Konuşma diyetindeki çocuklar

‘Evde bülbül gibi, dışarıda kuzu’ dediğimiz çocuklar bazen bizim sandığımız gibi utangaçlıktan değil, Selektif Mutizm nedeniyle konuşmuyor. Bu sorun çok fazla bilinmediği için çoğu çocuk bu sorunla tek başına baş etmek zorunda kalıyor.


Bu durumdaki bir çocuğa okulda nasıl yaklaşılmalı?
Tedavi aşamasında ebeveyn-çocuk-öğretmen üçlüsü çok önemli. Bu noktada çocuğun ilk önce öğretmeninin, onunla sözsüz iletişim kurmasını kabul ettiğini görmesi, üzerindeki konuşma baskısını azaltıyor ve çocuğun, öğretmeninin kendisini anladığını hissetmesini sağlıyor. Öğretmen çocuğa yardım etmek için el işaretlerini, sınıftaki nesneleri ya da daha önceden yazılmış mesaj kartlarını kullanabilir. Öğretmenin, çocukla olan göz kontağını en aza indirmesi çocuğun hissettiği beklenti ve kaygıyı azaltır. Ama unutmayın; konuşma konusunda hemen çok şey beklememek gerekiyor. Tüm bunların yanında öğretmenin çocuğu okul dışında ziyaret etmesi de çocuğun kendini daha rahat hissetmesi için başka bir yol.

Bu sorunu yaşayan çocuklar için bir terapi merkezi kuruyorsunuz, bundan bahsedebilir misiniz?
Ülkemizde Selektif Mutizm ile ilgili yapılmış araştırmalar, çalışmalar ve tedavi yöntemleri hakkındaki kaynakları incelediğimde çok ciddi bir literatür boşluğunun olduğunu fark ettim. İlk olarak Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yücel Öksüz hocamızla beraber rahatsızlığın teşhisine yardımcı bir ölçeği dilimize ve uzmanlarımıza kazandırdık. ABD’de geliştirilmiş ve tüm dünyada geçerliliği olan ‘Selektif Mutizm Yardımcı Tanı Ölçeği’ hali hazırda kullanılan teşhise yardımcı bir ölçek. Ölçeği ebeveynlerin ve öğretmenlerin, çocuğu gözlemleyerek doldurması gerekiyor. Doldurulan ölçeğin bir uzman tarafından yorumlanmasıyla teşhise yardımcı olabiliyor.
Bunun yanında ağustos ayında Ankara’da (Nesibe Aydın Bilim-Sanat Merkezi’nin ev sahipliğinde), yakın zamanda da Karadeniz bölgesinde, Selektif Mutizmli çocuklar ve aileleri ile birlikte Türkiye’de yine ilk defa bir tanıtım kampı düzenleyeceğiz.

Tedavide hangi yöntemler kullanılıyor? Bu çocuklar tedavi edilmezse ileride ne tür sorunlar yaşayabiliyor?
Çoğu tedavi yaklaşımlarının öncelikli hedefi; seçici konuşmazlığa sahip olan bir çocuğun daha önceden konuşmadığı kişilerle iletişime geçmesine ve daha önce konuşmadığı ortamlarda konuşmasına yardımcı oluyor. Ülkemizde tedavi stratejileri bakımından, çeşitli formlarda -bireysel terapi, aile terapisi ve ilaç tedavisi dahil olmak üzere- birçok farklı yaklaşım geliştirildi. Mevcut tedavi yaklaşımlarından özellikle oyun terapisi yöntemini dikkatle inceledik ve umut verici bir yaklaşım olarak uygulamaya başladık. Elbette tam anlamıyla yararlı olup olmadığını doğrulamak için elimizde halen yeterli araştırma ve veri mevcut değil.


Okulu, ortamı değiştirmek bu hastalığın tedavisinde çözüm mü?
Okulu ve ortamı değiştirdiğinizde eğer rahatsızlık ortadan kalkıyorsa demek ki çocuğunuz Selektif Mutizmli değil. Çünkü bu soruna sahip çocuklar, ne kadar çok ortam değiştirirse, kaygısal problemleri de o derece artıyor. Ayrıca bu çocuklar; yüksek sesli ve gürültü yerlere, kalabalık odalara ve çok parlak ışıklara karşı aşırı duyarlı olabiliyor. Bazı çocuklar için pelüş hayvan, kukla, el işaretleri veya başka özel bir nesne de sözlü aracı olarak kullanılabiliyor. Daha küçük çocuklar için, pelüş hayvanlar masalarda oturabilir veya çocuğun yanına yerleştirilebilir. Kuklalar kullanılırken çocuk kuklayı parmaklarıyla tutar ve kuklaya doğru fısıldar. Evde, diğer ortamlarda, restoranlarda veya dükkanlarda ‘özel arkadaşı’na fısıldayan çocuk, kolay bir geçişle okuldaki özel arkadaşına da fısıldayabileceğinden, Selektif Mutizmli çocuklarda özel arkadaş edinilmesini önerebilirim.

İlaç tedavisi
Doç. Dr. Karabekiroğlu, “Özellikle Seçiçi Konuşmazlık ile ilişkili bir diğer psikiyatrik sorun varsa, örneğin sosyal kaygı bozukluğu gibi durumlarda ilaç tedavileri belirtileri azaltabiliyor. Çocuğun kaygı, dikkat, öğrenme, gelişim gibi ek sorunlarına yönelik de ilaç tedavileri planlanabiliyor. Bu ilaç tedavileri Seçici Konuşmazlık açısından da yarar sağlayabiliyor. En çok antidepresan grubu ilaçlar kullanılabiliyor. Bunlar kaygıyı azaltarak etkili olabiliyor. Yan etkileri genellikle hafif düzeyde” diyor.
Doç. Dr. Karabekiroğlu’na göre ilaç tedavisi tek çare değil. Bazen hemen ilaca başlamak gerekse de beraberinde psikoterapi ve oyun terapisinden de yararlanılıyor. Ayrıca durum nedeniyle yoğun kaygı ve ev içi sorunlar yaşayan ebeveynlerin de terapi alması öneriliyor.

Bebeğimle Elele'yi Twitter'da takip etmeyi unutmayın!

Yazı: Nilgün Yıldız Konakcı

Birçok ailenin farkında olmadığı, çocukları evde konuşurken okulda sustuğu için ‘utangaç’ diye yorumlanan çocukların gerekçesi her zaman utangaçlık olmuyor. Selektif Mutizm, yani Seçici Konuşmazlık (SK) yeterince bilinmediği için ileride çocuğun okuldaki başarısından sosyal hayatına kadar birçok alanı etkileyebiliyor. Bu çocukların en önemli sorunu ise aile içinde ya da sosyal çevrede her çocuk gibi normal bir şekilde konuşurken okulda ya da başka bir ortamda konuşmayı reddediyor olmaları. Konuyla ilgili araştırma yapmaya başladığımda ben de internette ya da yazılı basında çok fazla bilgi bulunmadığını fark ettim. Bu sorunu yaşayan tanıdığım bir aile olmasa belki siz de bu satırları okumuyor olacaktınız. Araştırmalar sonucu ulaştığım Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde konuyla ilgili birçok araştırma yapmaya devam eden öğretim görevlisi Uzman Serhat Semercioğlu şimdilerde bu sorunla ilgili bir terapi merkezi açmaya hazırlanıyor. Ayrıca Selektif Mutizm’e yardımcı ilk Türkçe ölçeği, yani ‘uzmanlara yardımcı testi’ de ekibiyle birlikte geliştirdi. Birçok çocukta görülen ve maalesef sadece kendi ailesi tarafından değil, diğer çocukların aileleri tarafından da ‘dilsiz, ‘çekingen’ ya da ‘asosyal’ diye nitelendirilen bu çocuklar hakkında merak edilenleri Serhat Semercioğlu’na sorduk.

