Kendinden emin: Hande Doğandemir
Zarif, turkulu ve çok yönlü ruhuyla taçlanan yetenekleri adeta parıldıyor. Şimdi, kendinden emin tavırla hayranlık uyandıran Hande Doğandemir'in zamanı.
Röportaj: Baran Alışkan
Fotoğraf: Onur Demirdağ
Styling: Mina Tanay&Burcu Çam/816 Styling
Saç: Remzi Ateş
Makyaj: Hamiyet Akpınar
Fotoğraf Asistanları: Atacan Baytok, Murat Erdoğan, Nurullah Cüni
Styling Asistanı: Selin Soydan
Makyaj Asistanı: Sena Arslan
Elele dergisi 2024 yılı Mayıs-Haziran sayısında yer almaktadır...
Günün ilk ışıklarıyla yola çıktığımız, trafiğin fazlaca sıkışık olduğu bu sabah içimizde tatlı bir heyecan var. Bugün hepimiz, sonucundan memnuniyet duyacağımız ve uzun soluklu kariyer yolculuğunda zahmetsizce hayranlık uyandıran bir isimle buluşacağımızın farkındayız. Coşkulu ama bir o kadar telaşlı bir stüdyo ortamında, benzerine az rastladığım bir dinginlik söz konusu. Sebebini birazdan kapıdan girecek kapak yıldızımız olduğunu fark etmeme dakikalar var. Az sonra Hande Doğandemir’i karşılamak üzere harekete geçtiğimizde onun enerjisinin etkisini anlıyorum. Gülümsüyor, zarifçe tanıdıklarını selamlıyor ve henüz tanımadıklarıyla tanışıyor. Çok geçmeden tüm ekiple muazzam bir uyum yakaladığını söylemek mümkün. Kendine ait bir dünyası olduğu net ama sizi dışarda bırakmadan arkadaşlık kurmakta da yetenekli. Bu elbette yeteneklerinden sadece biri. Çünkü ilk andan sonuna dek yanından ayırmadığı fotoğraf makinesiyle görüyoruz. Bazen bir anı saklıyor bazen de sadece kendi gördüğü bir kareyi ölümsüzleştiriyor. Bu da bir diğeriydi… Oyunculuk ise zaten yıllardır meraklı bakışlarımızın odağında başarıyla sürdürdüğü en tanıdık becerisi. Bu dönem tiyatro sahnesinde ‘Eksik’ adlı oyunun başrolünde sergiliyor yeteneklerini. Aynı zamanda beyaz perdede yakın zamanda buluşacağımız Yaren Leylek, Daha İyi Bir Yarın ve Hatırladığım Ağaçlar filmleriyle farklı dünyalara bizi götürmeyi amaçlıyor. Bu sırada parçası olduğu yeni bir girişimle iş dünyasında da rol oynuyor. Anlayacağınız ajandası hayli dolu. Sadece buradan bile çalışmaktan, üretmekten ne kadar keyif aldığını görebilirsiniz. Kaldı ki birazdan eşlik edeceğiniz sohbetimizde de bundan bahsediyor. Öyle klişe yanıtlarla zamanı doldurmadan, içtenlikle yanıtlıyor yöneltilen tüm soruları. Gerçek bir profesyonel ve bahsettiğim gibi sizi dışarda bırakmayan, uyumlu ama kendinden emin bir tavra sahip. Açıkçası etkileyici. Şubat, Güneşi Beklerken, Hayatımın Aşkı, Kırmızı Oda, Hükümsüz, Annemizi Saklarken, Hayat Bugün ve daha fazla televizyon dizisi; Her Şey Aşktan, Kaybedenler Kulübü Yolda, Nuh Tepesi, Gelincik, 49 sinema filmleri; Waterproof ve İçimdeki Yangın tiyatro oyunlarıyla hayat verdiği karakterlere tanıklık ettik. Bugün ise senaryoya bağlı kalmadan, keyifli bir sohbette eşlik ediyoruz geçmişten bugüne ve gelecek hayallerine…
Hayatınızın nasıl bir dönemine denk geldik? Bu dönemde tam olarak neler yaşıyor ve nasıl hissediyorsunuz?
