Modern çağda bir hayalperest -Simge-
Alametifarikası cümlelerinin satır aralarında gizli bir Simge... Sıcacık bir günde, günden daha sıcak bir sohbet... Özgürlüğe, müziğe, çocukluğa ve hayallere dair bir buluşmadayız. Bu röportajı okurken fonda mutlaka müzik olmalı. Biraz da rüzgar.
Röportaj: Simay Engür
Fotoğraf: Deniz Özgün
Styling: Şeyda Sözüer
Saç: Murat Bulut
Makyaj: Seçkin Süngüç
Pop müziğin gelip geçici rüzgarına kapılmayan; arzularını bastırmayan, özgür ve ne istediğini bilen kadınları şarkılarına taşıyan bir hayalperest. Henüz sohbetimizin başlarındayken ‘çocukluktan beri en iyi yaptığım şey hayal kurmak oldu’ diyor. Simge Sağın, bundan beş yıl önce Miş Miş şarkısıyla yakaladığı ivmeden sonra Yankı, Üzülmedin mi? ve Öpücem gibi pek çok hit şarkısıyla; günümüzde özensizliğiyle eleştirilen pop müziği, hak ettiği değere yakışır bir tutkuyla taşıyor. Onu tek bir kelimeyle anlatmak istesek; bu hiç şüphesiz ‘tutkulu’ olurdu. Üretmeye ve sanata olan tutkusu, ressam bir dede ve müzisyen bir baba ile geçen çocukluğundan geliyor. Sahneden indiği an, her fırsat bulduğunda karavanıyla yersiz, yurtsuz, özgür, yolda olmayı seven, maceracı ve doğaya tutkulu bir seyyah aynı zamanda. “Doğayla iç içe olmak, kamp yapmak, resim yapmak bunların hepsi birer sakinleşme yöntemi benim için. İşim çok heyecanlı ve yorucu olduğu için; ancak sakin kalınca iyi hissediyorum. Bu da üretimime çok güzel bi şekilde yansıyor” diyor. Onun kendini sıfırlama yöntemi, arınmış bir yaratıcı güçle yepyeni şarkılara dönüşüyor. Tıpkı omzundan elini hiç çekmeyen Sezen Aksu’dan aldığı ‘özünü değiştirmeden, kendini, çizgini bozmadan devam et’ öğüdündeki gibi o her daim özüne, çocukluğuna, doğaya, sanata, müziğe, kendine sadık bir kadın. Karşınızda çocukluğundan bu günlere, modern çağın hayalperesti.
Gitarist bir baba, ressam bir dede, sanat ve müzik dolu bir çocukluk. Ardından İTÜ Devlet Konservatuvarı’nda eğitim. Bugün karşımızda duran Simge olacağınız, hikayenin başından belliymiş sanki...
Evet, dediğiniz gibi müzisyen bir babanın kızı olarak büyümek ve ailedeki diğer bireylerin sanata yatkın olmaları; bana çok güzel yansıdı. Çocukluğum boyunca babam gitar çaldı, ben şarkı söyledim. Benim için de çocukluk hayalim olan müzisyenlik, gerçek oldu.
Sanatla iç içe, yaratmanın ve üretmenin kıymetli olduğu bir ortamda büyümüşsünüz. Çocukluğunuzda evde genellikle hangi tarz şarkılar çalınırdı, söylenirdi?
Babam caz gitaristi olduğu için genellikle evde caz şarkıları ve hafif Batı müziği çalınırdı. Bunun yanı sıra annem de klasik Türk müziği dinlerdi. Ben her ikisini de severek söylerdim.
O yıllarda da hayal kurma, isteme ve ‘oldurma’ konusunda inatçı ve mücadeleci bir yapınız var mıydı?
Çocukluktan beri en iyi yaptığım şey hayal kurmak oldu. Etrafımdaki herkes hayalperest olduğumu ve bunun ileride beni çok üzeceğini söylerdi. Ben tam aksine hayal kurmanın ve kurduğum hayalin enerjisini yaymanın hep çok büyük faydalarını gördüm.
‘Kadın olmak’ yaptığınız işin önüne geçtiğinde; ne giydiğinizle, nasıl göründüğünüzle ilgili konuşulduğunda ne hissediyorsunuz?
Rachel Feltman’ın ‘cinsiyetçilik bir tebessümle başlar’ sözünü çok severim. Giyim tarzım, dış görünüşüm ve söylemlerim tamamen beni yansıttığı için; işimin önüne geçip beni rahatsız edecek herhangi bir konu ile karşılaşmıyorum.
