Diyabet, pankreas kanserine davetiye çıkarabilir
Teşhisi ve tedavisi diğer kanser türlerine göre daha zorlu bir süreci kapsayan pankreas kanseri, erken evrede belirti vermiyor. Görülme sıklığı genç yaşlarda da artan bu hastalık, dünya genelinde yaşamı tehdit eden en önemli dördüncü kanser türü olma özelliğini günümüzde de koruyor.
En çekilen hastalıklardan biri olan pankreas kanseri, farklı nedenlerle ortaya çıkıyor. Bunların başında yaş faktörü geliyor. Özellikle 60-70 yaşları arasında sıklıkla görülmesine rağmen, günümüzde genç vakalara da rastlanabiliyor. Hastalığın ortaya çıkmasında sigara, obezite ve genetik geçiş önemli rol oynuyor. Tüm bunların yanında diyabet de önemli bir faktör olarak gösteriliyor. Çünkü diyabet geliştikten sonra pankreas kanseri oluşma riski de artıyor. Ayrıca diyabet, bazen pankreas kanserinin ilk belirtisi olabiliyor. Memorial Antalya Hastaneleri Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, pankreas kanserlerinin yüzde 30’unun sigara kaynaklı ortaya çıktığını ve daha çok protein tüketen, meyve- sebzeden yoksun beslenen kişilerde görüldüğünün altını çizerek, şu bilgileri veriyor: “Petrol ve kimyasal maddelere maruz kalanlar ile uzun süre tedavi edilmeyen kronik pankreas iltihabı gibi hastalıkları bulunan kişilerde risk artıyor. Erkeklerde, kadınlara oranla daha fazla görülen pankreas kanserine, siroz ve kronik mide problemleri olan hastalar ile genetik hastalık gruplarında rastlanıyor.”
Belirtileri, mide şikayetleriyle benzerlik gösteriyor
Pankreas kanserinin en önemli özelliği, başlangıç aşaması olan erken evrede belirti vermemesi. Özellikle sırta vuran ağrı, idrar ve deri renginin sararması ile sarılık gelişmesi belirtileri, genelde tümör çok ilerlediğinde açığa çıkıyor. Hastalık için bir diğer handikap da şikayetlerin mide hastalıkları ile karıştırılması. Pankreas midenin arkasında yer alıyor ve ağrı, mide asit salgısının azaltılmasına yönelik birtakım tedavilerle ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Bu durumda da sorunun asıl kaynağı olan pankreas atlandığı için tanı gecikiyor. Ağrı şikayeti durumunda pankreasa yönelik tetkikler yapılması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Gürkan, pankreas kanserinin genellikle görülen belirtilerini şöyle sıralıyor: “Yemek sonrası ya da yatay pozisyona geçince artan karın ağrısı, gaz sancıları, şişkinlik, kusma ve iştah kaybı, koyu renkli ya da kanlı idrar, genel halsizlik, karaciğer ve safra kesesinde büyüme, kaşıntı ve varis pankreas kanserine işaret edebiliyor.”
Kitleler endoskopik ultrasonografiyle saptanabiliyor
Hastalığın tanısında, günümüzde etkin bir şekilde kullanılan endoskopik ultrason önemli bir yer tutuyor. Bu sayede kitle ya da kitlelerin yeri, lokalizasyonu başarılı bir şekilde tespit edilebiliyor. Ayrıca; klasik ultrason, tomografi, PET-CT gibi görüntüleme tekniklerinden de yararlanılıyor. Tüm bu modern yöntemlere rağmen, pankreas kanserine yönelik etkili bir ilaç tedavisi bulunmuyor. Hastalığa cerrahi yöntemlerle müdahale edilebildiğini anlatan Prof. Dr. Gürkan, “Cerrahide, tümörün olduğu yere yönelik olarak pankreasın kısaltılıp çıkarılması, tümör pankreasın baş kısmındaysa oldukça kompleks bir operasyon olan whipple ameliyatına başvurulması söz konusu” bilgisini veriyor.
Pankreasa laparoskopik müdahale ediliyor
Geçmişte, cerrahi olarak müdahalenin çok tercih edilmediği ve bulunduğu yer itibarıyla “dokunulmaz organ” karakterine sahip pankreasın, günümüzde uygulanan cerrahiler sayesinde bu özelliğini kaybettiği görülüyor. Büyük ameliyat kesileri olmadan, birkaç delikten gerçekleştirilebilen ve ameliyat izi bırakmayan laparoskopik yöntemler hastalara konfor sağlıyor. Prof. Dr. Gürkan, tümörün bulunduğu noktaya göre yapılan ameliyatlar hakkında şu bilgileri veriyor: “Gövde ve kuyruk tümörlerinde rutin olarak laparoskopik cerrahi yapılıyor. Pankreas başı tümörlerine uygulanan laparoskopik cerrahi zor bir işlem olduğu için mutlaka deneyim gerekiyor. Özellikle etrafta büyük damarların bulunması, tümörün bunlarla olan ilişkisi cerrahiyi zorlaştırıyor. İlerleyen dönemlerde tümörün büyüyerek onikiparmak bağırsağını ve safra yollarını tıkamasıyla ortaya çıkacak sarılık, bulantı ve kusma şikayetlerinin giderilmesi adına ameliyat büyük önem taşıyor.”
Whipple yöntemi yaşam süresini uzatıyor
Pankreas cerrahisinde, karaciğerin arkasındaki toplardamara atlamış tümörlerde de gerçekleştirilebilen whipple yöntemi, etkin bir şekilde uygulanabiliyor. Pankreas başı, onikiparmak bağırsağı ve safra yollarının pankreas başına yakın bölümlerinde oluşan tümörleri ayırmanın, bu üç organ birbirine yapışık olduğu için pek mümkün olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Alihan Gürkan, “Söz konusu organlarda meydana gelen tümörlerde bölgeyi komple temizlemek için çok daha etkin olan whipple yöntemine başvuruluyor. Tümörü pankreasın içerisinde, yayılmamış durumda olan hastalar için uygun bir yöntem olan bu ameliyat, pankreas kanseri hastalarının yaşam kalitesini arttırıyor ve sağkalım süresini anlamlı olarak uzatıyor” diyor.
*Memory dergisinden alınmıştır.