Ezber bozan Danla Bilic
Ezber bozan bir özgüvenle, sınırlarını kendi belirlediği ışıltılı yolu katetmeye devam ediyor. Sanal dünyadaki ‘Danla Bilic ve diğerleri’ ütopyasını, yüzü olduğu pek çok markayla da gerçeğe taşıyor. Etkileyici Danla Bilic, her şeye karşı duran doğasının ardında etkileyici bir kalp taşıyor.
GENEL YAYIN YÖNETMENİ: CEYDA GÜNSÜR
DİJİTAL İÇERİK KOORDİNASYONU: BARAN ALIŞKAN
VİDEO: BEGÜM BESTE BENGÜ
VİDEO ASİSTANI: ÇAĞATAY ÇILGIN
RÖPORTAJ: SİMAY ENGÜR
FOTOĞRAF: ERMAN İŞTAHLI
STYLING: İBRAHİM DUMAN
SAÇ: BATUHAN SANCAR
MAKYAJ: HAZAL ÖÇAL
FOTOĞRAF ASİSTANLARI: ESRA NUR TOPAL, TALHA ELMAS, FURKAN KUMAŞ
STYLING ASİSTANLARI: BAŞAK VAROL, FURKAN ÇELİK
SAÇ ASİSTANI: MEHMET İYİ
MAKYAJ ASİSTANI: CEYDA UŞDU
Hayatınızın nasıl bir dönemine denk geldik, şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Maalesef ülkece yaşadığımız zor zamanlar dışında, kendi adıma bu senenin beklentilerimi fazlasıyla karşıladığını söyleyebilirim. Çok çalıştığım ve bunun yorgunluğundan bile keyif aldığım bir dönem.
İlk videolarınızdan bugüne dek samimi, doğal karakterinizi yansıtmayı başardınız. Popüler olmaya başladıkça karakterinizi bu kadar gerçekçi ve filtresiz yansıtmaktan pişman olduğunuz süreçler yaşadınız mı?
Aslına bakarsanız filtrelerimin olmadığını söyleyemem. Sadece bana özel kalmasını istediğim anlar, duygular ve düşünceler var. Kendinize böyle bir çember çizdiğiniz zaman, insanlara gösterdiğiniz için pişman olabileceğiniz durumları da minimuma indirmiş oluyorsunuz.
Sadece Instagram’da 6 milyon takipçisi bulunan ve bu denli göz önünde olan biri olarak ‘kalabalık’ kelimesi size ne hissettiriyor?
Kalabalık, çoğu kişi için kulağa ürkütücü veya yorucu geliyor belki de. Ama benim için kesinlikle öyle değil. Orada benimle mutlu olabilen, hatta üzüntüme de ortak olabilen birlerce insan var. Yardıma ihtiyacım olduğu durumlarda bile elinden geleni yapacak kadar ‘evlerinden biri’ olarak benimseyenlerin de olduğu bir kalabalık bu. Bana kalırsa kendimizi, kalabalığın pozitif yanlarına yönlendirmek lazım.
Biri ‘mutlu musun?’ diye sorduğu an, insanın içine birkaç saniye bir şüphe düşüyor, eksikler gözden geçiriliyor sanki. Ben size şu an ‘mutlu musunuz?’ diye sorsam…
Kendime ‘gerçekten mutlu muyum?’ diye sorduğum zamanlarda, aklıma sadece iki şey geliyor: Sağlığım ve ailem. Her ikisi de benimleyse, kalpten mutsuz olmam zaten çok zor.
Şu anda pek çok kişi influencer olarak tanımlanıyor ve binlerce kişi de influencer olmak için sırada bekliyor. Üstelik sanki takipçi sayısı çok olan ya da birkaç markaya satış yaptırabilen herkese bu sıfat veriliyormuş gibi de bir yanılgı var. Bu işin ilklerinden biri olarak, gerçek ‘influencer’ kime denir, sizden dinleyebilir miyiz?
Mikro ya da makro, yani takipçi sayısı hiç fark etmeksizin içerik üreten ve onu takip eden insanları etkileyebilen herkes influencer bence. Hiçbir şey üretmeden, yalnızca rakamlara bakıp kendine ‘influencer’ diyebilmek de apayrı bir durum tabii ki…
Sadece bana özel kalmasını istediğim anlar, duygular ve düşünceler var. Kendinize böyle bir çember çizdiğiniz zaman, insanlara gösterdiğiniz için pişman olabileceğiniz durumları da minimuma indirmiş oluyorsunuz.
Toplumsal olaylarda ya da hayvan hakları gibi önemli konularda hiç konuşmayan biri olmayı neden tercih etmediniz? Bu soru tuhaf görünüyor olabilir. Ancak susmak o kadar kolay ki, konuşmaya cesaret eden ve zoru başaran biri olarak motivasyonunuzu merak ediyorum…
Tam aksine susmak, benim için en zor olanı. Ben ailemden böyle gördüm sanırım. Küçüklüğümde de evin içinde fikri sorulan, ne hissettiğine önem verilen ve yaşına bakmadan itiraz edebilen bir çocuk olarak büyütüldüm. Belki de bunların getirisi olduğunu düşünüyorum. Sadece sosyal medyada değil, gerçek hayatta da yanlış olduğunu düşündüğüm bir konuda susmayı başardığımı hiç görmedim. Hatta bu sebeple, belki de çok kalp kırmışlığım da vardır.
Ona tutunmayı bıraktığınız an, özgürleştiğinizi hissettiğiniz bir farkındalık yaşadığınız oldu mu?
Tutunma alışkanlığını bıraktığım şey, tam olarak neydi bilmiyorum. Ama kesinlikle en çok kendimi sevmeyi, en çok kendime saygı duymayı öğrenebildiğim zaman özgürleştiğimi fark ettim. Bencillik olarak algılanmasın bu. Belli sınırların içinde; önce kendinizi düşündüğünüz, önce kendinize değer verdiğiniz ve yine ilk önce kendinize sorduğunuz zaman, etrafınızda dönen olaylar da insanlar da kolaylaşıyor. Her şey güzelleşiyor, inanın.
Tam aksine susmak, benim için en zor olanı. Ben ailemden böyle gördüm sanırım. Küçüklüğümde de evin içinde fikri sorulan, ne hissettiğine önem verilen ve yaşına bakmadan itiraz edebilen bir çocuk olarak büyütüldüm.
Danla Bilic olmaktan yorulduğunuz hala oluyor mu? ‘Hoşça kalın, gidiyorum ben’ tadında bıkkınlık yaşadığınızda, kendinizi sakinleştirmek ve işinizin artı yanlarını görmek için kendinizi nasıl ikna edersiniz, ya da nasıl ikna edilirsiniz?
Danla olmak çok keyifli. O yüzden bunu hiç düşünmedim sanırım. Az önce de söylediğim gibi, kendime özel bıraktığım zamanlarım epey fazla. Bu sebeple de bir bıkkınlık yaşayacağımı hiç düşünmüyorum.
‘İşte yaşamak bu!’ dediğiniz anlarda nerede ve ne yapıyor olursunuz?
Nerede olduğumun hiçbir önemi yok, inanın. Ama sevdiğim insanlarla olduğum kesin!
Bir etkileyiciyi, kimlerin etkilediğini merak ediyorum. Sizin influencerlarınız kim?
Söyleyebileceğim sabit isimler yok aslında. Dünyaca ünlü isimlerden de etkilendiğim oluyor ya da hiç tanımadığım ve Instagram’da karşıma çıkan isimlerden de bir şey görüp beğenebiliyorum.
Hangi tür karakter özellikleri, o kişiden koşarak uzaklaşmanıza sebep olur?
Yalana tahammül edemiyorum, en küçüğüne de en büyüğüne de. Hele ki karşı tarafı incitecek ve kalbini kıracak yalanların, kötü kalpli insanların işi olduğuna inanıyorum.
Bizimkisi ilk görüşte aşk diyebilirim. Garnier C Vitamini Parlak Süper Aydınlatıcı Serum’u ilk gördüğümde resmen aşık oldum. Hatta onu ilk ben paylaştım ve ‘bu ürünün yüzü olmak istiyorum’ dedim.
Herkesin aşkı yaşama ve tanımlama şekli birbirinden farklı. Sizin ‘aşk’ tanımınızda mutlaka olması gereken ve asla olmaması gereken şey ne?
İlk görüşte aşka inanmam. Tanıdıkça, vakit geçirdikçe ve bağlandıkça ortaya çıkan bir şey bence aşk. Kendini güvende hissetmek, çok kolay bir şey değil bu zamanda. O sebeple, kendimi güvende hissetmem de çok önemli. Aşkta asla olmaması gerekense, yine yalan.
Uygun fiyatlı ürünleri sadece önerip, kullanmıyorsunuz gibi bir algı var. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Birçok farklı skalada ürün deneyen biri olarak, ‘pahalı ürün en iyi üründür’ düşüncesi asla gerçeği yansıtmıyor. Beni uzun zamandır takip edenler bilir, kullanmadığım ve arkasında durmadığım bir ürünü asla önermem. Ulaşılabilir ve iyi formüle edilmiş cilt bakım ürünleri bulmak beni mutlu ediyor. Hem takipçilerime rahatça önerebiliyorum hem de severek rutinime ekliyorum. Garnier’nin C Vitamini Parlak Serum’unu da birçok kişi benim önerimle almıştır. O kadar çok olumlu dönüş geliyor ki çok mutlu oluyorum.
Kendime ‘gerçekten mutlu muyum?’ diye sorduğum zamanlarda, aklıma sadece iki şey geliyor: Sağlığım ve ailem. Her ikisi de benimleyse, kalpten mutsuz olmam zaten çok zor.
Günümüzde düzenli cilt bakımı yapmak oldukça öncelikli bir trend haline geldi. Cilt bakım rutinine düşkün biri olarak sizden tavsiyeler alabilir miyiz?
Dış faktörlere karşı cildi korumanın ve zamana meydan okumanın doğru cilt bakım ürünleriyle mümkün olduğunu düşünüyorum. Bana göre işin sırrı rutine oturtmak ve vazgeçilmez, kilit ürünler belirlemek. Benim cilt bakım rutinimde serum çok büyük bir yer tutuyor. İnce, konsantre formülleri sayesinde hızlıca emiliyor ve cildimde bıraktığı etki anında fark ediliyor. Işıl ışıl parlamayı sevdiğim ve zaman zaman lekelerle de uğraşmak zorunda kaldığım için, en vazgeçilmez cilt bakım ürünüm Garnier C Vitamini Parlak Süper Aydınlatıcı Serum. Tabii ki bunu bir rutin halinde uyguluyorum. Öncelikle cildimi temizliyorum, arından serum, nemlendirici ve güneş kremini düzenli olarak her gün uyguluyorum. Bu serum çıktığı andan itibaren, yaz-kış olacak şekilde rutinime ekledim. Yazın da kullanılabiliyor olması ve makyajın altına da sürülebilmesi, favori C vitamini serumum olmasının sebeplerinden.
Yüzü olduğunuz Garnier C Vitamini Parlak Süper Aydınlatıcı Serum ile tanışma ve sonrasında Garnier ile bir araya gelme hikayenizi sizden dinleyebilir miyiz?
Bizimkisi ilk görüşte aşk diyebilirim. Garnier C Vitamini Parlak Süper Aydınlatıcı Serum’u ilk gördüğümde resmen aşık oldum. Hatta onu ilk ben paylaştım ve ‘bu ürünün yüzü olmak istiyorum’ dedim. Ve gerçek oldu. Bugün bu kadar güvendiğim bir ürün ve markayla birlikte olmaktan da çok mutluyum.
Birçok farklı skalada ürün deneyen biri olarak, ‘pahalı ürün en iyi üründür’ düşüncesi asla gerçeği yansıtmıyor. Beni uzun zamandır takip edenler bilir, kullanmadığım ve arkasında durmadığım bir ürünü asla önermem.
Ürünün en sevdiğiniz özellikleri neler?
Cildinin ışıl ışıl parlamasını sevmeyen yoktur. Ben de Garnier C Vitamini Serum’un cildimi anında parlatmasını seviyorum en çok. Bana gelen yorumlardan da biliyorum, serumu kullandıktan sonra parlayan cildini herkes çok seviyor. Sadece parlaklık da değil, ince ve hızlı emilen bir dokusu olduğu için üzerine nemlendiricimi ve makyajımı da rahatça uygulayabiliyorum. Ve ayrıca leke görünümünü azaltmada da inanılmaz etkili. Hele yaz aylarında tam bir kurtarıcı. Sadece Garnier C Vitamini Serum sürüp çıktığınızda bile cildiniz çok güzel görünüyor. Boşuna demiyorum ‘ona aşık oldum’ diye.