Hikayesi olan bir aşk
Aşk uykusu filminin çarpıcı ikilisi Gökçe Bahadır ve Alican Yücesoy ile aşkı konuştuk.
Gerçek bir hikayeyi konu alan Aşk Uykusu filminin iki oyuncusu Gökçe Bahadır ve Alican Yücesoy ile bu kez tamamen ‘saf duygularla’ bir araya geldik. Öyle ki, onları canlandırdıkları karakterlerin etkisinden tamamen uzakta görüntülemek, ihanet ve aşk kavramlarını bu ikilinin gözünden bir kez daha sorgulamamıza neden oldu.
Toplum olarak göz yumuluyor aldatmaya. Elbette bunun tartışması şu soruyu da beraberinde getiriyor: Bu anormal midir? Ne kadar tek eşliyiz zaten? Kaç bin yıldır tek eşliliği hayatımızın içine sokmaya çalışıyoruz? Kaç bin yıldır bunu kabul etmeye çalışıyoruz? Ettik mi? Etmeli miyiz?
Aşk Uykusu, aşk ve tutku etkisi bırakacak izleyenlerde. İhanetin ağırlığı biraz baskın. Güzel başlayan bir ilişkinin nasıl ilerlediğini izleyeceğiz.
Baskıdan sıkılıp aldatmak, kendine bakmıyor diye aldatmak, ilgilenmiyor diye aldatmak... Bunların hiçbiri gerçekçi ve dürüst gelmiyor bana. Dürüst neden şu olabilir; insan genetiğine bu sistemin aykırı olması. Ama bunu kabullenmeye ve özümsemeye çalışıyoruz. İnsanlık olarak bence gayet de iyi gidiyoruz. En azından yollar arıyoruz.
İhanet her kadın için kabul edilmesi zor bir durum ama bir kadının ihaneti kabul etmesi için kendine göre bir sürü nedeni olabilir. Bunun için dışarıdan konuşmak çok zor. Herkes kendi yaşadığını bilir.
“Filmde anlatıldığı gibi aynı anda iki kişiye ilgi duyduğum bir durumun içinde kaldım.”
Her şeyin fazlası zarar olduğu için paranoyanın da fazlası zarar.
Hiçbir şey yeni değil. Birçok şeyin yeni olduğu hissini alamıyoruz. Artık benim için hayatta ne yeni olabilir? Ölmek mesela. Yani aşık olmanın da yeniliği yok artık birçoğumuz için. O ilk hissiyat yok artık. Ondan sonra yaşananların hepsi benzerleri. Aşk nedir bilmiyorum diyen ise en korktuğum ve en inanmadığım kitle. Bana sorarsan o insanlar çok daha küçükken, 5-6 yaşlarında aşık oluyorlar, saflığımızı kaybettiğimiz için bunları hatırlamamız güç oluyor sadece.