ASLINDA BU TİP İLİŞKİLERDE ERKEKLER AYNI ŞEYLERİ KADINLARIN SURATINA DA SÖYLÜYOR ama nedense kızlarımız şaka yapıldığını zannediyor, ‘İlahi sevgilim’ diyerek konuyu alttan alıyorlar. Alttan almak işlerine geldiği için mi yoksa gerçekten esprili bir sevgiliye sahip olduklarını mı zannediyorlar onu tam olarak bilemiyorum. Mesela erkek arkadaşınızdan duyduğunuz ‘Bu mu gidecek, hayatta gitmez, beni bırakır mı hiç?’ cümlesinin esprili olduğunu zannediyorsanız, olaya en başından başlamak gerekiyor belki de. Ya da ‘Hiç nefes aldırmıyor ki, bir hafta sonu gitse annesinin yanına, ah ben ne yaramazlıklar yapacağım’ cümlesini gülerek söylüyor olmak, bu cümlenin esprili olduğunu kabul etmenize yetmemeli bence. Yetmesin de zaten, çünkü bu tip cümleler yanlarındaki arkadaşları gülsün diye bilerek kuruluyor. Yani sizinle bildiğiniz dalga geçiyorlar aslında. Bazı erkekler çaktırmadan düzen meraklısı oldukları için ona imkan sunan kadınların karşısında bağlanmış tribine girebiliyorlar. Yani önüne ütülenmiş gömlek, canı çektiği yemekleri sunan bir kadına bağlanmış numarası yapabiliyorlar. Sizin için ölüp geberen bir sevgili modunda yaşayıp istediklerini alıyor. Size de istediğinizi veriyor tabii ki. Ama sadece size değil, canının çektiği herkese veriyorlar! Bu tip erkeklerde son beş yıldır gelişen trend de eve çökme! Kira parası ödememek için kadın kaprisi çeken arkadaşlarım var. Kızın kurulu düzenine çöküp köpeğini bile gezdiriyor. Hem ayda 2 bin lira sabit ödemeden kaçıyor hem de anne evindeki bakımına devam ediliyor. İlle sizi aldatmaları da gerekmez, sevmedikleri halde sırf sahip olduklarınızdan yararlanmak için seviyormuş gibi yapmak da suç kapsamına girmeli bence.
DÜŞÜNCE GÜCÜMDEN KORKUTAN BULUŞMA
Son dönemde en büyük hayranlığın kime karşı diye bir soru sorulsa, açık bir şekilde Max Riemelt derim. Yakın çevrem de iyi bilir, Sense8 dizisi başladığından beri Berlinli karakter Wolfgang’in hastası oldum, dolayısıyla da Max’in. Hele Alman yapımı Brokeback Mountain denilebilecek Free Fall isimli filmi izledikten sonra iyice kaynadı ortalık. Sonra geçtiğimiz ay bir Prag tatili döneminde telefonum çaldı ve Netflix’ten aradılar. İnternet aracılığı ile dünyanın dizisine kavuştuğumuz platform Netflix’in yeni sezon tanıtımı için Berlin’e gitmek ister miyim diye sordular. Konu her ne kadar çekici gelse de ne zamandır planladığım tatili bozmak istemedi canım. Sonra konu ilerleyince bazı dizilerin oyuncuları ile buluşabileceğim de ortaya çıkınca direk Sense8’i sordum tabii. Netflix görevlisi Max Riemelt’in adını telaffuz ettiğinde ben çoktan Prag gezimi erteleyip hazırlanmaya başlamıştım bile. Son dönemde rezonans konusuna fazlasıyla kafaya takmış biri olarak bu görüşmeyi kozmik gücümle ben mi ayarladım, onu bilemiyorum!
YAZ GELMEDEN
• Tohum ekin. Gidip fide almak da seçenek ama kendi ektiğiniz şeyin büyümesini izlemek çok keyifli.
• Şeker tüketimini azaltın. Nasıl olsa karpuz, kavun bolca şeker içeriyor. Bari şekeri sadece meyvelerden alalım.
• Kendinizi gaza getirin. Bu yaz hepsinden farklı olacak, iyi bir yaz aşkı önce zihinde başlar. İnanın olsun.
AZ GÖRÜŞÜLECEK ARKADAŞLAR
• Söylenenler: Mod düşürmekte üstlerine yoktur. Güneş niye yok üşüdüm, derler önce sonra güneş gelir yandıklarını iddia ederler. Yemeklerini beğenmezler, sudaki buzu sorun ederler. Off çok sıkıcılar.
• ‘Yaşlandım’ lafını ağızlarından düşürmeyenler: Kendi yanlarına adam çekmekte üstlerine yok. Genelde bütün gün evde televizyon karşısında oturdukları için her yerleri ağrır tabii. Yürüyüş, alkali beslenme akıllarına gelmez.
