“Evde doğal doğum yaptım”
Kanadalı Amy Slotek ile Türk eşi Tolga Ay’ın Polonya’daki evlerinde gerçekleşen ve 28 saat sonra kızları Deniz’i kucaklarına almalarıyla sonlanan bir doğum macerası bu.
Yazı: Elif Girgin
Amy Slotek, gördüklerimizden biraz farklı bir kadın. Hamileliğinin son ayına kadar her gün işe bisikletle gitmiş, doğum yapana kadar her gün yüzmüş, her kontrolde ultrasona girmeyi reddetmiş, çocuğunun cinsiyetini doğana kadar öğrenmek istememiş. Ve evde bir ebe yardımıyla doğum yapmış. İşte onun doğum macerası...
Aslında suda doğum yapmak istemişsiniz. Bu fikir nereden aklınıza geldi?
Ben Kanada’da doğdum ve büyüdüm. Suda doğum Kanada’da gittikçe yaygınlaşıyor. Dolayısıyla bu doğum şekli hakkında bilgim vardı. Bir seferinde de arkadaşlarımdan birinin doğumuna katılmıştım. Bu beni çok etkilemişti. Bu deneyimden sonra doğum mucizesini bir ameliyathane veya doğumhanede yaşamak istemediğimi düşünmüştüm. Daha sonra eşimle birlikte izlediğimiz bir belgesel filmden çok etkilendik. İsmi ‘Business of Being Born’, yani doğmanın ticareti. Bu belgeselde doğal doğumun yararları ve sezaryen gibi tekniklerin zararları anlatılıyordu. Bu filmi izlemeden, hatta hamile kalmadan önce de suda doğum yöntemini tercih edeceğimizi düşünüyorduk. Ancak nasıl ve nereden yardım alacağımızı bilmediğimiz için karar veremiyorduk. Doğum kadınların en doğal fonksiyonlarından biri. Aslında evde doğum, hastanede normal doğum veya suda doğum gibi tüm doğum çeşitlerine ‘doğal doğum’ demek ve aynı başlık altında değerlendirmek daha doğru bence. Yani suda, yatakta veya ayakta her nasıl olursa olsun, medikal yardım almadan doğum yapıyorsanız, bence bunların hepsi aslında aynı şey. Bilmeniz ve yapmanız gerekenler aynı. Ben de böyle bir doğum yapmayı; her şeyin doğal olmasını tercih ettim.
Doğuma nasıl hazırlandınız?
Hamile kaldığımı öğrendikten sonra eşimle beraber hem internet üzerinden farklı doğum yöntemlerini izledik hem de diğer çiftlerin deneyimlerini okuduk. İlk doktor ziyaretimizde de doktorumuza suda doğum ve diğer normal doğum yöntemlerini sorduk. Doktorumuzun bu konuya sıcak bakmadığını görünce hemen doktorumuzu değiştirdik. Bizi destekleyecek daha genç bir doktoru tercih ettik. Yeni doktorumuz, eğer her şey yolunda giderse istediğimiz gibi doğum yapabileceğimizi söyledi. Ancak o da bize bir doğum ebesi veya suda doğum merkezi öneremeyeceğini belirtti. Hamileliğimi Polonya’nın Varşova kentinde geçirdim. Eşim bir Türk ve o dönem bir Türk şirketi için çalışıyordu. Dört yıl Varşova’da yaşadık. Bu dönem içerisinde Lehçe’yi minimal düzeyde konuşabiliyorduk ve doktor veya ebe seçerken mutlaka İngilizce konuşabilecek birini arıyorduk. İlk araştırmalarımızın ardından Varşova’da suda doğum yapabileceğimiz birçok merkez olduğunu, hatta evimizde de küçük bir şişme havuz içerisinde doğum yapabileceğimizi öğrendik. Aslında o yıllarda bu tür doğum yöntemleri çok popüler olmuş hatta Polonya’daki ünlü sanatçılar arasında da bir moda haline gelmişti. Suda doğum merkezleri değişik fiyatlar ve servis imkanları sunuyordu. Biz daha çok profesyonel doğum ebelerinin çalıştığı merkezleri tercih ediyorduk. Profesyonel doğum ebeliği günümüzde hızla gelişen bir branş, birçok Avrupa ülkesinde artık hükümetlerin sağlık politikaları ile de desteklenerek gelişiyor. Bizim seçimimiz, uzun ve detaylı bir kurs veren, üstelik bu kursu Varşova’da yaşayan yabancılar için İngilizce de veren bir merkez oldu. Daha sonra yaklaşık üç ay her hafta derslere katıldık ve doğuma hem fiziksel hem de zihinsel olarak hazırlandık.
