Çocuklar yurt dışında eğitimi keşfetti!

Yurt dışına öğrenci göndermek konusunda dünyada 13’üncü sıradayız. Her geçen yıl daha fazla çocuk hem de kendi isteği ile başka bir ülkede okumaya gidiyor.

Türkiye’de ailelerin eğitim konusunda bilinci yükseldikçe yurt dışında eğitime olan ilgi de artıyor. Bir zamanlar az sayıda genç üniversiteyi yurt dışında okuma şansına sahip olurken bugün çok daha fazla öğrenci henüz lisedeyken başka bir ülkede eğitim görmeye başlıyor. Her sene Türkiye’den yaklaşık 150 bin öğrenci üniversite, yaz okulu, dil okulu ya da lise için yurt dışına gidiyor. Üstelik bunu ailelerinin zoruyla değil, internet sayesinde haberdar oldukları dünyanın bir vatandaşı olabilmek için kendi istekleriyle tercih ediyorlar. Bu konuda dünyada 13’üncü sıradayız. Ancak bir gerçek var ki özellikle yurt dışındaki yaz okullarında en çok zorluk yaşayan, problem çözmede başarılı olamayan da fazla korumacı yetiştirilen Türk öğrenciler oluyor. Anlaşılan o ki yurt dışında eğitime hazırlanmak son dakikada mümkün olmuyor, planlamaya çok daha erken başlamak gerekiyor. Yurt dışı eğitim danışmanlığı hizmeti veren Edumar Counseling’in sahibi Sibel Paksoy’a yurt dışı eğitimin gerçeklerini sorduk.
Yurt dışında lise eğitimi almak ne zamandır ilgi görüyor?
Son beş senedir fark edildi ki yurt dışında lise eğitimi de mümkün. Aslında hep mümkündü ama son yıllarda gidenlerin sayısı yüzde elliden fazla arttı. Ülkemizde her yıl değişen sınav sistemi, sınav stresi, politik durumlar, özel okullara girişin zorluğu ve maliyeti ailelerin tercihlerinin bu yönde oluşmasını getirdi. İlk başta yurt dışında lise eğitimi daha maliyetli görünse de çok iyi okulların maliyetleri ile karşılaştırıldığında öyle olmadığı fark edildi. Yeni nesil anne-babaların bu konudaki bakış açısı çok gelişti. Hatta bu sene ilk defa 14-15 Kasım’da başarı sıralamasında üst sıralarda olan 25 okulun temsilcisi düzenlediğimiz ‘Uluslararası Lise Tanıtım Günleri’ etkinliğine katılacak.
Çocukların ilgisi nasıl başladı?
Küreselleşme, iletişim ağının çok yaygın olması, sosyal medyada arkadaşlarının yurt dışındaki yaz okulu, lise, üniversite fotoğraflarını görmeleri bu ilgiyi yarattı. Ailelerinden önce bu bilgiye ulaşıyorlar artık. Tek çocuğu olan birçok aile var ve onun için ellerinden geleni yapıyorlar. Şartlarını çok zorlayan, “Ne olursa olsun çocuğumuz için bunu yapacağız” diyen aileler de var.
Çocuklar gerçekten bunu istediklerinden nasıl emin olabilirler?
Birinci adım yaz okulları… Çocuklarımızı gönderdiğimiz yurt dışı liselerin yüzde 80’inin yaz okulları var. Liseye orada devam etme isteği yüksek bir oranda öğrencinin yaz okulunu yaşadıktan sonra “Ben burada kalacağım” demesi ile oluyor.
Kilit nokta çocuğun isteğini oluşturmak galiba değil mi?
Yaz okuluna gönderilmesini ve çocuğun orayı görmesini çok önemsiyoruz çünkü bazen çocuk yurt dışında okumayı istediği halde yaz okulundan sonra bu fikirden vazgeçebiliyor. Gerçekten ne istediğini anlaması açısından bir ‘demo’ oluyor yaz okulları. Lise çağındaki çocukları da üniversitelerin yaz okullarına gönderiyoruz.
“Türkiye’de özel okula göndermek yerine ileride yurt dışına gönderirim, daha kolay İngilizce öğrenir” diyenler doğru mu düşünüyor?
Bunu bir parça imkansız buluyorum. Hatta ikinci dil olarak İngilizce işleyen okulların öğrencilerinin dahi zorlandığını görüyorum. Yabancı dil altyapısı olması çok önemli.



