"Kızımı tanıtım malzemesi yapmam”
Tuba Ünsal “Sadece Bebek Parkı gibi yerler görmüyor benim bebeğim."
Bundan sonra hep oyunculuk mu yapacaksınız?
Hiç bilmiyorum, bazen buna hiç uygun olmadığımı düşünüyorum. Kendi karakterimin buna uygun olmadığını biliyorum. Ben çok özgürlüğüme düşkünüm ve birilerinin bana bir şeyi dikte etmesi… Bilemiyorum gerçekten eskiden çok daha hoyrat yaşıyordum, kimseyi takmıyordum. İşte o zaman magazin figürü olmayı da takmıyordum. Çünkü gerçekten umurumda değildi. Ben çalışıp paramı kazanıyordum, işimi yapıyordum, setten eve dönünce ne yaptığım kimseyi ilgilendirmezdi. Sonra yaş biraz ilerledikçe ve biraz daha olayı çözmeye başladıkça aslında bunun bana genel anlamda zarar verdiğini fark ettim. Ben hep insanlara ‘Ama ben öyle değilim’ diyerek cümleler kurmaya başladım. Ve sonra bir yerden toparlamaya çalıştım. Biraz daha dengeli bir hayat yaşamaya çalışıyorum. Diğer dünyanın çok sanal olduğunu biliyorum. Hep kem göz, her şey çok negatif... Bir insanın beni tanımadan, bana negatif yaklaşması nasıl olabiliyor anlamıyorum. Beni tanımıyor ama beni sevmeme fikrine erişebiliyor. Böyledir ama ünlüler dünyasında hep… Normal dünyada böyle değil ama. Ünlü olmayacaksınız o zaman. O ayar biraz kaçmış durumda bende. Şimdi ben ünlü olmaktan vazgeçtim deyip geri dönemiyorum. Olayı dengelemek için iki hayat kurdum kendime. Biri Los Angeles’ta, biri burada. O yüzden senelerce gittim geldim. İstanbul merkezli bir hayat biraz deliler sirki gibi olurdu.
Ünlü bir magazin karakteri... Aynı zamanda dizilerde ve sinema filmlerinde oynuyor… Evlenince mi daha mutlu oluyor, yoksa evlenmeden mi daha mutlu bir hayat sürüyor? Hayatınız değişti mi? Magazinin, çevrenin bakışı değişti mi size?
Magazinin bakışı biraz değişti. Çünkü Türk toplumunda evli kadınlar daha fazla saygı görüyor. Daha doğrusu anneye daha büyük saygı duyuluyor.
Bu yansıyor mu magazin basınına?
Yansıyor. Ama saygı insana olmalı. Anne olmak ya da eş olmak saygı nedeni olmamalı.
Onun dışında hayatınızda herhangi bir değişiklik oldu mu? Evlilik ve çocuk sahibi olmak ‘alemler’ diye niteleyebileceğim tiyatro, sinema, oyunculuk, medya camiasındaki ilişkilerinizde nasıl bir etki yarattı?
Gerçekten bununla ilgili bir fikrim yok çünkü daha çok yeni bir anneyim. Adapte olmaya çalışıyorum bu döneme. Hamilelik dönemimi zaten burada yaşamadım o yüzden algım çok geniş değil bu konuda. Ama bazı tavırların değiştiğini yavaş yavaş gözlemlemeye başladım. Mesela yapımcınızın size bakışı değişiyor, daha fazla koruyup kolluyor, pamuklara sarıyor.
Bunlar sizin açınızdan gülünüp geçilecek şeyler mi?
Benim için dikkate alınacak, dramatik bir hale getirilebilecek bir durum değil. Belki dramatik bir değişim yaşamadığım için çevreme çok yansımıyor olabilir. Çünkü hayatımı mümkün olduğunca değiştirmemeye çalıştım. Çocuğunuz olduğu zaman çok ince bir dengede gidiyor hayatınız. Kendinizi kaptırıp, bütün zamanınızı sadece onunla geçirebilirsiniz ya da hayatı onunla birlikte yaşarsınız. Bununla ilgili bazı bilimsel testler gerçekten etkileyici sonuçlara sahip. Sonuçlardan bir tanesi, anne olan kadınların bazılarında zeka geriliği yaşandığını gösteriyor. Bu gerçekten inanılması zor bir durum ama algınızı dünyaya kapatıp, daha az okuyup, daha az çevrenizle ilgilenirseniz gerçeğe dönüşebilecek bir durum. Dipsiz bir kuyu gibi sadece onu yaşayabilirsiniz, hayat sizin için çocuktan ibaret olabilir. Ama ben Sare ile onu yapmamaya çalışıyorum. İlk adımı da iş hayatıma geri dönerek attım. Çünkü doğduğunda bütün günümü her şeyi unutup birbirimize bakarak geçiriyorduk. Sonra kendime geldim... Kızımın bana; sağlıklı Tuba’ya ihtiyacı var. Sağlıklı bir çocuk olabilmesi için sağlıklı bir anneye ihtiyacı var.
Bunun için profesyonel destek aldınız mı?
Hayatım boyunca hiç profesyonel tavsiyeyle iş yapmadım. Çünkü kuralcı biri ya da kurallara uyabilecek biri değilim. Olsaydım belki daha farklı olabilirdi ama olmadım. Benim şöyle bir gözlemim var katılır mısınız bilmiyorum ama… Oyuncu, şarkıcı, meşhur olmuş kadınlar bir süre sonra evlendiklerinde bunu bir tür gösteriye dönüştürüyor. Bu bir zafer gibi davranıyorlar hatta ikinci zaferleri de çocuk yapmak oluyor.
Şu anda mesleki anlamda ne yapıyorsunuz?
ATV’de ‘Tövbeler Tövbesi’ diye bir dizide oynuyorum. Temmuzda ‘Takva’nın yönetmeni Özer Kızıltan’ın yeni filmine başlıyorum. Güzel bir aşk filmi... Adı ‘Beni Unutma’. Mert Fırat ve Kenan Ece ile birlikte oynuyoruz. Takva en sevdiğim filmlerden biridir. Ne zaman çekilecek yeni film? Temmuzun ilk haftası başlıyoruz. Yapımcımız Ferzan Özpetek’in yapım şirketi Artı Film.
Başka neler yapıyorsunuz?
Film ve dizi işleri dışında Xoxo dergisine yazı yazıyorum.
Bu zamana kadar kaç sinema filminde rol aldınız?
12 fi lmde rol aldım.
En içinize sinen hangisi?
‘Vizontele Tuuba’ ve ‘Suluboya’yı çok sevdim.
Size gelen tekliflerde ‘cici kız’ rollerinin dışına çıkılıyor mu?
Maalesef şöyle bir kalıp var Türkiye’de, oyuncuya göre rol belirleniyor. Yani oyuncu beyaz bir kağıt olup, yönetmenin elinde yazılmıyor. Cici kız rolü var ‘bunu Tuba oynar’ ya da ‘bunu Ayşe oynar’ diye düşünüp filme çağırıyorlar. Oyuncu seçmesi diye bir şey Türkiye’de pek yok. Ben çok fazla işte rol aldım. Evet, cici kız rollerini de oynadım ama onun dışına da çıktım. ‘Çakallarla Dans’ta mesela çok sert bir dedektifi canlandırdım. Hatta çirkindim, makyajsız oynadım.
Peki demediler mi Tuba Ünsal buna uymaz diye?
Murat Şeker ile daha önce çalıştığım için neyi yapıp neyi yapamayacağımı biliyordu. O yüzden de bana daha ucu açık daha ters köşe bir rol teklif etti. Mesela yeni f ilmde de beklenenin aksi bir kızı oynuyorum. Başka bir kadın olarak varım. Bu, yönetmenin, yapımcının size güvenmesiyle ilgili biraz... Ben bugüne kadar hiçbir yönetmenimi ya da yapımcımı hayal kırıklığına uğratmadım. ‘Vizontele Tuuba’da da bana çok büyük bir rol teslim edildi. Ama o rolde de çok kendiniz gibiydiniz. Onu başarabilmek de kolay değildi. 15 yaşında bir kızı oynadım ve ben o zaman 23 yaşındaydım.
Dizilerde nasıl durumunuz?
Şu anda oynadığım dizide mesela takıntılı bir karakteri canlandırıyorum.
Ama başka dizilerde de oynadınız değil mi? En baba dizi hangisi?
Çok dizide oynadım. ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’ Orada oynadığım karakter çok naif, saf, kendi halinde bir kızdı. Ve o proje de çok zor bir projeydi. Kendi içinde dönem değiştiriyordu. Temaları vardı; bir anda beş yıl sonrasına gidiyorduk.
‘Vizontele Tuuba’ döneminde bana acayip paralara acayip işler teklif ettiler. O dönemde idealist davranıp iki sene NTV’de çalıştım. Siz şimdi o yaptığım programı hatırlıyor musunuz?
Ama program hatırlanmaz, filmler kalıcıdır. Genel çerçevede baktığınız zaman aslında popüler işlerin hiçbiri hatırlanmıyor. Sadece kendinize yaptığınız yatırım geriye kalıyor. Önceden böyle düşünüyordum ama şimdi farklı bir noktadayım. Yaptığınız işler, özellikle de filmler karşınıza çıkıyor.
Bütün gününüzü çocukla mı geçiriyorsunuz?
Hemen hemen... Çünkü sete de birlikte gidiyoruz. Sare ile çok az ayrıldık.
Peki, set koşulları onun için uygun mu?
Uygun. Bunun için belli hazırlıklar yapıldı. Koşullar uygun olmasaydı zaten çalışmazdım çünkü ona daha iyi bir gelecek verebilmek için çalışıyorum.
Peki, çocuğunuzla sete gitmenizi yadırgamıyorlar mı?
Hayır herkes mutlu oluyor, çevrem gurur duyuyor. Sare çok pozitif bir bebek, hiç huysuzluğu yok zaten. 40 kişiyle aynı anda büyüyor. Sadece Bebek Parkı gibi yerler görmüyor benim bebeğim, vizyonu her gün genişliyor. Üç yaşına gelene kadar bebeğin görsel algısını çok iyi ve geniş bir şekilde doldurmanız gerekiyor. Benim kızım Sütlüce’de park gördü, Pendik’te pazar gördü, İtalya’da deniz de gördü, ada da gördü. Bebek Parkı’nda çocuğu dolaştırmakla anne olunmuyor yani.
Zor olmuyor mu?
Hiçbir zaman pimpirikli bir anne olmadım. Kimse dokunmasın, ellemesin çocuğumu gibi hislerim yok. Biri dokunacaksa elini yıkasın gibi takıntılarım da yok. Sevgiden zarar gelmez çünkü onu seven herkesin kucağında büyüyor Sare. O yüzden çok rahat, çok mutlu bir çocuk. Benim hamileliğim ve doğumum da çok rahat geçti. Galiba beceriyorum ben anneliği. Tabii bir de baba faktörü önemli. Eşim yaptığım şeyin doğru olduğunu biliyor ve bizi destekliyor. Üstelik bu şekilde hem çalışıyorum hem de bebeğimden ayrılmıyorum. Çalışan bazı arkadaşlarım günde sadece iki saat görebiliyor çocuklarını. O yüzden bebeği olunca işe ara veren insanları da anlıyorum. Her şeye rağmen annelik imajının toplumumuzda yeniden belirlenmesi gerekiyor.
Ne demek bu?
Modern anne diye bir kavram var ve ben bunu temsil ettiğimi düşünüyorum. Anneyle ilgili bir sürü dikte var; normal doğurmak zorundasın, altı ay süt vermek zorundasın, 40 gün bebeği ve kendini dışarı çıkartmayacaksın... Ama bu çok yıkılmış bir kalıptır… Yok, hayır; devam ediyor. Ben klasik kadını temsil eden biri değilim. Çevrem, ailem bunu bilir. Buna rağmen çalışmaya başladım diye ben bile o kadar çok tepki gördüm ki… Onu yapma, bunu yapma... Ben bile ailemden böyle geleneksel tepkiler alıyorsam hiç yıkılmış olduğunu düşünmüyorum bu anlayışın. Evlenip çalışmazsın ‘Bak işte biriyle evlendi şimdi evinde oturuyor’ durumu olur, çalışırsın ‘Bu ne hırs’ derler. Aslında kimseye yaranmak mümkün değil.