Aslında hayatımın sakin bir dönemindeyim. Bir yandan da ürettiğim, kendime farklı yollar çizdiğim, hayallerimin peşinden gittiğim bir dönem diyebiliriz.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Ankara’da doğup büyümek, ilerleyen yıllarda size hangi özellikleri, yetenekleri veya alışkanlıkları katmış olabilir? O yıllar hafızanızda nasıl canlanıyor?
Ben çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Ankara, benim çocukluğumda, gençliğimde yaşamak için harika bir şehirdi. Çok güzel dostluklar kurduğum, özgür ve güvenli bir çocukluktu. Çok fazla yazar, çizer, hayal kurar Ankara’nın insanı. Sanata ve hayal kurmaya iten bir hali var. Mutlaka bugünkü bende çokça etkisi vardır.
Eğitim hayatınızın bir parçası olarak kamera arkasında başlayan kariyeriniz kamera önünde devam etti. Televizyonla başlayan bu yolculuğun ilerleyen döneminde tiyatro sahnesi nasıl hayatınıza girdi? Sahne size nasıl hissettirmişti?
Sosyoloji eğitimi alırken iletişim sosyolojisi üzerinde çalışmaya başladım ve televizyonda stajımı yapmıştım. Kamera arkası maceram öyle başladı. Her zaman medya ve kitleler üzerindeki etkisi ilgimi çekmiştir. Lisede amatör olarak tiyatro sahnesine çıksam da işimin bir parçası ve profesyonel olarak yapmaya karar vermek süreç içinde oldu. Kendimi her zaman sahneye ait hissettim. Hem beni kokutan hem de içine çeken bir şey var orada. Bir oyuncu olarak var olabildiğimi en iyi hissettiğim alan o sahne. Doğru bir karar vermişim orada olmanın hissi paha biçilemez.
‘Eksik’ tiyatro oyunuyla bir süredir tiyatro sahnesinde buluşmanın keyfini yaşıyoruz. İzleyenlerin etkisi altında kaldığı oyunu başrollerinden biri olarak henüz izlemeyenlere nasıl anlatırdınız? Sizce perde kapandığında izleyicisi hangi duygularla salondan ayrılıyor?
Eksik, ilişkiler üzerine yazılmış çok gerçekçi bir metin. Tüm karakterlerin ve aralarındaki çatışmaların herkese tanıdık geldiği bir hikaye. Bir yandan bir baba ve oğlun yıllarca çözülememiş problemlerine, diğer yandan da yorgun bir ilişkinin anlarına şahit oluyoruz. Oyundan çıkınca herkese “kimi haklı buldunuz?” diye sormak hoşumuza gidiyor ve genelde “hepsine” cevabını alıyoruz. Hepimizin eksiklikleri gerçekleri ve yüzleşmeleriyle ilgili bir oyun. En çok da bu nedenle sevildiğini düşünüyorum.
Kariyerinizin yoğun bir takvimle ilerlediği bugünlerde, mesleki olarak bir değişim veya dönüşüm yaşadığınızı düşünüyor musunuz?
Bazen biraz durmak, dinlenmek ve tazelenmek bize iyi gelen bir süreç. Ben her anımı üreterek geçirmeyi seven biriyim; böyle var olabiliyorum. Daha çok çiziyorum, daha çok fotoğraf çekiyorum, kendime yeni hikayeler arıyorum. Setlerin dışında bir marka kurduğumuz bu süreçte iş insanı olmayı da öğreniyorum. Yoğun ve keyifli bir süreç diyebilirim.
Aynı zamanda beyaz perdede de birçok farklı projeyle buluşmanın şafağındayız. Gelecek projeleri birazdan konuşacağız ama sinema, televizyon ve tiyatro üçgeninde diğerlerine nazaran beyaz perde oyunculuğunun size nasıl hissettirdiğini öğrenmek isteriz… Sizin için sinema ne anlam ifade ediyor?
Sinemanın yeri her zaman çok farklı. Oyunculuğu alanlara göre ayırmıyorum benim için hepsi bir ama sinema tabii ki tarihe bir not bırakmak gibi. Televizyonda ne yaparsak yapalım ister 3 bölüm ister 63 bölüm sürsün; günün sonunda popüler kültürün bir parçası olarak bitip gidiyor. Ama sinema hem kişisel tarihinizde hem de sektör tarihinde daha kalıcı bir yere sahip. O yüzden ilmek ilmek işlediğiniz bir hikayeyi o kocaman perdede izlediğiniz ilk an çok heyecan verici.
Birçoğumuz ve özellikle hikayesini bilenler için baharın gelişi Yaren leyleğin ve Adem amcayı ziyaretiyle başlıyor ve kalbimizi ısıtan özel bir hikaye olarak hafızalarımızda yer alıyor. ‘Yaren Leylek’ sinema filmini sizden dinleyebilir miyiz?
Yaren leylek ve Adem amcanın çok özel bir hikayesi var. Birçok habere ve belgesele konu oldu şimdi de filmi geliyor. Filmimiz tam bir aile filmi; bir çocuğun gözünden ve dünyasından izleyeceğiz hem gerçek hem fantastik bir yanı var. Çok tatlı bir ekiple çalıştık herkesin yüzünü güldüreceğine eminim.
Bir diğer buluşmayı beklediğimiz film ise ‘Hatırladığım Ağaçlar’. Bahar karakterine hayat vermekten mutlu olduğunuz ipucunu cebimizde tutarak; sinemaseverleri nasıl bir hikaye bekliyor?
En heyecanla ve merakla beklediğim filmim Hatırladığım Ağaçlar. Hikayesini ve Bahar’ı çok sevmiştim. Aslında çok sert bir hikaye ve duygusal olarak bizi baya zorladı. Festival süreci olacağı için henüz izleyemiyoruz ve tarih için bir şey söyleyemiyorum ama sabırsızlıkla bekliyorum. Erhan Tuncer yazıp yönetti. Erdem Kaynarca ve İştar Gökseven ile başrolleri paylaşıyoruz. Bir oyuncu için önemli bir metindi. Hayatıyla ilgili çok sert kararlar almış Bahar’ın bir baba ve oğluyla beraber dönüşüm hikayesi diyebiliriz.
‘Daha İyi Bir Yarın’ ise fantastik hikayesiyle çoktan radarımızda takılmış durumda. Aynı anda bir aşk hikayesine de tanıklık edeceğimiz filmde Ekin ile karşımıza çıkıyorsunuz. Küçük bir ipucu olarak, bir hayatın son bulmasına engel olan Ekin, nasıl bir karakter?
Daha İyi Bir Yarın filmini sanırım iki sene önce çektik. Biz oyuncu olarak işimizi yapıp, sonra her seyirci gibi izlemeyi bekliyoruz. Çok enteresan, aynı zamanda eğlenceli ve farklı bir film oldu. Yakın gelecekte geçiyor ve farklı bir dünyası var. Aşk, aşk acısı, yaşama isteği ve hakkı üzerine farklı bir sistemi var bu dünyanın. Ekin de bu sistemin bir parçası ama nasıl olduğunu söylemeyeyim. Ben de merakla bekliyorum açıkçası.
Üst üste gelecek yapımlardan konuşurken bambaşka hikayelere hayat vermenin ne kadar yorucu olabileceği fikrine kapılıyoruz. Bize katılır mısınız? Farklı karakterlere bürünmek sizin için zor ve meşakkatli mi, yoksa kendinizi bulduğunuz eğlenceli bir oyun alanı mı?
Hayır, buna katılmıyorum. Bu işi yapma sebebim zaten farklı karakterleri tanımak, anlamak, özümsemek ve hikayelerini anlatmak. Her karakteri keşfetmek başka bir macera benim için. Bazen zorlasa da en keyifli kısmı burası.
Bugüne dek onlarca farklı yapımda birçok karaktere hayat vermiş, kariyerinde 15’inci yılını yaşayan bir oyuncu olarak, en önemli ve unutulmaz olarak gördüğünüz karakter veya yapım hangisiydi?
Vay be! O kadar olmuş mu… Aslında ne yalan söyleyeyim, hiçbirini birbirinden ayıramıyorum. Gerçekten her işim, her canlandırdığım karakter bana bir şeyler öğretti, kattı, değiştirdi, büyüttü ve geliştirdi. O yüzden samimiyetle hiçbirini diğerinden ayırmak istemem. Ama tiyatroda canlandırdığım Sian ve Derya için ayrı bir parantez açmak isterim.
Bu sırada hayat verdiğiniz karakterlerin pek de karanlık tarafta olmadığını fark ediyoruz… Sizce Hande Doğandemir neden kötü bir karakteri, esaslı bir anti-kahramanı canlandırmadı?
Evet, genelde hep sevilen, evimizin kızı rollerinde görmek istediler beni. Nedenini bilmiyorum; tipolojik olarak böyle uygun olmuş olabilir. Sadece ‘Annemizi Saklarken’ dizisindeki Handan’ı burada farklı tutabilirim ama yine de karanlık, bir anti-kahraman değildi o da. Çok isterim tabii ki böyle bir karakteri canlandırmak. Ben yelpazesi geniş, kendini tekrar etmeyen bir oyuncu olmak için çabalıyorum ve işlerimi böyle seçmeye özen gösteriyorum. Umarım bir gün karşıma böyle bir hikaye çıkar ve onu da keşfedebilirim.
Oyunculuk dışında girişimci yönünüzle de tanıştığımız bir dönem. Bir marka yaratma süreci nasıl gelişti? İş dünyasında nasıl bir yol izliyorsunuz?
Ino’nun arkasında kocaman bir ekip ve şahane ortaklıklar var. Uzun süren bir Ar-Ge sürecinden sonra temiz, doğru, içimize sinen ürünleri çıkarabilmek için en iyi markalaşmayı ve karakteri yaratmak için çok çalıştık. Hepimiz, ekip olarak tüm geliştirme üretme ve yaratma sürecinin içinde olduk. Pratik, multi fonksiyonel, zamanın ruhuna ayak uydurmuş, yenilikçi bir marka yarattık. Dünyada ilk kez saf hidrolize olmuş deniz kolajeni kullanıyoruz. Bu en çok gurur duyduğum kısımlarından biri. Ben de iş insanı olmayı start-up’ı ve bir değer yaratmayı öğreniyorum ve büyük keyif alıyorum. Ino çok sevildi, gittikçe gelişiyor, yurtdışına da açılmaya başladık. Umarım herkesin severek kullandığı seçkin bir marka olarak devam eder yolculuğuna.
Meydan okumalardan hoşlanır mısınız, yoksa sakin sular iyi midir? Meydan okuma fikri sizde hangi duyguları harekete geçiriyor?
O kadar iddialı biri değilim. Emin ve ayakları yere basarak devam etmeyi tercih ederim. Sakin sular daha benlik.
Bir röportajınız sırasında ‘aşk’ ve üzerine soruların bu tarz röportajlarda genellikle sorulduğundan ve merak edildiğinden bahsetmiştiniz. Bu kez bir farklılık yapalım ve aşkı değil, yalnızlığı konuşalım dilerseniz. Yalnızlık, çağımızda hak ettiğinden az değer görüyor olabilir mi? Siz yalnızlığı nasıl görüyorsunuz?
Ben yalnızlığına çok düşkün biriyim. Açıkçası o konforlu alana alıştıkça da vazgeçemiyorsunuz. İnsan sosyal bir varlık. Tabii ki çevremizde sevdiklerimiz olmalı. Ben paylaşarak mutlu olabilen biriyim ama özel hayatında ilişkisiz yapamayan biri hiç olmadım. Hatta yalnızlığı sevebilmeyi çok değerli buluyorum. Hayat, sevdiğin insanla paylaştığında elbette çok güzel ama önce kendi kendinle yaşayabilmeyi sevmek gerek.
Set boyunca fotoğraf makinenizi yanınızdan ayırmadığınızı fark ediyoruz. Fotoğraf tutkunuzu da bu sayede daha yakından görüyoruz. Fotoğrafla nasıl bir bağınız var?
Fotoğraf çekmek bir hobiden daha fazlası benim için. Görsel sanatların her alanına ilgim hep olmuştur. Ama fotoğrafın ayrı bir yanı var. Genelde hep makinem benimle olur hem dijital hem analog çekmeyi çok seviyorum. İlerde bununla ilgili hayata geçirmek istediğim hayallerim projelerim var tabii.
