Sırada ne var?

Hepimiz Kafka’nın ‘Dönüşüm’ündeki birer Gregor Samsa mıyız, yoksa kozamızdan çıkıp kelebek olmayı mı bekliyoruz? Değişim sancılarının yaşanacağı bu yıla dair aklımızdaki sorularla yeni bir bilinmeze doğru yola çıkıyoruz.

21’inci yüzyıl gelecekte geçen kült çizgi film ‘Jetgiller’den ya da 80’li yılların bilimkurgu dizilerinden çok farklı. Küresel felaketler, salgınlar, ekonomik krizler, savaşlar, yıkımlar, iklim krizi ve çivisi çıkan bir dünya var karşımızda. Fütüristik bir korku-gerilim filminin içinde gibiyiz. Pandemi kabusu ile yaşadığımız ve hala yaşamaya devam ettiğimiz günlerin ardından yeni bir yıla başlamanın mutluluğunu biraz sisli puslu yaşasak da içimizde yeşeren umut filizlerine dört elle sarılmaktan geri kalmıyoruz her şeye rağmen. Gelecekten umutlu olmak istiyoruz istemesine ama nasıl?

Yazı: Gülru İncu

Dünya sadece önleyemediği bir salgın değil pek çok açıdan büyük krizler ve değişimler yaşıyor. Donald Trump taraftarlarının Washington’da ABD Kongre binasını basıp olay çıkarmasını başta sırça fanusunda yaşayan ABD halkı olmak üzere tüm dünya şaşkınlıkla izlerken, okyanus ötesinde yaşayan bizler bile ekran karşısında bu değişim sancılarından payımıza düşeni almadık mı?

Covid-19 ile tanışmamızdan bu yana dünya büyük bir değişim içinde. Yeni normaller, normali kabul edemeyenler veya umursamayanlar var ama şu bir gerçek ki yeni dünya düzeninin değişimine kayıtsız kalamayacağız. Peki bu değişim bireylere nasıl sancılar yaşatıyor? Ayak uydurmak için neler yapmalıyız? Bu yaşadığımız durum bir değişim mi yoksa dönüşüm mü? Gelecek neler getirecek?

GELECEK SENARYOLARI ÖZ FARKINDALIK SAĞLAYABİLİR

Çalışma şeklimizi, süreçlerimizi kısacası günlük hayatımızı yönetirken bu dönüşümü kucaklamak zorunda kalacağımız şüphesiz ama asıl mesele bu kabullenişin içsel dünyamızı nasıl etkileyeceği. Şurası kesin ki kapsadığı çok çeşitli içerikler nedeniyle değişmez bir şekilde belirlenmiş ve herkes için tamamen aynı şekilde geçerli olacak tanımlanmış tek bir gelecek yok.

Olaylar geleceği birçok farklı şekilde şekillendirecek ve gelecekte olacak her şeyi tahmin etmek imkansız. Biz yoğun endişelerle boğuşurken fütüristler yarının getirebileceği olasılıkları düşünüyor. Bazıları potansiyel çatışmaları keşfederken, diğerleri yıkıcı siyasi gelişmelere ya da gerçekten de önemli sonuçları olan krizlere bakıyor. Uzmanlar gelecek senaryolarının geleceğe yaklaşmada daha derin bir bilgi temeli ve özfarkındalık sağlayabileceğini söylüyor. Belirli olayların veya eğilimlerin öne çıkması durumunda geleceğin nasıl oynanacağına dair farklı olasılıklar sunuyorlar. Asıl mesele tercih edilen bir gelecek için neler yapılabileceği ve alternatif geleceklerin nasıl şekilleneceği. Peki ama uzun vadeli hedef çalışmaları; ekonomik, çevresel ve teknolojik değişimin günden güne hızlandığı bir dünyada ne kadar anlamlı?

“EN BÜYÜK SIKINTILAR GELECEK VE HAYATTA KALMA KAYGISI”

2006 da M-GEN Gelecek Planlama Merkezi’ni, 2011’de M-GEN Yazılım ve Dijital İletişim Hizmetleri’ni kuran, 1 Mart Gelecek Günü’nün yaratıcısı ve küratörü olan, halen Türkiye’nin ilk ve tek fütürist kadın konuşmacısı olan, gelecekçi, sürdürülebilir iş modelleri, dijital iş stratejileri tasarlayan ve uygulayan, Forbes’ın ‘En Etkin 50 Kadın Fütürist’ ve ‘Dünyanın En İyi 100 Kadın Fütüristi’ listelerinde tek Türk olarak yer alan Ufuk Tarhan, pandemi sonrasının insanlara yaşattığı en büyük sıkıntının gelecek kaygısı ve başta sağlık ve iş kaybı olmak üzere muhtelif korkular olduğunu söylüyor.

“En önemlisi de büyük bir güvensizlik çukurunun içine düşüldü. Çünkü Covid-19 öncesinde katiyen olmaz, yapamazlar, mümkün değil denilen o kadar çok şey hem de tüm dünyada bir anda yeni gerçeklerimiz haline dönüştü ki hepimizin tam anlamı ile pusulası şaştı, güvendiği dağlara kar yağdı. Özellikle ‘nasıl geçineceğim, geçinmem için nasıl iş bulacak, nasıl para kazanacağım? Para kazanmak, kendimi, ailemi geçindirmek için ne yapmalıyım?’ gibi sorular beynimizi kemirmeye başladı. Eğitim sistemi de alt üst olduğu için çocukların, gençlerin, yeni nesillerin gelişimi, geleceğe hazırlıkları ile ilgili endişeler kabuslara dönüştü. Kısacası 2021’i süngümüz düşük, başımız yerde, keyifsiz, tatsız ve epey kırgın, küskün, sönük, hüzünlü, umutları ciddi anlamda hasar almış, yorgun karşılıyoruz.”

TOKAT YEMİŞ GİBİ SİLKELENMEK

Covid-19 pandemisi yeni dünya düzenini getirirken hepimiz içsel yolculuklara çıkıp yeni farkındalıklar geliştirdik. En basit söylemiyle önceliklerimiz değişti, bize empoze edilen popülist yaklaşımların değil, salt gerçeğin ve içinde yaşadığımız anın, bilimin ve kanıtlanmış gerçeğin önemini fark ettik ve kendimize geldik. “Sanki dünya bir illüzyonun içindeydi ya da insanlık para ve tüketim hırsı tarafından hipnotize edilmişti de -çaat! diye bir şey düştü ve aniden uyandık! Hepimizin ne kadar aciz ve aynı olduğumuzu, ufacık bir mikrobun ve yayılma korkusunun hepimizi nasıl devirdiğini fark ediverdik” diyor Ufuk Tarhan ve ekliyor: “Farklı, üstün, zayıf, yararlı, zararlı, güzel, çirkin, iyi, kötü gibi tüm tanımlarımız karman çorman oldu. Yavaşladık, sadeleştik. Bir taraftan sosyal mesafe ile uzaklaşırken bir taraftan da yakınlaştık. Anlam arayışlarına daldık. Tüm yaşamsal pratiklerimiz, hayallerimiz, pişmanlıklarımız, sevinçlerimiz, özlem ya da bıkkınlıklarımız pandemi öncesi hayal bile edemeyeceğimiz şekilde değişti.”

“YAŞAM ALIŞKANLIKLARIMIZI FÜTÜRİST BAKIŞ AÇISIYLA DEĞİŞTİRMELİYİZ”

Pandemi sonrası değişen dünya düzeni ekonomik ve siyasi olarak neler getirecek ve bu getiriler makrodan mikroya nasıl yansıyacak? Küresel senaryolar nasıl geliştiriliyor? Bilim ve teknolojik gelişmeler beraberinde hangi olasılıkları taşıyacak? Örneğin yapay zeka uygulamaları hangi ahlaki açmazları getirecek?

Bizler değişime ayak uydurmak için neler yapabiliriz? Ufuk Tarhan, her şeyden önce her anlamda, ruhen ve bedenen bağışıklık sistemimizi güçlü kılmaya, esnekliğimizi, dayanıklılığımızı yükseltmeye odaklanmamız gerektiğini söylüyor. Çünkü ancak ve ancak ayakta kalabilirsek hemen her alanda uyum sağlamak zorunda olduğumuz değişimlere ayak uydurabiliriz:

“2021 ve sonraki özellikle 4-5 yıl oldukça çetin geçecek. Kendimizin ve birinci derece sorumlu olduğumuz, birbirimizden etkilendiğimiz aile üyelerinin, yakınlarımızın gelecek planlarını, yaşam alışkanlıklarını, yetkinliklerini fütürist bakış açısı ile değiştirmeliyiz. Paradigmalarımızı, önyargılarımızı, kendi kendimize koyduğumuz sınırları, baskıları kaldırmalı, yıkmalıyız. Kendimize, birbirimize iyi, olumlu bakmalı, cesur, çalışkan, sakin ama çevik ve takım oyuncusu olmalıyız. Bireysel savunma ve koruma içindeyken bir yandan da bütüncül bakabilmeli, ‘birimiz hepimiz için’ bağını kararlılıkla gözetmeliyiz.”

“GELECEK GÜZEL GELECEK”

UFUK TARHAN
FÜTÜRİST, EKONOMİST VE YAZAR
“Güzel bir gelecek görüyorum. Olumsuz tabloya rağmen bunu söylüyorum, çünkü dünya daima bir devinim içinde olmuş. Çok önemli kırılmalar, krizler, çöküşler, savaşlar, felaketler yaşamış ama hepsinden, eskisine oranla daha da güçlü, iyi koşullarla çıkmayı başarmış ya da ‘iyi, güzel’ tanımlarını yeniden yapmış. Bu sefer de öyle olacağını ve sonra yine debeleneceğimizi düşünüyorum. Hem küresel ısınma nedenli iklim krizleri hem de aşırı nüfustan kaynaklanan sıkıntılarımız uzun yıllar sürecek gibi duruyor, ancak mutlaka bugünkünden daha akıllı ve sürdürülebilir yöntemler bulacağımızdan eminim. Eğer daha akıllı, saygılı ve çalışkan olursak… Pandemiye rağmen mottomda ısrarcıyım; gelecek güzel gelecek.”

İLGİLİ İÇERİKLER

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil