İltifatlara karşı savunma sanatı
Kendi halinde hayatlarımız, övgüler ve takdirlerle karşı karşıya. Öncelikle içten bir teşekkürü borç biliriz. Şimdi, müsaadenizle aramızda biraz konuşabilir miyiz?
Yazı: Baran Alışkan
Başarılarınızın takdir edildiğini, fikirlerinize hayran kalındığını, saç kesiminizin övüldüğünü, stilinizin taklit edildiğini, özenilecek biri olduğunuzu ya da güzelliğinizle herkesi etkilediğinizi söylemişler miydi? Muhtemelen evet ve muhtemelen daha fazlası. Tüm bu iltifatları soğukkanlılıkla göğsünüzde yumuşatıp övgüleri kabul ettiğinizi umuyoruz. Muhtemelen yanılıyoruz ve çok daha fazlası. Duyduklarınız karşısında iyi hissetmeli ve bu övgüleri gönül rahatlığıyla kabul etmeliydiniz. Geçiştirdiniz, savuşturdunuz, yok saydınız ya da misliyle karşılık verdiniz. Sizi anlıyoruz ve yeni bir mevsimden hemen önce iltifatları kabul etmek konusunda biraz konuşmak istiyoruz.
ŞAHANELER DİYARI
Yeniliklerle dolu bir gün başlıyor. Bugün, her zaman olduğu gibi dışardaki dünyaya hazırlanacak ve en sahici gülümsememizi takınarak muhtemel iltifatlarla mücadeleye başlayacağız. Bu yoldaki ilk engel, kapıdan çıktığımız an göz göze geleceğimiz sevgili komşumuz. Sonrasında yolumuz üzerinde uğrayacağımız kahve dükkanındaki barista var. İş arkadaşımız, yöneticimiz derken günü bitirmeye yaklaşıyoruz. Son düzlükte önce yakın arkadaşlar ve pek tanımadığımız diğerleri olacak. Kapanışta muhtemelen ikinci bir randevuya çıkmayacağımız bir ilk buluşma. Her adımda güzel bir söz duyabilir ya da başarılarımızın takdir edildiği ‘beklenmeyen’ bir an yaşanabilir. Aslında, iyi hissetmeliydik ama bununla neden baş edemiyoruz? Halbuki şahane görünüyoruz, başarılı olmak için çok çalışıyoruz, iyi bir dostuz ve diğer konularda da elimizden geleni yapıyoruz. Bu sırada en sahici gülümsememize yer verdiğimiz post’larımız ve ‘work time!’ konulu story’lerimiz de övgü dolu yanıtlar için çoktan paylaşıldı. Bir adım geriden baktığımızda takdir edilmek, övgüleri toplamak, alkışlara layık görülmek, beğenilmek de var. Yoksa, bunu istemiyor muyduk?
FAZLA SOSYAL BECERİNİZ VAR MI?
İltifat almak ya da -bizim gibiler için- iltifata maruz kalmak, sanılanın aksine bazılarımızı rahatsız ediyor olabiliyor. Biliyoruz, fazla tevazünün sonu çıkmaz bir sokak ama hepimiz bu sosyal beceriyle doğmuyoruz. Klinik Psikolog İmge Emine Koçak, ‘olumlu değerlendirilme korkusu’ olan kişilerde iltifatın bir kabusa dönüşebileceğini söylüyor. “Dikkat çekmekten hoşlanmayan insanlar için iltifatı kabul etmek ve bunu belirtmek çok zorlayıcı olabilir. İltifatı alan tarafın sosyal kaygıları olabilir, görülmek ve fark edilmek onda utanç duygusu yaratmış olabilir. İltifatı kabul etmek ya da yöneltmek gibi sosyal beceri eksikliği durumlarında, sosyal kaygıdan şüphelenilebilir.” Yine de niçin birbirimize güzel sözler söylediğimizi merak ediyoruz. Kln. Psk. İmge Emine Koçak iltifatın, konuşan ve muhatap olunan kişi arasında sosyal bir dayanışma yaratabilen veya var olan ilişkiyi güçlendirebilen sosyal bir işleve sahip olduğunu düşünüyor. İltifatı karşılamakta güçlük çeken bizlere karşı, iltifatları karşılama ve iyi dilekleri paylaşma konusunda başarılı bir ‘iltifat edici’ ise, bahsi geçen güzel sözleri kabul etmeyi biraz daha başarabilseydik, herkesin çok daha mutlu olacağını düşünüyor ve ekliyor: “Edilen iltifatın iç dünyamızda bir şeyi değiştirmiyor olması gerekir. Yani kendinle barışık olmak ve kendini sevmek gerek. Başkasından aldığın güzel yorumlarsa işin baharatı. Karşılık vereceksem, samimiyetimi ve muhabbetimi sunarım. Sırf iltifat edildiği için iltifat etmem. Gerçekten düşündüğüm ya da hissettiğim bir şey varsa söylerim.” Neyse ki hepimiz aynı değilmişiz. Bazılarımızın güzel sözleri mutlaka karşılaması gerekirdi…
İLTİFAT SAVAŞÇILARI
Sıradan bir günün muhtelif anlarında mutlaka bir iltifatla karşı karşıya kalabiliriz. Bu hoş tesadüfü, zarif bir şekilde kabul etmek ise en basit yöntem. Bu noktada ‘iltifat edici’nin bunu hangi niyetle yaptığıysa tamamen sezgilerinize kalıyor. Sevgiliniz bir itiraftan önce, yöneticiniz ekstra bir iş vermeden ya da komşunuz mutfağınızda kek yapmayı teklif etmeden evvel… Çünkü bu gibi durumlarda iltifat öncü birlik gibi duvarlarımızı yumuşakça dövüyor ve bizim öncesinde savunmamızı kırmayı amaçlıyor olabilir.
ÖVGÜSÜZLÜK KULÜBÜ
Bazılarımız ise övgüye layık yönlerinin bir başkası tarafından kutlanmasını istemiyor. Oysa övgüyü kabul etmek, hiçbirimizi ‘kibirli’ biri yapmaz. Sonuçta bu, tamamen iltifat eden tarafla ilgili. Reddetmek, yok saymak, savuşturmak ya da değersizleştirmek size sunulan üç top dondurmayı yere dökmeye ne kadar da benziyor! Kln. Psk. İmge Emine Koçak, tüm cesaretini toplayıp cömertçe edilmiş bir iltifatın geri çevrildiğini görmek, iltifatı yönelten kişi için hayal kırıklığı olabileceğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Kişinin kendi süreçlerine göre bu durumu yorumlaması mümkündür. ‘İltifatımı beğenmedi’ ya da ‘beni önemsemiyor’ gibi birçok düşünce otomatik olarak akla gelebilir. Öte yandan, kültürel bakış açısının da iltifatı kabul etmekte önemli olduğu düşüncesindeyim. İltifatın alay etme niyetiyle ya da bir stratejiyle yöneltildiğini veya iltifatı kabul ederse bunun ‘ayıp’ olacağını düşünüyor da olabilir. İltifatı geri çevirmek adeta bir görgü kuralıymış gibi algılanıyor olabilir. Bunun altında büyük bir utanç ve kendine güvensizlik de yatıyor olabilir.”
Tüm kaçış planımızın tekrar üzerinden geçtikten sonra, bir yenisinin yani iltifat savaşlarının da başrolündeki yerimizi alıyoruz. Tüm güzel sözleriniz için teşekkür ediyoruz ve elbette; siz daha fazlasını hak ediyorsunuz, size de çok yakışmış, sizin gözleriniz daha güzel, sizinki kadar olamaz ve daha fazlası… Yersiz iltifat savaşlarının cephesinden nazik bir teşekkür ile sıyrılacak, omuzlarımızı kaldıracak, en sahici gülümsememizle hayatın olağan akışına kendimizi bırakacağız. Ani iltifatlara karşıysa çoktan hafızamızda sakladığımız ‘karşılama töreni’ ile yanıt vereceğiz: Teşekkür ederiz, çok naziksiniz!
10 ADIMDA KARŞILAMA TÖRENİ
- İltifata kulak verin.
- Gülümseyin.
- Teşekkür edin.
- Dilerseniz hislerinizden bahsedin.
- Övgüyü kabullenin.
- Konu üzerine konuşarak zamana yayın.
- Övgüyü değersizleştirmeyin.
- Misliyle karşılık vermek zorunda hissetmeyin.
- İltifatı karşılamayı normalleştirmeyi deneyin.
- Hayatınıza kaldığınız yerden devam edin.