Bu kelimeyi inanılmaz duygulu, duyarlı bir anımda duyalı sanırım 1 yıl 2 ay oldu.
14 ay.
Hani bazen bir şeyi dinlersiniz de duymazsınız ama, bir gün gelir duyduğunuzda çarpılırsınız ya…
İşte o an, öyle bir andı.
Ben ‘ihtimam’ kelimesiyle tanıştım.
Aşık oldum.
Çarpıldım.
Bir baba, kızı için, onu seven adama kızını tek kelimede anlatmak istediğinde seçmişti bu kelimeyi.
Kızı için ‘ihtimam’ demişti.
Özen. İtina. Dikkat...
Bütün bu kelimeleri barındırıyor ihtimam.
Ama tek başına hepsini öyle bir yüklenip barındırıyor ki, insanın içi titriyor değil mi?
Çok yüklü, çok dolu dolu böyle...
O baba, kızı için ihtimam dediğinden beri, ben;
Her sabah gözümü bu kelimeyle açtım.
Kapattım.
Bi çeşit ilaç, bi çeşit zehir gibi...
İnsanı ya öldürüyor ya ömrünü uzatıyor, ihtimam.
O gün bir kadın olarak hangi ruh halimde kalktıysam ona göre kullanıyorum kelimeyi kalbimde.
İşime geldiği gibi tabi!
O babanın ilk bu kelimeyi söylediği anı duyduğumda öyle ağır tıkanmıştım ki, sırf o anı hatırlamak bile beni ağlatıyor ara ara.
Kadın olmak bu galiba.
Tek kelime üzerine kendine Dünya’nın en büyük romanını yazıp oynamak, ağlamak...
Bazı zamanlar bu kelimeyi duyduğumda kendimi beş yaşında hissediyorum, bazen 500.
Üzerine bir koca kitap yazardım bunca zaman aslında.
Yazmadım.
Ama, Elele mart ayı için mutluluğu yazalım, kadınları mutlu eden şeyleri, mutlu olmayı bilen kadınları filan deyince, çok düşündüm.
Sonra bi cümle okudum bi yerde...
Ben ihtimam hakkında yazacağım dedim.
Çünkü kadın ihtimam istiyor.
Çünkü kadın ihtimama ihtiyaç duyuyor. ?Çünkü kadın ihtimamı hak ediyor.
Çünkü kadın ihtimam görünce mutlu oluyor!
Mesela ben mutlu olmayı, mutluluğumu taştan çıkarmayı biliyorum.
Hayatımın amacı, mutluluk.
Polyannacılığın kitabını yazarım hatta. Öylesine iflah olmaz bir mutluluk dini mensubuyum.
Ben mutluluğa, mutlu olmaya, mutlu etmeye inanıyorum.
Bunun için ne kadar çok zorlandığımı, ne kadar çok çalıştığımı, uğraştığımı anlatamam size.
Hayatımda üzerinde en çok çalıştığım şey bu sanırım; mutluluk.
Neden biliyor musunuz?
Mutsuzluk çok kolay.
Mutluluk zor.
Mutlu aşk şiiri bulmak zor mesela.
Oysa acılarını yazmak, ağlamak kolay.
Mutluluğu kanıksıyor kısa geçiyorsun, yazmıyorsun hatta.
Ne büyük gaflet!
Ben zoru başarmayı seviyorum.
Mutluluğu yazmayı seçtim... Zor olsa da.
Yara bere içindeyim ama, vazgeçmiyorum asla.
İnatla gülümsüyorum.
Ama sanırım, hayatta zoru başarmaktan, mutlu olmayı bilmekten de zor olan bir şey var.
Mış.
Kadının her şeyden önce kendine ihtimam göstermesi!
Mutlu olmanın, etmenin yolu ihtimamdan geçiyor.
Ben örneğin, kendime ihtimam göstermeyi biliyor muyum?
Sanmıyorum...
İhtimamı kendi kendime veresim var.
Bol keseden valla.
İhtimama alışıp şımarasım, ‘daha da, daha da!’ diye bağırasım var hayata...
Yonca “itinayla”
Imagine, yani ‘Hayal et’ diyen adam, John Lennon’dan alın bize mutluluk dersi!
“Beş yaşındayken annem bana sürekli, hayatın anahtarının mutluluk olduğunu söylerdi.
Okula başladığımda, büyüyünce ne olmak istediğimi sordular.
Ben de ‘mutlu’ yazdım.
Ödevi anlamadığımı söylediklerinde,
Ben de onlara hayatı anlamadıklarını söyledim.”
John Lennon.
Her şey sende gizli...
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif...
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü...
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin.
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün.
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Can Yücel