“Herkes bir amaçla doğar”
Kısa süre önce raflarda yer alan kitabı ‘Sanrı’ ile okurla buluşan Tuğba Sarıünal, mutlulukta son noktanın kontrolü elinde tutmak olduğuna inanıyor. ‘Sanrı’da karakterler olaylara dahil olurken, okuyucu da bir umudun ve gerçeğin peşine düşüyor.
Kitabınızın baş karakterini oluştururken gerçek kişilerden mi esinlendiniz yoksa tamamen kurgusal bir kişilik mi?
Tamamen kurgusal bir karakter ama ne iyi ne de kötü. Bu da onu hayat kadar gerçek kılıyor.
Ne tür romanları seversiniz? ‘Başucu kitabım’ dediğiniz kitaplar ya da yazarlar var mı?
Zengin kurguya sahip ve genellikle okurken beni şaşırtan romanları seviyorum. Tabii yazarın benim için oluşturduğu dünya da çok önemli. Her türden romanı okumaya çalışsam da özellikle polisiye türleri tercih ediyorum. Tess Gerritsen ve Michael Palmer tekrar tekrar okuduğum yazarlar arasında.‘Sanrı’ ile okurla hangi fikirleri paylaşıyorsunuz?
Dünyaya gelen her insan aslında bir amaçla doğuyor, kimi amacını erkenden keşfederken kimi de ölene dek ne için yaşadığını bilmiyor. Romanın ana fikri bu tema üzerine kurulu.
Siz de kitabınızda anlattığınız gibi hayatın zaman zaman bir illüzyondan ibaret olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Geçmiş bize bir kimlik veriyor, gelecek ise bir kurtuluş ve doyum vadediyor. Yaşanması gereken en önemli an şimdiyken, çoğumuz geçmişle gelecek arasında sıkışıp
kalıyoruz. Bize bahşedilen zaman, bir yandan azalırken bir yandan da varlığını unutturuyor. İnsan varlığına alıştığı her durumun azalmasına tepki gösterirken nasıl oluyor da zamanın varlığını bile anımsamıyor?
Tamamen kurgusal bir karakter ama ne iyi ne de kötü. Bu da onu hayat kadar gerçek kılıyor.
Ne tür romanları seversiniz? ‘Başucu kitabım’ dediğiniz kitaplar ya da yazarlar var mı?
Zengin kurguya sahip ve genellikle okurken beni şaşırtan romanları seviyorum. Tabii yazarın benim için oluşturduğu dünya da çok önemli. Her türden romanı okumaya çalışsam da özellikle polisiye türleri tercih ediyorum. Tess Gerritsen ve Michael Palmer tekrar tekrar okuduğum yazarlar arasında.‘Sanrı’ ile okurla hangi fikirleri paylaşıyorsunuz?
Dünyaya gelen her insan aslında bir amaçla doğuyor, kimi amacını erkenden keşfederken kimi de ölene dek ne için yaşadığını bilmiyor. Romanın ana fikri bu tema üzerine kurulu.
Siz de kitabınızda anlattığınız gibi hayatın zaman zaman bir illüzyondan ibaret olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Geçmiş bize bir kimlik veriyor, gelecek ise bir kurtuluş ve doyum vadediyor. Yaşanması gereken en önemli an şimdiyken, çoğumuz geçmişle gelecek arasında sıkışıp
kalıyoruz. Bize bahşedilen zaman, bir yandan azalırken bir yandan da varlığını unutturuyor. İnsan varlığına alıştığı her durumun azalmasına tepki gösterirken nasıl oluyor da zamanın varlığını bile anımsamıyor?