Gabriel Garcia Marquez hayatını kaybetti

Nobel ödüllü ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez hayatını kaybetti.

Marquez'in ailesine yakın kaynaklar, Marquez'in, Meksiko'daki evinde 87 yaşında hayata veda ettiğini açıkladı.

"Büyülü gerçekçilik" akımının en önemli isimlerinden Marquez, 31 Mart'ta hastaneye kaldırılmıştı. Ünlü yazara aşırı su kaybının yanı sıra akciğer ve idrar yolları iltihabı teşhisi konulmuş, antibiyotik tedavisinin ardından taburcu edilmişti.

"Yüzyıllık Yalnızlık",  "Kolera Günlerinde Aşk", "Kırmızı Pazartesi", "Albaya Mektup Yazan Kimse Yok", "Labirentteki General", "Aşk ve Öbür Cinler" ve "Bir Kayıp Denizci" gibi unutulmaz eserlere imza atan Marquez, 1982'de Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. Yaklaşık 30 yıldır Meksika'da yaşayan Marquez, yaşam öyküsünü anlattığı "Anlatmak için Yaşamak" adlı son eserini 2002'de yayımladı.

Latin Amerika'da "Gabo" lakabıyla tanınan Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar Gabrial Garcia Marquez, dünya edebiyat tarihine başta "Yüzyıllık Yalnızlık" olmak üzere çok sayıda kült eser bıraktı.

87 yaşındaki senarist ve gazeteci Marquez, 1928 yılında Kolombiya'nın kuzeyindeki Aracataca kasabasında dünyaya geldi.

Büyükbabası ve büyükannesi tarafından büyütülen Marquez, hukuk eğitimini gazetecilik kariyeri için yarım bıraktı. 1954 yılında, çalıştığı gazete tarafından Roma'ya gönderilen Marquez, Paris, New York ve Barcelona'da da yaşadı.


1980'li yıllarda bir gerilla grubuyla ilişkisi olduğu suçlamasıyla karşı karşıya kalınca Meksika'da sürgün hayatı yaşamaya başlayan Marquez, daha sonra Kolombiya hükümeti ile ülkenin en büyük gerilla hareketi Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC) arasında görüşmeler yapılmasına yardımcı oldu. 

Edebiyatta "büyülü gerçekçilik" akımının öncülerinden Marquez, Nobel Edebiyat Ödülü'ne 1982 yılında değer görüldü. 

Düşsel Macondo köyünün ve köyü kuran Buendia ailesinin geçmişini anlatan en tanınmış romanı "Yüzyıllık Yalnızlık", "Kolera Günlerinde Aşk", "Kırmızı Pazartesi", "Yaprak Fırtınası" ,"Bir Kayıp Denizci" ve "Anlatmak İçin Yaşamak" yazarın Türkçeye çevrilen yapıtları arasında yer alıyor.

Eşi Mercedes Barcha ile hayatını 1958 yılında birleştiren ve iki oğlu olan Marquez, 30 yıldan fazla süredir Meksika'da yaşıyordu.

İŞTE VEDA MEKTUBU

Gabriel Garcia Marquez'in ölmeden kısa bir süre önce tüm insanlığa hediye gibi bıraktığı Veda Mektubu internette okunma rekorları kırıyor. İşte o mektup:
 
"Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı… Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim. Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde… Artık ölebilir miyim?"

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil