Neden kekeliyor?

Kekemelik hakkında merak edilenler...

Yazı: Elif Girgin/Bebeğimle Elele

Gerçekten kekeliyor mu yoksa sizin kekelemelik sandığınız şey sadece akıcı konuşamaması mı? Fark nerede? Hastalık mı, değil mi? Kendiliğinden geçer mi? Ne gibi terapiler uygulanıyor, çocuğun psikolojisini nasıl etkiliyor? Kekemelikle ilgili tüm bu sorulara yanıt aradık.

'Anne’ dedi, ‘baba’ dedi… Onun ağzından çıkan ilk sözcükler ne büyük mutluluk aileler için… Yarım yarım konuşması, sözcüklere farklı anlamlar yüklemesi, bazen bir kelimeyi bir türlü doğru söyleyememesi… Hep akılda kalan sevimli anlar... Peki ya kendini bir türlü ifade edemiyorsa? Sözcükler dilinde düğümleniyor, ağzından bir türlü çıkamıyorsa? Hafızalarımıza hep bir komedi malzemesi olarak yer eden kekemelik, yaşayanlar için hiç de gülünç bir durum değil; hele de çocukluk çağında.

Çocuklarda genellikle 2-5 yaş döneminde görülebilen kekemelik, bazen hiçbir müdahaleye gerek duyulmadan kendiliğinden ortadan kalkabiliyor. Ancak inatçı kekemeliklerle mücadele etmek daha zorlayıcı bir süreç. Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Konrot’a kekemeliğin tanımını, NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Leyla Arslan’a ise çocukların psikolojisini nasıl etkilediğini sorduk.

Akıcı mı konuşamıyor, kekeme mi?

Kekemelik kısaca, konuşmanın doğal akışının istemsiz biçimde kesintiye uğraması olarak tanımlanıyor ve konuşma gelişimi sırasında çocukların çoğunda akıcı olmayan konuşma davranışları gözlenebiliyor. Aslında, konuşmanın akışında herkeste zaman zaman aksaklıklar gözlenmesi normal ancak kekemelik, bu durumdan önemli ölçüde farklılıklar gösteriyor. Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Normal olarak kabul edilen akıcısızlıklar, konuşma sırasında tereddüt etme, duraksama, sözcük arama, dil sürçmesi, sözcükleri tekrarlama, konuşmanın arasına ‘işte, yani, şey’ gibi sözcükler ya da ‘eee, ııı, aaa’ gibi sesler sokuşturma ve benzeri biçimde ortaya çıkan davranışlardır. Kekemelikte gözlenen konuşma davranışları ise bu tip akıcısızlıklardan farklı. Kekemelikte gözlenen akıcısızlık sorunları, sözcüğün tamamında değil, bir parçasında gözlenir. Bu tip konuşma bozukluklarında hece/ses tekrarları, bloklar ya da ses uzatma tarzında üç temel belirti söz konusudur” diyor.

Psikolojik mi değil mi?
Çocuklarda kekemeliğin baskı, heyecan, korku, stres gibi durumlardan kaynaklandığı ve psikolojik kökenli olduğu düşünülse de bunu açıklayan kesin bir bulgu yok. Hatta Prof. Konrot günümüzde kekemeliğin, kişinin konuşmaya karşı farklı tutumlar geliştirmesi nedeniyle, psikolojisini de etkilemeye başladığının düşünüldüğünü ifade ediyor. Kekemelik ile benlik algısı, özgüven, kaygı, öğrenilmiş çaresizlik gibi psikolojik faktörler arasında bir ilişkiden söz etmek mümkün. Ama bu ilişkinin neden-sonuç ilişkisi olarak ele alınması konusuna dikkat edilmesi gerekiyor.
 
En sık 2-5 yaş arasında
Kekemelik, normalde dil gelişiminin ilk evrelerinde, en çok da 2-5 yaş arasında ortaya çıkıyor. 11 yaş sonrasında ortaya çıkma olasılığı çok az. 2-5 yaş döneminde 100 çocuktan ortalama dördünde kekeleme davranışı gözlenebiliyor. Bunlardan üçünde, gözlenen kekemelik davranışı herhangi bir müdahaleye gerek duyulmadan altı ay ile iki yıl içerisinde kendiliğinden ortadan kalkabiliyor. Ancak altı aydan uzun süren kekemeliklerde yardımsız gelişim olasılığı azalıyor. Erken dönemde kendiliğinden geçmemesi ya da erken müdahale ile yönetilmemesi durumunda, kekemeliğin kronik/inatçı kekemeliğe dönüşme olasılığı yükseliyor.

Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Kekemelik davranışı değişkenlik gösterir. Dönem dönem azalma ya da şiddetlenme gözlenebileceği gibi, durumdan duruma göre de farklılıklar ortaya çıkabilir. Kekemeliğin geçip geçmediğine ilişkin soruya kolayca evet ya da hayır demek mümkün değil. Kimi kekemelerin yıllar süren mücadeleleri sonrasında akıcı konuşabildiklerini de hatırdan çıkartmamak gerek” diyor.



Ne zaman şüphe etmeli?
Prof. Dr. Ahmet Konrot, konuşma güçlüğü yaşayan her çocuk için ‘kekeme’ denemeyeceğini; konuşma sırasında sözcüğün bir bölümünde tekrarlar, bloklar (konuşma yolunda meydana gelen ‘tıkanma’ sonucunda konuşma seslerini söyleyememe, zorlanma vb.), uzatmalar gözleniyor ve bu tür davranışlar hem sık sık yaşanıyor, hem de göze batacak kadar belirgin oluyorsa, ailelerin kekemelikten şüphe edebileceğini söylüyor.

Nedeni bilinmiyor?
Kekemeliğin ne olduğuna ilişkin oldukça geniş bir bilgiye sahip olunsa da nedenleriyle ilgili net bir bulgu yok. Çok yönlü ve çok boyutlu bir sorun olan kekemelik genetik altyapı, nöro-anatomik ve nörofizyolojik etmenler, özellikle kontrolsüz farkındalığın ortaya çıkmasıyla birlikte buna eşlik eden psikolojik faktörlerle ilişkili.

Terapi süreci önemli
Kekemeliğin bir hastalık olmadığına, teşhisinin değil ‘yönetiminin’ zor olduğuna vurgu yapan Konrot; “Kekemeliğin, özellikle erken dönem kekemeliğin yönetim planlaması açısından teşhisi; bu konuda eğitimli, bilgili ve deneyimli bir dil ve konuşma terapisti tarafından yapılmalı. Terapi süreci ve süresi kişinin yaşına, koşullarına, kişilik özelliklerine, kişinin iletişim-dil-konuşma performansının değerlendirilmesi sonucunda çıkan tabloya ve bu tabloya eşlik eden başka sorunların olup olmadığına göre değişir” diyor ve özellikle erken dönem kekemelik konusunda ailelerin uzman bir dil ve konuşma terapistine başvurmasını ve eğer beklenecekse de bu bekleme kararını bir uzmana danışarak vermeleri önerisinde bulunuyor.

Psikoloji nasıl etkileniyor?
Uzman Klinik Psikolog Leyla Arslan, çocuğun konuşma engeli bir türlü düzelmemişse ve okul çağına kalmışsa bu durumun kaygı bozukluğuna, yetersizlik, güvensizlik ve akıl dışı duygular geliştirmesine neden olacağını; bazı kekemeliklerde dikkat eksikliği, bazılarında kişilik bozukluğu, bazılarında öğrenme bozukluğu, bazılarında sesletim bozukluğu, uzun sürerse kaygı bozukluğunun birlikte görülebileceğini söylüyor. Çocuk, uzun süre konuşma bozukluğu yaşarsa psikolojik yönden desteklenmesi ve kontrol edilmesi önemli. Sosyal kaygı, depresyon ve kaygı bozuklukları ortaya çıkmışsa sadece konuşma terapisi yeterli olmuyor. Bu durumda diğer psikoterapi yaklaşımları da gerekebiliyor.

Nasıl yaklaşmalı?
•    Çocukla konuşurken aceleci, telaşlı olmayın. Sözel uyarı yerine, konuşma sırasında duraklamalar yaparak konuşma sırasında aceleye gerek olmadığı hissini çocuğa yansıtın.
•    Tüm ilgiyi çocuğa verebileceğiniz rahat dinleme-konuşma ortamları yaratın.
•    Nasıl konuştuğuna değil, ne söylediğine dikkat edin.
•    Sadece konuşmasına değil, diğer güçlü olduğu alanlara odaklanın. Örneğin, spor etkinlikleri, düzenli olma, bir işi kendi başına yapma gibi konuşmayla doğrudan ilgili olmayan diğer alanlardaki güçlü yanlarını takdir edin.
· Takdir konusunda açıklayıcı olun. Sadece “Aferin!” demek yerine, örneğin, “Odanı ne güzel topladın. Bana çok yardımcı oldun!” diyerek, neyin takdir edildiğini anlamasını sağlayın.

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil