklara yol açıyor. Duyularını kullanacağı yerde sürekli oturan hareketsiz çocuklar vücutlarının iki tarafını aynı anda koordine edemez hale geliyor. Motor koordinasyon denilen göz-beden koordinasyonunda sıkıntı oluyor. Bu sıkıntılar ilkokula başlanması ile birlikte akademik sorunları da beraberinde getiriyor. Çocuk yazamıyor, resim yapamıyor, harfleri ters gördüğü için okuyamıyor, matematikte zorlanıyor” diyor.
Çocukların artık oyun kurmakta, kurdukları oyunları sürdürmekte zorlandıklarını veya çok hızlı aktivite halinde olup beden kontrollerini sağlayamadıklarını belirten Altıok, “Bedensel gelişim doğru tamamlanmayınca akademik gelişim de etkileniyor. Bu nedenle 0-6 yaş arasını çok önemsiyoruz. Konunun bilincinde olan bazı öğretmenler de çocukların hep oturarak oyun oynamak istediğini belirtiyor. Bu nedenle ailelere ve eğitimcilereçocuklarına hep doğru aktivite sunmaları konusunda tavsiyelerde bulunuyoruz. Yani vücudunu kullanarak, dokunarak, görerek oynamalarını istiyoruz” diyor. Bazı çocuklarda doğuştan gelen ya da çevresel faktörlerin etkisinden kaynaklandığı düşünülen hareket azlığı, sakarlık gibi sıkıntıları da doğuruyor. Çocuklarda sakarlığın çok fazla görülmeye başladığını belirten Altıok, bu çocukların vücut ile obje arasındaki mesafeyi doğru algılayamadıklarını ve bunun doğru aktivitelerle beden farkındalığını geliştirerek düzeltilebileceğini söylüyor.
TERAPİ SÜRECİ
Bir çocuğun terapiye yönlendirilmesi durumunda önce yönlendiren kişinin, ardından ailenin konuyla ilgili fikri alınıyor. Ardından çocuk oyun odasına alınıyor ve neler yaptığı gözlemleniyor. Bazı çocuklar odada çok temkinli davranıyor, bazıları hemen oturuyor, bazıları ise çok hızlı hareket etmeye başlayabiliyor. Bu gözlem sırasında çocuğun vücudunu koordineli kullanıp kullanmadığı, bedensel, işitsel ya da görsel hassasiyetinin olup olmadığı gözlemleniyor. Aynı anda farklı testler de uygulanıyor. Gözlemin ardından uzman bir girişimde bulunuyor. Örneğin odada hızla dönu¨p duran çocuğa bir oyun sunuluyor ve yanıtı gözlemleniyor. Tüm değerlendirmeler bittikten sonra aile ile görüşülerek gecikmeli olan alanlara yönelik aşamalı olarak çalışmalar planlanıyor. Çocuğu en iyi gözlemleyen ve onunla en fazla vakti geçiren ailenin gözlemleri ve terapiye katılımı bu aşamada büyük önem taşıyor. Çeşitli nedenlerle tanı almış çocukların haftada 1-3 arası seansa geldiğini ve bunun 45 dakikasının çocuk, 15 dakikasının aile ile paylaşıldığını belirten Altıok, hızlı ilerleme için çalışmaların evde de pekiştirilmesi gerektiğini söylüyor. Boyama yapmakta zorlanma, kalemi düzgün tutamama gibi hafif durumlarda ise birkaç seanstan sonra sadece ev ödevleri ile devam edilebiliyor. İlerleyen dönemde kontrol seansları yapılıyor. Ergoterapi Uzmanı Nimet Akman Altıok, dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısı almış olsun ya da olmasın terapi ihtiyacı olan çocukların genellikle sabit oturmakta zorlandıklarını, su¨rekli vücutları ile uğraştıkları için sınıfta dikkatlerinin de öğretmene değil, vücutlarına odaklandığını belirterek, “Onların sabit pozisyonda kalabilmelerine yönelik çalışıyoruz. Burada duyu sistemi işin içine giriyor. Vestibu¨ler sistem dediğimiz, hareketlerimizi ayarlayan ve aynı anda denge/dikkat sistemlerini birebir etkileyen sistemi kullanıyoruz Çocukta gövde stabilizasyonu var mı, oturduğu yerde yanlara kayıyor mu, başboyun kaslarında güçsüzlük var mı, başını tutmak için sürekli kollarından destek alıyor mu diye takip ediyoruz. Güçsüzlük olduğunu gördüğümüz alanda kasları güçlendirici çalışmalar uyguluyoruz. Örneğin boyun kaslarında sorun varsa pilates topunun üzerinde, yerde, yer çekimine karşı çalıştırarak kaslarını güçlendiriyoruz. Aynı çalışmaları evde de aileleri ile birlikte tekrar etmelerini istiyoruz” diyor.
AİLELER NELERE DİKKAT ETMELİ?
• Oyuna odaklanamıyor, bir oyun başlatıp, sürdürüp, sonlandıramıyorsa
• Vücudunu çok yoğun kullanıyorsa ya da çok temkinliyse, oyunların dışında kalıyorsa
• Bir hassasiyeti varsa, kalabalık, ışıklı ortamlara girmek istemiyorsa
• Tırnaklarını kestirmek, çimenlere ya da kuma basmak istemiyorsa dikkatli olmak gerekiyor. Çocuğun günlük yaşamını etkileyen bu sıkıntılar hızlı sonuç veren terapilerle çözülebiliyor.
DUYU BÜTÜNLEME TERAPİSİ NEDİR?
Ergoterapi Uzmanı Nimet Akman Altıok, duyu bu¨tu¨nleme sistemini şöyle tarif ediyor: “Duyu bütünleme, çevremizden ve vücudumuzdan gelen duyusal bilgileri organize eden nörolojik bir işlemdir, parçaları bütün haline getirmektir. Bir portakal soyduğunuzu düşünün. Onu görürsünüz, ona dokunursunuz, el-göz koordinasyonu ile onu soyarsınız, her soyma hareketinde sesini duyarsınız, kokusunu alırsınız, ağzınıza atınca tadını alırsınız. Bütün parçalar bir araya gelince anlamlı bir bütün oluşur. Ancak vücuttaki duyu sistemlerinden gelen uyarıyı algılamakta zorlanan ya da tam tersine fazla algılayan, yedi duyunun hepsini düzgün şekilde organize etmekte zorlanan çocuklarda sıkıntılar ortaya çıkıyor.” Ergoterapistlerin kullandığı yöntemlerden biri olan Duyusal Bütünleme Terapisi çok hızlı sonuç verdiği için çok daha fazla duyuluyor. Bilinen beş duyunun yanı sıra vestibüler sistem ve vücut farkındalık (derin doku) sistemi ile yani toplam yedi duyu ile çalışılıyor. Çocuğun beden farkındalığı artınca vücut kullanımı da artıyor ve günlük hayatı etkileyen sorunlar ortadan kalkmaya başlıyor. Sık rastlanan sorunlar Vücudunu yeterince hissedemeyen çocuklar daha iyi hissedebilmek için sürekli girişimlerde bulunuyorlar, çok hızlı hareket ediyorlar, odaklanamıyorlar. Fazla hissedenler ise çok temkinli oluyor, salıncak, kaygan zeminler gibi yerlerden uzak duruyorlar. Dokunsal hassasiyeti olan çocuklar kum, çimen gibi yerlerde yürümekte zorlanıyor ve bu çocuklarda ince motor sıkıntıları daha fazla görülüyor. Hassasiyeti az olan çocuklar ellerini yeterince hissedemedikleri için çok bastırarak yazarken, hassasiyeti fazla olanlar kalemi tutmakta zorlanıyor.
Neler yapılıyor?
Duyu Bütünleme Terapisi’nde, duyu bütünleme bozukluklarını tedavi etmeye yönelik olarak fiziksel egzersizlerden, işitsel entegrasyon çalışmalarından farklı duyusal uyaranlara kadar birçok alanda çalışılıyor. Bu uyaranların arttırıcı veya azaltıcı etkisi oluyor. Örneğin çok hareketli çocuklarda, vücuda farklı basınçlar uygulanması gibi sakinleştirici uyaranlar veriliyor. Tam tersi durumlarda ise salıncakta farklı sallama yöntemleri gibi artırıcı uyaranlar kullanılıyor. Burada amaç, yedi duyunun merkezi sinir sistemi tarafından doğru algılanıp, organize edilip vücudu ona göre yönlendirmesini sağlamak. Bu başarıldığında ise algılama, öğrenme, günlük yaşam becerileri ve davranışların uygun olması sağlanmış oluyor.
Araştırmacı anneler son yıllarda ‘Duyu Bütünleme Terapisi’ uygulamalarından bahsedildiğini fark etmişlerdir. Çocukların sağlığı ve mutluluğu için her gelişmeden haberdar olmak
isteyen annelere rehber olabilmek için bu terapinin hangi çocuklarda ne gibi faydalar sağladığını öğrenelim istedik ve Türkiye’nin YÖK tarafından denkliği verilmiş ilk ergoterapisti Nimet Akman Altıok’un kapısını çaldık. ‘Denkliği ilk verilen’ deyince eğitimini yıllar önce yurt dışında tamamlayıp Türkiye’ye gelen birinden bahsedildiğini düşünmeyin. Nimet Akman Altıok henüz 34 yaşında ve doğup büyüdüğü, eğitimini aldığı Danimarka’dan birkaç yıl önce Türkiye’ye gelip ergoterapist olduğunu söylediğinde birçok kişinin bu meslekten haberdar olmadığını anlatıyor. Hacettepe Üniversitesi’nin 2009 yılında açtığı ergoterapi lisans programının yakında ilk mezunlarını vereceği için sevinçli olduğunu söylüyor. Ergoterapi (Occupational Therapy), ülkemizde henüz çok duyulmuş olmasa da Wall Street Journal’da yer alan habere göre 2013 yılının en popüler meslekleri arasında yedinci sırada yer alıyor. Duyu Bütünleme Terapisi ise aslında 100 yıllık geçmişi olan ergoterapinin kullandığı yöntemlerden bir tanesi…
Nimet Akman Altıok, ergoterapinin amacını şöyle tanımlıyor: “Herhangi bir doğumsal sakatlık, gelişimsel gecikme, hastalık, kaza veya yaşlanma sonucunda ortaya çıkan
mental, bilişsel, duyusal, duygusal, sosyal ve/veya fiziksel becerilerde oluşan bozuklukları iyileştirmek, mevcut yetenekleri ortaya çıkartmak ve geliştirmek, kişinin bu yeteneklerini günlük hayatında kullanabilmesini sağlıyor.” Bu tanım, pediyatrik ergoterapinin sadece çeşitli hastalıklar nedeniyle tanı almış çocuklara hitap ettiğini düşündürse de aslında günümüzün hareketsiz ya da çok hareketli, dikkat dağınıklığı olanlar dahil olmak üzere bir veya birkaç alanda günlük yaşamlarını idame etmekte zorluk çeken çok sayıda çocuğa da hitap ediyor. Türkiye’de sadece duyusal bütünleme terapisi olarak bilinse de çok daha fazla sayıda terapi yöntemi bir arada kullanılıyor. Çocukları ergoterapi uzmanına çocuk doktorları, nörologlar, çocuk psikiyatristleri, pedagoglar ya da öğretmenler yönlendiriyor ve terapi boyunca bu kişilerle mutlaka fikir alışverişi yapılıyor. Altıok, artık anaokullarından yönlendirilen çocuklarda artış olduğunu belirterek, “Gelişim basamaklarında sorun yaşayan, zıplayamayan, kalem tutmakta zorlanan, hareketi az ya da çok fazla olan çocuklar var. Çocukların televizyon ve bilgisayar önünde çok vakit geçirmesi ciddi olumsuzluklara yol açıyor. Duyularını kullanacağı yerde sürekli oturan hareketsiz çocuklar vücutlarının iki tarafını aynı anda koordine edemez hale geliyor. Motor koordinasyon denilen göz-beden koordinasyonunda sıkıntı oluyor. Bu sıkıntılar ilkokula başlanması ile birlikte akademik sorunları da beraberinde getiriyor. Çocuk yazamıyor, resim yapamıyor, harfleri ters gördüğü için okuyamıyor, matematikte zorlanıyor” diyor.