‘İyi’ hissettirenler
TUBA DADAŞOĞLU
KLİNİK PSİKOLOG
“İyileştiren ilişki, hem danışan hem de terapist tarafından birçok faktörün içinde bulunduğu bir durumdur. İçlerinde en önemlisi ise güvenli bir bağdır.”
Modern insan, sizce neden ‘iyi hissetmek’
istiyor?
Pandemi süreciyle insanlık hiç bilmediği duygular, durumlar ile
yüzleşmek zorunda kaldı. Önce garipsedik, sonra uyum sağlamaya
çalıştık ve bir o kadar zorlandık. En sonunda kaçtığımız
benliğimizle yüzleşmek mecburiyetinde kaldık. Herkes, kaçtığı
benliği ile yüzleşmek durumunda kalınca; yaşamın anlamı değişiklik
göstermeye başladı. İnsanlar artık kötü hissetmek istemiyor. Acıdan
kaçmak ve çaba sarf etmeden sahip olabileceği iyi anlarda bulunmak,
iyi hissetmek istiyor. Aslında iyi hissetmek adı altında insanlar,
kendine ütopik bir dünya kurmaya çalışıyor. Tabii ki iyi hissetmek
önemli; ancak sürekli iyi hissetme hali insanın doğasına aykırı bir
durum. İçerisinde bulunduğum sosyal mecralarda, psikoterapi
verdiğim danışanlarımda, ‘iyi hissetme’ algısına gerçekçi bir duruş
sergilemeyi daha sağlıklı buluyorum. Beyin, yalnızca gerçekleri
bildiği zaman iyileşiyor. Kendimizi tek bir duyguya odaklamak veya
kötü hissetmekten kaçmak amacıyla yaptığımız her şey, bizi daha da
köşeye sıkıştırıyor. Gücü, huzuru, iyi hissetmeyi dışarıda
aradığımız müddetçe asla bulamayacağız. Şunu asla unutmamalı ve
hayat felsefesi haline getirmeliyiz: Güç dışarıdan değil, içeriden
gelir.
Bu iyi hissetme yolculuğu sırasındaki rolünüz ile modern
insanın kesişmesinde neler yaşanıyor?
İyi hissetme yolculuğuna, terapi sürecinin başlama hali
diyebiliriz. Bu süreçte görevimiz, birçok alternatif yol sunmak ve
karşı tarafı diğer bakış açıları ile farklı düşünmeye ve yeni
yollar üretmesine teşvik etmektir. Terapi, bir şifalanma süreci ve
kişinin kendini gerçek anlamda tanıma sürecidir. Bu süreçte kişi
kendiyle ciddi bir yüzleşme yaşar. Terapi sanıldığı gibi iyi
hissetme veya rahatlama alanı değildir. Tabii ki süreç zorlaştıkça
ve siz kararlar alıp, hayatınıza uygulamaya başladıkça kendinizi
iyi hissetmeye başlıyorsunuz.
İyi hissetme yolculuğunun sonunda karşınızdaki kişi
nasıl kazanımlar elde ediyor? ‘Yeni’ bir bakış açısı kazanabilmek
ne kadar mümkün?
Terapi sürecine her başvuran birey, yaşadığı sorunları çözecek
demeyi inanın çok isterdim. Ancak ne yazık ki öyle olmuyor. Biz
terapistlerin ellerinde bir sihirli değnek yok. Gelen bireyler,
sadece terapiye gelmeleriyle yaşadıkları sorunların üstesinden
gelemezler. Buradaki asıl amaç, kişinin terapi almak istemesi ve
öğrendiklerini hayatına geçirebilmek için çaba sarf etmesidir. Hal
böyle olunca tatmin edici sonuçlar mümkün oluyor. Burada ilk adım,
başvuran kişinin önce kendisine inanması sonrasında ise emek
vermesidir. Bakış açısı, her şeydir. Bakış açısı değişen ve
iyileşen insanın dünyası da değişiyor, ruhu da. Emek verilen her
şeyin sonu tatmin edici ve huzur verici oluyor.
Bir ‘iyi hissettiren’ olarak, iyileştirici gücünüzü
nasıl tarif edersiniz?
Danışanın düşüncelerini, duygularını ve zorlu deneyimlerini
paylaştığı terapi seansı hiç şüphesiz güvenli ve koşulsuz kabulün
içerisinde olur. Güçlü bir bağ oluşmaya başlar. Danışanın sürecine
yakından şahit olan ve bu süreçte ona fayda sağlayan, destek veren
biri olarak danışan ve terapistin arasındaki o bağ oluştuğunda
ilişkinin iyileştirdiğini belirtmek isterim. İyileştiren ilişki,
hem danışan hem de terapist tarafından birçok faktörün içinde
bulunduğu bir durumdur. İçlerinde en önemlisi ise güvenli bir
bağdır.
“Umudunu yitirme! Daha nefes alıyorsun ve yaşam denen bu yolculukta her an, her şey değişebilir. Güzelliklere hazır ol.”