İş hayatı başlı başına bir mücadele. Erkek egemen iş dünyasında kendinizi ispatlamak için siz iki katı yorulur, iki katı çalışırsınız. Yine de patronunuzun gözlerinde bir tedirginlik... Bekarsanız, acaba evlenince işi bırakır mısınız? Evliyseniz acaba sevgili kocanız iş seyahatlerinize mani olur mu? Anneyseniz, acaba çocuğunuzun burnu akınca işten izin alır mısınız?
Hadi günü atlattınız... İşi zamanında bitirip tam mesai bitiminde işten çıkmayı başardınız. ‘Oh’ diyelim mi? Ne mümkün! Şimdi ikinci mesai başlıyor. Önce trafikle boğuşulup eve gidilecek. Sonra hemen yemek hazırlanacak, sofra kurulacak. Mesai saatini bitirmiş ve ‘oh’ diyebilmiş kocayla sohbet edilecek, günün nasıl geçtiği değerlendirilecek. Evlilik Danışmanı Yeşim Varol Şen sürekli diyor ki; “Eşinizle birlikte kaliteli vakit geçirin. Birinizin elinde tablet, diğerinin gözü televizyonda sus pus geçirilen vakit ancak fiziken aynı mekanda olmaktır. Bırakın her şeyi elinizden, göz göze sohbet edin.” İyi hadi onu da yapalım, ilişkimiz beslensin. Ama bir yandan gözünüz saatte. Yarın sabahın köründe, yine iş için yollara düşülecek. Daha banyo yapılacak, kocanızın ve sizin yarın giyeceği kıyafetler ütülenecek. Makineye de çamaşır atmak lazım. Bir de kayınvalide aranıp hal hatır sorulacak.
Çocuğunuz mu var? Hem de birden fazla mı? O zaman unutun okuduklarınızı. Üçüncü paragrafı tamamen atlayıp, iş dönüşünden devam edebilirsiniz...
Gün boyu sizi özlemiş çocuklarınızın, size kavuştuklarındaki özlemiş ama kaprisli hallerine ilaç olmak lazım önce. Çocuklarla ilgilenilecek. Çocuklar yedirilecek, oyun oynanacak, banyo yaptırılacak, uyutulacak… Bu arada siz onlarla ilgilenirken, salonda televizyon karşısında uyuyakalmış koca uyandırılıp yatağa gönderilecek. Tabii, siz çocukları uyuturken uyuyakalmadıysanız.
Çocuklarımız, işimiz ve eşimiz tamam. Peki ya biz? Ya biz kadınlar?
Öyle yüklüyüz ki! Bavulumuz o kadar dolu ki. Sadece mecazi anlamda da değil. Çok biliyorum toplantıda çantamdan kartvizitlerimi çıkartmaya çalışırken, elime kızımın ne olur ne olmaz diye yanımda taşıdığım çorabının ya da eşimin, akşam yemeğiyle mutlaka içmesi gerektiği için yedeklediğim ilacının geldiğini.
Peki ya biz? Yarın toplantıda paspal görünmemek için iki arada bir derede kuaföre koşturup, bunu da kendimize vakit ayırmak zanneden biz kadınlar?
İşte tüm bu koşuşturmanın arasında kendimizi kaybetmemek, kendini unutmuş kadınların hayatında bir farklılık yaratabilmek için, ‘Çocuğum, İşim, Eşim... Peki ya ben?’ kitabının yazarı sevgili Burcu Ateş ve ben yola çıktık ve ‘İki toplantı arası, ruha nefes molası’ diyoruz birlikte. Bütün kadınların hayatında yeni bir düzen oluşturmak istiyoruz. Sadece farkındalık yaratmak değil, farkında olduğumuz şeyleri değiştirelim artık, farklı yaşayalım istiyoruz.
Not: Kurumlarda ve genel katılıma açık etkinliklerde düzenleyeceğimiz ‘İki toplantı arası, ruha nefes molası’ atölyemize katılmak isterseniz, bizi Instagram’da @yesimvarolsenofficial ve @burates hesaplarından takip edebilirsiniz.