Neden terk ediliyoruz?
Biriyle flört ediyorsunuz, çok güzel bir gün geçirdiniz ve bir daha sizi aramadı ya da 1-2 gün sonra telefonlarınıza çıkmamaya başladı. Siz de bir türlü bunu anlamlandıramıyorsunuz! Neden mi? Cevabı basit aslında…
Yönetin!
Dönelim yine ikinci maddeye! Siz ne istiyor ve bekliyorsunuz ve istediğinizi elde etmek için neleri feda etmeye hazırsınız? Dışarıdan mükemmel görünen pek çok ilişki ve evlilikte aslında yüzlerce sorun yaşanıyor ama önemli olan karşınıza çıkan ilk sorunda küsüp gitmek değil, o sorunu aşacak formülü bulabilmek, yorulmak, darılmak yok. Aile olmak da bu zaten. Nasıl kan bağınız olan ilişkileri kestirip atamıyorsanız, eşinizle ilişkinizde de sorunları aşmanın formüllerini bulmalısınız.
Sevgi emek ve zaman gerektirir!
İnsanların birbirini sevebilmesi ve tanıyabilmesi emek ve zaman gerektirir. Bu yüzden çok hızlı başlayan ilişkilerde hemen yatağa girmek oldukça yanlış. Eğer karşınızdaki erkek bunu size diretiyorsa zaten niyeti bellidir. Ciddi bir ilişki yaşamak istiyorsanız, cinsellikten -onu tanıyana kadar- uzak durun. Karşınızdaki erkek size emek harcıyorsa, sizi düşünmeye başlamışsa ancak o zaman sağlıklı bir ilişki kurabilirsiniz. Yeterince açık mıyım?
Gelelim size! “Ben evlenmek istemiyorum ama yan cebime koy” mu diyorsunuz, yoksa “Ben evlenmek istiyorum, benimle bu niyetle yürümeye var mısın” mı? Erkekler genelde imalardan, dolaylamalardan anlamaz. Anladıkları tek şey sizin ağzınızdan çıkandır. Anlayan modelleri de vardır ama onlar genellikle bunu Don Juan’lık için kullanır. Peki gerçekten siz evliliğe hazır mısınız? Aile kurmak ne demek? Çocuğunuzu nasıl yetiştireceksiniz? Bu sorumlulukları almaya hazır mısınız? Finansal olarak alt yapınızı hazırladınız mı? Yoksa tüm bu listedekileri de ‘beyaz atlı prense’ mi havale ettiniz? Biraz fazla beklentiniz yok mu?
Çağı göz önüne alıyor musunuz?
Eskiden köyün iki güzel kızı varmış ve muhtarın yakışıklı oğlu onlardan birini seçermiş. Şimdi bir partiye gittiğinizde her yer bakımlı, kariyer sahibi, güzel, sempatik kızlarla dolu. Dolayısıyla bir erkeğin tek bir kıza odaklanması zorlaştı. Bunun da ötesinde hayat öyle yoğun ki kimsenin ‘inceliklere’ vakti kalmıyor. Dolayısıyla “Şu kızın hayatına gireyim de, beyaz atlı prensi ben olayım” demiyorlar. Beklentilerinizi çağın gereklerine göre kurgulamak bile ilişkinizde daha mutlu olmanızın güzel bir adımı olacak.
Yazı: Mürsel Çavuş
Biz kadınlar, ilişkiler söz konusu olduğunda bazen kafamızı kuma gömmeyi severiz. Mesela biriyle tanıştınız, daha ilk konuşmada ondan çok hoşlandınız. Günün akşamı düğününüzü hayal etmeye başlıyorsanız, bir dakika orada durun! Önce bir sorun bakalım: “Bu adam size uygun mu?
Sınıfta mı kaldı? Yazık! Demek ki doğru kişi değilmiş.
