Kralı mı istiyorsunuz?
Biri ‘mutlu ilişki’nin sırrını kulağınıza fısıldasa ve şöyle dese; “İş kadında bitiyor!” Kızar mısınız, kulak mı kabartırsınız? Derler ki; kralı istiyorsanız kraliçe olmak zorundasınız. Haydi buyurun buradan yakın şimdi!
Babanızla ilişkiniz nasıl?
Baba-kız ilişkisinin, kadın-erkek ilişkisinin gidişatında ve kalitesinde önemli bir mihenk taşı olduğu söyleniyor. Kadının ilişkisi babasıyla olan ilişkisiyle nasılsa öyle ilerliyor. Babayla ilişki yolunda olmadıkça ilişki yolu kapanıyor. Babayla ara düzelince ilişkiler de yavaş yavaş yoluna giriyor. Babasıyla arasını düzelttikten sonra ilişkisi düzelen pek çok kadın var.
Ah nerede vah nerede?
Herkes gençlik yıllarından itibaren evleneceği kişiyi merak eder öyle değil mi? Hep çiftimizi arıyoruz aslında. Murzaev; “Arayın, vazgeçmeyin. Siz hazır olduğunuzda o insan karşınıza çıkacak. Sizi arayan insan da sizi bulacak” diyor ve ekliyor: “Kimi aradığınızı kesin olarak bilmelisiniz. Nasıl birisi, kaç yaşında, hangi mesleği yapıyor, hangi niteliklere sahip, saçı kaşı, gözü nasıl? Öyle bir şekillenmeli ki, öyle bir gözünüzün önüne getirmelisiniz ki, o kişi tam olarak karşınıza çıksın. Ama kimseye söylemeyin. Evrene o vibrasyon siz o kişiyi gözünüzde canlandırınca gidecek. Siz sürekli isterseniz karşınıza bir gün çıkacak. O insan da sizin gibi birisini arıyordur. Seminerlerimize katılıp istediği ve inandığı zaman ‘o’ kişiyi bulan çok insan var.”
Belki de en önemli detay şu; mükemmel biri yok. Mükemmel birini aramamalısınız. Mükemmelliği aradığınız an baştan kaybettiniz!
Ya yanlış kişi için boşa emek veriyorsak...
Diyelim ki, mutlu bir ilişki için iş başa düştü dediniz, sevgilinizi hayalinizdeki erkeğe dönüştürmek için çok emek verdiniz. Ya o kişi gerçekten sizin için doğru kişi değilse? Murzaev; “Elinizden geleni yapın gerisini kadere bırakın. Bütün yolları deneyin önce. İçtenlikle, sevgiyle emek verirseniz bunun meyvelerini alırsınız. Yıllarca çabalarsınız, sonra kalbiniz size bir gün der ki, ‘bu kadar’. İşte o zaman ayrılık zamanı gelmiştir. Ama hiçbir zaman ayrılık kararı alırken kafanızı, mantığınızı dinlemeyin. Hele hele çevrenizdeki insanları asla. Ne anne-babanızı ne akrabalarınızı ne arkadaşlarınızı. Yaşayacak olan sizsiniz, kararı siz verin. Kalbiniz bu konuda referansınız olmalı. Kalp hiçbir zaman yalan söylemez. Çünkü o bizi bilir. Gerçek her zaman içimizdedir. Ona güvenin. Kararı kalbiniz verirse gönül rahatlığı olur, kararınızdan pişman da olmazsınız. Ama mantık yalan söyler, her zaman kandırır. Duygusal kararlarınızı kalbinizi dinleyerek verin ve boşanma kararı aldıysanız mutlaka bunu 21 gün düşünün.” Ve şunu unutmayın; hayatımıza giren insanlar sonrasında dost ya da düşman olabilir ama daima bize bir şeyler öğretirler. Hayatınızdan biri çıkarsa üzülmeyin çünkü size çok şey öğreterek gitmiştir. Onun yerine teşekkür edin, o size öğretti ve görevini yaptı. Onun yerine başkası gelecektir. Önce affedin, böylece sevgi için yer boşalacak, sonra da şükredin.
Murzaev; ilişkilerde dikkat edilmesi gerekenleri ise şu şekilde sıralıyor...
Kayınvalideye savaş açmayın
Erkek çocuklar genellikle annesine göre eşini seçiyor. Dolayısıyla evlendiğinizde asla kayınvalidenize savaş açmayın. Mutlaka, daima, olumsuz tarafı olsa da ondan olumlu şeyler çıkarmaya çalışın. Bir anne 30 sene büyüttüğü erkeği bir kadına veriyor ve o kadından çok şey bekliyor. ‘Siz bana çok iyi bir erkeği teslim ettiniz, ben daha da iyi yetiştireyim, ikimiz bir yoldan gidelim’i sözlü olarak olmasa da davranışlar ile göstermek gerekiyor.
Gözyaşlarınızı saklayın!
Erkeklere gözyaşlarınızı mümkün olduğunca az gösterin. Çünkü ağlamanın her ne kadar kimyasal olarak vücuda faydaları olduğu söylense de, karşımızdakine negatif etkisi oluyor. Erkekler hemen bunu tehlike olarak kabul ediyor, ‘ben bir şey yaptım’ diye harekete geçiyorlar. Kadınlar ağladıkça durum erkeklere itici geliyor.
Olumlu yönünü bulun
Erkeklerin pek çok negatif yönü olabilir ama hiç mi olumlu özelliği yok! En azından bir olumlu yönünü bulun. Çok iyi çay demliyorsa, ‘Sen çok iyi çay demlersin, hadi senin elinden bir çay içelim’ dediğinizde emin olun mutlu olacak, gururla çayınızı demleyecek. Bilgisayarda çok mu iyi? ‘Bana da öğretir misin?’ deyin. O zaman egosu pohpohlanır ve başka yetenekleri de ortaya çıkar. Başka iyi özelliklerini de göstermeye çalışır.
Ailenizi mutlu edin
Eşiniz ya da sevgiliniz eve geldi mi onu hemen soru yağmuruna tutmayın. Ona biraz zaman verin. Otursun, çayını içsin, siz hiçbir şey sormayın. Zaten sonrasında o dökülüverir. 10 dakika geç kaldı mı ‘neredeydin, ne yaptın?’ demeyin çünkü bu durum erkeklerde protesto etkisi yaratıyor. Her zaman, ona susarak biraz zaman vermeyi deneyin. Böyle olunca zamanla belki anlatmak istemediklerini bile anlattığına şahit olabilirsiniz.
Zekanızı göstermeyin
Murzaev; “Kadınların daha zeki olduğunu söylesek belki bunu okuyan erkekler kızacaklar ama öyle” diyor. İşte ilişkinin gidişatını da bu yüzden kadınlar belirliyor. Kadınlar genellikle sağ beyni çok kullanır. Sağ; duygular, hisler, altıncı his, yaratıcılık demek... Erkekler sol beyinli ve mantıkla yaklaşıyorlar. Kadın ve erkek bir bütündür ve birbirini tamamlamak önemlidir. Siz yine de zeki olduğunuzu eşinizin tanıdıkları, akrabaları yanında göstermeyin. Zeka korkutucu olabilir!
Gözlerinizi evlenmeden önce dört açın
Evlenmeden önce her şey yolunda giderken evlendikten sonra mutsuz olan çok çift var. Murzaev’in bu konuda şöyle bir önerisi var; evlenmeden önce gözünüzü dört açın, evlendikten sonra gözlerinizi sıkı sıkı kapatın. Evlenmeden önce iki taraf da kurnazlık yapıyor, iyi tarafını göstermeye çalışıyor. Eğer her şeye rağmen evleniyorsanız, önceden görmezden geldiğiniz şeyleri evlendikten sonra da görmemeye çalışmak durumundasınız.
Yazı: Filiz Şeref
“Elinize geçen erkek, tohumdur, siz yetiştirin!” diyor Kişisel Gelişim Uzmanı Kabuljan Murzaev. Bir de üzerine “Kadın iki defa doğurur; kendi çocuğunu ve kendi kocasını” diyor. Arkasından “Annelere büyük görev düşüyor; onların çocuklarını sonraki hayata hazırlaması önemli. Ailenin direği kadındır. Kadın aileyi çaktırmadan iyi yönetirse erkek de kadın da çocuklar da mutlu olur” deyiveriyor.
Daha buna benzeyen pek çok cümle söyledikçe, üzerime ne yalan söyleyeyim bir ağırlık çöküyor. Yani yanlış anlaşılmasın; bu huzur veren, inanılmaz pozitif, güzel yürekli insan değil elbette bende bu hissi yaratan ya da saçma bulduğumdan değil söylediklerini... Sadece ‘neden ben?’ tarzındaki bir sorgulama halinden... Bu tarz cümlelerdeki ‘kadın’lar ile ‘erkek’lerin yerini değiştirsek sanki rahatlayacağım. Ama olmazmış (gülme efekti giriyoruz buraya). İlişkimin iyi olması neden sadece ya da en çok bana bağlı olsun ki? Aslında bu sistem bana eski zamanlarda annelerimizin, büyükannelerimizin yaptıklarını hatırlatıyor ya da geleneksel toplumda yaşayan kadınların... Demek o yüzden onların ilişkileri yıllarca sürmüş, onlar hep mutlu olmayı bilmiş...
‘Neden biz?’ sorusunun yanıtı ise yazının ilerleyen satır aralarında karşınıza çıkacak elbette, ama işin özü kadınlar daha akıllı. Bunu biz değil Murzaev söylüyor. Bu motivasyonla ilerlersek belki konuya vakıf olabiliriz... Belki de Murzaev’in de amacı bunu bize söylerken bize biraz gaz vermektir kim bilir?
‘Eskisi gibi uzun süreli ilişkiler neden yaşanmıyor, yaşansa bile ilişkilerimizde neden mutsuz, huzursuz oluyoruz, ilişkileri neden bu kadar hızlı tüketiyoruz, neden boşanmalar bu kadar arttı?’ gibi sorulara yanıt bulmaktı amacımız aslında. ‘Yeniden Doğuyorum’ kitabının yazarı Kabuljan Murzaev ile bir araya geldiğimizde yeniden doğmanın önce kendimizle ilgili olduğunu bir kez daha anlamamızın yanında, ilişkilerimizi güzelleştirecek olanın da yine kendimiz olduğunu idrak ettik. İdrak ettik etmesine ama uygulaması kolay mı? Denemekten zarar gelmez aslında. Önce insanın kendini bulması, kadının erkeğin doğasını iyi anlaması ve ardından nasıl bir ilişki istiyorsa onu kendi yaratması ile ilişkiler güzelleşebiliyor. Bu şekilde anlatınca basit gibi geliyor kulağa ne dersiniz? Ama biraz ipucuna ihtiyacımız var sanki...
Erkekler farklı, kabul edin!
“İnsanın en büyük düşmanı kendisidir. Mutlu olmak mı istiyorsunuz? Bunu neden kendiniz yaratmıyorsunuz?” diyor Murzaev. İlişkide mutlu olabilmenin en büyük sırrının ise karşınızdaki erkeğin asla sizin gibi olmayacağını, sizin gibi düşünemeyeceğini kabul etmekten geçtiğini düşünüyor. ‘Kadın ve erkeğin yapısı farklıdır’ diye hatırlatarak biz kadınlara şöyle tavsiyelerde bulunuyor; “İşe önce erkekleri olduğu gibi kabul etmekle başlayın. Onun nasıl olmasını istiyorsanız biraz sabır göstererek, öyleymiş gibi düşünerek ve davranarak, öyle birini yaratın ve sonra onunla istediğinizi yapın. Unutmayın bunu kimse için yapmıyorsunuz, kendiniz için yapıyorsunuz. Mevkiler, paralar erkeklerin elindedir ama o erkekler bir kadının elindedir. O yüzden kadınlara çok görev düşüyor. Kadınlar bunun için üzülmesinler sevinsinler, çünkü yönetecek olan onlar, yön verecek olan onlar, gerçek erkeği gerçek kraliçeyi doğuracak olan onlar. Kadın varsa hayat vardır. Belli bir zaman kendinizden verdiğinizi düşünüyor olsanız bile verin, sonra kraliçe gibi yaşarsınız. Beş sene zorlanırsınız belki ama 40-50 sene mutlu yaşarsınız. Kralı istiyorsanız kraliçe olmak zorundasınız.”
Şöyle bir durum söz konusu burada aslında Murzaev’e göre; “Doğanın yasası hep önce vereceksin, sonra alacaksın şeklinde. Oysa insanlar hep alayım derdinde. Ama yok işte öyle olmuyor, önceden bir bedel ödeyeceksiniz. Sistem basit işliyor aslında; biraz ver daha çok al.” Ve ekliyor Murzaev; “Erkekleri adam yapmak için biraz çaba gerekir, bazen güç gerekir, sevgi gerekir, affetmek gerekir, şükran gerekir. Çünkü kadınlar ve erkekler kendilerini tanımıyor, karşı cinsi tanımıyor, önemli olan biz hem kadınlara kendini tanıtmayı öğretmeli sonra da erkeklere kadınları tanıtmayı öğretmeliyiz.”
Değiştirmeye çalışmayın
Kadınlar ve erkekler arasında günümüzde yaşanan anlaşmazlıkların ve çekişmenin nedenini ise şu şekilde açıklıyor: “Çünkü kadın erkeğe ‘benim gibi olacaksın’ diyor. Ama erkek başka türlü ve değişmesi zor. Peki erkekler nasıl bir kadın istiyor? Yumuşak huylu. Günümüzde hayat kadına ayakları üzerinde durmayı kendine egemen olmayı öğretti. Bu bir taraftan iyi, ama diğer taraftan kötü. Çünkü erkeğin doğası gereği ona çaktırmadan güçlü olduğunu hissettirmeniz de gerekiyor. Ama kadın artık ‘ben de güçlüyüm’ dedikçe erkeği olumsuz etkiliyor. Kadınlar günümüzde doğasının özelliklerinden sapıyor, bu durum ilişkilere de olumsuz yansıyor. Bu durumda savaş mı çıkarmalı peki? Bilin ki, o noktada kimse kazanmıyor. Kaybedecek olan ise iki taraf birden oluyor. Bu nedenle erkeğin kim olduğunu kadının ne olduğunu iyice öğrenmeliyiz.
”Yani kadın doğasından koptukça erkeği kendinden uzaklaştırabiliyor. Günümüzün güçlü duran, kimseye ihtiyacı olmayan kadınları aslında erkeklere çekici gelmeyebiliyor. Kendi doğanızı tanımak demişken... Kendi doğanızı tanımak işin ön önemli detaylarından. Kendi doğasını tanımayan bir kadın ya da erkek kendi yeteneklerini ortaya çıkaramadığı için; mutlu olamıyor. Siz kendinizi, kendi doğanızı iyi tanıdığınızda kendinizi karşı tarafa iyi yansıtabiliyorsunuz. Karşı taraf da gerçek kişiliğinizi anlıyor. Kendinizi olduğunuz gibi yansıtırsanız daha çekici oluyorsunuz.
Önce siz mutlu olun
Aslına bakarsanız, ilişkinizin yolunda gitmesi için, her şeyden önce siz huzurlu, keyifli, mutlu olmalısınız. Önce kendinizi bulun, kendinize yatırım yapın. Önce kendinizi yönetin sonra erkekleri yönetin. Kendinize iyi baktınız mı, kendinize tebessüm ettiniz mi, kendinize bravo dediniz mi? Öyleyse bunu karşınızdaki için de yapabilirsiniz.
Acaba mutlu olabilmek kolay da biz mi zorlaştırıyoruz dersiniz? Murzaev bu noktada diyor ki; “Bilinen bir felsefe var; cehennem de içinizde, cennet de. Basit bir teknik var mutlu olabilmek için. Moraliniz bozuldu diyelim. Geçmişe dönün! En sevdiğiniz filmi hatırlayın örneğin. Güzel şeyler gözünüzün önüne geldi mi? Çocukluk yıllarını hatırlayın, okulda yaşadığınız güzel anları, sizi çok heyecanlandıran zamanları... Size kahkaha attıran bir an seçin ve o ana odaklanın. Çünkü bedenin hücre hafızasında o an mutlaka vardır. Sadece beynimizin değil bütün hücrelerimizin hafızası var. İnsanın sağlıklı olmasını mutlu olmasını hatırlatacak anlar vardır, o anlara döndüğünüzde vücudunuz onu hatırlar ve o zamankiyle aynı hareketi yapar. Oysa insanlar geçmişe dönük hep negatif şeyler arıyorlar!”
Mutlu olabilmek bu kadar basitken zor olan bedenimizdeki hücre hafızamıza olumlu bilgileri kaydedebilmek galiba. Murzaev, bunun zaman istediğini söylüyor. “Bir şeyi olumlu hale getirmek için 21 gün gerekiyor. Sabitlemek için de 40 gün. Esas zor olan hayat değil, bizim kendimizi değiştirebilmemiz, olumsuzların yerine olumluları koyabilmemiz... Hayatı daha güzel hale getirmenin en güzel yollarından biri de seyahat etmek. İnsan uzaklara gitmese bile sadece sokağa çıkmak bile iyi gelir. Ayrıca, her gün, her saniye insan vücudunda 20 milyon hücre ölüyor. Onların yeniden aktif olması için yeni kitaplar, yeni dostlar, yeni manzaralar gerek. Hayat zor diyene, hayat daima zor olacaktır. Küçük şeylerin tadını çıkarın. Sevgi de çok önemli. Sekiz saniyede sevginizi başka insana yükleyebilmeniz mümkün! İşte böyle böyle basit adımlarla büyük şeyler yapabilirsiniz. Evet küçük şeylerden başlamalı. Güzel bir yöntem daha var; her gün bir iyilik yapmak. Yaptığınız iyilik titreşim olarak, vibrasyon olarak size geri döner. Bu dünyada her şey titreşimden oluşurken ne kadar iyilik titreşimi yollarsanız o kadar size dönüşü olur! Ve mutlaka sabah tebessüm ederek kalkın. Sabah kalkınca ‘yaşıyoruuuuuum’ diye bağırarak güne başlayın, emin olun o günün enerjisini depolamış olursunuz. Akşamları ‘çok güzel bir gün yaşadım, iyi ki ben varım’ deyin. Dedik ya, her yaptığınız şey hücrelere kaydoluyor, kaydolanlar da hiçbir zaman kaybolmuyor. Hayat yıllardan ibaret değil, yaşadığımız güzel anlardan ibarettir. Her bir yaşadığınız anın tadını çıkarın.”