Selektif Mutizm neyi anlatıyor?
Selektif Mutizm (SM), Latince ‘Mutus’ yani sessizlik anlamında kullanılan ‘Mutizm’ kelimesinden türetilmiş. ‘Selektif’ kelimesi ise  ‘seçme’ anlamında kullanılıyor. Selektif Mutizm (SM), konuşabilme yeteneğine sahip olduğu halde kendisinin belirlediği durumlarda sürekli olarak sessiz duran çocuklar şeklinde tanımlanıyor. Diğer bir ifadeyle bu çocuklar evde ve tanıdıkları insanlarla konuşabilirken, okul, mağaza ve çok sayıda tanıdık insanın olmadığı ortamlarda sürekli olarak sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Bu rahatsızlık kronik sosyal kaygı ile doğrudan ilişkili olsa da arada kesin çizgilerle ayrılan farklar bulunuyor. Fakat utangaçlık, dikkat çekme ya da küstahlık davranışlarının bir sonucu değil. Bu soruna sahip çocuklar konuşabilme yeteneğine sahipler. Ancak belirli ortamlarda konuştuklarında tutukluk gösterebiliyorlar.

Bu rahatsızlığın belirtileri neler?
Tanı için öncelikle Selektif Mutizmli çocukların başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın, konuşmasının beklendiği özgül toplumsal durumlarda, örneğin okulda sürekli bir biçimde konuşamıyor olması, süresinin en az bir ay olması, konuşamıyor olma durumunun söz konusu toplumda konuşulan dili bilmeme ile ilişkili olmaması ve son olarak sadece otizmin, şizofreninin ya da psikozla giden başka bir bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamış olması gerekiyor. Tüm bu tanı kriterlerinin yanında yine Dünya Sağlık Örgütü tarafından oluşturulan ve birçok ülkece kabul gören ICD-10 tanısı da aynı belirtileri kabul ediyor.

Hangi yaş aralığında daha çok görülüyor?
Genelde ilk defa seçici konuşmama 2-6 yaşları arasında kendini göstermeye başlıyor ancak tam anlamıyla tanı konulması için çocukların en az 4-6 yaşlarına gelmesi daha net sonuçları getiriyor. Çünkü çocukların yaş özellikleri bakımından 2-4 yaşları arasında utanma duygusundan kaynaklı konuşmadan kaçınma sıklıkla görülen bir durum. Bunun ayrımının yapılması da oldukça önemli. Kreşlerde, anaokullarında ya da ilkokulda çocukların seçici konuşmama rahatsızlığına sahip olup olmadıkları uzmanlar tarafından net bir şekilde tespit edilebiliyor. Birleşik Krallık Sağlık Bakanlığı’nın son yaptığı araştırmada rahatsızlığın görülme sıklığı nispeten düşük olsa da giderek yaygınlaştığı ortaya konuluyor. Tahmini her bin çocuktan 7’sinde görülebiliyor ve kız çocuklar, erkeklere göre rahatsızlığa daha yatkın oluyor.

Aileler böyle bir durumdan şüphelendiklerinde nasıl bir yol izlemeli?
Ev dışında konuşmayan bir çocuğa “Okula gittiğinde mutlaka konuş!” dediğimizde onunla sadece tek boyutlu bir uygulama yapmaya çalıştığımız için sonuç almak imkansız oluyor. Konuşma bozukluğu olduğuna inandığımız çocuklarımızı karşımıza alıp, onların birden konuşmasını beklemek yapılabilecek en büyük yanlışlardan.Bu noktada aileler öncelikle çocuğu hakkında doğru gözlemler yapmalı. Yapılan bu gözlemlerin de okulda öğretmene/rehberlik servisine veya uzman psikiyatriste doğru bir şekilde iletilmesi, teşhis-tedavi ilişkisinin doğru kurulması için anahtar bir rol oynuyor. Literatür -daha doğrusu internet- çocuklarda görülen konuşma sıkıntılarını maalesef genelde sadece üç ana başlıkta inceliyor; Boğumlanma (Artikülasyon) bozuklukları, kekemelik, geç konuşma ya da hiç konuşamama.
Oysa bunlardan birine sahip olmadığı halde, yerine ve zamanına göre ‘seçerek’ konuşan çocuklarda da konuşma sıkıntısı olabiliyor. O halde, benim ‘konuşma diyeti’ adını verdiğim seçici konuşmama rahatsızlığından şüphelenen ebeveynler mutlaka uzman bir pedagog ya da klinik psikologla zaman kaybetmeden görüşmeli.

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil