AKUT Arama Kurtarma Derneği K9 Köpekli Arama Birimi hakkında neler biliyoruz? Hani her depremde ya da doğal afette televizyonlarda gördüğümüz ‘ay ne kadar tatlı şunlara bakın! Helal olsun köpeğe nasıl buldu, kurtardı' dediğimiz dostlarımız hakkında...
AKUT Arama Kurtarma Derneği K9 Köpekli Arama Birimi, 17 Ağustos 1999/İzmit ve 12 Kasım 1999/Düzce depremlerinden hemen sonra, 19 Kasım 1999'da kuruldu. Bu birimin kuruluş amacı, deprem, sel, çığ gibi afetler nedeniyle mahsur kalan ya da olumsuz doğa koşullarında kaybolan insanları aramak üzere uluslararası standartlarda personel ve arama kurtarma köpekleri yetiştirmek. Ekip olarak ilk günden bu yana AKUT arama operasyonlarında efektif bir arama kaynağı olarak yer alabilmek için köpekleri kendileri eğitiyorlar. Kuruluşun ardından arama köpekleri, AKUT’un arama operasyonlarında başvurduğu önemli kaynaklardan biri haline gelmiş. Eğitim ve operasyon standartlarının saptanması ve uygulamaya alınmasının ardından yetiştirilen köpekli arama ekipleri, hem Türkiye’de hem de yurtdışında, sayısız doğa arama operasyonlarında ve afetlerde görev almış. (Ör: Bingöl depremi-2003, Bem depremi, İran–2003, Van depremi–2011 ) Türkiye’deki bütün köpekli arama organizasyonlarıyla üretken ve karşılıklı desteğe dayanan ilişkiler geliştirmişler ve bu konuda haklı olarak gurur duyuyorlar. AKUT operasyonlarına her çağrıldığında faydalı ve istikrarlı katkıda bulunacak iyi eğitimli, profesyonel düşünen köpekli arama ekipleri (köpekli arama uzmanı, destek personel ve köpek sahipleri) çıkarmak bu süre boyunca ana hedefleri olmuş. Bu hedefe ulaşmak için ulusal ve uluslararası gerekli sertifikaları alabilecek köpekli arama ekiplerini yetiştirmeye çalışıyorlar. Afet arama köpekleri, Amerika’da hükümet destekli bir kurum olan FEMA (Federal Emergency Management Agency – Federal Acil Durum Yönetimi Teşkilatı) standartlarında ve doğa araması köpekleri ise yine Amerika’da bir kurum olan NASAR (National Association for Search & Rescue – Ulusal Arama Kurtarma Derneği) standartları doğrultusunda eğitilmektedir. Operasyonlarda uygulanan prosedürler ise Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Kurulunca (INSARAG - International Search and Rescue Advisory Group) kabul edilen prosedürlerdir. Şu anda İstanbul ekibinde ikisi operasyonel (Görev Yeterlilik) ve biri teyit ekibi (Eğitim Yeterlilik) olmak üzere, göreve hazır üç tim (köpek ve arama personelinden oluşan) bulunuyor. Timler, düzenli olarak AFAD-Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı’nın düzenlediği Köpekli Arama Timleri Eğitim Yeterlilik ve Görev Yeterlilik Sınavlarına katılarak ulusal sertifikalarını yeniliyorlar ve bu sayede Türkiye içinde, dışında oluşabilecek afetlerde çalışabilme yetkinliğini belgeliyorlar. Birim çalışmalarını Ataşehir merkezlerinde ve ayrıca çevrede kullanabildikleri enkazlar da yürütüyorlar. Merkezlerinde bir adet çalışma enkazı, köpeklerin çeviklik yeteneklerini geliştirebilmeleri için parkur, eğitim binası ve depo bulunuyor. AKUT’un operasyon ekibi kendilerini yetiştirirken bir yandan da diğer AKUT personellerine köpekli arama operasyonları hakkında genel bilgi sahibi olabilmeleri için destek veriyorlar. Ataşehir merkez binalarında yürüttükleri ve ekiplerine temel becerileri kazandırmak amacıyla yaptıkları rutin çalışmalara “istasyon çalışması” adını veriyorlar. FEMA standartlarında test edilen dört beceri ( itaat, çeviklik, yönlendirme ve havlama) sistematik bir şekilde gelişen istasyon çalışmalarıyla köpeklere ve sahiplerine kazandırılıyor. Köpekleri afet ortamına hazırlayan dört temel istasyon çalışması için gerekli ekipmanlar kullanıma hazır bir şekilde binada bulunuyor ve her çalışmada eğitim esnasında kullanılacak malzemeler, güvenlik göz önünde bulundurularak merkezin önündeki arazide konumlandırılıyor. Teorik dersler için kullandıkları sınıfları ve kütüphanesi de merkez binasında, grup üyelerinin kullanımına açık bulunuyor. Eğitim anlayışı olarak sadece pozitif eğitim yöntemlerini kabul ediyor, kesinlikle cezalandırma yapılmıyor. İyi bir arama köpeğinin özgür düşünen, kendine güvenen ve en önemlisi yaptığı işten zevk aldığı için yapan bir köpek olduğuna inançları tam! Çalışma alanlarına ne bir dikenli eğitim tasması ne de herhangi bir negatif yöntem kesinlikle giremiyor!
Bu birimin arkasında herkesin her işi yaptığı bir ekip var. Ekip liderleri Çağlar Öğünç. Ekipte, deneyimli operasyonel ve destek personeller Yosun Akverdi, Ilga Ongunsu, Caner Çelik, Utku Lomlu ve yeni jenerasyondan Timuçin Yolcu aktif olarak görev yapıyorlar. Ekibin dört ayaklı üyeleri yani bu yazının kahramanları ise Gui, Roxy, Alfie ve Ruby.
Gypsy ne yazık ki artık aramızda değilmiş... Ama diğer dördü, Ruby, Gypsy'nin kızı Gui, Roxy ve Alfie tüm enerjisiyle çalışmaları sürdürüyor.
Bu önemli görevi yapabilen köpeklerden biraz bahsedecek olursam… İyi bir köpekli arama ekibi köpek, köpek sahibi ve destek personel adı verilen diğer personellerden oluşuyormuş. Destek personel; köpek sahibi olmadığı halde katkıda bulunan tüm üyelere verilen isimmiş. Destek personeller hem eğitim sürecinde çalışıyorlar hem de operasyonlarda köpek ve sahibi ile birlikte bir ekip oluşturarak arama görevini yerine getiriyorlar. Arama köpeği eğitimlerinde aranan subje (kazazede) rolünü oynamak destek personellerin en önemli görevlerinden biriymiş. Bu kişilerin köpeklerle rahatlıkla ilişki kurabilen, köpekleri anlayabilen insanlar olması gerekiyor. Köpek sahipleri de, destek personelleri de sağlıklı bir sosyal yaşama ve duygusal sağlamlığa sahip olmalılarmış. Doğru köpek, hem enkaz yığını üzerinde hem de sık orman içinde rahat hareket edebilecek büyüklük ve yapıya sahip olmalı, fiziksel olarak sağlıklı; avlanma ve oyun oynama için istekli; sinirleri sağlam olmalıymış. Sahibinden uzakta da ses ve görsel işaretlerle kolaylıkla komut alabilecek, memnun etmeye istekli olmalı; insan ve hayvanlara karşı saldırgan olmamalıymış. Ancak bütün bu özelliklerin bir köpekte bir arada bulunması, köpeğin iyi bir arama köpeği olacağını garantilemez. Dikkatli eğitim ve bakım önemlidir ama sonuçta köpeğin insanları bulma oyununa ilgisi ve merakı da hayati bir özellikmiş. Fiziksel ve motivasyonel zayıflık bir yıl kadar süren eğitimden sonra ortaya çıkabiliyormuş. Yosun’a şahsi olarak en çok merak ettiğim soruları da sordum "Köpekleri eğiten kişiler nereden, nasıl eğitim alıyor ve her köpek bu işi yapabiliyor mu?" Yosun’un cevabını paylaşıyorum "1999 yılında ilk bir araya geldiğimizde elimizde yurtdışından gelen kitapların dışında pek bir kaynak yoktu. Her şeyi bu kitaplardan kendimiz öğrendik. Daha sonra gönüllülerimizden birinin özel çabalarıyla FEMA ekibinden hakemler Türkiye'ye gelip bize ve aralarında Çevik Kuvvet, İtfaiye, Jandarma vs. diğer kurumların da olduğu bir ekibe eğitim verdi. O günden sonra işin büyük kısmı tecrübe, problem çözme ve bol bol kaynak okuma, deneme yanılma yöntemiyle oldu. Ekibe yeni katılan arkadaşlarımıza biz kendi hazırladığımız teorik eğitimleri veriyoruz. Çalışmalar sırasında da köpek eğitiminin inceliklerini görerek öğrenme şansları oluyor. Biz kendimize kesinlikle köpek eğitmeni demiyoruz, ekibimizde köpekleri eğiten eğitmenler diye bir tanım yok ve bu işi ticari olarak yapmıyoruz. Hepimizin kendi işleri var ve bizler tamamen gönüllüyüz! Herkes kendi köpeğinin eğitiminden sorumlu, hep beraber o ekibin iyi bir arama timi olmasından sorumluyuz. Köpek eğitiminin aslında dört ayaklı dostlarımızla huzurlu bir şekilde yaşamak için önemli olduğunu düşünmekle birlikte burada asıl eğitilmesi gerekenin köpekler değil, sahipleri olduğuna inanıyoruz. Köpekle sahibinin problemlerini bir arada çözüyor, birbirimize önerilerde bulunuyoruz. Umarım Türkiye'de bu alanda hızla bir iyileşme ve devrim yaşanır. Doğrusu eski yüzyıllardan kalma ‘köpeği eğitime ver, eğitilsin de eve dönsün' mantığını anlamak mümkün değil… İdeali köpek ve sahibin birlikte bilgili ve yetkin bir kişiden danışmanlık almasıdır... Köpeklere gelince, bazı ırkların daha yatkın olduğu bir gerçek. Karakter özellikleri, boyutları, fiziksel performansları, genetik yatkınlıkları bunda etkili oluyor. Her bir köpeğin bu işe uygun olup olmadığını gerekli karakter testleriyle eğitime başlamadan önce belirliyoruz ayrıca sağlık durumunun da herhangi bir risk taşımadığından emin oluyoruz. Sonrasında bu eğitimi almaktan zevk almayan, stres duyan köpekleri zorlamak gibi bir hakkımız yok, bu onlara büyük saygısızlık. İnsan egosunun onların yaşam haklarının önüne geçmesine izin vermemek bizim için çok önemli. Şu cümleyi yıllar içinde çok kez duyduk ve inanın çok rahatsız olduk; ‘evde boş boş oturuyor, bir işe yarasın dedik, Akut'a getirdik…’ Aynı şekilde karma ırklardan da bu işte harika yaratanlar duyuyor, görüyor ve çok mutlu oluyoruz :) 11 Eylül'den sonra İkiz Kuleler enkazında çalışan bazı köpeklerin barınaktan kurtarılıp yetiştirildiğini biliyoruz. Kısacası biz herhangi bir ırk olsun diye kesinlikle diretmiyor, her bir köpek sahibi ve köpeği kendi başına değerlendiriyoruz."
Bu yazıyı hazırlarken başta Yosun hanım olmak üzere tüm ekip bana çok yardımcı oldu, hepsine tekrar teşekkür ederim. İzninizle bu yazıyı Gypsy’e hediye ediyorum…
Sevgiler.