Cildimiz 1.5-2 metrekareye varan yüzeyiyle en büyük organımız. Bir yandan vücut ısısını dengelemekten, sıcak, soğuk ve dokunma duyularını algılamaktan, sıvı ve elektrolit dengesinden, D vitamini sentezinden sorumlu. Diğer yandan da dış dünyayla ilk karşılaştığımız savunma hattımızı oluşturuyor. Yani vücudumuzu basınç ve ısı değişiklikleri, mikroorganizmalar ve kimyasallar gibi zararlı dış etkenlerden koruyucu bir zırh görevi görüyor.
Cilt kalitemizin iyi olduğunu söyleyebilmemiz için dış etkenlere dayanıklı olması, konturlarının düzenli olması, elastikiyetinin, sıkılığının ve neminin yerinde, parlaklığının iyi ve dokusununsa pürüzsüz olması gerekiyor. Cildin yaşlanması cilt kalitesini olumsuz etkiliyor. Ancak cildimiz sadece zamanın geçişine bağlı olarak yaşlanmıyor. Cilt sağlığını ve kalitesini sağlıklı yaşam felsefesinden ayrı düşünmek mümkün değil.
Yaşlanmayı “intrinsik” (iç) ve “ekstrinsik” (dış) olarak ele alıyoruz. İntrinsik yaşlanma doğal, kronolojik yaşlanma süreci. Ekstrinsik yaşlanma ise dış faktörlere ve çevrenin etkisine bağlı. Birleşmiş Milletler (UN) verilerine göre bugün dünya nüfusunun %54’ü şehirlerde yaşıyor. 2050 yılında bu oranın %70 olacağı tahmin ediliyor. Modern şehir yaşamının getirdiği dış faktörler nasıl doğal ve kaçınılmaz bir süreç olan yaş alma süreci üzerinde hızlandırıcı etkide bulunuyorsa cildimizi de aynı şekilde etkiliyor.
Modern yaşamın getirdiği cilt yaşlanmasını hızlandırıcı faktörlerini Dr. Sadiye Kuş dört ana başlıkta ele alıyor.
1. Beslenme
2. Ruh hali
3. Yaşam tarzı (sigara, alkol, egzersiz, uyku)
4. Çevrenin etkileri (UV, hava kirliliği)
Beslenme:
• Toprak endüstriyel tarımla birlikte zenginliğini yitirdiği için günümüzde yetişen bitkiler de önceye göre içerdikleri mineraller açısından fakirleşti. Tarım ürünlerinin besleyiciliği, yani organizmamızın düzgün işleyebilmesi için ihtiyacı olan vitaminleri, mineralleri ve fitobesinleri yeterli düzeyde bize sağlayabilmesi güçleşti.
• Gıdaların şehirlere ulaşması ve sonrasında evlerimize girinceye kadar depolanmasında aksayan süreçler de gıdaların besleyiciliğini yitirmesinde ek bir faktör.
• Besinlerin içerik açısından fakirleşmesinin yanında modern yaşamda düşülen beslenme hataları da cilt yaşlanmasını hızlandırıyor.
• Bu hataların başını şekerin aşırı tüketilmesi çekiyor. Karbonhidratlar vücudumuzun enerji için ilk tercih ettiği besin maddesi. Şeker alımıyla insülin hormonu yükselir ve şekerin hücre içinde depolanması sağlanır. Eğer şeker alımı (basit karbonhidratlar) yüksekse kan şekeri ve insülin sürekli yüksek olur ve hücreler insüline duyarsızlaşır. Buna insülin direnci diyoruz. Hiperinsülinemi enflamasyonu, yani yangıyı artırıyor. Enflamasyonun kontrol edilememesi ise organizmayı yaşlandırıyor.
• Şekerin insülin direnci üzerinden enflamasyonu artırması yanında derinin sıkılığı ve elastikiyetinden sorumlu kollajen ve elastin adı verilen proteinlere bağlanarak işlevlerini göremez hale getirmesi de sarkma ve kırışıklıklara neden olur.
• Cildin yaşlanmasını hızlandıran enflamasyon artışına neden olan diğer faktörleri diyetle alınan Omega 3/Omega 6 oranının bozulması, hayvansal doymuş yağlar ve doğada olmayıp tamamen insan üretimi olarak sıvı bitkisel yağların kimyasal yapısının değiştirilmesiyle oluşan trans yağlar olarak sıralayabiliriz
• Sağlıklı barsak florası: Barsağın sağlıklı bir florasının olması, barsak duvarının da sağlıklı olmasını sağlıyor. Barsak duvarı sağlıklı olup düzgün işleyince tüm vücudumuz gibi cildimizin de ihtiyacı olan vitaminler, mineraller, proteinler ve diğer maddeler barsaklardan sorunsuz, rahatça emilip kan dolaşımına karışıyor ve hedef dokulara ulaşıyor. Barsak florası tarafından yapılan Biotin vücudumuzda enzimlerin normal işleyişi için ve ciltte keratin adı verilen proteinin yapımı için önemli. Sağlıklı cilt, tırnak ve saç yapımı için elzem bir vitamin. Barsak florasının bozulmasının bir başka sonucu da, enflamasyonun tetiklenmesi. Enflamasyonu kontrol edemezsek daha hızlı yaşlanacağımızı, yani kronik enflamasyonun ekstrinsik yaşlanmayı tetiklediğini biliyoruz.
Çözüm
• Beslenme hatalarını düzeltmek.
• İhtiyaca uygun olarak antioksidan destek sağlayacak besin takviyeleri almak.
Ruh hali
Stres cevabı, ilk insanın hayatta kalabilmesi için önemli ve gerekli bir mekanizmaydı. Plazalara sıkışıp kalan, trafikte saatler harcayan, sürekli bitmeyen hedefler peşinde koşup, epostalar ve akıllı telefonlara düşen mesajlar tarafından kovalanan şehir insanları içinse bir türlü sonlanamayan stres cevabının başka sonuçları oluyor. Adrenalin ve kortizol düzeyimiz düşüp normal konuma geçemiyoruz. Stres cevabının aşırı olması psikolojimizi olumsuz etkiliyor, kardiyovasküler hastalıklar, migren, epilepsi gibi pek çok hastalığın ortaya çıkışına yol açıyor. Alerjik hastalıklar alevleniyor. Enflamasyon artırıyor. Kısa süren ve sonlanan bir stres cevabı bağışıklığı arttırırken hiç sonlanamaması bağışıklığımızı baskılıyor. Telomer kısalmasına yol açarak doğal yaşlanma sürecini hızlandırabiliyor. Stres cevabının hedef organlarından biri de cilt. Stres cevabı olarak ortaya çıkan katekolaminler kollajen ve elastin sentezini azaltıyor, cildi inceltip yaşlandırıyor. Kortizol hormonu ise cildin kollajen sentezini olumsuz etkiliyor, yıkımına yol açıyor.
Çözüm
• Yoga, meditasyon, nefes egzersizleri gibi yöntemler stresi azaltmakta kullanılabilir.
Çevresel Etkiler
Güneş: Çevresel faktörler arasında yaşlanmayı en çok artıran etken güneş. Kronik güneşe maruziyetin cilt bulguları arasında kırışıklıklar, lekelenme, damarlarda genişleme ve yüzeyselleşme, elastikiyet kaybı ve keratozik yapılar yer alıyor. UV kollajeni parçalayan matriks metaloproteinazı artırıyor; kollajen üretimini baskılıyor, pigment üretimini artırıyor, elastik liflerin yapısını bozarak sarkmaya neden oluyor. Güneş ışınlarının kümülatif birikimi cilt altındaki destek yağ dokuda da değişikliklere yol açıyor. Bu yağ dokusunun kaybı cildin sarkmasına ve yorgun görünümüne neden oluyor.
Hava kirliliği: Kirli şehir havasındaki partiküllerin ve gazların, derinin yaşlanma sürecini hızlandırdığı ortaya konuldu. Hava kirliliği kollajeni yıkan matriks metaloproteinaz enzimini artırıyor, lekelerde ve kırışıklıklarda artışa yol açıyor. Osteoporoza yani kemik kaybına da neden oluyor ve böylece yağ yastıkçıklarının ve cildin yaşlanma sürecini ayrıca hızlandırıyor. Güneş ve çevre kirliliği bir araya geldiğinde cilt için çok daha zararlı bir kombinasyon oluşturuyor.
Çözüm
• Güneşten fiziksel olarak korunmak, düzenli güneş koruyucu kullanmak, ek olarak C ve E vitamini içeren antioksidan topikal kozmetiklerden yararlanmak.
• Akşamları yatmadan önce cilde yapışan partiküllü materyali yıkayarak ciltten uzaklaştırmak ve cildin bariyer tabakasını partiküllü maddelere karşı koruyacak bir nemlendiriciyi düzenli kullanmak gerekiyor.
• C vitamini ve E vitamini, yeşil çay ya da resveratrol içeren topikal antioksidan kozmetik ürünler etkileri azaltıyor. Retinoik asid hücre döngüsünü artırıyor, matlık ve ince kırışıklıklara iyi geliyor.
Yaşam tarzı
Uyku: Uyku bozuklukları cildin erken yaşlanmasında rol oynuyor.
Sigara: Sigara cildi yaşlandırıyor. Oksidatif stres yaratıyor, matriks metaloproteinaz enzimini artırarak kollajen yıkımını artırıyor ve kollajen sentezini azaltıyor. Telomer kısalmasına yol açarak doğal yaşlanma sürecini hızlandırıyor.
Sedanter yaşam tarzı: Düzenli egzersiz antioksidan kapasiteyi artırarak oksidatif stresi azaltıyor, kollajen sentezini artırıyor.
Çözüm
• Uyku bozukluklarının nedenlerini ortadan kaldırmak için gerekli tedavi süreçlerini başlatmak.
• Sigarayı bırakmak.
• Egzersizi yaşam tarzının bir parçası haline getirmek.
Modern yaşam tarzı hayatımızın bir gerçeği. Yüzyıllar öncesindeki gibi “doğal” yaşamayı hayal etmek günümüzde pek gerçekçi görünmüyor. Ancak “modern yaşam”ın getirdiği olumsuzluklara karşı yaşam kalitemizi iyileştirecek önlemler mevcut. Yeter ki biz alışkanlıklarımızın ve konfor alanımızın tutsağı olmaktan kurtulabilelim…