Ama siz bir yandan “Kulaklarımı tıkarım, hayatımı yaşarım” diyorsunuz bir yandan da sağdan soldan duyduğunuz cümleleri çok dikkate alıyorsunuz. Bu nasıl bir çelişki?
Şöyle bir çelişki; hamilelik çok hassas bir dönem. Sizi bir gün yıpratmayan bir şey ertesi gün saatlerce ağlatabilir. Hayatım boyunca hiç umurumda olmayan şeyler bir anda umurumda olmaya başladı. Hiç tanımadan sizi yargılayan insanlar olabiliyor.Bebek Parkı’nda o çocukla dolaşmalar, sürekli onun fotoğraflarının çekilmesi, sayfa sayfa yayımlanması... Biz de buna maruz kalıyoruz... Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bunu dehşetle takip ediyorum ve sizin gibi düşünüyorum. Bu, Türk toplumunun kadını konumlandırdığı yerle alakalı. Evlenmek varılacak en güzel nokta ve 30’unu geçip evlenmemişsen eksik kadınsın demek. Bu algıyla bir yerden sonra evlenince o sizin zaferiniz haline dönüşüyor ve herkesle paylaşmak istiyorsunuz. Biraz hoş bir adamla evliyseniz, o sizin tanıtım malzemeniz haline geliyor. Bunu böyle yaşayan bir sürü ünlü anne var ve benim en çekindiğim mevzu buydu. O nedenle de Sare’yi kendime saklamaya çalışıyorum. Oradan bir zafer devşirmemeye çalışıyorsunuz yani… Bunu yaptığımı düşünmüyorum. Evliliğimi ve çocuğumu kendime saklamayı başardığımı düşünüyorum. Zaten öyle oradan oraya davetlere koşup, Bebek Parkı’nda dolaşacak bir vaktim yok. Evet, Türk toplumunda kadına ancak evlendiği zaman hatta bir çocuğu olduğu zaman tamamlanmış gibi bakılıyor. Bazı kadınlar da kendilerini bu role kaptırıyor ve bu rolün icaplarını yerine getiriyorlar. Hiç hoş değil yani. Maalesef ünlüler dünyasında bundan pay alan çok insan var. Çocuğun da özel hayatını alıyormuşsun gibi geliyor bana. Sürekli ondan bahsediyor olmak tuhaf ve yanlış bana göre.
Evlenince, çocuk sahibi olunca bir bilgelik oluyor mu?
Çok bencil bir insansanız kendinizden daha fazla düşündüğünüz biri oluyor hayatta. Ondan başka kimseye o kadar çok değer vermiyorsunuz.
Bencil bir insan mıydınız siz?
‘Ben’ci bir insandım. Benim önceliklerim, kendimle ilgili isteklerim vardı. Çok küçük yaşta çalışmaya başlayıp, her şeyini kendi kendine yapmış bir insan olarak, kendi hayatımı kurmaya çalıştım hep. Kendi önceliklerime önem veriyordum. Çocuk olduktan sonra tabii değişti her şey. O daha çok minik, korunmaya muhtaç ve her şeyi sizin elinizde.
Peki, sizin şimdi hayata bakışınız nedir? Bir tatmin olmuşluk hissi içinde misiniz?
Açlık duygusu var bende hayata karşı, her şeyi bilmeliyim görmeliyim, okumalıyım isterim.
Her şeyi yaşamalıyım?
Her şeyi yaşamalıyım…
Orayı geçmediniz mi?
Hayır, daha geçmedim, daha çok var diye düşünüyorum. İnsanlar belli bir yaştan sonra tamam derler. Bunun bence yaşla alakası yok. Yaşadığınız hayatla alakası var. Ben hayatımı çok çalışma temelli yaşadım. Bu nedenle çok yaşıyor gibi görünsem de çok yaşamadım. Arka planında hep iş vardı.
Okumak, yazmak, öğrenmek… Evet, bunlar güzel hayata karşı açlıklar. Peki filmler ve dizilerle ilgili açlığınız var mı?
Çocuğum olmadan önce içinde olduğum projelere çok önem vermezdim. Ben en çok izlenen Türk sinema filmlerinden birine adımı vererek oynadım. Bu beni çok onurlandırdı ama bu filmi iki sene sonra kimse hatırlamaz diye düşünüyordum.