Eşim hep yanımdaydı
Eşim de başından beri hem suda doğumu destekledi hem de kendisi birebir benimle beraber hazırlandı. Hatta bazen fazla abarttığını bile düşündüğüm oldu! Her akşam bir doğum belgeseli veya doğum ve bebek bakımı ile ilgili bir kitap veya film ile karşıma çıkıyordu. ‘Ben doğuracağım, sen değil!’ diye alay ediyordum. Doğuma hazırlık kursuna da beraber gittik. Zaten kurs anneler için değil çiftler için tasarlanmıştı. Bizim kursumuzda, Fransız- Polonyalı, Türk-Kanadalı, Azeri- Fransız ve Alman-Alman olmak üzere dört çift vardı.
Doğum anında neler hissettiniz?
Doğum anında çok şiddetli sancıları toplam 10-15 dakika kadar yaşadım. Tüm anneler bu ağrılardan korkar. Daha önce kursta da öğrendiğimiz gibi kadın vücudu o an öyle hormonlar salgılıyor ki bu acılara katlanmak mümkün oluyor. Doğum anında aslında farkında olmadan bebeğin çıkmasını engelliyorsunuz. Bu psikolojik bir şey, dokuz ay bebeğinizle birlikte yaşadıktan sonra ondan ayrılmak zor geliyor sanırım. Bebeğinizin karnınızdayken daha güvende olduğunu, dışarıya çıktığındaysa artık yalnız kalacağını düşünüyor ve buna izin vermek istemiyorsunuz. Neyse ki bu noktada imdadıma Maria yetişti. Sancılar, ıkınma ve nefes almalar sırasında bana sürekli telkinlerde bulundu. Bu telkinlerin bana çok faydası oldu. Bir noktada Maria artık bebeği bırakmam gerektiğini söyledi. Doğum işte böyle bir kopma hissiyle gerçekleşti. Salonun tam ortasında! Bebeğimi ilk gördüğüm an hissettiklerimi kelimelerle anlatmam mümkün değil! Onun ilk bakışı sonrasında hissettiğim sadece müthiş bir rahatlama ve huzurdu… Gözlerimden yaşlar süzüldü, onu kucağıma aldım ve çektiğim onca ağrı bir anda yok oluverdi.
Ne kadar sürede toparlandınız?
Doğumdan sonraki iyileşme sürecim çok kısa sürdü. Bir sonraki gün kendimi çok daha iyi hissediyordum ve yaklaşık dört hafta sonra tekrar spor yapmaya bile başladım!
Doğal yolla doğum yapmış olmanın çocuğunuz üzerinde ne gibi etkileri oldu?
Bunun Polonya’da bir ismi var. Doğal yolla doğmuş çocuklara ‘iyi doğmuş’ diyorlar. Hatta bize de bir ‘iyi doğmuş’ rozeti hediye etmişlerdi.
Peki, yeniden doğum yapacak olsanız bu yöntemi tercih eder misiniz?
Başka hiçbir yöntemi tercih etmem, kimseye de önermem! Ne şekilde doğum yapacaklarını seçebilmeleri kadınların hakkı. Kadınlar istemedikleri bir doğum şekline zorlanmamalı. Popüler kültür, kadınları doğumdan korkutuyor maalesef. Oysa her şey yolundaysa, korkulacak hiçbir şey yok! Unutmamalı ki, doğum bebeğimizi dünyaya getirmek için bir araç. Her annenin doğum deneyimi elbette farklı olacak ama, amaç sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek ve bunun nasıl olacağını seçebilmek de kadınların en doğal hakkı.
BİR KIZIMIZ OLDU!
Maria, bebeğin kız olduğunu söylediğinde çok şaşırdık çünkü biz erkek olacağını düşünüyorduk. Kızımızın ismini ‘Deniz Hayat’ koyduk. Deniz doğunca daha önce hazırladığımız temiz bir havlu ile onu sardık. Bebeğin yıkanmasının gereksiz ve zararlı olduğunu öğrenmiştik. Doğar doğmaz Deniz’i kucağıma aldım. Eşim bebeğimizin göbek kordonunu kesti. Hiçbir komplikasyon yaşamamıştık. Doğumdan sonra duş aldım ve eşimin hazırladığı harika kahvaltı masasına kuruldum. Daha sonra da Maria’dan bebeğimi nasıl emzirmem gerektiğini öğrendim ve bebeğimle o mucizevi emzirme anını yaşadık. Ardından gerekli evraklar imzalandı. Deniz’in ilk testleri Maria tarafından yapıldı. Eşim de, ben de, Deniz de çok yorulmuştuk. Ebeler gittikten sonra üçümüz sekiz saatlik harika bir uykuya daldık.
Genel olarak internetten okuduklarım, doktorumun tavsiyeleri ve doğum ebelerinin tavsiyelerini dinledik. Bol bol spor ve yoga yaptım. Hamile kalmadan önce Muay Thai yapıyordum. İlk üç ay devam ettim. Hamileliğimin son ayına kadar her gün işe bisikletle gittim. Alkol, kahve ve bebeğime zararlı olabilecek gıdaları beslenme listemden tamamen çıkardım. Her gün yüzmeye gittim. Son hafta bile yüzüyordum! Bunları yaptığım için hamileliğim oldukça rahat geçti. Hiçbir sorun yaşamadım. Doktorumuza düzenli olarak gittik, ama her seferinde ultrasona girmeyi reddettik. Sadece doktorun çok önemli olduğunu söylediği belli şeyleri yaptık. Çocuğumuzun cinsiyetini doğana kadar öğrenmedik. Onun heyecanı da ayrıydı… Bunların dışında bir yardım almadık. Eşimin de benim de ailelerimiz başka ülkelerdeydi. Onlar doğumdan sonra geldiler. Doğumu eşimle birlikte evimizde yaşamayı tercih ettik. Bu gerçekten çok özeldi.
Kursta neler öğrendiniz?
Kursta her hafta 3-4 saatlik dersler vardı. Bu derslerde önce hamilelik ve doğumu tüm detayları ile öğrendik. Hamilelik sürecinde yapılması gerekenler, doğumun aşamaları, medikal olarak ortaya çıkabilecek komplikasyonlar, ebelerin doğum sürecindeki rolleri, annenin ve babanın rolleri, doğum sonrasında yapılması gerekenler, bebek bakımı, anne sütü nedir, emzirme neden önemlidir, emzirme teknikleri ve hatta doğumdan sonra hangi yemekleri yememiz gerektiğini bile öğrendik! Babalar doğum sırasında anneye nasıl masaj yapacaklarını, bebeklerin altını nasıl değiştirmeleri gerektiğini öğrendiler. Bir derste, bağırarak acıyı nasıl kontrol edebileceğimizi öğrendik. Dört kadın avazımız çıktığı kadar bağırıyorduk! Bu çok eğlenceliydi… Doğum anında bağırmak gerçekten sizi rahatlatıyor ve bu çığlıklar bazen çok yüksek ve uzun oluyor. Neyse ki ben doğum yaparken üst kattaki gençler parti yapıyorlardı ve sanırım kimse bir şey duymadı! Doğum iyice yaklaşınca iki şey yaptık. Biri yemek hazırlamak, (çünkü doğum sırasında ve sonrasında buna pek vakit olmayacaktı), diğeri de komşularımıza önümüzdeki günlerde evde doğum yapacağımızı haber vermek. Onlara duyacakları çığlıklar üzerine polise haber vermemelerini bildiren notlar dağıttık. Ebemiz Maria daha önce birçok kez doğum anında polisle uğraşmak zorunda kaldığını anlatmıştı.
Doğum nasıl geçti?
