Pat diye hemen konuya girdim ama bundan sonra Elele’de buluşacağımız konusuna bir açıklık getireyim isterseniz. Bu köşede sizi-bizi ilgilendiren şeylerden bahsedeceğim. Direkt olarak kadınlara karşıdan bakan, yanlışlarını yüzüne vuran bilirkişilik taslamak yerine ‘dost acı söyler’ hesabı görüş sunarak olaya biraz da erkekler cephesinden bakmanızı sağlamaktan başka amacım yok. ‘Her şey düzgün giden ilişkiler için’ diye mottomu da belirledikten sonra asıl konuya dönelim. Başlıkta biraz sert girmek zorunda kaldım ama çevremdeki arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla hala tek gecelik ilişkilere anlam yüklemekten vazgeçmeyenler var. “Dün biriyle tanıştım ve evine gittim. Gece süper başladı ve harika bir sevişme seansıyla taçlandı. Hatta sabaha kadar bana sarılarak uyudu” diye anlatılan ikili ilişkilerin, adamın kadını o geceden sonra hiç aramamasıyla sonuçlanacağını bilirim... Kadının adamın arkasından “Ama her şey çok güzeldi” diye ağlayacağını da bilirim ki genelde bu hikayeler hep böyle sonlanır. Evet erkeklerin sarılması çok görülen bir şey değildir belki ama ilk gecesinden size aşkı kabarıp, sarılmak isteyen bir erkek neden hayatınızın aşkı gibi nitelendiriliyor bunu anlayamıyorum. Ya da güzel geçen bir gecenin sabahında kibarca olay mekanını terk etmek yerine kahvaltı safhası, onu da geçtim birlikte sinemaya gidilme kafasına neden girilir? Erkeklerin çoğu çok uykusu geldiği ya da evine gidemeyecek kadar sarhoş olduğu için bir başka kadının evinde kalıyor. Bunun romantik bir açıklamasını yapmayı çok isterdim ama gerçek olan maalesef bu. Arabada, koltukta, en gürültülü konserlerde bile uyumayı başaran hemcinslerim için, yattığı yerin ne kadar önemi var sizce? ‘Bu gece onunla kalayım da mutlu olsun’ diye düşünmek hiçbir erkeğin aklına gelmez.
Yatak odası şarkıları
En eski alışkanlıklardan biri, yatak odasının özel anları için özel şarkılar bulundurmalı Geçirdiğimiz bu soğuk geceler MP3 çalarınızda ‘yatak odası’ klasörü açmanın tam zamanı.
Sylvia/Pillow Talk
Lenny Kravitz/I Belong to You
Marvin Gaye/Sexual Healing
The Pointer Sisters/Slow Hand
Olivia Newton-John/Physical
Serge Gainsbourg/Melody
Curtis/Mayfield So In Love
Hooverphonic/Mad About You
Günümüzde insanlar o kadar yalnız ki, iki günlük bir şey bile yaşasalar bunu çok şiddetli yaşamaya çalışıyorlar. Yeni tanıştığın bir adamın sarılarak uyuması, ya da sevgi sözcüklerini Leonard Cohen inceliğinde söyleyebilmesinin nedeni hep bunlar. Ben sizin yerinizde olsam iki gün içinde “Senden çok farklı bir elektrik alıyorum, sanki hayatımın kadını sensin” diye edebiyat parçalayan bir adamla karşılaşırsam suratına karşı kahkahayı basarım. Dediğim gibi dost acı söyler, filmlerde gördüğünüz bütün o romantik karşılaşmalar senaryo icabı o kadar ateşli. Unutmayın, hayatta kendi senaryonuzu kendiniz yazıyorsunuz!
Atların yükselişi
Dazed Confussed’da editör olarak çalışan bir arkadaşım önceki haftalarda beni ziyarete geldi. İstanbul turumuz boyunca karşısına çıkan her at sembollü yaka iğnesini, tişörtü, çantayı alınca, ister istemez “At seviyorsun galiba” deyiverdim. O da bana 2014 yılının Çin astrolojisine göre At Yılı olduğundan bahsetti. Kime ne yararı var At Yılı’nın bilmiyorum ama 2014 yılında at sembolünün şaha kalkacağını biliyorum en azından. Yıllardır leoparla, balıkla ve kuşlarla geçirilen moda sektörünü bu sene atlar ele geçiriyor yani. Fazla ayağa düşmeden bir şeyler edinmek lazım. Ülkemize her şey biraz geç geldiği için bu sene rahat rahat atlı şeylere ilgi gösterebiliriz gibi geliyor bana.
ÖZGE İLE AYAKÜSTÜ
Bir pazar günü telefonda konuşurken soru bombardımanına tuttuğum Özge Ulusoy’un sorularıma verdiği eğlenceli cevaplar.
Pazar pazar üzerinde ne var, yine Hello Kitty’li bir şeyler mi?
O da olabilir ama genelde pazarları klasik jean, sweatshirt, tayt veya eşofman olur üzerimde. Ama az buçuk taş-pul olursa hayır demem haliyle!
18 yaşındaki haline bir tavsiye vermek istesen bu ne olurdu?
Herkese inanma derdim! Malum herkesi kendi cinsinden sanıp güvenme huyumu yenemedim...
Yaptığın en büyük moda hatası hangisiydi?
Bir ara kaşlarımı kavisli bir şekilde almıştım. Böylece üçgen çatı haline dönmüştü bir süre sonra.
Ayakkabı hastalığı derecen nedir?
Bayağı bayağı hastalık, ne sen sor ne ben söyleyeyim.
Topuklu ayakkabıyla en kötü anın nedir?
Benim topuklu ayakkabıyla kötü hiçbir hikayem yok, aksine koşarım, zıplarım, amuda bile kalkabilirim… O yüzden de bir sürü topuklu ayakkabım var ve hepsini de çok seviyorum.
En acı verici güzellik sırrın ne?
İçtiğim hiç lezzetli olmayan ama sağlıklı çaylar...
Bir yemeğin/tatlının kalorisi sıfıra indirilse bunun ne olmasını isterdin?
Makarnaaaa!
Kendin hakkında okuduğun en komik haber neydi?
Göbek deliği meselem! Göbek deliğimin düzeltilebileceğiyle ilgili haberler bile çıktı, birkaç gün güldüm bu haberlere... Çok yaratıcı ve esprili şeyler de yazıldı.
İstanbul’a bir mesajın var mı?
Sokaktaki dostlarımıza, hayvanlara daha fazla saygı duyulsun ve yardımcı olunsun çok isterim... Onlara iyi baksın İstanbul.
AYAKLARIN EFENDİSİ
Nicholas Kirkwood
Kelli felli diğer ayakkabı üreticilerinin yanında 1980’li olmasıyla ayrılan İngiliz Nicholas Kirkwood, genç yaşına rağmen hayranı bol bir tasarımcı. Kate Hudson, Sarah Jessica Parker, Miranda Kerr gibi yakın takipçileri olan Kirkwood’un bu ayakkabısı benim en sevdiklerimden.