Şarkılarınızda etken, arzularını bastırmayan, acı çekse de kimseye müdana etmeyen, güçlü bir kadın imgesi var. Evet, belki direkt toplumsal bir mesaj değil; ancak özenle seçildiği belli. Güçlü kadın sizin için ne ifade ediyor?
Çabuk pes etmeyen, mücadeleci bi ruhum var. Güçlü kadın benim için kendi ayakları üzerinde durabilen, işini ve kendini doğru yönetebilen kadındır.
Sezen Aksu’yla şarkı alışverişinden öte bir bağınız var... Aklınızdan çıkaramadığınız bir öğüdü var mı?
Sezen Aksu ile yollarımızın kesişmesi, müzik kariyerimde başıma gelen en güzel şeylerden biri oldu. Dört yıl önce bana şarkı söyleme tekniğiyle ilgili çok önemli bir şey öğretti. “Özünü değiştirmeden, kendini, çizgini bozmadan devam et Simge” demişti. Bu da aklımdan çıkarmadığım çok kıymetli bir öğüt.
Şarkılarınız her kesimden insana hitap ediyor, geniş kitlelere ulaşıyor. Popüler kültüre dahil olan, çoğunluk tarafından onaylanan bir iş; zannedildiği gibi o işin değerini azaltır mı sizce?
Ben popüler olmak için müzik yapmıyorum. Hissettiğim müziği yapıyorum. Bu nedenle büyük kitlelere ulaşıyor. Evet, her kesimden, geniş bir dinleyici kitlem var ve bu da beni çok mutlu ediyor. En başında amaç popüler kültüre hizmet etmek olmadığı için; o işin değeri hiçbir zaman azalmıyor.
Dijital çağda, ünlü olmak artık kişilere ya da kurumlara bağlı değil. Otoritelerden bağımsız, dijital platformlar aracılığıyla da kitlelere ulaşılabiliyorsunuz... ‘Ben kendim gibi olmak istiyorum, bağımsız devam edeceğim’ diye düşündüğünüz oldu mu?
Hayır, çünkü her zaman kendim gibi oldum. Kendi kanatlarımla uçmayı tercih ettim. Seçimlerimde sadece kalbimin sesini dinledim. Bu da beni özgürleştirdi.
Instagram’da bir milyonu aşkın takipçiniz var. Dijitalleşmenin getirdiği ‘yeni şöhret’ kavramında, bu sayılar önemli mi gerçekten?
Bu sayıların getirdiği şöhret kavramının gelip geçici olduğuna inanıyorum. Benim için hiçbir önemi yok.
90’lar pop müziğinin altın çağıydı. Ancak bugün ‘unutulan 90’lar ünlüleri’ diye bir tabir var. Kalıcı olmak ve hatta ikon olmak sizin için ne anlam ifade ediyor?
Kariyer hayatınızda yeni çağa ayak uydurursanız, yenilikleri takip edip yakalarsanız, eskide kalmazsınız. 80’lerde ikon olan Madonna, 2020’de de ikon. Kalıcı olabilmek için ‘ben oldum’ gafletine kapılmadan; her zaman daha iyi, daha yeni, daha farklı ne yapabilirim? diye uzun uzun düşünmek, mesai harcamak ve üretmek gerektiğini düşünüyorum.
Sahneye çıktığınız anda dönüştüğünüz Simge’yle, tek başınıza kaldığınız andaki Simge arasında ne kadar mesafe var?
‘Şöyle ya da böyle olmalıyım’ diye özel bir çabam yok; ama seyirciden aldığım enerji ve sahnedeki heyecanla kendimi süper kahraman gibi hissettiğim zamanlar olmuyor değil!
Hayata karşı duruşuyla size ilham olan, hayran olduğunuz ve saygı duyduğunuz kadınlar kimler?
Sezen Aksu, Şah Yaycı.
Daha fazla özgürlük için güvenli alanlarınızı terk ettiğiniz ve ‘iyi ki yapmışım’ dediğiniz dönüm noktaları var mı hayatınızda?
Olmaz mı? Miş miş gibi hareketli bir şarkıdan sonra; Yankı’yı piyasaya sunmak çevremdeki birçok insana göre benim için büyük bir riskti. Şu an baktığımda iyi ki yapmışım diyorum!
Karavanınız var, harika resimler yapıyorsunuz… Her ikisinin temelinde de ‘uzaklaşma, kendinle kalma’ iç güdüsü var sanki. Yalnızlık sizi besliyor mu?
Kesinlikle. Doğayla iç içe olmak, kamp yapmak, resim yapmak bunların hepsi birer sakinleşme yöntemi benim için. İşim çok heyecanlı ve yorucu olduğu için; ancak sakin kalınca iyi hissediyorum. Bu da üretimime çok güzel bi şekilde yansıyor.
Kariyeriniz, olabilecek en mükemmel seviyeye ulaştığında; hayatınızda hangi duygu ya da durum eksik olursa tam anlamıyla mutlu olmadığınızı hissedersiniz?
Arkadaşlarım, dostlarım ve sevdiklerim yanımda olsun isterim. Aksi halde bir şeyler eksik kalır; çünkü hayat paylaşınca güzel.
Kendinizi doğru ifade edemediğinizde; sizi yakından tanımayan insanların hakkınızda neyi bilmesini isterdiniz?
İçimde hiç kötülük olmadığı bilmelerini isterim.
Aşk, deliliğe mi yoksa mantığa mı daha yakın olduğunda; aşkı algılayış biçiminize daha çok uyuyor?
Aşk bence mantık dışı. Deliliğe daha yakın geliyor!
Spor, beslenme, güzellik, estetik konusunda neler yapıyorsunuz ve neleri asla yapmıyorsunuz?
Düzenli olarak spor yapmaya özen gösteriyorum. Aralıklı olarak tenis oynadım. Son altı yıldır profesyonel olarak Pilates yapıyorum. İki yıldır çok severek yoga ve anti-gravity yoga yapıyorum. Bol su içiyorum, düzenli uyuyorum, ketojenik besleniyorum. Özellikle beslenme alışkanlığımı değiştirdikten sonra, hayat kalitemin yükseldiğini gördüm. Düzenli olarak cilt bakımı yaptırıyorum. Evde doğal kürler ile yaptığım bakımlarımı aksatmıyorum…
İhtiyacınızın olmadığını bildiğiniz ve gardırobunuzda bolca bulunduğu halde ısrarla satın aldığınız bir kıyafet var mı?
Beyaz tişört ve ayakkabı. İhtiyacım olmasa da mutlaka satın alırım!
Şarkı söyleyerek çoğu zaman insanları eğlendiren, enerjilerini yükselten biri olarak; siz eğlenmek için neler yaparsınız?
Arkadaşlarımla sohbet eşliğinde, güzel bir akşam yemeği beni çok mutlu eder. Ara ara gittiğim yurt dışı seyahatleri ve çok sevdiğim bir sanatçının konserini izlemek, enerjimi yükseltmek için yaptıklarım arasında.
Bir günlük kaçış biletiniz var! Yolculuk geçmişe mi, yoksa geleceğe mi olur?
Kesinlikle geçmişe olurdu! Babamla geçirdiğim güzel anlardan birine dönmek isterdim. O anın tadını bir kez daha çıkarabilmek için...
Bu ayın başında Harbiye Açıkhava Konseri’niz var. Üstelik sıradan bir konser değil, daha az sayıda ve muhtemelen maskeli seyirciler olacak. Ayrıca ilk Harbiye konseriniz… Ne hissediyorsunuz?
Yıllardır hayalini kurduğum bir sahne gerçekleşiyor. Bunun için çok heyecanlıyım! Çok emek verdim ve çok çalıştım. İçinde bulunduğumuz süreç nedeniyle yarı kapasiteli bir konser olacak; ancak oraya beni dinlemeye gelen insanların enerjisi ile unutulmaz bir gece olacak aynı zamanda. Aşırı heyecanlıyım!
Sırada neler var?
Sırada tabii ki yepyeni şarkılar var! Ama ben sadece hissettiğim zaman şarkı çıkartıyorum. Şarkı dinleme ve üretme dönemindeyim şu an. Kışa doğru yeni bir şarkı gelir diye düşünüyorum… Ama her an her şey olabilir!
Bir sonraki buluşmamızda hatırlatmak için; yakın gelecekteki Simge’ye bir motivasyon mesajı bırakabilir misiniz?
Sen her şeyin üstesinden gelirsin!
KISA KISA
İzlediğim ilk konser…
Harbiye Açıkhava’da Sezen Aksu.
Macera dolu bir şehir…
Amsterdam.
Kendime en çok sorduğum soru…
Neden böylesin?
Keşke ben söyleseydim…
Her şey fani.
Müzikleri çok iyi…
K-PAX.
Hayatımı özetleyen hashtag…
#BenBazen
En çok kullandığım emoji…
Stil ikonum…
Audrey Hepburn.