• Hayvan sevmezler: Kediden korkar, köpekten hoşlanmaz, kuşlara bile laf atarlar. Ben artık böyle tiplere kesinlikle katlanamıyorum. Özellikle de küçücük kedileri görüp ‘huylanıyorum’ krizine girenlerden hiç hoşlanmıyorum! Bu devirde hayvan sevmemenin normal bir şey olmadığını bilin artık lütfen.
YENİDEN RİNGLERDE
Son Prag ziyaretimde Mandarin Hotel’in içindeki basın toplantısına girdim. Amaç, bu yaz karşımıza çıkacak gözlük trendlerini önceden öğrenmek. Bir ara iyice minimalleşen gözlük akımları yine eski haline dönüyor galiba. Gözü-kaşı içine alan gözlükler tekrar geliyor. Dior, camların üzerine bastığı desenleri ile çok ilgi çekiciydi. Benim kişisel olarak sevdiğim bir marka olan Boss’un sarı-siyah kombinasyonlu gözlüklerine bayıldım. Ama bu senenin asıl bombası Carrera gibi geliyor bana. Çocukluğumdan çok iyi hatırladığım markanın yeniden ringlere dönmesini görmek güzel. Hazır gözlüklerde oversize modası geri gelmişken hayatımıza renk gelsin.
LARA'NIN GURME YÖNÜ
Ülkemizdeki en başarılı moda fotoğrafçılarından Lara Sayılgan, sağ gösterip sol vurarak gurme hamburgerci açtı. Ortaköy Çarşı’daki yerine kurulan Lara’s Gourmet Burger ile Lara, hobisi olan yemek yapmayı işe dönüştürdü. Birbirinden farklı tatların bir arada bulunduğu menüsü ile dikkat çeken mekanın dekorasyonu ise çok keyifli. Menüde imza burger’lerden olan Lara’s Burger ve brownie’nin gizli tarifleri ise ünlü fotoğrafçı Lara Sayılgan’a ait. Pazartesi hariç her gün açık olan mekanda vejetaryenler için sıcak sandviç de bulunuyor.
TAM BİR İNGİLİZ
Dışarıda tam Burberry heritage trençkot havasının olduğu şu günlerde bir de üzerimize Mr. Burberry sıkarak tam bir Londralı kafasına ulaşmak mümkün. Markanın yakışıklı kreatif direktörü ve CEO’su Christopher Bailey’nin parmağı olan bir şeyi beğenmemek çok da mümkün değil ama bu sefer işin içinde ünlü parfümör Francis Kurkdjian da olunca, ortaya ikonik bir parfüm çıkmış tabii. Parfümü kokladığınızda taze greyfurt kokusu ile başlayan yolculuğunuz sizi toprak ve odunsu kokulara savuruyor. Orta notalardaki sedir ağacı oldukça iyi. Kendinizi sürdüğünüz zaman rahat hissettiğiniz, cool İngiliz beyefendileri gibi kasıla kasıla dolaşabileceğiniz parfümlerden olmuş. Reklam filmindeki Josh Whitehouse ve Amber Anderson uyumu da gözümden kaçmadı!
SAÇLAR NEREDE?
Uzun ve güzel saçlarını gözünü kırpmadan kestiren insanlara hep saygı duymuşumdur. Zor bir hareket sonuçta ve geri dönüşü de imkansız. Saç modeli değişen süper kahraman olunca da durum değişmiyormuş. Bir süredir Thor olarak bilinen Chris Hemsworth’ün yeni film Thor: Ragnarok’da artık kısa saçlı olduğuna inanamıyorum. Çocukluğumdan beri savrulan sarı saçlarına tav olduğum kahraman artık kısa saçlı mı yani? Filmin ortaya çıkmasına yaklaşık sekiz ay olsa da bundan iyi reklamı yapılamazdı herhalde. Yeryüzünde uzun saçın yakıştığı belki de tek adam bile artık kısa saçlı.
KEDİLERDEN KORKMAKTAN VAZGEÇİN
Artık alttan alamadığım, dayanamadığım bir insan tipi varsa o da kediden korkanlar. ‘Ben kediden huylanıyorum, ona bakamam bile’ diyenler durumlarının normal olduğunu mu düşünüyor gerçekten? Hayır kediye bakamayacak kadar değişik biriyseniz, karanlıkta kalmış diğer yüzlerinizi de ortaya çıkartmak için bir psikoloğa gitmeyi deneyebilirsiniz bence. Ayağına kedi değince sanki ejderhaya dokunmuş gibi tepki verenler, kimin uydurduğu belli olmayan ‘Kedi nankördür’ lafının ardına saklananlar, ‘köpek olan evde asla yemek yemem’ diyen şovmenlerin de modası geçti geçiyor. Herkes hemfikirdir ki insandan nankörü yok, bu onlarla ilişkinizde bir değişime sebep olmuyor öyle değil mi? Ya da içinde köpek olmayan birçok ünlü restoranların mutfağını gördünüz mü hiç? Bir dolansanız yemek yememek için daha da geçerli nedenler bulabilirsiniz. Başka sözüm yok!