Bu ara kafamı sorgulayan konuşmaların hepsi bu yönde. Özlemek artık anca sevgiliniz ile başka şehirlere düştüğünüzde başınıza geliyor. Tabii ki o zaman da FaceTime yaparak arayı kapatmaya çalışıyoruz ama manitanın kokusunu alamadıktan sonra neye yarar ekran görüntüsü? Aynı şehirde yaşadığın zaman da WhatsApp’ıydı sosyal medyasıydı hayatlarımızı paylaşa paylaşa sevgilimize anlatacak bir şey bulamıyoruz galiba! Merakını cezbedemiyoruz, çünkü zaten yaşadığımız her şeyi InstaStory’den görmüş oluyor. Mesela bu hikaye paylaşımları… Hikayeler bir süredir bir araya gelemediğiniz arkadaşlarınızla sürekli görüşüyormuş gibi yaşamanıza neden oluyor, o kısmı güzel. Herkes birbirinin hesabını takip ederek birbiri hakkında gerekli güncellemeleri yapıyor. Ama sevgili ile paylaşılan duygular daha bir farklı sonuçta. Belki de fazla detay vererek karşı tarafa fenalık geçirtiyoruz! Yani tabii ki insan sevgilisinin nereye gittiğini, kimlerle takıldığını bilmek ister. Fakat buluşmada yenilen yemeği, konuşulan konuları bilmek ister mi? Elinizde olsa alıcı yerleştirip bütün konuşmaları kaydetmek isteyebilirsiniz de, ama erkeklerde durum öyle değil sanki. Siz Instagram hikayenize o gün karşılaştığınız her şeyi yükledikçe sevgiliniz sizi sürekli yanında hissedip, ortamdan sıkılabilir mi acaba? Neden olmasın.
WhatsApp konuşmaları da bir garip. İnsanı sürekli yan yana hissettiriyor. Daha birkaç kez görüştüğün sevgili adayınla sürekli yazışmaktan ‘ilişkideyim’ kafasına giriyorsun. E yalan değil sonuçta beraber uyuyup beraber uyanıyorsun. ‘Spordaydım o yüzden geç gördüm’ diye detaylar veriyorsun, ‘ev taşıyorum da’ diyorsun ve sonrasında o evin kurulacağı her parçayı bir şekilde birlikte alıyorsun. Sana duş perdesi seçenekleri gönderiyor ve sen de ‘evet bu sağdaki, sarı olan’ diyerek belki de bir kere bile görmeyeceğin bir banyoyu mu düzüyorsun yani. İlişkiler artık çok hızlandı deniyor ya, onu, bunu ve kendimi bol bol suçladıktan sonra sorumluyu buldum; sosyal medya! Bir daha sevgilim olursa sosyal medyasız telefonlara dönüş yapıp, ilişkiyi ayakta tutmayı ümit ediyorum. Denemedik yol kalmadı sonuçta, ha bir fazla ha bir eksik.
Çiçek de bak yemek de yap
‘Ben çiçek bakamıyorum’ diyene de ‘ben yemek yapamıyorum’ diyene de itibar edilmiyor artık, benden söylemesi. Tarihler 2020’ye doğru hızla ilerlerken bu söylemlerin anca çok tembelim denemediği için ortaya atıldığına inanırım. Yoksa çiçek bakmak da yemek yapmak da dünyanın en kolay şeyi. Sadece teknik bilmen gerekiyor o kadar. Yani çiçeğin suya ihtiyacı olduğunu fark edemeyecek kadarsan o konuda bir şey yapamam ama yemek konusunu artık bir çözelim. İşi profesyonellerden öğrenerek uzmanlaşmak isteyenler için USLA Akademi’de her zevke göre eğitim var. Taze makarna yapımı, çilingir sofrası hazırlama, reçel ve marmelat yapımı gibi farklı temalarda eğitim sınıfları açan USLA, profesyonel aşçılığa adım atmak için de iyi kapı. Yemek yapıp onu paylaşmanın zevki de bir başka hani.
Kısa zamanda güzellik
Hastası olduğumuz markalardan Dior, kozmetik dalındaki aktivitelerine yeni nesil bakım kremlerini içeren Hydra Life ile devam ediyor. Temizleyicilerinin hafifliğine bayıldığım yeni serinin asıl bombası maskeleri gibi geliyor bana. Cildinizde üç dakikada harikalar yaratan bu ürünlerden Hydra Life Glow Better Fresh Jelly Mask, cildinize parlaklık getirirken, Jojoba özleri ve doğal mineraller ile zenginleştirilmiş yeni nesil kil maskesi Pink Clay Mask derinlemesine cildi arındırıyor, gözeneklerin görünümünü azaltıyor ve cildi matlaştırıyor. Zamanla yarışılan günlerde 15 dakika yüzde tutulan maskelerin tarih olmasına çok sevindim.
Tekrar merhaba Tom
Tom Ford piyasaya ne sürerse sürsün heyecan yaratan bir marka oldu çıktı. Yeni tasarımları da, gözlükleri de çok önemli ama tabii ki parfümlerinin yeri bir başka. Hele bu sefer ki adından ötürü daha piyasaya sürülmeden birçok tartışmaya meze oldu. Fucking Fabulous adındaki parfümün tanıtımı 6 Eylül’de New York Moda Haftası döneminde yapıldı. Hem kadınların hem erkeklerin kullanabileceği özel sürüm parfümün açılışı badem yağı ile yapılmış. Tonka fasulyesi, orris kökü, deri ve adaçayı karışımı ile yine ağır ama yine aklınızı başınızdan alacak bir parfüm. Şu sıra sevgilinize alabileceğiniz en iyi hediye seçeneklerinden biri herhalde bu parfüm olabilir. Hem arada sırada sıkmak da fena olmayabilir.
Bel çantasına kim dön dedi?
Moda dünyasının zorlamaları arasında en fazla bel çantasından nefret ediyor olabilirim. 90 sonrasında doğmuş nesil bu nefretin nedenini anlayamaz belki ama bu meret 90’larda doğup bir kere daha herkesi ele geçirmişti zaten. O dönem benim de okula gidip gelmek için bel çantası kullanmışlığım var. Sonrasında bu aksesuar kasap, manav gibi iş kollarının vazgeçilmez çantası olurken, trend anlamında görür görmez yüzümüzü buruşturduğumuz bir sembol oldu. Bel çantasını görünce aklıma direkt Alanyalı turistler geliyor, kendimi tutamıyorum. Rihanna, Kendal, Bella takıyor olabilir ama siz yine de almadan önce bir kez daha düşünün.