Ayrıca set sırasında hepimizin kalbini kazanan Ginger’a da ayrı bir parantez açmalıyız. Köpeğiniz Ginger, gördüğümüz kadarıyla neredeyse sizden ayrılamıyor ve hep sizinle temas halinde olmak istiyor. Bu etkileyici ve özel bağ nasıl oluştu? Ginger, set dışında nasıl biri?
O gerçekten inanılmaz bir varlık; çok şanslıyım beni seçtiği için. Bir köpek ve sahibi gibi değil ilişkimiz; o da zaten bir köpek gibi değil, insan gibi davranıyor. En yakın arkadaşım diyebilirim. Her an yanımda olsun istiyorum, olamadığında çok özlüyorum. Sadece aşırı bağımlı bana. Küçüklüğünden itibaren böyle oturdu ilişkimiz. Bir evi ve hayatı beraber paylaşıyoruz ve genelde baş başayız. Belki de ondan böyle gelişti ilişkimiz. Hep neşeli ve herkese neşe veren harika biri.
Kendimi her zaman sahneye ait hissettim. Hem beni korkutan hem de içine çeken bir şey var orada. Bir oyuncu olarak var olabildiğimi en iyi hissettiğim alan o sahne. Doğru bir karar vermişim orada olmanın hissi paha biçilemez.
Kırılma anlarına veya dönüm noktalarına inanır mısınız? Bizce, insan hayatında birçok kırılma noktası var ve her karar bizim bambaşka noktalara sürüklüyor… Siz hayatınızdaki kırılma anlarını hatırlıyor musunuz? Ya onlar olmasaydı?
Tabii ki inanırım. Bizi büyüten, dönüştüren anlardır. İyi veya kötü her deneyim gibi. Benim de unutamadığım, beni ben yapan dönüm noktaları oldu. Eğer olmasaydı bugünkü ben olabilir miydim, bilmiyorum. Karakteriniz değişmese de hayata veya olaylara yaklaşımınız mutlaka değişiyor.
Tam anlamıyla mutlu ve huzurlu hissettiğiniz o an, nasıl bir an olarak gözünüzde canlanıyor?
Dünyayı gezmek, yeni yerler görmek, keşfetmek beni dünyada en mutlu eden şey oldu hep. Her fırsatta gitmeye, seyahat etmeye çalışıyorum o yüzden. Bilmediğim bir ülkede yeni bir yer keşfetmek en mutlu olduğum an olacaktır.
Bazılarımız hayal kurarken sınırlardan bağımsız bazılarımız ise daha garantici yaklaşımlar gösteriyor. Peki siz; hayal kurarken garantici mi, yükseklerden uçan biri misiniz?
Ben hayal kurarken bile garantici biriyim. Pek hoşuma giden bir özelliğim değil bu. En azından hayal kurarken daha cesaretli, daha bağımsız olmayı isterdim.
Kendiyle sık konuşan biri misiniz? Gün içinde içinizden sıklıkla geçirdiğiniz bir düşünce var mı?
Çok konuşurum, hatta fazla konuşurum kendimle. Keşke daha sessiz kalıp, hiçbir şey düşünmeden durabilsem ama olmuyor maalesef. Zihnimin durduğu anlar yok gibi. Tek bir düşünceden bahsedemem birçok konuda konuşuyorum.
Sizce insan kendini nasıl gerçekleştirir? Hayata karşı motivasyonunuzu sağlayan his veya eylemler nedir?
Benim için üretmektir. Bu yemek yapmak da olabilir, fotoğraf çekmek de çizim yapmak da, okumak ve izlemek de. Hepsi üretmeye dair eylemler benim için. Oynamak, sahnede olmak benim kendimi en net gerçekleştirdiğim alanlar ama kendimle kaldığım her anımı da böyle değerlendirmeye çalışıyorum.
Tamamen kendiniz gibi ve rahat hissettiğiniz ‘o görünüm’ü bize nasıl tarif edersiniz?
Açıkçası rahatına düşkün biriyim. O nedenle günlük hayatta spor giyinmeyi tercih ediyorum. Bir davete gideceksem bile genelde sade giyinmeyi ve aksesuarla tamamlamayı tercih ederim.
Yalnızlığı sevebilmeyi çok değerli buluyorum. Hayat, sevdiğin insanla paylaştığında elbette çok güzel ama önce kendi kendinle yaşayabilmeyi sevmek gerek.
Spor ve egzersiz günlük yaşamınızda nasıl bir yer kaplıyor? Bu denli yoğun bir takvim içinde özel bir beslenme programı ve antrenman rutininiz var mı?
Şu an çok disiplinli ve düzenli olarak yapmasam da spor, hayatımda hep var. Bazen çok düzenli gidebiliyorum bazen aksatıyorum işlerimizden dolayı ama mutlaka hayatımda tutuyorum. Beslenme konusundaysa yıllar içinde neyin bana iyi gelip gelmediğini çözdüm alerjilerimden dolayı. Glüteni ve süt ürünlerini tamamen bırakmam gerekiyor mesela.
Sıklıkla sorulan bir soru; estetik meselesi. Yıllardır estetik yaptırmadığınızı ifade etmenize rağmen, bu soruya maruz kalmanızın gizli bir iltifat olduğunu düşünebilir miyiz? Bu bağlamda etkileyici bir sonuca sahip cilt rutininizi de öğrenmek isteriz…
İltifat mıdır bilemiyorum ama cevap vermekten biraz sıkıldım. Çünkü estetiğin kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yaptırsam saklamak için bir neden de göremiyorum ama ilgilenmiyorum da açıkçası… Bana yakışmıyor, o yüzden ilgi alanımda değil. Cilt rutinim için ise temiz tutup nemlendirmek diyebilirim. Pratik ve multi fonksiyonel ürünleri tercih ediyorum. Ino’yu kurma hikayemiz de buradan başladı diyebilirim aslında. Tek seferde çok fayda.
‘İdeal’ olarak tanımlayabileceğiniz bir gelecek senaryonuz var mı? Sizin mükemmel gelecek hayalinizde nasıl bir hayatta, neler yapıyor olabilirsiniz?
Hayatın hem oyunculuk yaptığım hem dünyayı gezebildiğim alternatif bir planı varsa; buna “hayır” demem. Gelecek ajandanızda hangi planlar var? Önümüzdeki dönemde hangi alanlarda, hangi projelerde buluşacağız? Ino’yla ilgili güzel gelişmelerimiz olacak orası kesin. Onun dışında yaz dönemine giriyoruz; bu nedenle biraz belirsiz şu an her şey ama yeni sezonda televizyonla buluşmayı ben de istiyorum, özledim. Umarım güzel bir hikayeyle bir araya geliriz.
Elele’nin zaman kapsülüne bir soru bırakalım mı? Bir sonraki buluşmamızda, size mutlaka hangi soruyu sormalıyız?
“En son görüşmemizden sonra hangi ülkelere gittin neler yaşadın?”
Ben hayal kurarken bile garantici biriyim. Pek hoşuma giden bir özelliğim değil bu. En azından hayal kurarken daha cesaretli, daha bağımsız olmayı isterdim.
TEK BAKIŞTA
Nerede kendini dinler?
Evimde.
Neyi unutmaz?
Ayrıntıları.
Neyi hatırlayamaz?
Kötü anları.
Başarıyı nasıl kutlar?
Sevdiklerimle.
En sevdiği şarkı?
Polo&Pan-Canopee.
Etkileyici bir alıntı?
“Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyler için cesareti ve farkını bilecek bilgeliği bağışla.”
Neyi yemekten bıkmaz?
Makarna.
Rüya gibi bir rota?
Uzakdoğu.
Neye katlanamaz?
İkiyüzlülüğe, haksızlığa ve adaletsizliğe.
Vazgeçemediği nedir?
Ailem ve köpeğim.
İmza aksesuarı nedir?
Yüzüklerim.
En çok kimi arar?
Annemi.
Bu işi yapma sebebim zaten farklı karakterleri tanımak, anlamak, özümsemek ve hikayelerini anlatmak. Her karakteri keşfetmek başka bir macera benim için.