Güçlü cadılar meclisi
Balçiçek İlter’in yeni kitabı “Postmodern Cadılar”, dört güçlü kadının aşk hikayesini anlatarak kadınlara yalnız olmadıklarını hissettiriyor. İlter, çoğu zaman kahkaha atacağınız ve bazen de gözü yaşlı okuyacağınız bu kitapla tüm kadınları kuralları yeniden yazmaya davet ediyor.
“Postmodern Cadılar” kitabını yazma fikri nasıl ortaya çıktı? Hangi duygular sizi harekete geçirdi?
Aslında bir eğlence olarak ortaya çıktı. Kendi hayatımdan örnekle “Her şeyi başar sonra aşkta duvara tosla, olacak şey mi bu!” diye yazmaya başladığım kitap ilerledikçe gördüm ki, hiç de yalnız değilmişim. Yalnız olmanın ötesinde büyük bir dertmiş bu aslında. Alanında çok başarılı, maddi bağımsız, kendine güvenen kadınların erkeklerle asla düzgün diyalog yakalayamadığını fark ettim. Hani ortada “adam” yok diye başlayan kitap biz nerede hatalıyız cümlesiyle harmanlandı.
Elele Temmuz-Ağustos 2024 sayısından
Güçlü kadını nasıl tanımlıyorsunuz?
Ayakları üzerinde duran, kendisini ön plana almayı becerebilen ve “Hayır” diyebilen kadın.
Kadınlar güçlü olmak zorunda mı? Neden güçlü olmaya kodlanıyoruz? Bu beklenti ilişkilere nasıl yansıyor?
Zorunda diye bir şey yok. Ben onlardan biriyim ve yaşadıklarımı yazıyorum. Bizden önceki güçlü kadınlar yani annelerimiz, rol modellerimiz de güçlüydü aslında ama sadece para kazanma aşamasında. Bazıları boşandılar, kendi ayakları üzerinde durdular ama mahalle baskılarına boyun eğmek zorunda kaldılar. Bizim dönem farklı, her alanda güçlüyüz, iş, ev sosyal ilişkiler, seks... Ama şunu da söylemem lazım ki karanlıkta el yordamıyla kendi yolumuzu ararken yeni kurallar yazmaya çalışıyoruz. Neden? Çünkü hali hazırdaki erkek tipolojisi bugünkü güçlü kadınla olmuyor. İnanın tutmuyor. Adamlar da alışık değil bu yeni kadın tipine, bocalıyorlar. Üstelik bizden sonra gelen nesil kadının hiç ama hiç eyvallahı yok kimseye. Eee ne olacak o zaman? İşte bunu esprili bir dille anlatmaya çalıştım.
Bu dört kadınının hikayesini okudukça ve deneyimler kazandıkça görüyoruz ki günümüzdeki aşk pek sadık değil ve “Erkekler kapatılsın” modu devreye giriyor. Sizce sosyal medya ve dating uygulamaları aşkın doğasını nasıl etkiledi?
Günümüzdeki aşk biçim değiştiriyor. Tam tersine “aşk”a inancını asla yitirmeyen iflah olmaz bir iyimser olarak diyorum ki aşk tek kişilik ve siz kaç yaşında olursanız olun aşk hep 18 yaşında... Sadece çağın gereklerine göre erkeklere kendimizi daha iyi anlatmak beklentilerimizi daha net ortaya koymak zorundayız. Sadakate gelince… Aşk sadıktır.
Erkeklerin de kitabınızı okumasının önemli olduğunu düşünüyor musunuz?
Çok önemsiyorum. Yeni tanıştığım, kötü bir boşanmanın ardında yeni kız arkadaşıyla sorunlar yaşayan birine kitabı önermiştim. İki gün sonra bakın bana ne yazdı: “Bir solukta bitti, karmakarışık oldum. Kendimi sorguladım. Kimi zaman güldüm kimi zaman kızdım. Aslında birbirimizi anlamayarak inatlaşma altında ezilmek değil midir bu durum? Tükete tükete sıra duygularımıza mı geldi?”
Eskiden güçlü zannettiğimiz aşk aslında zayıf mıydı?
Hayır, aşk hep güçlüdür. Nasıl yaşadığımıza hangi dönemde hangi duygularda olduğumuza ve kaç yaşında yaşadığımıza bağlı değişkenlik gösteriyor. 20 yaşındaki aşkım ile 40 yaşındaki yaşadığım bir olabilir mi? Beklentiler bile değişiyor.