Doğum anı aslında doğumun sonundaki kısa bir an. Doğumun tamamı ise sancıların başlamasından, bebeğin çıkmasına kadar süren uzun bir süreç. Benim doğumum 1 Şubat 2012 sabah beşte başladı, 2 Şubat sabah dokuzda bitti. Yaklaşık 28 saat sürdü. 1 Şubat sabahı hafif sancılarla uyandım. Daha önce de 1-2 kez sancı sandığım ağrılar olmuştu. Önce emin olamadık. O günü normal geçirdim. Sancılar çok geniş aralıklı olduğu için dışarı çıktım. Yürüyüş yaptım, alışverişe gittim. Akşam saat 4-5 civarı artık evden dışarı çıkamayacağım kadar şiddetli ve sık sancılar başlamıştı. Eşimle beraber doğum anında bize yardımcı olacak kitabı aldık ve evdeki hazırlıklarımızı tamamladık. Küvete su doldurduk. Banyoda genişçe bir küvetimiz vardı ve özel bir havuza ihtiyaç duymadık. Eşim küveti doğum için temizledi ve hazırladı. Sancılar giderek artıyordu. Doğumun kısa bir süre sonra olacağını anladık. Bir yandan doğum sürecini takip ederken bir yandan da doğum ebesine haber verdik. Bizim doğum ebemiz çok tecrübeliydi. 2000 doğumda bulunmuştu. Aslında ebe ile olan ilişki sadece ona güvenmeniz ve yardım beklemeniz üzerine kurulu değil. O da size güvenmek, söylediklerini anladığınızı ve uygulayacağınızı bilmek istiyor. Çünkü doğum anne ile bebeğinişi. Aslında kadınlar nasıl doğum yapacaklarını doğuştan biliyorlar. Bu aynı yürümek kadar doğal bir şey. Nasıl kimse size yürümeyi öğretmiyorsa, doğurmak da böyle. Doğum ilerledikçe sancılar sıklaştı ve şiddeti arttı.
O zamana kadar sadece eşiniz mi yanınızdaydı?
Evet hala evde eşimle yalnızdık. Başka kimseyi çağırmadık. Doğum ebesi gece saat bir civarında geldi. Ebeler her an doğum olabileceği için sürekli bir telefon ile ulaşılabilir durumdalar. Maria da bizimle sürekli iletişimde kaldı, telefondan sancı sıklıklarını kontrol etti. Eşimle birlikte aralıkları ve sancının uzunluğunu sürekli not ediyorduk. Bir süre belime sıcak su torbası bağladım ve bir pilates topu ile yoga hareketleri yaptım. Bu sancılarıma iyi geliyordu. Daha sonra uzunca bir süreyi küvette suyun içerisinde geçirdim. Fakat sıcak su doğumu yavaşlattı ve sancılarımı azalttı. Ancak zaman geçtikçe doğum başlasın ve bitsin istiyorsunuz. Ben de doğumu hızlandırmak için sudan çıktım. Maria geldiğinde artık doğum sancıları bağırmamı gerektirecek kadar şiddetlenmişti. Bu arada Maria doğumla ilgili yasal belgeleri doldurdu. Doğum sonrası bebeğimiz için yaptırmamız gereken zorunlu doktor kontrollerini, aşılarını ve bunun gibi bilgileri gerekli kartlara yazdı. Bebeğin doğum belgesini hazırladı. Bize bebeğin ismini sordu ama bizde bu sorunun cevabı yoktu. Bebeğin cinsiyetini bilmediğimiz için elimizde sadece isim seçenekleri vardı… Kartta bu bölüm boş bırakıldı. Bu arada Maria’ya en çok merak ettiğimiz soruyu sormadan da duramadık! Filmlerde neden doğum sırasında temiz çarşaf ve sıcak su istenirdi? Maria ile buna çok güldük. Çünkü o da bilmiyordu. Tamamen anlamsız bir şey olduğunu; bebeği silmek ve sarmak için olabileceğini söyledi. Maria küçük problemlere müdahale edebilmek için yanında tıbbi bir set taşıyordu. Acil bir durum olursa diye her zaman hazır bir hastane çantamız vardı, ambulans telefonu ve gideceğimiz hastane belliydi. Maria yanındaki minik doppler aleti ile bebeğin kalp atışlarını ve tam pozisyonunu izleyebiliyordu. Elle muayene ederek, pozisyonunu sürekli kontrol ediyordu. Sabaha karşı 6-7 civarında artık sancılarım çok sıklaştı. Bu saatlerde Maria’nın yardımcısı da bize katıldı. Ben artık sancıları azaltmak için evin içinde yürüyordum.