Yaptığımız en büyük hatalardan biri erkekleri analiz sürecine sokmadan hayatımıza sokmamız. Halbuki onlar çoğunlukla bu analizi yapıyor. “Bu kız benden ne bekliyor?” diye soruyorlar kendilerine ve eğer amaçları sadece eğlenmekse sizin gözlerinizde parıldayan evlilik çanlarını görür görmez, “Yok, bana gelmez, en iyisi ben yavaştan tüyeyim” diyorlar. Niyetleri ciddiyse bu kez “Bana yemek yapar mı? İyi bakar mı? Ailesi nasıl? Kültürel olarak aynı mıyız?” diye düşünüyorlar ve bir uyumsuzluk gördülerse uzatmamayı tercih ediyorlar.
Yelkenleri indirmek mi? Sakın!
Peki, diyelim ki karşınızdaki erkek sağ salim analiz sürecini atlattı. Ciddi ciddi sizinle birlikte, ümitlisiniz, evleneceksiniz. Güveninizi kazandı yani… Bir anda ‘o hayatımın erkeği nasılsa’ diye yelkenleri suya mı indirdiniz? Hata iki… İlişkilerde herkes kendini düşünür, eğer siz kendinizi düşünmeyi bırakıp onu düşünmeye başlarsanız ya da ondan sizi düşünmesini beklerseniz, daha çok beklersiniz. Yelkenleri suya indirdiğiniz an, ilişki yarışında geride kalmayı, hatta yarışı kaybetmeyi kabul etmişsiniz demektir. Sonra ağlayıp sızlamayın…
“Peki ama güvenemeyeceksem, kendimi rahat hissedemeyeceksem ilişkinin anlamı ne?”
Hata üç… Bu güvenmekle değil hayatınızda bir duruş sahibi olmanızla, sizin karakterinizle ilgili. Kadınlar nasıl zayıf erkek istemiyorsa, erkekler de aynı şekilde kadınların zayıflığından hoşlanmaz. Onlar da karşılarında her zaman güçlü bir kadın ister. Eğer siz “Ay ben bilemiyorum, sen bilirsin” demeye başlarsanız o zaman o da ‘bilemez’ ve iki bilinmeyenli denkleme dönüştüğünüz an sizi terk eder. Sözün özü: Kaderinizi onun ellerine bırakmayın, kendi elinizde tutun.
Dönelim yine ikinci maddeye! Siz ne istiyor ve bekliyorsunuz ve istediğinizi elde etmek için neleri feda etmeye hazırsınız? Dışarıdan mükemmel görünen pek çok ilişki ve evlilikte aslında yüzlerce sorun yaşanıyor ama önemli olan karşınıza çıkan ilk sorunda küsüp gitmek değil, o sorunu aşacak formülü bulabilmek, yorulmak, darılmak yok. Aile olmak da bu zaten. Nasıl kan bağınız olan ilişkileri kestirip atamıyorsanız, eşinizle ilişkinizde de sorunları aşmanın formüllerini bulmalısınız.
Sevgi emek ve zaman gerektirir!
İnsanların birbirini sevebilmesi ve tanıyabilmesi emek ve zaman gerektirir. Bu yüzden çok hızlı başlayan ilişkilerde hemen yatağa girmek oldukça yanlış. Eğer karşınızdaki erkek bunu size diretiyorsa zaten niyeti bellidir. Ciddi bir ilişki yaşamak istiyorsanız, cinsellikten -onu tanıyana kadar- uzak durun. Karşınızdaki erkek size emek harcıyorsa, sizi düşünmeye başlamışsa ancak o zaman sağlıklı bir ilişki kurabilirsiniz. Yeterince açık mıyım?
Gelelim size! “Ben evlenmek istemiyorum ama yan cebime koy” mu diyorsunuz, yoksa “Ben evlenmek istiyorum, benimle bu niyetle yürümeye var mısın” mı? Erkekler genelde imalardan, dolaylamalardan anlamaz. Anladıkları tek şey sizin ağzınızdan çıkandır. Anlayan modelleri de vardır ama onlar genellikle bunu Don Juan’lık için kullanır. Peki gerçekten siz evliliğe hazır mısınız? Aile kurmak ne demek? Çocuğunuzu nasıl yetiştireceksiniz? Bu sorumlulukları almaya hazır mısınız? Finansal olarak alt yapınızı hazırladınız mı? Yoksa tüm bu listedekileri de ‘beyaz atlı prense’ mi havale ettiniz? Biraz fazla beklentiniz yok mu?
Çağı göz önüne alıyor musunuz?
Eskiden köyün iki güzel kızı varmış ve muhtarın yakışıklı oğlu onlardan birini seçermiş. Şimdi bir partiye gittiğinizde her yer bakımlı, kariyer sahibi, güzel, sempatik kızlarla dolu. Dolayısıyla bir erkeğin tek bir kıza odaklanması zorlaştı. Bunun da ötesinde hayat öyle yoğun ki kimsenin ‘inceliklere’ vakti kalmıyor. Dolayısıyla “Şu kızın hayatına gireyim de, beyaz atlı prensi ben olayım” demiyorlar. Beklentilerinizi çağın gereklerine göre kurgulamak bile ilişkinizde daha mutlu olmanızın güzel bir adımı olacak.
Yazı: Mürsel Çavuş
Biz kadınlar, ilişkiler söz konusu olduğunda bazen kafamızı kuma gömmeyi severiz. Mesela biriyle tanıştınız, daha ilk konuşmada ondan çok hoşlandınız. Günün akşamı düğününüzü hayal etmeye başlıyorsanız, bir dakika orada durun! Önce bir sorun bakalım: “Bu adam size uygun mu?
Sınıfta mı kaldı? Yazık! Demek ki doğru kişi değilmiş.
Yaptığımız en büyük hatalardan biri erkekleri analiz sürecine sokmadan hayatımıza sokmamız. Halbuki onlar çoğunlukla bu analizi yapıyor. “Bu kız benden ne bekliyor?” diye soruyorlar kendilerine ve eğer amaçları sadece eğlenmekse sizin gözlerinizde parıldayan evlilik çanlarını görür görmez, “Yok, bana gelmez, en iyisi ben yavaştan tüyeyim” diyorlar. Niyetleri ciddiyse bu kez “Bana yemek yapar mı? İyi bakar mı? Ailesi nasıl? Kültürel olarak aynı mıyız?” diye düşünüyorlar ve bir uyumsuzluk gördülerse uzatmamayı tercih ediyorlar.
Yelkenleri indirmek mi? Sakın!
Peki, diyelim ki karşınızdaki erkek sağ salim analiz sürecini atlattı. Ciddi ciddi sizinle birlikte, ümitlisiniz, evleneceksiniz. Güveninizi kazandı yani… Bir anda ‘o hayatımın erkeği nasılsa’ diye yelkenleri suya mı indirdiniz? Hata iki… İlişkilerde herkes kendini düşünür, eğer siz kendinizi düşünmeyi bırakıp onu düşünmeye başlarsanız ya da ondan sizi düşünmesini beklerseniz, daha çok beklersiniz. Yelkenleri suya indirdiğiniz an, ilişki yarışında geride kalmayı, hatta yarışı kaybetmeyi kabul etmişsiniz demektir. Sonra ağlayıp sızlamayın…
“Peki ama güvenemeyeceksem, kendimi rahat hissedemeyeceksem ilişkinin anlamı ne?”
Hata üç… Bu güvenmekle değil hayatınızda bir duruş sahibi olmanızla, sizin karakterinizle ilgili. Kadınlar nasıl zayıf erkek istemiyorsa, erkekler de aynı şekilde kadınların zayıflığından hoşlanmaz. Onlar da karşılarında her zaman güçlü bir kadın ister. Eğer siz “Ay ben bilemiyorum, sen bilirsin” demeye başlarsanız o zaman o da ‘bilemez’ ve iki bilinmeyenli denkleme dönüştüğünüz an sizi terk eder. Sözün özü: Kaderinizi onun ellerine bırakmayın, kendi elinizde tutun.