Hande Doğandemir: "Neyin içindeyim Allah'ım ben?"
28 yaşındaki Hande Doğandemir’in hayatı ‘Güneşi Beklerken’ dizisiyle değişti. Ansızın patlayan flaşlar, sevgi gösterilerinde bulunan hayranlar, her gazetede eleştiri yazıları… Kalemine kuvvet deyip şöhret, aşk, zaman, sınırlanmışlık ve hayran kelimeleriyle bir yüzleşme yazısı yazmasını istedik.
Şöyle bir durup bakıyorum neredeyim? Ne yapıyorum? Mutlu muyum?
Evet evet mutluyum, huzurluyum ama yolun en başındayım…
Sevilmenin keyfine varıyorum, takdir edilmenin gururunu yaşıyorum, eksiklerimle hatalarımla yüzleşiyorum hayatımda; ilk defa bu kadar çok kişiden kendimle ilgili eleştiri alıyorum; iyisiyle, kötüsüyle ama çokça…
Zormuş gerçekten yüzleşmek kendinle, düşüncelerinle, işinle… Korkutucu aynı zamanda, ya o emekler boşa giderse? Ya istenmezse, elinin tersiyle itilirse?
Koca bir ‘oh!’ çekiyorum burada… Doğru zaman, doğru insanlar, bolca emek ve inanç bir de şans belki de. İlk defa hepsi benden yana oldu bu sefer… Şükrediyorum.
Böylesine çok sevilmek, karşılıksız ama sağlam… Öyle inanıyorlar ki bana, öyle çok seviyor, öyle destekliyorlar ki, yüküm katlanıyor. Sorumluluklarım artıyor her gün. Önce kendime, sonra aileme ve onlara.
Her attığım adıma, ağzımdan çıkan her söze dikkat etmeliyim, kimseyi kırmamalı, kimseyi kızdırmamalıyım. Ben hiç sadece kendini düşünen biri olamadım ki! Yanımdaki, çevremdeki, ötemdeki de mutlu olsun istedim. Zor olan bu galiba ve çok yorucu ama olsun ben de böyle mutluyum.
Küçücük savunmasız bir kız çocuğu gibi hissediyorum bazen. Neyin içindeyim Allah’ım ben? Altından kalkabiliyor muyum? Bazen bocalıyorum tabii. Hatalar yapıyorum, ani kararlar alıp sonra vazgeçiyorum. Sadece öğreniyorum.
Sonra diyorum ki ben sadece işimi yapıyorum, önüme bakıyorum. Sabah kalkıp işime gidiyorum, akşam evime gelip yatıyorum herkes gibi. Önceden nasılsa bugün de aynı. Sadece biraz daha kalabalığım artık. Sanırım değişen tek şey bu.
Hata yapmak kaçınılmaz. Hata yapma özgürlüğümü kullanıyorum ama kimseye zarar vermeden, kendimle öğreniyorum, hala büyüyorum. Büyümek zor, boyumuz uzarken ağrıyan bacaklarımız gibi büyürken ağrıyor kalbimiz, ruhumuz sıkışıyor, bazen kaçıp gitmek istiyor... Ben de hala böyle büyüyorum işte.
Sonra durup düşünüyorum “Vay be!” diyorum, sevilmek ne güzel, “Bir insanı sevmekle başlayacak her şey” sevdikten, sevildikten sonra her şey ne kadar kolay.
Dünya biraz acımasız, haksızlık çok, hakkı yenen çok… Oysaki sadece hoşgörü ve sevgi ve bir de saygı dünyayı kurtarabilir. O zaman bari güzel hikayeler anlatalım istiyorum. Elimden geldiğince gücüm yettiğince bunu yapacağıma söz veriyorum.
Evet, güçlü olmam gerek, çok ama çok çalışmam gerek. Ne yazık ki sevgi ve ilgi ‘iyi’ olmaya, hakkını vermeye yetmiyor. Ben işimi iyi yapayım dönüp baktığımda kendimle ve yaptıklarımla gurur duyayım, bana verilen emekler hakkını bulsun, inananlar iyi ki desin isterim.
Daha gitmem gereken yolun en başındayım, uçsuz bucaksız bir yol beni bekliyor. Tamam, hazırım arkamda kocaman bir ailem var; düşersem elimden tutar, yorulursam sırtını dayarlar. Hazırım ve yola devam ediyorum.