İtalyan güzeli Özgü Namal ''Kıskananlar çatlasın!'
''O... Çocukları'' için çok heyecanlı!
Bugüne kadar birçok dizi filmde rol almasına rağmen ''Kurtlar Vadisi'' dizisindeki Elif Eylül karakteri ile hayatımıza özel bir giriş yapan Özgü Namal, ''Mutluluk'' ve ''Beynelmilel'' filmleri ile kalbimizdeki yerini iyice sağlamlaştırdı. Filmlerdeki başarılı performanslarından sonra, festivallerde ''En İyi Kadın Oyuncu'' ödüllerini kimseye kaptırmayan güzel yıldız, hakkında söylenen hiçbir yoruma aldırmadan yoluna tam gaz devam ediyor. Röportaj yapmak için bağlı olduğu Gaye Sökmen Ajans'ta bir araya geldiğimiz oyuncu, sadece ''O... Çocukları''nda oynadığı karakteri değil, gerçek yaşamdaki rolünü ve bilinmeyenlerini de bizimle paylaştı...
Öncelikle tebrikler! Altın Portakal'ın ardından Yeşilçam Ödülleri'nde de ''En İyi Kadın Oyuncu'' seçildiniz. Şu sıralar her yerde siz konuşuluyorsunuz...
Birilerinin sizi fark etmesi ve takdir etmesi gerçekten güzel bir şey. Ama ''Ödüle çok fazla inanma, ödülsüz de kalma'' demişler. Yani, ben buna inanıyorum. Çok güzel şeyler yaşadım ama bundan sonra ödül almazsam da üzülmem.
Yeni filminiz ''O... Çocukları''ndaki performansınızı da çok merak ediyoruz. ''Mutluluk''taki Meryem'den çok farklı bir karakter değil mi?
İtalyan bir kadını canlandırıyorum bu kez. Benim için yabancı bir kalem değil ''O... Çocukları''. Yine ''Beynelmilel''deki gibi Sırrı Süreyya Önder senaryosu ve yine 12 Eylül '80 dönemi var fonda. '80 döneminde çalışan hayat kadınlarının çocuklarını emanet ettikleri, ''Emanetçi Anneler'' diye adlandırılan bir evde geçiyor. Bir takım çocukların ve kadınların üzerinden trajik hikayeler dinliyor ve görüyoruz. Aynı zamanda bir o kadar da gülüyor ve eğleniyoruz.
Biraz daha kadınsı, dişi bir karakteri canlandırıyorsunuz bu kez. Bu rol sizi endişelendirdi mi başlangıçta?
Açıkçası, benim için zor bir roldü, korkarak kabul ettim, hala da çok emin değilim nasıl olduğu konusunda... Film çıkana kadar da karnıma ağrılar girecek. Aksan filan yapmaya çalıştım. İtalyan havasını yakalayabilmek için bir takım değişiklikler yaptık; kaşımı, saçımı değiştirdik, yepyeni bir tip yarattık. Aynada kendimi görünce çok heyecanlandım. İşin içine '80 dönemi kıyafetleri de girince, ortaya son derece dişi bir kadın çıktı.
Fiziksel görünüşünüz sebebiyle, sizden seksi bir kadın olup olmayacağı tartışıldı bir dönem. Bu filmde, gerçekten ortaya vamp bir kadın çıktı mı?
Benim hiçbir zaman, hiçbir şey olmak gibi bir derdim olmadı. Bir dönem, sanki Türkiye'deki bütün sorunlar bitmiş gibi ''Özgü Namal'dan o olur mu, bu olur mu'' diye oturup konuşuyorlardı. Bu da komikti bence. Okan'ın programlarına film tanıtımlarından dolayı sıkça çıkıyordum. Okan'la aramızdaki arkadaşlığın ekrana yansımasıydı o. Ama yanlış anlaşıldı, ben bir şey olmaya çalışıyormuşum gibi düşünüldü. Hiç alakası yok oysa.
30 yaşındasınız. Peki, yaşınızın kadını gibi hissediyor musunuz kendinizi?
(Gülüyor) 29,5 diyelim. Evet, insan ister istemez büyüdüğünü geliştiğini hissediyor. 20'li yaşlarımızdaki gibi değiliz. Hayata bakışımız, tarzımız değişiyor, daha sakinleşiyoruz. Tabii ki kendimi 30 yaşında ve daha kadınsı hissediyorum. Ben hayatım boyunca bu çelişkiyi yaşayacağım; 20 göstereceğim ama 30 olacağım... Bunu kabul ettim artık, yapacak bir şey yok. Evet, ruhum ve fiziğim farklı ama bundan şikayetçi değilim. 30'lu yaşlar benim çok merak ettiğim yaşlardı. 20'li yaşlardaki o kafa karışıklığından, geleceğim ne olacak endişesinden, ben şimdi nasıl davranmalı, nasıl hareket etmeliyim kaygısından yavaş yavaş uzaklaşıp sakinleşmek, olgunlaşmak, hayata bir adım geriden bakmak çok tatlı ve hoş. Merakla bekliyordum, iyi ki geldi. Güzel bir dönem başlıyor benim için, öyle hissediyorum.
Öncelikle tebrikler! Altın Portakal'ın ardından Yeşilçam Ödülleri'nde de ''En İyi Kadın Oyuncu'' seçildiniz. Şu sıralar her yerde siz konuşuluyorsunuz...
Birilerinin sizi fark etmesi ve takdir etmesi gerçekten güzel bir şey. Ama ''Ödüle çok fazla inanma, ödülsüz de kalma'' demişler. Yani, ben buna inanıyorum. Çok güzel şeyler yaşadım ama bundan sonra ödül almazsam da üzülmem.
Yeni filminiz ''O... Çocukları''ndaki performansınızı da çok merak ediyoruz. ''Mutluluk''taki Meryem'den çok farklı bir karakter değil mi?
İtalyan bir kadını canlandırıyorum bu kez. Benim için yabancı bir kalem değil ''O... Çocukları''. Yine ''Beynelmilel''deki gibi Sırrı Süreyya Önder senaryosu ve yine 12 Eylül '80 dönemi var fonda. '80 döneminde çalışan hayat kadınlarının çocuklarını emanet ettikleri, ''Emanetçi Anneler'' diye adlandırılan bir evde geçiyor. Bir takım çocukların ve kadınların üzerinden trajik hikayeler dinliyor ve görüyoruz. Aynı zamanda bir o kadar da gülüyor ve eğleniyoruz.
Biraz daha kadınsı, dişi bir karakteri canlandırıyorsunuz bu kez. Bu rol sizi endişelendirdi mi başlangıçta?
Açıkçası, benim için zor bir roldü, korkarak kabul ettim, hala da çok emin değilim nasıl olduğu konusunda... Film çıkana kadar da karnıma ağrılar girecek. Aksan filan yapmaya çalıştım. İtalyan havasını yakalayabilmek için bir takım değişiklikler yaptık; kaşımı, saçımı değiştirdik, yepyeni bir tip yarattık. Aynada kendimi görünce çok heyecanlandım. İşin içine '80 dönemi kıyafetleri de girince, ortaya son derece dişi bir kadın çıktı.
Fiziksel görünüşünüz sebebiyle, sizden seksi bir kadın olup olmayacağı tartışıldı bir dönem. Bu filmde, gerçekten ortaya vamp bir kadın çıktı mı?
Benim hiçbir zaman, hiçbir şey olmak gibi bir derdim olmadı. Bir dönem, sanki Türkiye'deki bütün sorunlar bitmiş gibi ''Özgü Namal'dan o olur mu, bu olur mu'' diye oturup konuşuyorlardı. Bu da komikti bence. Okan'ın programlarına film tanıtımlarından dolayı sıkça çıkıyordum. Okan'la aramızdaki arkadaşlığın ekrana yansımasıydı o. Ama yanlış anlaşıldı, ben bir şey olmaya çalışıyormuşum gibi düşünüldü. Hiç alakası yok oysa.
30 yaşındasınız. Peki, yaşınızın kadını gibi hissediyor musunuz kendinizi?
(Gülüyor) 29,5 diyelim. Evet, insan ister istemez büyüdüğünü geliştiğini hissediyor. 20'li yaşlarımızdaki gibi değiliz. Hayata bakışımız, tarzımız değişiyor, daha sakinleşiyoruz. Tabii ki kendimi 30 yaşında ve daha kadınsı hissediyorum. Ben hayatım boyunca bu çelişkiyi yaşayacağım; 20 göstereceğim ama 30 olacağım... Bunu kabul ettim artık, yapacak bir şey yok. Evet, ruhum ve fiziğim farklı ama bundan şikayetçi değilim. 30'lu yaşlar benim çok merak ettiğim yaşlardı. 20'li yaşlardaki o kafa karışıklığından, geleceğim ne olacak endişesinden, ben şimdi nasıl davranmalı, nasıl hareket etmeliyim kaygısından yavaş yavaş uzaklaşıp sakinleşmek, olgunlaşmak, hayata bir adım geriden bakmak çok tatlı ve hoş. Merakla bekliyordum, iyi ki geldi. Güzel bir dönem başlıyor benim için, öyle hissediyorum.