Özlemini çektiğimiz aşkı, sadakati, sözde Mr. Darcy’i geri getirmemiz ya da günümüze uyarlamamız nasıl mümkün olabilir? Çıkma tekliflerinin geri gelmesi gerektiğine inanıyor musunuz?
Mr. Darcy herkese göre mi bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, o da daha net olmamız gerektiği. Evet, çıkma teklifleri geri gelmeli. İnsanoğlu sınırlarını belirlemek ister. Olursa olur, olmazsa olmaz. Ama kimse biz ne yaşıyoruz noktasına gelmemeli. Ghosting’e maruz kalmamalı. Bir insanı en çok üzen görmezden gelinmesidir. Kadınlarda daha da yıkıcı olur bu his. Güzelliğini seksiliğimi hatta kişiliğini sorgular duruma getirir kadını.
Kitapta, “Erkek hayatını kolaylaştıran kadın sever. Sen yol gösterecek, yönlendireceksin” cümlesi geçiyor. Bu noktada, “Ben onun annesi miyim?” sorusu da doğuyor. Bu durumda nasıl bir yol izlenmeli? Nasıl bir denge tutturulmalı?
Tam da bu durumla alay etmek için anlattım aslında. Durum budur, sizi gerizekalı yerine koyan kadın var, aldanmayın diyorum erkeklere. Erkeklerin hayatını kolaylaştıran kadın “annesi” yerine koydukları değil tam tersine ona ilişkide yol gösteren, yani kendisine nasıl davranılacağının tüyolarını veren kadın. O zaman erkek rahatlıyor. Biz güçlü kadınlar bunları yapmıyoruz, erkeğin çözmesini bekliyoruz maalesef. Beyin ameliyatından çıkan kadın elini başına götürürken erkek penisini kontrol ediyor, aradaki fark bu kadar net aslında. Görelim diyorum.
Kırkı çıkarmak sadece doğumda değil, ilişkiler, ayrılıklarda da etkili olduğundan bahsediyorsunuz. Peki, bir ilişkinin kırkını çıkardınız mı? Nasıl hissettiniz?
Ben ilişkilerimi de ayrılıklarımı da yüksek yaşayan bir kadınım. Tutkuluyumdur. O yüzden çok 40 çıkardım. Ama sertim bazı konularda. Gittim mi gidiyorum arkama bakmadan, belki de savunma duvarı, daha fazla kırılmamak için. Bu arada konu gerçek “aşk” olunca asla gidemedim, yürüyemedim. Orada bir yerlerde sızısı hep kaldı, hep kalır. Kadınlar erkeklere nazaran biraz daha çabuk halleniyorlar ayrılığı. Şaşırtıcı değil mi? Erkek ayrılıkta hemen bir iki kişiyle yatıyor kalkıyor ama aklı ayrıldığı kadında uzun süre alıyor.
Bu kitapta bizi “coven”ınıza davet ediyorsunuz ama okudukça o “cadı meclisi”nde bizim değer aldığımızı görüyoruz. Kız kardeşler birbirine destek oldukça bazı şeyleri deneyimliyor, acıları atlatıyor ve ders çıkarıyoruz. Ancak zaman zaman en fazla ahlak bekçisi yine kadınlar oluyor. Neden tam anlamıyla “kız kardeş” olamıyoruz?
Hayatımdaki en büyük kazıkları kadınlardan yemiş olmama rağmen hep kadınlarla çalışmayı tercih ettim. O kadar güvenirim “kadın”a... Kadın dostlarım seçilmiş kız kardeşlerimdir. Çok değil ama gerçek dostlardır. Gelelim “Kadın kadının kurdudur” lafına. Evet, birbirimizin ayağına dolanıyoruz çünkü özellikle özel hayatlarımızda mutsuzuz. Nokta. Eğer kadın ilişkilerinde mutsuzsa inanın herkese bulaştırır kendince o başarısızlığı. Ben de diyorum ki postmodern cadılar olarak ancak elle verirsek “mutlu” olma şansımız var.
Aşk hep güçlüdür, sadece nasıl yaşadığımıza hangi dönemde hangi duygularda olduğumuza ve kaç yaşında yaşadığımıza bağlı değişkenlik gösteriyor.