18 yaşıma bir geleyim bardan diskodan çıkmam, 20’de durulurum, 21’de aşık olduğum ünlü şarkıcıyla evlendim mi bir sene sonra da bebek oh mis. Gelecek planım bu şekildeydi. İş güç desen, nedense çocukken meslek denilen şeyin para kazanmak için bize gerekli olan statü olduğunu anlamıyordum. Ne bileyim, büyüyünce otomatik olarak paran oluyordur herhalde diye düşünüyordum. ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ diye sorulduğu zaman bunun diğer anlamının, ‘Büyüyünce ne kadar kazanacaksın?’ olduğunu ne bilelim. Doktor olmak isteyenler vardı mesela, evlerinde hasta dedesi, dayısı olduğu için büyüyünce onu kurtaracağını düşünüyordu. Avukat olmak isteyen arkadaşım vardı, annesini ve babasını boşayan o kadın gibi olmamak içinmiş. Şarkıcı olmak isteyenin evinde büyük ihtimalle sürekli Kral TV açıktı. Dansöz olmak isteyen de vardı, şimdi haklarını yemeyelim hatta bayağı fazlaydı. Önce astronot olmak istedim, dünya çok sıkıcıydı, dağ taş hep aynıydı. Başka evrenler, galaksiler, kim bilir nasıl hayatlar vardı. Ardından üşendim, onca yolu gitmeye, ‘gelin’ olmak istediğimi söyledim orada burada. Ne işin olursa olsun, eninde sonunda gelin olacaktın nasılsa.
Okulunu birincilikle bitir, Nobel ödülleri al, zekan arşa değsin. Halanın ilk soracağı soru, ‘Ee yok mu biri?’ En azından bir şıkkı elerim diye düşünüyordum. Sonra aşk mevzusu vardı, ben Kerim Tekin’e aşıktım. Büyüyünce onun gelini olacaktım. Gelecek planım da hazırdı, beni cici babamdan isteyecekti. Kafam çok rahattı. Sonra bir gün, bir sabah ölümün ne olduğunu Kerim Tekin sayesinde öğrendim. Kerim Tekin’i araba kazasında kaybetmiştik. Nasıl olurdu ya, evlenecektik biz. Tamam daha tanışmıyorduk ama ben büyüyünce tanışacaktık. Üstelik ölümün bir çaresi, bir geri dönüşü yoktu. Plan yapmamam gerektiğini ilk o an anladım. O zamana kadar geleceğimle ilgili hiçbir şey düşünmemiştim ve panik yaşamaya başladım. Normal olanının, bu panikle derslerime sıkı sıkı sarılmam olması lazımdı ama zaten derslerim hep iyiydi. Tam tersi, kara kara düşünmeye başladım. Her gün ne olacağımı, ne yapacağımı, nasıl öleceğimi… Öyle böyle 18 oldum. Bardan diskodan çıkmam zannediyordum ama kimse bana eğitim sisteminin bu denli zor olduğunu söylememişti. Aslında zor desen değil. Kolay desen hiç değil. Sadece ezber. Bütün vaktimi evde hiçbir şey öğrenmeden, hayatıma zerre katkısı olmayan bilgileri ezberlemekle geçirdim. Üniversitede çılgınca eğlenecektim güya, kimse bana şehir dışında okumanın maliyetini de anlatmamıştı. Hem okul hem iş derken 20 yaşında evlenme planım da suya düştü. Ne zaman plan yapsam hep bir falso çıkıyordu. Plan yapmaktan, geleceği düşünmekten öylesine korkmaya başladım ki rüzgar beni nereye iterse orada yaşadım. Bir yıl içinde 4-5 ev hatta şehir değiştiriyordum. Eşyalara bağımlılığım yoktu, insanlara da yoktu aslında. Sadece aşık olduğum birkaç adama. Onlar da sağ olsun her seferinde yaptığımın yanlış olduğunu suratıma suratıma geçiriyorlardı. Sorumsuz, ilgisiz, yer yer duygusuz olmaya başladım. Ardından o hiç geçmeyen zaman, bir anda roket gibi yanımdan geçip gitmeye başladı. Öyle hızına yetişemiyordum ki bir süre oturdum izledim. İnsanların hayatlarını, yanlışlarını, doğrunun ne olduğunu o hızla geçen kargaşa arasında ayıklamaya çalıştım. Ucundan, kıyısından tutayım da bir gireyim dedim, zaman kabul etmedi. Ya çok geç kalmıştım ya çok erken gelmiştim. Ama son senelerde bir şey oldu, sanırım büyümek deniliyor buna. Artık insanları değil, etrafı değil, başkasının bana biçtiği kılıfı değil kendimi düşünmeye başladım.
Kendimi keşfetmeye, tanımaya... Bazen nefret ettim bazen çok sevdim. Ara ara gurur duydum. Çoğu zaman tiksindim, utandım, güldüm. Bir evcil hayvan sahiplendim, bu sayede o hiç olmayan sorumsuzluğumu biraz törpüledim. Sonra bir tane, bir tane daha derken, ‘Tamam lan sen de abartma’ diye bir durdum. Ardından ne olursa olsun oturduğum evden taşınmayacağımın sözünü verdim kendime. Bu süreçte tabii evren hep oyununu oynadı. Komşular bizi istemedi, ev iki kez satıldı, en son Almanya’dan yeğeni gelip oturacaktı yine de çıkmadım evden. Aa bu arada evlendim, üstelik ışık hızıyla. Senelerce oturup bekledim bir halt olmadı, bir anda pat diye oldu valla ben hala şok! Hayal ettiğimden de güzel bir meslek sahibi oldum. Sonra anladım plan yaptıkça neden hep tökezlediğimi. Kendimi o kadar tanımıyordum, o kadar yabancıydım ki istediğim, kurduğum, düşlediğimi zannettiğim her şey benim dışımdaydı. Bana uymuyordu, zaten olmayacaktı. Hep en kolayı seçerek, kolum kanadım kıpırdamasın dedim. Onu bile başaramayınca özgüvenimi yitirdim. Astronot olmaktan vazgeçmemem lazımdı mesela. Olmasam da bu ülke uzay bilimlerine önem vermiyor der, çıkardım işin içinden. Evlenemedim ühü ühü diye ağlamaktan daha vizyonlu en azından. O yüzden, yaptığınız planlarda sürekli sorun çıkıyorsa, demek ki size uymayan şeyleri düşlüyorsunuz. Önce kendini tanımak olay. Bak sevmek demiyorum, ona daha var. Bu kadar içini dışını, her zerreni biliyorsun yahu, sevmek o kadar kolay mı? Yeni yılın kutlu olsun. Yeni yıl sana, seni getirsin.