Güç biziz!
8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Kadınların çoğu zaman unutulduğu, ezildiği, yalnız bırakıldığı dünyada bir gün de olsa hatırlatıyor bazılarına; gücümüzü, güzelliğimizi. Tekrar avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz, biz bir gün değil her gün özeliz! Bu sefer yanımıza 12 güçlü kadın daha aldık. Gücün bizde olduğunu bir kez daha haykırdık.
Prof. Dr. Sevil Atasoy-Adli Bilimler Uzmanı
Kendinizi sevin
Kadınlar, bir fark yaratmak, kurulu düzeni iyileştirmek, üzerinizdeki cam tavanları kırmak istiyorsanız, önce hakkınızda söylenenlere kulak verin, kimin söylediğine bakarak ve neden söylediğini anlamaya çalışarak değerlendirin. İltifatlara değil, eleştirilere önem verin. Ancak eleştirileri kesinlikle kişiselleştirmeyin ve moralinizi bozmayın. Hatalarınızı düzeltmeye çalışın, özür dilemekten çekinmeyin. Dünyada olup bitenlerle ilgilenin, kendinizi geliştirin, okuyun, üretin, ekonomik özgürlüğünüzü kazanmaya çalışın. Kendinize güvenin ve kendinizi sevin, aynaya baktığınızda gülümseyin. Neşenizle hem kendi beyninize, hem çevrenize pozitif enerji yayarsınız.
Nevşin Mengü-Spiker
Vazgeçme
Sevgili hemcinsim,
Dilerim ki hayallerin olsun kafanda her zaman; umutların, hırsların… Hep daha iyisini, daha güzelini hedefle olur mu? Sen yapamazsın, senden olmaz diyenlere ne olur sakın kulak asma. İnan bana, her istediğini başarabilirsin, ne gelenek, ne görenek, ne ‘değerler’, ne zorunluluklar aslında hiçbiri engel olamaz sana. Kendi kendine engel oluşturabilecek, tek bir şey varsa o da sensin, kendinsin. Rahat bırak kendini, hayal kur, korkma hayallerinin peşinden git. Çok şey görecek, çok şey öğreneceksin bu yolculukta ve garanti ediyorum, çok da haz alacaksın. Ve sevgili hemcinsim, ne olur ama ne olur, hiçbir erkek için, sakın ama sakın vazgeçme hedefinden ve rüyandan. Unutma dünya, pek çok, sevdiğine ve tarafından pek çok sevildiğine inandığı bir adam için, kendinden vazgeçmiş olan, şu anda yataklarında yalnız uykuya dalmakta olan kadınlarla dolu. O adamlar, kendi hayallerinin peşinde giden kadınların yanında uyanıyor, günün sonunda. Sevdiğin adam dünyada tek değil, inan bana en kıymetli falan da değil, diğerlerinden biri sadece. Hayallerinden vazgeçersen kaybedersin. Unutma kimse senden daha değerli değil. Kendine inan, bunu hiçbir zaman unutma.
İyi bak kendine.
Özge Uzun-Spiker
Türkiye’de kadın olmanın dayanılmaz hafifliği!
Kadın olmak zor. Türkiye’de kadın olmak biraz daha zor. Mesela bu memlekette genç yaşta ‘dul’ kalanın vay haline. Ben boşanmış bir anne-babanın çocuğuyum. Annemin eşyalarıyla dışarıda kaldığı bir gün bile var. Tutuyor evi, her şey tamam. Kamyona yükleniyor, gidiyor yeni eve. Hani temizlenmiş özenilmiş şekilde hazır ev. Kamyon yanaşıyor evin önüne eşyalar taşınacak, ev sahibi geliyor annemin yanına; “Kusura bakmayın, biz vazgeçtik” diyor. Adamın karısı da arkadan bakıyor. Annem ‘dul, genç ve güzel’ bir tehdit çünkü… Yani, Türkiye’de kadın olmak zorken, dul kadın olmak daha da zor. Herkes sizin namusunuzun bekçisi kesilir. Sürekli takiptedir gözler, evli kadın arkadaşlarının bir kısmı senden uzaklaşır. Sürekli engellerle mücadele halinde Türkiye’deki kadınlar. Okumak için aileleriyle, çalışma hayatında rakiplerle, amirlerle, hayatlarına biri girdiğinde veya evlendiklerinde erkeklerle, anne olurlarsa çocuklarla, boşanırlarsa toplumla… Kadın olmak zor… Ve çuvaldızı kendimize batırırsak erkekten çok, kadının düşmanı yine kadınlar. Bayılıyoruz birbirimize saldırmaya, birbirimizin kafasını ezmeye. İş rekabeti, erkek rekabeti, hatta maalesef ‘annelik’ rekabeti. “Kim daha iyi kadın, ev hanımı, eş, anne?” tartışmalarına, kendimizi başka kadınlardan üstün görmeye bayılıyoruz. Türkiye’de kadın olmak zor… Bir de bunların üstüne psikolojik ve fiziksel şiddet eklenince... Son yıllarda artan kadın cinayetleri. Genelde aşk, kıskançlık ve namus başlığı altında verilen, öldürülen kadınların haberleri… Aşk nasıl öldürme isteği, cinneti doğurur insanda? Sevdiğine nasıl kıyar insan? Bunun adı nasıl aşk olur?
Anlamak mümkün değil. İşte böyledir Türkiye’de kadın olmanın dayanılmaz hafifliği, bol ünlem eşliğinde!
Şermin Terzi-Gazeteci
Kadınlık manifestom
Yüzyıllardır kadınlığı sınavlara soktular. İğdiş ettiler, yargıladılar, suçladılar. Bir yüzyıl daha sürse, sen bunları boş ver! Kendini keşfet.
Susun dediler, ölün dediler, ezelim ama gıklarını çıkarmasın dediler. Tacize, tecavüze uğradığında ‘kuyruk salladın’ dediler. Sevdiğinde ‘fahişe’ dediler. Kimse kadınlığının bekçisi değil. Avazın çıktığı kadar itiraz et!
Siyasette ağzına bir parmak bal çalıp ‘imaj, vitrin, kadın unsuru’ muamelesi yapana destek verme, yüz verme. Oyunu hiç verme!
Karşısındaki erkekle ‘etek giyer misin?’ diye iddiaya giren adamdan
hiçbir halt olmaz. Yol ver.
‘Karı gibisin’ deseler cinayet işleyecek adamın ‘erkek gibi kadınsın’ lafına sakın ola paye verme. İkiyüzlülüğüne iltifat deme.
İnsan dediğin kusurlu olur. Ne mükemmel olacağım diye kendini tüket, ne de mükemmel adamı bulacağım diye ömür.
Toleranslarını popona, memene bakıp testosteron patlatan erkeklere değil, gözünün içine bakan erkeklere kullan.
Oburix’ten hallice adamların, karşına geçip güzellik terörü estirmesine izin verme. Kadınlık kiloda, saçta, başta değil ruhtadır, hatırla. Çok istiyorsa, bulunmaz Hint kumaşları(!) mezarlığına yolla!
Başka kadınların acılarına gülme. Başka kadınları ağlatma.
Tecavüze uğradı diye diri diri toprağa gömülen 16 yaşındaki Medine’yi, hastane odasında yaralıyken öldürülen Güldünya’yı unutma. Sesin çıkıyorsa, sesi çıkmayan tüm kadınların sesi ol.
Farkına varın, hissedin, anlatın, bulamayana yardım edin! Çünkü bizim bizden başka kimseye ihtiyacımız yok. Yeter ki fark edelim, yeter ki hissedelim içimizdeki gücü. O zaman yapabileceklerimizin sınırı yok. O zaman önümüzde durabilecek kimse yok. O zaman düşecek, ezilecek kadın yok. Birbirimizin yaralarını sararak, kucaklayarak varacağız güzelliğe, yarına, umuda, hayata! Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde değil, biz her gün özeliz. Biz her gün güzeliz, her gün başka bir rengiz. Değişkeniz, deriniz, anlamlıyız ama en önemlisi çok güçlüyüz! Bazılarımız bu gücün fazlasıyla farkında, bazılarımızsa henüz keşfedebilmiş değil gücünü. Farkındalığa yine, yeni bir katkımız olsun diye çok sevdiğimiz, çok sevdiğiniz güçlü kadınların kapısını çaldık. Onlardan size bir mektup yazmalarını istedik. Hepsini özgür bıraktık. İçlerinden ne geliyorsa kaleme aldılar. İş, spor, medya, bilim ve sanat dünyasından bu 12 kadının ortak paydası ödüllere boğulmaları ya da işlerini çok iyi yapmaları değil sadece, güçlerinin farkında olmaları ve hemcinslerine sahip çıkmaları… Hülya Koçyiğit, Şehrazat, Yonca Ebuzziya, Sevil Atasoy, Ayça Bingöl, Mine Tugay, Nevşin Mengü, Özge Uzun, Şermin Terzi, Naz Aydemir Akyol, Zeynep Çamcı ve Ceren Aksan Mumcu bu ay sizin için geçtiler objektif karşısına…
Ayça Bingöl-Oyuncu
Gücümüz yaradılışımızdan kaynaklı
Bu ülkede kadın olmak çok zor. Tecavüze uğrarız, sesimizi çıkaramayız. Tecavüzcümüzle evlendiriliriz, sesimizi çıkaramayız. Hamile kalırız, özgür irademizle kürtaj olamayız… Çocuk gelin oluruz, okula gönderilmeyiz, aile içi şiddete, enseste maruz kalırız, sesimizi çıkaramayız. Koyun gibi gütmek isterler bizi, fikrimizi sormazlar, ezerler… Ama şunu asla unutmamalıyız yaradılışımızdan kaynaklı muazzam bir gücümüz var bizim. Ve bu güç bizim kurtuluşumuz. Yüreğimizden gelenle aklımızı birleştirip her şeye meydan okuyabilir, mücadele edebiliriz. Asla pes etmeden ‘dur’ diyebiliriz tüm bunlara. Ümitle ve inançla… Kadınların kıymetinin çok daha iyi bilindiği nice Kadınlar Günü’ne…
Zeynep Çamcı-Oyuncu
Bir bedenle kadının sınırları çizilemez
Kadın kutsal bir enerji; bir bedenle sınırları çizilemez. Yaradılışın yarısı; ruhumuzun sabırlı üretken parçası… İnsanlığın vicdanını güçlendirmesi için bu kutsal enerjiyi tanımaya ihtiyacı var. Kadının bir günü yok, her günü var ama mevsimi bahar olabilir, neden olmasın! Çiçekleri açabilir toprağın, kuşları ötebilir çocukların kulaklarında, sevebiliriz şefkatli bir kadının kollarında dünyayı… Kadın ve tamamladığı diğer yarısı her şeyin; bir şeyler yapabilmeyi hatırlatır insanlığa her bahar.
Hülya Koçyiğit-Oyuncu
Dokunduğu her şeyi güzelleştiren kadınlar…
Benim çocukluğumda, kadınla ilgili pek çok ön yargı vardı. Kadın çalışmaz, kadın sadece annedir, kadın iyi bir eş olmalıdır, kadının yeri evidir… Bırakın evin dışında çalışmayı, fikirleri bile değer görmüyor, onların dile gelmesine izin verilmiyordu. Günümüzde kadınlar hem anne hem eş olarak hem de iş hayatlarındaki başarılarıyla hayatın içine daha fazla karışarak dünyayı daha da güzelleştirmeyi başardılar. Hemcinslerimin hemen her gün, başarılarına şahit olmak, bir kadın olarak beni gururlandırıyor. Bu yüzden bırakın artık nefes alsın kadın dilediği gibi… Bırakın özgürce okusun... İzin verin de önce büyüsün küçük kızlarımız… Eşitlik kelimesini sadece kanunen değil, gündelik yaşamınızda da hayata geçirin. Yazıp çizecek kadın, elbette okuyacak, öğrenecek. Çalışacak senin gibi, onun gibi… Her türlü ayrımcılığı bırakın ve görün özenle, kusursuzca biten projeleri. Bırakın törelerinizi… Değil canlarına kıymak, elinizi bile kaldırmayın. Ötekileştirmeyin kadını, ötekileştirmeyin bir diğerini. Önce kendinizle barışın ve bırakın sadece fiziksel değil, psikolojik şiddete uğrayan kadın barışsın hayatla…
Şimdi bir dakika sessizlik…
Sessizliğinizi sevincinizle bozabilirsiniz, bir kız çocuk daha doğdu…
Daha mutlu, daha güzel bir dünya için ışığımız olan tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
Çoğal Kadın; aşkla, emekle, iyilikle, sevgiyle…
Kıymet bilmeseler bile kıymetini bil her zaman. Bu dünyada üreten ve var eden olduğunu unutma, buna rağmen yaftalandığın doğrudur ama özgürlüğün senin bireysel davandır zaten. Bilinçli olarak ve gerçek bir çabayla tüm bilgilerini, düşünce, enerji, arzu ve güçlerini kullan. Bilincinin köreltilmesine ve gücünün zayıflatılmasına asla izin verme, gerekirse savaş. Kadın insan toplumunun eşit haklı bir üyesidir; bunu kazanmak için fedakarlık yapman gerekiyorsa yap. Sen çocuk doğurma makinası değilsin bunu asla unutma. Çocuklarına bütün güzellikleri, hayal etmeyi öğret, dünyanın bütün renklerinden onu mahrum etme. Çoğal kadın; aşkla, emekle, iyilikle, sevgiyle…
Şehrazat-Besteci&Söz Yazarı
Kimlikler kişilikle güçlenir
Güç maddiyattan gelirse, alaşağı olabilir, ancak güç kişilikten gelirse ölene dek sürer... Kimlikler kişilikle güçlenir. Fakat kirlenmemesi için büyük çaba, hatta iç savaş gerektirir. Bu savaşı kazanıp kazanmadığınıza da zaman ve diğer insanlar karar verir. Herkes bir iz bırakmak ister ardından ama bu insanın kendi seçimi değildir. Zira iz bırakmak Tanrısal bir vergidir. Bakalım zamanın hakkımdaki hükmü ne olacak?
Naz Aydemir Akyol-Milli Voleybolcu
Gücünüzün farkına varın
Kadınlar için tüm dünyada geçerli olan en olmazsa olmaz kural ‘güçlü olmak’. Toplumun biz kadınlara biçtiği roller gereği pek çoğumuz farkında olmadan gücümüzü kullanamıyor, toplumun çizdiği sınırlar içerisinde yaşamımızı şekillendirmeye çalışıyoruz. Hatta pek çoğumuz sahip olduğumuz gücün farkına bile varamıyoruz. Bir kadın sporcu olarak şunu söyleyebilirim ki spor, kadınlara bu gücü hissettirebilecek, onu kullanmayı öğretebilecek muhteşem bir yol. Sporun güç ve hızı çağrıştırdığı; dolayısıyla da daha çok ‘erkek’lerle öne çıktığı günümüzde bu sebeple kadınların sporcu olması çok önemli. Spor biz kadınlara özgür yaşamamız için hem bu gücün farkına varmamızı sağlıyor hem de bu gücü hayatta kullanabileceğimizi hissettiriyor. Dolayısıyla yalnızca kendi içimizde değil, toplum içinde de özgürleşmemizi sağlıyor. Sahada kendimizi ifade edebildiğimizi gördüğümüzde farkına vardığımız bu güç, gündelik hayatımıza da ‘özgüven’ olarak geri yansıyor. Bir kadın sporcu olarak ülkemi milli takımla dünyada temsil ediyor olabilmek, kadın voleybol takımlarının her geçen gün daha başarılı olduğunu görmek bu gücü bana hissettiren en önemli şeyler. Her kadın gibi ben de tüm kadınların özgür hissedebildiği bir dünya temenni ediyorum. Ve her kadın sporcu gibi sporun biz kadınlara güç kattığını vurguluyorum. Kadınların maruz kaldığı baskının, şiddetin, ayrımcılığın sona ermesi; daha güçlü olacağımız, daha özgür hissedeceğimiz ve daha mutlu yaşayacağımız yarınları görmemiz dileğiyle… Dünya Kadınlar Günü’müz kutlu olsun.
Ceren Aksan Mumcu-KEMAN VİRTÜÖZÜ
Mutluluğu yaratın
Ben gücünü çalışmaktan, üretmekten, uyumlu olup, olumlu düşünmekten ve en önemlisi de sevgiden alan bir kadınım. Kendi kendine yetebilmek de güçlü hissetmek, mutlu olmak ve mutlu etmek için gerekli. Benim içimdeki güç hayatla savaşmaktan değil, hayatla barışmaktan doğuyor. Hayat insanın karşısına her türlü zor durumu çıkartabiliyor, sizi güçlü kılan ise bu noktalarda olumlu bir ruh halinde kalabilmek. Bence, biz anlamasak da; hayatımızda olan iyi ve kötü her şeyin iyi bir sebebi var. Biz de bu durumlar karşısındaki davranışlarımız ve düşüncelerimizle hayatımıza yön veriyoruz. Kötü bir şey olduğunda oturup üzülmek ve vazgeçmek yerine ‘bundan nasıl bir ders çıkarabilirim, kendimi nasıl geliştirebilirim?’ diye sorgulamak sizi her zaman daha güçlü kılacak ve iyiye taşıyacak. Örnek olarak; babamı kaybettiğim zaman hayatımın bugüne kadarki en büyük acısını yaşadım ve o güne kadar gerçek anlamda bilincinde olmadığım bir şeyi anladım; aslında bir gün hepimiz öleceğiz. O günden sonra hayat benim için daha değerli oldu. Önemli olanın sevdiklerimle birlikte, ufak şeylere takılmadan, kimseyi kırmadan, olaylara olumlu bakarak, anı güzel geçirerek yaşamak olduğunu ve en önemlisi hayatın sonsuz olmadığını, onu çok iyi değerlendirmem gerektiğini anladım. Hayatı daha hafif ama daha dolu yaşamayı öğrendim. Hayatımın en büyük kaybı bir yandan da hayatımın en büyük kazancı oldu. Bu yüzden olumsuzluklar karşısında bile her zaman gülümseyin, ders almaya bakın ve elinizden geldiği kadar ‘iyi insan’ olun. İçinizdeki gücün yükseldiğini ve hayatın da size gülümsediğini hissedeceksiniz. Ben doğru olanın ‘mutluluğu yakalamak’ değil ‘mutluluğu yaratmak’ olduğunu öğrendim.
Yonca Ebüzziya-BORUSAN OTOMOTİV Marka Elçisi
Birbirimize sahip çıkmalıyız
Kadınlar Günü’nden söz edeceksek eğer, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve minnetle anmalıyız. Bugün sahip olduğumuz tüm haklar, Atatürk tarafından bize verildi. Cumhuriyet’imizin kuruluşunun hemen ardından 1924’te eğitim laikleştirilerek Milli Eğitim’e bağlandı ve kızlarla erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı. 1934’de yapılan anayasa değişikliğiyle kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı ve Türkiye bu yasayla kadınlara bu hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi oldu. Böyle bir ülkede doğup büyüyen bir kadın olarak, her daim kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmeyi, üretken ve çalışkan olmayı kızıma ve yakın çevremdeki tüm kadınlara aşılamaya çalıştım. Kızıma da en değerli öğüdüm bu oldu. Ülkemin sorunlarının, kadınlar üzerinden yürütülen yanlış politikaların, namus ve töre cinayeti adı altında yapılan ve yaptırılan korkunç cinayetlerin, şiddetin, küçücük kızların para karşılığında satılması -ki hiç utanmadan adına evlilik diyorlar- benim kanayan yaram. Bireysel çabalar ve çeşitli sivil toplum gönüllüleriyle projelerde çalışmak ve bunu bir güne değil yıllara yaymak, bize sunulan fırsatlara sahip olamamış kadınlara destek olabilmek, bazen yaralarını sarmak veya sadece sarılmak, konuşmak, benim ve hepimizin ilk hedefi olmalı. Bu Kadınlar Günü’nde de beni en mutlu eden, hayata ve kadınlara inanç ve umutla bakmamı sağlayan bir projeyi hatırlatmak isterim. Anadolu’nun ücra kentlerinde de, yaşadığım şehir İstanbul’da da kadınlar aldıkları mikro krediyle mucizeler yarattı. İnanç, sabır ve çok çalışarak aldıkları küçücük kredilerle, hayvancılıktan kantin işletmeciliğine, kuaförlükten çiçek yetiştiriciliğine, dokuma, sabun yapımı, dokuma gibi alanlarda başarıya imza atan büyük kalpli çok büyük kadınlar var.