Aldatılmışsan; ayrılık anı hiç beklemediğin yerden gelmişse; sonradan gerçek yüzünü anladıysan içini alev alev intikam hissi kaplar. Öyle ki tek düşüncen, onun mutsuz olması üzerinedir. Hatta kendi acını unutursun. Geceleri sürekli ona söyleyeceğin şeyleri kendi kendine tekrar edersin. Her şeyi yakıp yıkarken onu da arada çıkartmak istersin. Gerçekten çok merak ediyorum, intikam alıp; içi soğuyan var mı?
İlk akla gelen her ne kadar, derisini kör bıçakla yüzmek, cesedini gömüp, arsanın üstüne yüzme havuzlu site yapmak; gözlerini oyup, bayramda anasına babasına yollamak; saatlerce tokatlamak, iç organlarını ellerinle çekip atmak olsa da bunları yapamayacağımızı biliyoruz. O yüzden hemen ikinci şıkka geçiyoruz. Onun sevmediği ne varsa gözüne sokmaya çalışmak gibi. Sevmediği insanlarla samimi olmak, sevmediği mekanlarda pozlar vermek, saçını sürekli sevmediği gibi toplamak. Sanki bunları görünce, ‘ay ben nerede hata yaptım. Kafamı duvardan duvara vursaydı da aldatmasaydım. Köpekler gibi pişman oldum!’ diyecekmiş gibi geliyor ama öyle bir şey olmuyor tabii. Sen orada canını dişine takarken, bütün hayat amacın onun mutsuzluğu olurken, o sen hariç başka her şeyi düşünüyor. İlişki boyunca, arkadaşlarına sevgilini anlatırken, göklerden indiremedin. Abartı üstüne abartı. O bir süper kahraman, o demirden adam, spora gitmese bile kas deposu, en tatlı dilli, en harika, bu yaz yine tatili o ayarlıyor. Ayrıldıktan sonra ise, yerden bir milim kaldırabiliyor musun o itibarı. Bir saymaya başlıyorsun adamla ilgili... Alakalı alakasız, çişini nasıl yaptığına kadar yardırıyorsun. İnsanlar ondan tiksinene kadar susmuyorsun. Baktın, geri dönüşler öyle çok aman aman istediğin gibi değil. Bu kez, ‘Zaten sizi sevmiyordu. Senin hakkında bunu bunu diyordu’ diye susmuyorsun. Özellikle de boşanıyorsan öfff diyorum, Allah yanındakilerin yar ve yardımcısı olsun. Aslında bakarsan, bu bir işe yaramıyor. Yani insanlar onu sevmemiş, nefret etmiş, isterse dışlamış olsun ne olacak ki! Sana kattığı bir yarar yok. ‘Ee madem öyle, senelerce ne yanında durdun, salak mısın?’ diye içten içe düşünecekler tabii.
Bir de şu var, olay daha sıcağı sıcağınayken karşı tarafa bir zarar veremezsin. Veremiyorsun zaten, o panikle yaptığın bütün her şey sana zarar veriyor. Canını acıtamadıkça, üzüldüğünü görmedikçe daha da çıldırıyorsun. ‘İntikam soğuk yenen yemektir’ derler, beklemen, sabretmen lazım. Bir de zeytinyağlı yemektir diye ummak. O zamanı sinsi sinsi, bir adamın hayatını karartmak için beklemek biraz hastalıklı gibi duruyor şimdi yalan yok. Tabii aradan onca zaman geçmiş, velev ki bedduan tuttu; adam mutsuz adam perişan. Aklına sen mi geleceksin? ‘Ay ben bu kızı üzdüm de bundan böyle oldu’ mu diyecek? Tecrübelerimi de işin içine katarak söylemek isterim ki, bu his ve hırs senden başkasına zarar vermiyor. Zamanında neler neler yapmadım. Haa ne oldu, hepsi hala mutlu. Karşı tarafın umurunda değil. Laylaylom ohh ona hayat güzelken; yaptığın her hareket ona sinek ısırığı gibi gelecek. Değil canını acıtmak, ne bileyim pişman olmasını sağlamak tam tersi, senden boğulacak. Kendini yerine koy aslında o kişinin. Zaten seni o denli üzecek hareketleri olduysa, demek ki o kafanda yarattığın gibi bir şey yaşamıyormuşsunuz. Bitmiş zaten. O bitmişlikten sonra ne yapsan olmayacak. Ne sen onu affedip, hadi sil baştan diyeceksin. Ne de o artık eskisi gibi olacak. Kendi kendini hırpalamakla kalacaksın o kadar. Zaten ne yaparsan yap için asla soğumayacak. Çok klişe ama
gerçekten defteri kapatıp, yeni bir yol çizmek lazım. Maalesef, ne kadar güzel bir ilişkin olursa olsun. Senelerce sevginin en güzel hallerini yaşamış ol. Ne yaparsan yap, onu sadece ilişkinin sonu ile hatırlayacaksın. Belki de ne bileyim, en büyük intikam bu olabilir. Yaşadığınız ne varsa yaşanmamış gibi saymak. Onu da haneye, eksi olarak işaretlemek, bu da böyleymiş demek, bir sonraki için kalkan oluşturmak gerekli demek lazım sanırım. Yani umalım öyle olsun.
Bir de şu var, olay daha sıcağı sıcağınayken karşı tarafa bir zarar veremezsin. Veremiyorsun zaten, o panikle yaptığın bütün her şey sana zarar veriyor.