Çocukları için yurt dışında eğitim hayali olan aileler yabancı dil eğitimine nasıl yaklaşmalı?
Eğer bütçe el veriyorsa yabancı dil İngilizce ağırlıklı olan bir okulda eğitim çok iyi oluyor. Ancak yabancı dil eğitimi veren her okuldaki her öğrencinin İngilizce seviyesi aynı olmuyor. Bazı çocuklar haftada iki İngilizce roman bitirirken bir diğeri kapak açmayabiliyor. Biri hep İngilizce yayın izlerken diğeri Türk yayınları takip ediyor. Dolayısıyla bunlar fark yaratıyor. Yeni nesilde özellikle erkek çocuklarda gözlemlediğim, dünyanın her yerinden insanla online oyun oynadıkları için bu sırada yaptıkları görüşmeler sırasında dillerini çok geliştiriyorlar. Online oyunların negatif tarafının yanı sıra böyle bir faydası oluyor. Bu önemli çünkü master seviyesinde yurt dışına gitmek isteyen öğrencilerimiz bile pratikte hala çok zorlanabiliyor.
Türkiye’den giden öğrencilerin İngilizce seviyelerini genel olarak nasıl buluyorsunuz?
Çok yüksek, çok iyi buluyorum. İngilizce’ye inanılmaz hakimler ve ikinci bir dilleri bile olabiliyor. Özel okula gitmeyen öğrencilerin velileri de imkanları dahilinde hafta sonu kurslara gönderiyor ya da üniversiteli ablalardan, ağabeylerden destek alıyor. Altıncı sınıftan itibaren yaz okullarına gitmek her yıl bir tuğla ekliyor yabancı dil bilgisine… Zamanla dil yerleşiyor. Ama tekrar ediyorum; çocuğun yabancı dile ilgisi yoksa iş zorlaşıyor.
Yurt dışında eğitim konusunda neleri yanlış ya da eksik biliyoruz?
Başvurunun çok kolay olduğunu düşünenler var. Yurt dışında lise eğitimine başlayan bir çocuk için “Türkiye’de sınava hazırlanmadı, kolay yolu seçti” diye düşünülebiliyor. Oysa tam tersi; yurt dışında gerçekten iyi bir okul için senelerce hazırlanıyoruz. Liselerin disiplinsiz olduğunu düşünenler olabiliyor. Ülke bazında bu konuda farklılıklar olabiliyor gerçekten. Bu konuda özellikle İngiltere sistemini beğeniyorum. Daha tutucu, daha disiplinli… Biz ailenin yapısını, beklentisini öğrendikten sonra ülke ve ardından okul seçimini yapıyoruz.
Hayallerdeki okullara girmek her zaman mümkün oluyor mu?
Ailelerin kafasında bazı marka okul adları oluyor. Örneğin Boston Üniversitesi. Ancak aile okulun çocuğu için uygun olup olmadığını bilmiyor. Lisede de aklında bir okul ismiyle gelen aileler var. Bazen çocuk hayaldeki okula uygun oluyor, bazen de başka okula yönlendiriyoruz. Çok spor yapan bir çocuk için ailenin seçtiği okul çok akademik kalabiliyor.
Akademik ağırlıklı liselere girmek nasıl bir süreç?
Birkaç testten geçiyor öğrenciler. Uluslararası geçerli sınavlar ya da okulların kendi sınavları olabiliyor. Akademik okullar analitik düşünebilen çocukları istiyorlar ve matematiğe çok önem veriyorlar. Bu okullar sınavların devamında Skype görüşmesi yapıyorlar ya da aileyi davet edebiliyorlar. Aileyi tanımak istiyorlar çünkü birçok ülkeden insanı bir araya getirmeyi amaçlıyorlar ve ailelerin çocuklarının ortamlarına uyum sağlamalarını bekliyorlar. Skype görüşmelerinde hem çocuğu tanımış hem de İngilizcesini ölçmüş oluyorlar. Soruları aşağı yukarı bilsek ve çalışsak da çocuklar heyecanlanıp takılabiliyorlar bazen. Akademik olarak kabul edilen çocuk İngilizcesi yeterli bulunmazsa önce İngilizce programına alınabiliyor. Bazen de tam tersi akademik seviyesi ve İngilizcesi iyi olsa da sosyal açıdan emin olamıyorlar. Özgüvenli, arzulu bir çocuk beklerken çekingen, göz kontağı kurmayan, yere bakan bir çocuğu kabul etmeyebiliyorlar. Yani hepsini bir bütün olarak değerlendiriyorlar.
Sizden danışmanlık alan çocukların ne kadarı başarıyor?
Yüzde 90’ı başarıyor. Ancak bazen okulların kontenjanı ya da yurtlarında yer kalmamış oluyor. Bu nedenle ailelere iki sene öncesinden başvurmalarını öneriyorum.


Türkiye’den giden çocuklar en çok hangi konularda eksik kalıyor?
Özgüven diyebilirim. O da korumacılıktan kaynaklanıyor. Biz burada ‘çocuğu al arabaya koy, spora götür, oradan al arabaya koy özel ders hocasına götür’ şeklinde yaşıyoruz. Çocuk kendi başına düşünmüyor, kendi başına problem çözmüyor, her şeyi hallediliyor. Bu da özgüven problemi yaratıyor.
Yaz okulunda dahi üç haftada sıkıntı olabiliyor. Örneğin duşlar ortak kullanım alanı olduğu için baştan büyük sıkıntı yaratıyor. Aile bu konuyu çok dert ediyor. Oysa çocuklar ortak alan kullanımını, vakti doğru kullanmayı, birbirlerine saygıyı, paylaşmayı öğreniyor. Örneğin duşta şampuanını unutup kaybettiği için Türkiye’deki annesini arayan çocuklar var. Anne de bizi arayıp okul yönetimi ile görüşmemizi istiyor. Üşüdüğü için battaniye isteyen ve bunu oranın yetkilisine değil, anneye söyleyenler var. Bu çocuklar hayatın içinde nasıl problem çözecek? Yaz okuluna çocuklarından önce gidip odayı, banyoyu, dolap içlerini temizleyenler de var. Sürekli telefonla mesaj yazan, “Nasılsın, ne yapıyorsun” diyenleri söylemiyorum bile. Çocuklarımıza “kendin hallet. Sen bunun için gittin oraya” diyemiyoruz. Yaz okullarında en çok sorunun Türk çocukları ile yaşandığını biliyoruz. O nedenle çocukları önce yaz okuluna göndermekte fayda var. Yurt dışı olmuyorsa yurt içinde kamplara göndermek, birkaç hafta kendi başına sorunlarını çözmesini sağlamak önemli.
Akademik açıdan ne durumdayız?
Yurt dışına giden çocuklarımız akademik başarısızlık yaşamıyor çünkü lisede de üniversitede de yurt dışı müfredatı bizim müfredatın gerisinde kalıyor.
Almanya, İngiltere, ABD, Kanada, İsviçre ve Avusturya’daki liselere öğrenci gönderiyoruz. Bu okullarda eğitim dili İngilizce; İsviçre’de ise İngilizce, Almanca ve Fransızca seçilebiliyor.

Yurt dışında lisenin avantajları

Türkiyedeki sınav stresi, yarış içinde olma psikolojisi ve yüksek maliyetten kurtuluyorsunuz.
»    Çocuğun en az iki yabancı dili çok iyi öğrenme imkanı oluyor.
»    Genç yaşta yeni bir ülkenin kültürünün yanı sıra diğer ülkelerden gelen öğrencilerin kültürü ile tanışıyor.
»    Problem çözme becerisi gelişiyor.
»    Spor, müzik ve diğer sanat dersleri eğitimin içine çok güzel yerleştiriliyor.
»    Gittiği ülkenin eğitim sistemine erken yaşta adapte oluyor ve üniversite için doğrudan danışmanlık alıyor. Üniversitede burs imkanı da doğuyor.

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil