Elif Gönlüm: "Benim üç tane oğlum var!"

Enerjisi yüksek bir evde yaşıyor. İki oğlu ve basketbolcu eşi Kerem Gönlüm ile evliliğin en ayakları yere basan yerinde, en tatlı zamanında... Eşi sporcu olduğu için onun da ayrı bir desteğe ayrı bir düzene ihtiyacı olduğunu söylüyor. “Ve böyle olunca ben de üç tane erkek çocuğum var diyerek dolaşıyorum ortada” diyor.

Bir de işin içine çocuklar girince, ilişkinin boyutu da otomatik olarak değişiyor...
Çocuklardan sonra ilişki daha iyi oturuyor, ayakları yere basıyor. Evlilikte aile olduğunuzu çocuklardan sonra anlamaya başlıyorsunuz. Çocuklar gelene kadar sevgililik, flört dönemi gibi oluyor. O imzayı atsak dahi bu böyle ama çocuklar gelince anne-baba olmanın da verdiği haz ve sorumlulukla aslında eşler birbirlerine çok daha büyük saygı duyuyor. Eşim diye söylemiyorum ama Kerem gerçekten çok iyi, çok ilgili bir baba. Bunu gördüğüm zaman o kadar mutlu oluyorum ki! Çocuklarıma iyi bir baba olması, ilgisi, alakası, beni benden alıyor, o zaman ne kadar doğru bir eş seçtiğimi anlıyorum. Çocuklardan sonra sevgim daha da arttı. Bunlar önemli değerler.

Siz kendine de vakit ayırabilen bir annesiniz. Peki çocuklardan size kalan zamanlarda neler yapıyorsunuz?
Ağırlıklı olarak çocuklarla vakit geçiriyorum ama sporumu kesinlikle aksatmıyorum. Haftada iki gün belirledim, spora gidiyorum. Kickbox’a başladım yedi ay önce, çok da keyif alıyorum, hem kardio gibi oluyor. Bir de pilates yapıyorum bunun yanı sıra.

Hamileyken de spor yapmış mıydınız?

Hamileyken hiçbir şey yapmadım. Belki de bunu söylediğimde diyecekler ki, tabii ki 30 kiloyu bundan aldın... Ama hiç alakası yok. Ben hamileliklerimde koşturmacanın olmadığı, sporun olmadığı bir dönem yaşadım. Çünkü o çok özel, bir daha gelmeyecek bir an, bu yüzden bayağı dinlendim. Kesinlikte tam anlamıyla tadını çıkarttım. İyi ki de öyle yapmışım, zaten hep bir koşturmacadayım. Çocuklarım da gayet sağlıklı doğdular. Belki bir anne adayı için yoga, pilates tercih edilen aktiviteler ama ben yapmadım, yapanı da takdir ediyorum.

Evinizin çatı katında size ait bir çalışma odası var. Neler yapıyorsunuz bu odada?

Aslında benim mesleki eğitimim işletme üzerine. İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. Ama işletmeyle ilgili bir şey yapmadım, yapmayı da düşünmedim. Bir ara eşimle beraber bir şeyler yapmayı planladık ama Alp girdi araya. Benim 14 yaşından beri yazma hobim var. Şiir yazarak başladım, sonrasında kendime ait yazılar, kompozisyonlar, günlük deneyimlerimi yazdım. Son dönemde bunların da artık ortaya çıkması gerektiğine inanmaya başladım. Onunla ilgili teknik anlamda bir yazarlık kursuna başladım. Akşamları kendime ayırdığım vakitlerde bununla ilgili çalışmalarım sürüyor. Yazılarımı da sosyolojik ve psikolojik yazılar olarak hazırlıyorum. Psikoloji üzerine de bir yüksek lisans planlaması yapmıştım. O da yine doğum ile beraber ötelendi. Hiç önemli değil, her şey olması gerektiği zamanda olur buna inanıyorum ben. Bundan sonra onların enerjisiyle, iki çocuğumla birlikte, daha rahat olacağına inanıyorum her şeyin.Röportaj: Filiz Şeref
Fotoğraf: Nurdan USta

Ben İstinye’deki evlerine vardığımda Kerem Gönlüm kapıda, Elif Gönlüm henüz spordaydı. Bu arada ben de iki çocukla vakit geçirme imkanı yakaladım. 6.5 yaşındaki Keremcan ve 1.5 yaşındaki Kerem Alp birbirine zıt gibi duran karakterler. Keremcan dünyanın en hareketli çocuklarından biri sanıyorum. Alp ise sakin, sessiz, güler yüzlü ve uyumlu. İkisi de yabancılık çekmeyen hemen kaynaşan çocuklar. Çocuklar evin neşesi diye boşuna demiyorlar...

Elif Gönlüm spordan geldiğinde doğallığı ve fit görünümüyle ışıl ışıl parlıyordu. Gündelik hayatında yalın, duru bir stili, genel olarak sakin, anlayışlı bir tavrı var. Genç yaşta anne olmanın tam olarak kaymağını yiyor şu sıralar. Hayatını rayına oturtmuş, düzenini kurmuş, hatta bir kitap çıkarmayı bile düşünüyor... Spor yapmayı asla ihmal etmiyor, çocuklar uyuyunca kendine akşam dinlenmek için mutlaka özel bir zaman yaratıyor.
Çocuklu çekimlerin kolay geçtiğine ben henüz rastlamadım. Bu çekim de öyle kolay geçmedi. Ama çekim ekibimizin ve Gönlüm ailesinin sinerjisi fotoğraflara görüldüğü gibi gayet pozitif yansıdı.  

Erkeklerle hayat nasıl gidiyor?

Bizim evde erkek enerjisi bolluğu var. Ben hep şöyle diyorum; benim üç tane oğlum var. Çünkü Kerem sporcu olduğu için onun da ayrı bir ilgiye ayrı bir desteğe ayrı bir düzene ihtiyacı oluyor. Ve böyle olunca ben de üç tane erkek çocuğum var diyerek dolaşıyorum ortada. Ama bu durum çok da hoşuma gidiyor. Bir kızımın olmasını her kadın gibi ben de çok istemiştim fakat ikinci erkek olunca da başka türlü bir şey oldu. Abi-kardeş ilişkisi ve iyi anlaşmaları beni mutlu ediyor. Yaş farkı da çok yok, beş yaş var aralarında. Eşimin de kardeşiyle ilişkisini görünce gelecekteki hallerini hayal ediyor, mutlu oluyorum. Evladın kızı-erkeği yok.

Prenseslik durumu var mı?

Kedimden çocuklarıma ve eşime kadar herkes benim etrafımda dolanıyor. Bu da çok güzel bir şey tabii, Allah herkese sağlıklı evlatlar, iyi, mutlu yuvalar nasip etsin.

23 yaşında evlendiniz. Biraz erken değil mi?

Evet erken bir evlilik yaptım ve erken anne oldum. 23 yaşında evlendim. İki yıl sonra da Keremcan doğdu. Kerem ile biz çok erken yaşlarda tanışmıştık. Hani böyle tam çocukluk aşkı, ilk aşk denilecek yaşlar... Beş senelik bir flörtümüz oldu. Kerem artık yaşını başını almıştı evlilik için. 25 yaşındayken de Keremcan’ı kucağıma aldım. Erken yaşta anne olmanın avantajlarını zaman geçtikçe fark ediyorsun. Belli bir yaştan sonra enerjisi kalmıyor insanın ama bende öyle bir durum yok.

Anne olduktan sonra nasıl bir Elif’e dönüştünüz?
İnsan kontrolcü oluyor aslında annelikle beraber. Genç kızlık dönemime baktığım zaman ya da evlendiğim döneme, çocuklarım olmadan önceki zamanlarda çok daha limitsiz, daha rahat bir genç kadındım. Şimdi attığınız adımları, ileriye yönelik düşünceleri, çocuklarınızla ilgili gelecek planlarını ve hatta günü bile bazen kontrol etmeye çalışıyorsunuz, çünkü büyük bir sorumluluğunuz var artık. Yani ‘Bugün ne yapsam?’ ya da ‘Gün benim hayat benim’ diyemiyorsunuz, çocuklarınıza nasıl vakit ayıracaksınız, çocuklarınızı nasıl mutlu edeceksiniz, çocuklarınızla nasıl oynayacaksınız hep bunları planlıyorsunuz.

Çocuklarınıza şimdiden verdiğiniz anne öğütleri var mı?
Ben öncelikle insani duyguları gelişmiş çocuklar olsunlar istiyorum. Günümüzde artık çoğu şey tükendi. Ben onları bencil yetiştirmemeye özen gösteriyorum. Aile büyükleriyle büyümeleri için elimden geleni yapıyorum. Çünkü biz ne kadar da olsa modern, çağdaş, teknolojik bir hayatın içerisinde büyüdük, bazı değerlerimizi farkında olmadan yitirmiş olabiliriz. Onun için büyüklerden o duygusal yönü aldıklarını hissediyorum. Birlikte tatil de yapıyorlar. Bunlar çocuğun duygusal gelişiminde de olumlu etkiler yaratıyor. Aynı şekilde babalarının enerjisini de belli alanlarda kullanıyoruz. Belli diyaloglarda, belli alanlarda babayı devreye sokuyorum.

Babayla araları nasıl?
Çok iyi. Keremcan daha karnımdayken bile babasının sesini duyunca kıpırdar, tepkiler verirdi ve derdim ki bu çocuk kesinlikle sana çok bağlı olacak. Gerçekten de öyle oldu. Alp daha uyumlu, herkese giden, herkese sempati dağıtan bir çocuk ama Keremcan’ın babasına ayrı bir bağlılığı var. Kerem tabii deplasmanlarda oluyor evde çok fazla bulunamıyor, bu yüzden Keremcan çok özlüyor babasını. Babanın olmadığı günlerde ben telafi etmeye çalışıyorum; aile büyükleriyle, dayısıyla bir araya getiriyorum, sinemaya gidiyoruz, hafta sonları da basketbola gidiyor.

Keremcan gördüğümüz kadarıyla çok hareketli bir çocuk... Enerjisini atması için özel bir şeyler yapıyor musunuz?
Çocuklar zaten ful enerjik. Bu yaşlarda biliyorsunuz durmazlar; onların enerjisini doğru yere yönlendirmek önemli olan. Biz ebeveynler olarak çocukların yeteneklerini ve nelere ilgileri olduğunu tespit ederek onları yönlendirirsek bu sanırım daha sağlıklı olur. Biz basketbolu tercih ettik. Bu zaten bizim yaşam biçimimiz. Ancak o ‘Ben futbolu seviyorum, dünyanın en iyi kalecisi olabilirim’ diyor, böyle bir iddiası var. Futbol da kafamızda var şu anda. Aikidoya da gönderdik, ki bu yaşlarda çok önerilen bir spor. Birey olma ve özgüven kazanma anlamında da geliştiriyor. Bir de benim babam ve erkek kardeşim satranç eğitmeni, o nedenle Keremcan çok küçük yaşlardan beri satranç oynuyor ve şu an gerçekten çok başarılı. Bunlar zaten yeterli. Ayrıca bahçe oyunları, açık hava yürüyüşleri hepsini dengeliyoruz.

Bu zamanda mutlu bir evlilik sürdürmek de öyle kolay değil. Mutlu evliliğin sırrı sizce ne?
Birbirimizi olduğumuz gibi kabul etmeyi öğrendik biz bir zaman sonra. Bunu hemen başaramıyorsunuz tabii. Birtakım şeyleri yaşadıktan, bazı tecrübelerden sonra karşınızdakini olduğu gibi, hatalarıyla, güzellikleriyle, iyilikleriyle, her şeyi ile kabul ediyorsunuz. Kimse kimseyi değiştiremez bunu anladım. Herkesin bir genetik kodu, yani herkesin bir karakteristik özelliği var. Eşler kafalarında bir figür yaratıyor ve kendilerini mutsuz ediyorlar. Oysa en doğrusu eşinizi nasıl mutlu edeceğinizi ve onunla nasıl mutlu olacağınızı bilmek. Bence sır buradan geçiyor. Tabii ki sonrasında sevgi, sadakat geliyor. Bunlar hep bildiğimiz ezelden beri gelen şeyler.

Hamilelikleriniz nasıl geçti?
Çok güzel geçti. Gerçi kilo anlamında ikisinde de çok kilo aldım. Keremcan’da 27, Alp’te tam 30 kilo aldım. Hamileyken enteresan şekilde iştahım açıldı.

30 kilo cidden fazlaymış. Ne kadar sürede verdiniz kiloları peki?

Hemen veremedim. Altı ay süt verdiğim için öyle diyet falan da yapamadım. Zaten diyet çok hayatımda olan bir şey değil, ben sevdiğim şeyi yerim. Annemin Boşnak böreğini çok severim, haftada bir açtırırım mesela. Pek yemediğim şey yok. Kalori hesabı yapmıyorum ama güzel spor yapıyorum. Ailece sağlıklı da besleniyoruz, kendimize güzel bakıyoruz, bu önemli bir şey. Bir sene sonra eski kiloma döndüm. Sonuçta böyle güzel bir evlat sahibi oluyorsunuz, kiloların çok da önemi olmuyor. Eninde sonunda gidiyor o kilolar. Bende herhalde o rahatlık da var, genetik olarak çok çabuk kilo verebiliyorum. Zaten çocukluğumdan beri ince ve zayıf bir yapım vardı. Hamileliklerimdeki hormonlardan ve değişikliklerden gelen kilolar olduğu için de rahatlıkla verdim.

Öyleyse büyük ihtimalle hoşunuza bile gitmiştir bu durum...

Çok. Öyle bir rahattım öyle bir yayılıyordum ki, sadece uzanıp yatıyordum. Yazlıktayken ayağımı havuza bile sokmadım, o kadar tembellik ettim Alp’te. Ama Keremcan’da hiç tembel bir hamile değildim. Onda aksine koşuyordum, yürüyordum. Hatta doğumdan bir gün önce araba bile kullandım. Ama Alp’te kesinlikle kullanmadım. Hep yatan, dinlenen, rahat bir hamileydim.

Nasıl doğum yaptınız?
Keremcan’ı normal doğumla dünyaya getirdim ama Alp’i getiremedim. İlk doğum normal olunca, ikincisi daha rahat normal olur derler, ama Alp’in kalp atışlarında olumsuz bir durum söz konusu olunca tam sekiz saat sonra acil sezaryen ile almak durumunda kaldılar. Sonuçta ikisini de deneyimlemiş olan bir anneyim ve kesinlikle normal doğumu öneriyorum. Şu an hiç doğum yapmamış olsam, bu tecrübelerimi düşününce yine normal doğum yapardım.

Peki ilk çocuğunuzdan ve ikinci çocuğunuzdan sonra yaşadıklarınız, hissettikleriniz, yaklaşımınız arasında fark var mı?

Şöyle söyleyeyim, ilkinin lohusalığı kolay geçmedi. Yaşım gençti, ilk bebek tecrübesiydi, belki de ondan lohusalığını ruhsal olarak zor atlattım. İkincisinde bu dönemi daha kolay geçirdim. Keremcan’ı 14 ay, Alp’i de altı aya yakın bir süre emzirdim. Keremcan’da, ilk çocuk olduğu için daha çok titizleniyordum; yemeği, uyku saati filan tıkırında işliyordu. Her şey dört dörtlük olacak şekilde bir sistemimiz vardı. Ama Alp’te öyle olmadı Diğerinde bir kasma durumu vardı İkincide daha rahat ve daha eğlenceli bir annelik yaşıyorum. Bir de sanki öyle de olmak zorunda oluyor insan, çünkü ilkinin de sorumluluğu var.

Nasıl geçiyor çocuklarla bir gününüz?
Keremcan okula gidiyor, o gelene kadar Alp’leyim, ama o okuldan geldiği an onunla ilgileniyorum. Sonrasında ödevlerini yapıyoruz, belli bir saatte de yatıyoruz beraber.
Çocuklar uyuyunca ben de kendime akşam dinlenmek için özel bir zaman yaratıyorum.

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil