Gen-Z düşler: Berrin Keklikler, Zen-G, Mela Bedel
Sokağın müzikle atan kalbindeki Z jenerasyonu sözcüleri ile bir araya geliyor ve bu kuşağın cesaretine kolektif bir ritim tutuyoruz. Fonda ilhamını kültürün huzursuzluğundan ve kaotik sokaklardan alan Rap müzik çalıyor. Şimdi, onları yakından tanımanın ve şarkılarıyla kuşaklar arası mesafeleri aşman
Deneyim odaklı, talepkar, anti-konformist, cesur, hayallere teşvik eden, frenlemeye çalışan otoriteye karşıt mizahi tavır geliştiren ve yaratıcı Z jenerasyonunun sürekli devinimin içinde başkaldıran hayal duraklarında, ilhamını kültürün huzursuzluğundan ve kaotik sokaklarından alan Rap müzik çalıyor. Sokağın müzikle atan kalbindeki Z jenerasyonu sözcüleri Berrin Keklikler, zen-G ve Mela Bedel ile bir araya geliyor ve Z kuşağının cesaretine kolektif bir ritim tutuyoruz. Onları yakından tanımanın ve şarkıları aracılığıyla kuşaklar arası mesafeleri aşmanın tam sırası, şimdi.
Elele arşivinden (Eylül 2021)
RÖPORTAJ: SİMAY ENGÜR
FOTOĞRAF: ALİ KALYONCU
STYLING: ANIL CAN
SAÇ: İSMAİL İNAN
MAKYAJ: AKIN SERT
STYLING ASİSTANI: ZEYNEP BALA DURA
“Her adım, bir başarı aslında”
BERRİN KEKLİKLER / BERЯ
Havaya, Boulevard, Yoluma Taş Koydular ve henüz çok yeni çıkan şarkısı Bir Anda ile geniş bir kitleye ulaşan 26 yaşındaki Berrin Keklikler, üretimlerinin yoğun olduğu ve kendini keşfettiği bir döneminde. Şarkılarının söz ve müziğinde de imzası olan diğer adıyla BERЯ, ‘işlerimde benden çok fazla şey var, beni tanıyanlar ise bunları yakalıyor’ diyor. BERЯ’den Z’ye sevgilerle…
Müzik, çoğunlukla küçük yaşlarda aileden kazanılan bir tutku oluyor. Sizde de öyle miydi?
Evde çok müzik dinlenirdi. Genlere işlenen bir merak var; değerlendiren ilk aile üyesi benim!
Yalnızca ülkemizde değil, dünyada da Rap müzik popülerliğini artırdı. Bana kalırsa bunda Z kuşağının payı büyük… Z kuşağı ve Rap müzik ilişkisini siz nasıl yorumluyorsunuz? Yalnızca müzik açısından değil, stil ve görünüme kadar Z kuşağının Rap kültürüyle bu denli bağ kuruyor olmasının sebepleri ne olabilir?
Hip-Hop kültürünün gençlerde hep bir adım önde geldiğini düşünüyorum. Ayrıca Z kuşağı daha özgür ve rahat bir keşfetme alanına sahip. Rap müziğin yıllardır bastırılmış olmasının da fazladan parlamasında payı var tabii ki.
Müzik yolculuğunuzda şu an bulunduğunuz konumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Henüz yola çıkarken kurduğunuz hayallerle mesafesi nasıl?
Kemik kadro oturuyor şu an. Diğer yandan BERЯ Fan Club, ailem gibi oldu. Bu çok hoş; çünkü onlar için çabalıyorsun ve bir sorumluluğun oluşuyor. Her adım, bir başarı aslında… Bunu hatırlamak lazım. Hayallerime olan mesafem ise henüz çok büyük!
Rap müziğin neredeyse ana akım haline gelmesi, bu kültürün gerçek değerlerini yitirmesine ve anlamını kaybetmesine sebep oluyor mu sizce?
Ben sanatta her daim özgürlükten yanayım. Hayatımın hiçbir yerinde kısıtlamaları tutmam, tutanları da tutmam. Onun dışında unutulmaması gereken en büyük anlamı, hatta tek anlamı gerçekliğini kaybetmemesi.
Peki, sizinle ya da yaptığınız müzikle alakalı en büyük yanılgı ne olabilir?
Beni bir kalıba sığdırmaya çalışmaları.
Almanya’da doğup büyümüş biri olarak, kültürel farklılıklar en çok sokakta hissediliyordur sanırım…
Sokak gerçekliğini koruyor, acımasızlığı hatırlatıyor. Almanya’da ayrımcılığı hisseden taraftım, İstanbul’daysa hissettiren... İki tarafı da gördüm.
Şu an dünyayı yöneten, söz sahibi olan önceki kuşakların düzeninde; sizi rahatsız eden hangi basmakalıp düşünceyi değiştirmek isterdiniz?
‘Kadın dediğin’ ile başlayan her sözü değiştirmek isterdim.
‘İşte yaşamak bu’ dediğiniz anlarda, nerede ve ne yapıyor olursunuz?
Genellikle yemek yerken bunu söylüyorum! Şaka bir yana, en özel ve küçük anlarda bunu söylüyorum ve bence bu güzel bir şey.
Müzik dışında ilgilendiğiniz ya da hala geliştirmekte olduğunuz bir tutkunuz var mı?
Sanata dair her şeye tutkulu ve meraklıyım. Müzik, dans ve oyunculuk dışında birkaç enstrümana daha yakın olmayı planlıyorum.
Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz? ‘İmza’ aksesuarlarınız var mı?
Kıyafet seçeceğim zaman, nereye gideceğimden ziyade; nasıl hissettiğime dikkat diyorum. Ortama değil de duygularıma uygun giyiniyorum. İmza parçam ise halka küpelerim; since’99!
En büyük hayaliniz nedir?
En büyük hayallerimi paylaşmam ama hedeflerim büyük. Yaptığım işin dışında insan olarak da hedeflerim büyük. Öldükten sonra da hatırlanmayı isterim mesela…
“Hip-Hop kültürünün gençlerde hep bir adım önde geldiğini düşünüyorum. Ayrıca Z kuşağı daha özgür ve rahat bir keşfetme alanına sahip.”
BERЯ SÖZLÜK
OTORİTE: SORUMLULUK
SOKAK: GERÇEK
SOSYAL MEDYA: SAHTE
OKUL: SERMAYE
KAHRAMAN: KARİKATÜR
BAĞIMSIZLIK: ÖZGÜRLÜK
GELECEK: UMUT
AŞK: AŞK
“Ruhum hala yeterince serkeş”
ZEN-G
Şu sıralar şehir şehir gezip konserler verirken; diğer yandan söz yazıp kayıt almaya devam ediyor. Çok yakında başlayacak olan oyunculuk kariyerine de kafa yormakla meşgul. Zen-G bu yorucu akışta ‘bu ışıklı hayatı sen istedin’ diyerek kendini ‘gazlıyor’. 26 yaşında ve özellikle bu yıl çıkardığı ‘Zengbej’ albümü ve her detayı üzerine çok çalışılmış klipleriyle milyonları aşan dinleyici kitlesine sahip. Zen-G’den Z’ye sevgilerle…
İlk solo albümünüz ‘Zengbej’ ile büyük bir çıkış yakaladınız. Albümün ismi, Doğu Anadolu’da ozanlara verilen ‘dengbej’ isminden geliyormuş… Albümdeki şarkılar kimliğinizin ve bugüne kadarki deneyimlerinizin bir yansıması mı?
Sadece albümdeki şarkılarımın isimlerine bakarak bile ‘beni ben yapan’ şeyleri anlarsınız zaten. Bir çocuk anasından doğduğu, şehre dünyaya gözlerini açtığı an serüveni başlar. Bu albüm de bu kronoloji ile gidiyor aslında. Albümdeki anlatım dilimi de dengbej’lerin ağıtlarına benzettim, bir tarafım Doğulu olduğu için de kendime çok yakın hissettim. Sadece bir harf değişikliği ile ruhumu yansıtabileceğim bir albüm ismi bulmak beni rahatlattı; çünkü albümdeki şarkıları daha yazmadan isimlerini koyan ben, albüm isminin ne olacağını hiç düşünmemiştim bile… Pandemi nedeniyle Zengbej’in yapımı nerdeyse bir yıl sürdü. Tüm dünya bununla ilgilenirken albüm, hatta şarkı çıkarmak bile çok zordu. Yasaklar sırasında, yıllarca gezdiğim sokaklardan uzak; ama hep olmak istediğim yerde, yani mikrofon başında, daha iyi sözler daha iyi melodiler buldum. Beslendiğim en büyük şey ise bu zamana kadarki yaşanmışlıklarımdı.
Yalnızca ülkemizde değil, dünyada da Rap müzik popülerliğini artırdı. Bana kalırsa bunda Z kuşağının payı büyük… Z kuşağı ve Rap müzik ilişkisini siz nasıl yorumluyorsunuz? Yalnızca müzik açısından değil, stil ve görünüme kadar Z kuşağının Rap kültürüyle bu denli bağ kuruyor olmasının sebepleri ne olabilir?
Öncelikle Rap müziğin Hip-Hop kültürünün bir dalı ve sözlü-müzikli elçisi olduğunu söylemeliyim. Yıllardan beri biriken bir dinleyici kitlesi var; buna en alışkın kuşak da tabii ki Rap’in en popüler zamanlarına denk gelen Z kuşağı. Direkt içine doğduk desek, yalan olmaz; çünkü son 10 yıldır birçok dizi, film ve reklam müziklerinde ön plandaydı. Sokak modasını değiştiren etkileri oldu. Dünyaca ünlü Rap müzik sanatçılarının giydikleri, hatta çıkardıkları markalar ile herkese popülerliğini ve ikonikliğini göstermiş oldu. Bu kadar dikkat çekici ve cool olan bir şeye, yeni neslin kayıtsız kalması imkansızdı bence. Çünkü Z kuşağı sözünü esirgemeyen, istekleri fazla ve hayalleri farklı olan bir kuşak. Rap müzik, tüm bu istekleri karşıladığı için günümüzde Z kuşağı sayesinde diğer tüm nesillere de empoze ediliyor bence.
Sahne adınızdaki ‘Zen’ bağlılıktan özgürlüğe giden yol anlamına geliyor. Bir rapçi olarak belki de daha çok toplum yüzünden hala bağlılık hissettiğiniz ve özgürleşmeye çalıştığınız konular var mı?
Özgürlük benim için namus meselesi diyebilirim. Çocukluğumdan beri ona epey düşkünüm. Ruhuma ne kadar işlemişse, kendi kendime koyduğum bu ismin içinden bile yaşamıma yön verdi. ‘İnsan adının kaderini yaşarmış’ hurafesine inananlardanım. ‘Zen-G’ de beni gitgide özgür bir adam yaptı. Müziğim ve karakterim gelişirken birçok ülke gezdim, insan tanıdım, olaylar yaşadım. Öğrendiğim çoğu şeyi, özgürlüğüm sayesinde öğrendim desem abartı olmaz. Tabii ki ne kadar özgür olduğumu düşünsem de beni de tutan, sınırlayan şeyler illa ki var. En önemlisi de sevdiğim insanlar. Hepimizin hayatındaki gibi, onları düşünmeden hareket edemeyeceğiniz kişiler vardır ya… Sadece onları düşünerek yapmadığım birçok şey olmuştur; ama pişman da değilim, sağlık olsun.
Rap müziğin neredeyse ana akım haline gelmesi, bu kültürün gerçek değerlerini yitirmesine ve anlamını kaybetmesine sebep oluyor mu sizce?
Çeşitlilik ve renklilik her piyasada olması gereken bir durum; çünkü renkler ve zevkler her kişide değişiklik gösteren bir özellik. Biz ne kadar farklı ve çekici şarkılar yaparsak ülkemizde de kitlemiz o kadar büyüyor. Ve sizlere sormak istiyorum, siz alışveriş için bir süpermarkete gittiğinizde gördüğünüz her şeyi alıyor musunuz? Ben almıyorum. Neye ihtiyacım varsa, seçenekler arasından kendime göre en iyisini alıyorum. Çürük elmalar olmadan, güzel elmaların değerini de anlayamayız. Unutulmaması gereken bir şey varsa, o da gerçekliktir bana göre. Bir rapçi durumları objektif bir şekilde, en net ve saydam biçimde anlatmalı.
Peki, sizinle ilgili en büyük yanılgı ne olabilir?
Zen-G olarak dışarıdan bakıldığında en büyük yanılgı, hala pis bir serseri olduğum düşüncesi. Evet doğru, bir serseriyim. Ruhum hala yeterince serkeş; ama hayatın öğretileri ve yaşanmışlıklarım, beni doluluk oranı fazla, eğitimi yüksek, çevresi geniş bir serseri haline getirdi. Yeni insanlarla tanıştıktan sonra söyledikleri genellikle bu oluyor.
İstanbul sokaklarından öğrendiğiniz ve belki size ‘İstanbul’ şarkısını da yazdıran, en büyük hayat dersi neydi?
Kendi başına ayakta kalabilmek; ama ayağa kalktığında da birilerine el uzatmak. Bu şehir insanı bencilleştiren bir yer olmaya devam ediyor gün geçtikçe; ama ben geldiğim yerde bana öğretileni, daima korumaya çalışıyorum kendi içimde. Çünkü birlikten kuvvet doğduğunu en yakından tecrübe eden insanlardan olduğumu düşünüyorum. 2008’de kurduğumuz Tahribad-ı İsyan geçmişime de bakarsak…
Şu an dünyayı yöneten, söz sahibi olan önceki kuşakların düzeninde; sizi rahatsız eden hangi basmakalıp düşünceyi değiştirmek isterdiniz?
Keşke sadece tek bir şey olsa değiştirmek istediğim, işim çok kolay olurdu o zaman… Birçok şey var ama öncelikli olarak müzisyenlerin ülkemizde gördüğü değer yargılarını değiştirmek isterdim. Sadece eğlendirmek için müzik yapmamamıza rağmen; toplumda ve yönetimde hep bu gözle görülüyoruz. Bir olay olduğunda, ülkede ve dünyada futbol maçları oynanmaya devam ederken müziğin durdurulması bana komik ve acı geliyor.
‘İşte yaşamak bu’ dediğiniz anlarda, nerede ve ne yapıyor olursunuz?
Ya sahnede şarkılarımı sevenlerimle, dinleyicilerimle söylüyor olurum ya da Kaz Dağları’nın tepelerinde kimsenin olmadığı bir şelalede, yüksek bir kayadan suya atlıyor olurum.
Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz? ‘İmza’ aksesuarlarınız var mı?
Günlük yaşamımda ve sahnede güzel ve temiz giyinmeyi çok severim. Ruh halimi ve beni yansıtsın isterim giydiklerim... Kendine saygısı olan herkes kıyafetine dikkat eder; çünkü kendimden örnek verecek olursam, sahne dışında genellikle kimse için ‘süslenmem’ ama giyinişime verdiğim özen beni motive eder. Evden çıkmadan o son aynaya bakış var ya, ‘evet dostum işte sen busun!’ bunu demek bile hayattaki enerjimi bir tık artırıyor bence. İmza aksesuarım ise gün içinde gözümde; ama hava kararınca da ensemde taşıdığım gözlüklerim.
En büyük hayaliniz nedir?
Bir gün bu dünya üzerindeki zamanım dolduğunda, geriye bakıp ‘bu güzelliklere ben sebep oldum ve bugüne kadar yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim’ diyebilmek.
Sırada neler var, yakın gelecekte bizi neler bekliyor?
Geçtiğimiz mart ayında çıkan albümümün içinden üç şarkıya, farklı bir konseptte son promosyon hareketi olarak üç bölümden oluşan mini dizi gibi bir canlı performans serisi çektik. Eylül ayının her haftası sizlerle olacağız ben ve orkestram! Şimdiden YouTube kanalıma abone olup bekleyebilirsiniz.
“Z kuşağı sözünü esirgemeyen, istekleri fazla ve hayalleri farklı olan bir kuşak. Rap müzik, tüm bu istekleri karşıladığı için günümüzde Z kuşağı sayesinde diğer tüm nesillere de empoze ediliyor bence.”
ZEN-G SÖZLÜK
OTORİTE: LOSER
SOKAK: ÖĞRETMENİM
SOSYAL MEDYA: CAMEKAN
OKUL: ARKADAŞLIK
KAHRAMAN: ATATÜRK
BAĞIMSIZLIK: PRENSİP
GELECEK: AYDINLIK
AŞK: ZEHİR
“Sokak hayatın ta kendisi”
MELA BEDEL
Şu günlerde hayatını çalışarak, öğrenerek, sanatçı dostlarıyla bir araya gelip müziği nasıl daha iyi bir yere evirebileceklerine dair yoğunlaşarak ve yazarak geçiriyor. Dünyadan kopmadan, belirli bir yaşam seviyesinde umudunu canlı tutmaya çalışıyor. 25 yaşındaki Mela Bedel’i profesyonel olarak yayımladığı ilk şarkısı ‘Alayı Yalan’ ile tanıyor olabilirsiniz. Kendisi, ‘melabesk’ müzik türünün de ilk ve tek temsilcisi. Mela Bedel’den Z’ye sevgilerle…
Müzik, küçük yaşlarda aileden kazanılan bir tutku oluyor genellikle... Siz de henüz dört yaşındayken piyano çalmaya başlamışsınız. Çocukluğunuz nerede geçti, müzikle ilişkiniz nasıl başladı?
İstanbul’da doğup büyüdüm; ancak 1999 depremi sonrası ailem daha güvenli bir yerde yaşamak için şehre bir saat uzaklıkta olan bir çiftliğe taşındı. Çocukluğum da burada geçti. Okul dışında arkadaşım olmadığı için müzik, her şeyimi paylaşabileceğim en iyi arkadaşım oldu. Zaten okulda da iletişimi iyi olan biri değildim. Ders zili her çaldığında melodiyi taklit eder, üzerine her defasında farklı bir şarkı bestelemeye çalışırdım. Sekiz yaşında birisi için oldukça eğlenceli bir şey sayılır bu. Tabii o sesin Beethoven’ın Für Elise’sı olduğunu çok sonra öğrendim.
Yalnızca ülkemizde değil, dünyada da Rap müzik popülerliğini artırdı. Bana kalırsa bunda Z kuşağının payı büyük… Z kuşağı ve Rap müzik ilişkisini siz nasıl yorumluyorsunuz? Yalnızca müzik açısından değil, stilden görünüme kadar Z kuşağının Rap kültürüyle bu denli bağ kuruyor olmasının sebepleri ne olabilir?
Müziği kategorilere ayırmaktan yana değilim. Kuralların kendi hayatımda yeri olmadığı gibi; müzikte de yeri yok benim için. Rap müziğin Hip-Hop’ın bir alt kültürü olarak, kendi içinde kuralsızlık barındırmasından ötürü Z kuşağını daha iyi yakaladığını düşünüyorum. Kendi yaptığım müzik türünde de Rap, yaptığımı iddia ettiğim bir şey değil. Müziğin kendi içinde barındırdığı o gerçeküstü hissiyatı aktarmayı amaçlıyorum her zaman. Popülerliğinin bu kadar çok artmasının yegane sebebi de insanları ortak hislerde buluşturması ve duyguları harekete geçirmesi bana kalırsa… Günümüzde ilişki kurmanın kolaylaştığı ve buna rağmen yalnızlığın arttığı yeni dünya düzeninde, kendimizi yalnız hissetmeyeceğimiz şarkılar dinlemeye ihtiyaç duyuyoruz. Rap müzik de bu ihtiyacı fazlasıyla karşılıyor.
Geçtiğimiz yıl yayınladığınız, söz ve müziği de size ait olan ‘Alayı Yalan’ şarkısıyla geniş bir kitleye ulaştınız. Trap’in ve arabeskin bir arada olduğu bir şarkıydı. Sizi hiç tanımayanlar için, müzik tarzınızı nasıl anlatırsınız?
Alayı Yalan, profesyonel olarak yayınladığım ilk şarkım ve ilk olmasına rağmen güzel bir ivme yakaladı. Hala her gün insanlardan şarkıyı yeni keşfettiklerini dile getiren ve destekleyen mesajlar almaya devam ediyorum. Şu an geldiği nokta adına da mutluyum. Çünkü dönemlik değil, ömürlük şarkılar yapmak benim için önemli. ‘Müzik birdir, o da kulak içindir’ felsefesine inanan biriyim. Bundan dolayı yaptığım parçaları tek türde kısıtlamak yerine, hislerimi en iyi şekilde nasıl ifade edebileceğim ve yapmak istediğim müziği kendimce en iyi biçimde nasıl aktarabileceğimin yollarını arıyorum. Yaptığım müzikte birçok farklı element bulunmasının sebebi de bu. Bu yüzden müziğimin belirli bir kalıba konulmasından yana değilim. Eğer bu tarzın illa bir adı olacaksa ‘melabesk’ olur.
Rap müziğin neredeyse ana akım haline gelmesi, bu kültürün gerçek değerlerini yitirmesine ve anlamını kaybetmesine sebep oluyor mu sizce?
Rap kültürü; sokağı, özgürlüğü, isyanı, bağımsızlığı ve varoluş düzeninin ikilemlerini, kendi doğası gereği savunan ve bu değerler içinde anlam arayan bir kültür. Günümüzde geldiği noktada, halen bu savını yerine getirmesinin yanı sıra yeni bakış açılarına da kapı açtı. Örneğin parçalarda bireysel öğelerle daha sık karşılaşıyoruz artık. Dünyada her şey devinim halindeyken bu kültürün de değişime uğraması kaçınılmazdı zaten. Aynı zamanda ulaşılabilirlik seviyemiz çok arttı, globalde yapılan işlere kısa sürede ulaşabilmek ve yenilikleri takip edebilmek muazzam. Rap müziğin ana akım haline gelirken, kendi özünü koruduğu sürece anlamını kaybetmeyeceğini düşünüyorum. Bence bize dayatılan konforlu alandan uzaklaşmalı ve yeniliklere açık olmalıyız.
Peki, sizinle ilgili en büyük yanılgı ne olabilir?
Yaptığımız müzikle ilgili şöyle bir yanılgı var: Bu işi yapmanın oldukça kolay ve zahmetsiz olduğu düşünülüyor ve bu düşünce, sırf popüler olduğu için bu müziği yapmaya çalışanların da günden güne artmasına sebep oluyor. Müziğe bu niyetle yaklaşıldığında, ortaya çıkan projelerin bir eser olmak yerine yalnızca endüstriyel bir ürün olarak kalacağını söyleyebilirim. Bu yaklaşımlar, müziğin sanatın önemli bir damarı olduğunun farkında olarak gecesini gündüzüne katıp çalışan birçok değerli müzisyenin de emeklerinin önüne geçiyor. Bu işte tutkulu olmak ve yaptığın işe değer vererek sorumluluk bilinciyle çalışmak oldukça önemli.
Üretimlerinizde sokak sizi ne kadar besliyor? Sokaktan öğrendiğiniz en büyük hayat dersi neydi?
Evin dışına çıktığın her yer sokağa ait. Sokak hayatın ta kendisi; özellikle İstanbul sokakları. Yürüdüğün her adımda bir hikaye, bir olay ve her köşesinde mutlaka bir yaşanmışlık var. Yerleşim alanlarının kentleşmesi ile bu alanlar giderek azalıyor; ancak Balat, Çırçır, Tarlabaşı, Tophane gibi semtlerde bu kültürü hala buram buram yaşıyorsunuz. Öyle ki herhangi bir mahallenin bir sokağından girip diğer ucundan çıktığında gördükleriniz, bir şarkı bile yazdırabiliyor. Sokaktan öğrendiğim en büyük ders ise: Düşmanının bilmemesi gereken şeyi dostuna söyleme.
Şu an dünyayı yöneten, söz sahibi olan önceki kuşakların düzeninde; sizi rahatsız eden hangi basmakalıp düşünceyi değiştirmek isterdiniz?
Bireye yeni bir şey öğretmeyen sabit düşüncelerin ‘doğrusu budur, eskiden beri böyledir’ denilerek, ısrarla dayatılmasının bitmesini isterdim. Bu statükocu düşünce sisteminin, bireyden başlayarak tüm toplumu geriye götüren bir olgu olduğunun farkına varılmasını isterdim. Atamızın bu konuyla ilgili, “Uygarlık yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır” sözünü bir pusula olarak korumamız gerektiğine inanıyorum.
‘İşte yaşamak bu’ dediğiniz anlarda, nerede ve ne yapıyor olursunuz?
Muhtemelen tam o anda stüdyodayım, beni heyecanlandırdığı için delice dans ettirten yeni bir şarkı yapmışım ve naneli oralet içiyorum.
Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz? ‘İmza’ aksesuarlarınız var mı?
Günlük stilim, rahatlık üzerine kurulu. Kimi zaman oversize bir tişört beni çok rahat hissettiriyorken; kimi zaman da skinny bir denim ve basic bir crop top bana aynı rahatlığı sağlıyor. Hava durumu da beni etkiliyor. Kapalı ve melankolik havaları sevdiğim için öyle zamanlarda renkli parçalar kullanıyorum. İmza parça olarak gözlükler vazgeçilmezim. Bir de uğur getirdiğine inandığım ve biri annemin, diğeri ise babamın olan altın zincirlerim her daim boynumda.
En büyük hayaliniz nedir?
İnsanların en büyük hayallerini gerçekleştirme ümidini yitirmediği bir dünyada yaşamak, en büyük hayalim.
Sırada neler var, yakın gelecekte bizi neler bekliyor?
Yeni bir parça yayınlayacağım, şu günlerde onun hazırlıklarındayım. Dinlendiğinde motive edecek ve insana hayatın zorluklarına karşı verdiği mücadelede en büyük destekçisinin kendisi olduğunu hatırlatacak, benim için de oldukça kıymetli olan bir parça. Bir başka proje ise ülkemizin değerli sanatçılarından birinin tribute albümünde, bir parça ile yer alacağım. Birçok yeni proje yolda, önümüzdeki günlerde bunları ve tarihleri sosyal medya hesaplarımdan duyurmuş olacağım. Takipte kalın!
“Kuralların kendi hayatımda yeri olmadığı gibi; müzikte de yeri yok benim için. Rap müziğin Hip-Hop’ın bir alt kültürü olarak, kendi içinde kuralsızlık barındırmasından ötürü Z kuşağını daha iyi yakaladığını düşünüyorum.”
MELA BEDEL SÖZLÜK
OTORİTE: GÜDÜMLÜ FÜZE
SOKAK: HAYAT
SOSYAL MEDYA: UZAY BOŞLUĞU
OKUL: ÖN KOŞUL
KAHRAMAN: ABİM
BAĞIMSIZLIK: MOTTOM
GELECEK: ŞU AN
AŞK: ÖFORİ