Oyun sırası onda!
Rol aldığı diziler bir yana dursun sportif ruhuyla da radarımıza giren biri var şu sıralar! Belirgin yüz hatları ve dikkat çekici oyunculuğuyla öne çıkan Burak Yamantürk'ü yakından tanımak ve tanıtmak için seferber olduk.
7- Çocukluğunuza dair en çok özlem duyduğunuz şey ne? Balığa çıkmak, arkadaşlarımla mahallede top oynamak, sonunu düşünmeden delicesine yemek yemek.
8- Zamanda yolculuk yapabilseniz hangi döneme gitmeyi ve kimle tanışmayı isterdiniz? Mücadelenin sadece doğayla olduğu zamanlara gitmek isterdim. Atatürk ile tanışmayı çok isterdim.
9- Kendinizin en çok hangi özelliğine hayret ediyorsunuz? Her an aç olmama, sürekli yemek yapmayı ve yemeyi düşünmeme hayret ediyorum.
10- Adı aşk olsa da neyi asla yapmazsınız? Her şeyi yaparım.
11- Kadınların en çok hangi özelliğine hayranlık duyarsınız? Güçlü ve lafını sakınmayan yanlarına hayranım.
12- Özge Özpirinçci’nin sizi en çok şaşırtan yanı ne? Yastığa beş kala uyuyabilmesi, çünkü ben çok zor uyuyan biriyim.
13- İki oyuncunun birlikteliğinin en zor yanı ne? Çalışma saatlerinin düzensizliğinden dolayı olan vakitsizlik.
14- Kıskanç ve sahiplenici mi yoksa özgür ve güven duyan bir yapınız mı var? Kıskanç ve güven duyan diyelim.
15- Bugün yaşanan ilişkilerdeki en büyük eksik sizce ne? Kadın ve erkeğin karı-koca veya sevgili olduklarında en yakın arkadaş olduklarını unutmaları.
16- Özge Özpirinçci ile birbirinize en çok benzeyen yanlarınız neler? İkimiz de doğayı ve hayvanları minnet duyma derecesinde çok seviyoruz. Seyahat etmek bize heyecan veriyor. Yaptığımız seyahatlerden tutun da günlük ev yaşantımızda bile spontane olmayı ve serseri ruhlarımızı dinlemeyi çok seviyoruz.
17- Evlilik ne ifade ediyor sizin için? Çocuk istediğim zaman planladığım bir durum...
18- Sizi en çok ne sinirlendirir? Sabahları uyandırılmak.
19- Nasıl insanlara katlanamazsınız? Pis insanlara katlanamam.
20- Bugüne dek hayata dair aldığınız en iyi tavsiye neydi? Ne hissediyorsan onu yaşamaktan korkma!
21- Kendiniz hakkında daha önce hiç duymadığımız ne söyleyebilirsiniz bize? Yarasalardan çok korkarım.
22- Kurtulamadığınız bir takıntınız var mı? Tiklerim var.
23- Sarhoş olduğunuzda içinize mi kapanırsınız yoksa tam tersi dışa daha mı çok açılırsınız? Sarhoş olduğumda dışa açıldığım doğrudur.
24- En büyük zaafınız ne? Israra dayanamam.
25- Magazin dünyasında en çok ne rahatsız ediyor sizi? Sen ne dersen de, ne yaparsan yap, onların seninle ilgili hep başka planlarının olması.
26- Bu ülkede yaşamaktan mutlu musunuz? Mutluyum ama umutlu değilim. Endişeliyim...
27- Bir gün mutlaka gerçekleştirmeyi dilediğiniz ne var? Bir yaşam alanı oluşturmak istiyorum. Toprakla olan bağın oluştuğu, içinde mutlu hayvanların yaşadığı, insanların düşünmeden üretebildiği, hayatın aslında başka temeller üzerine oturtulması gerektiğini hatırlatan bir yaşam alanı.
28- Evde bulaşıkları kim yıkıyor? Yemekleri ben yaptığım için bulaşıklar Özge’ye ait. Ama o sette uzun çalıştığı zamanlar eve döndüğünde kirli ve dağınık bir mutfakla karşılaşmasın diye bazen ben yıkıyorum.
29- Nerede ya da nasıl bir ortamda asla uyuyamazsınız? Gürültü ve ışığın olduğu ortamda uyuyamam. Ben zaten uyuyamıyorum ki!
30- Bugün kimin evine akşam yemeğine davetli olmayı dilerdiniz? Rahmetli Müslüm Baba’nın evine yemeğe davetli olmak isterdim. Rakımızı içip sohbetimizi yapıp, şarkılar eşliğinde ne eğlenirdik be… Mekanı cennet, toprağı bol olsun.
Röportaj: Ece Üremez
Fotoğraf: Hakan Adil
Bazı insanlar vardır görüntüsüyle ruhu, üslubuyla vücut dili arasında uçurum hissedersiniz. İşte, Burak Yamantürk sizi bu uçurumun tam kenarına getiren bir isim. ‘Beklenmedik’ doğru kelime onun için. Tanıdıkça şaşırtan, şaşırttıkça daha çok merak etmenize neden olan oyuncu son dönemde yakışıklılığıyla da adından sıkça bahsettiriyor. Öyle ki, Burak Yamantürk başlı başına bir merak konusu desek haksız sayılmayız. Onun yanındayken, efendiliği, kibarlığı, muzır bakışları, sarkastik hareketleri ve düşünceli yaklaşımıyla karakterin detaylarda gizli olduğuna tanık olurken sınır tanımaz bir adam olduğunu da kısa sürede anlıyorsunuz. Bunda kuşkusuz İzmit’te sevgi dolu bir ailenin tam ortasında büyümüş olmasının, aldığı dans eğitiminin, oyunculuğa olan farklı bakış açısının ve duygularını yaşamaktan korkmamasının büyük katkısı var. Utangaç olduğu kadar sert bakışlarıyla yarattığı ironiye kayıtsız kalsak da kendine güvenen duruşu ve çekim süresince büründüğü karakter ilk bakışta hakkında edinilen yargıları altüst etmeye yetiyor. Serseri ruhu, spontane yaşama arzusu ve kaygılardan uzak yapısı da kendisine olan ilgi katsayımızı arttırıyor elbette. Keza bugüne dek kendisi hakkında, ‘Veda’, ‘Tatar Ramazan’, ‘Yasak’ ve ‘Acı Aşk’ dizilerinde canlandırdığı rollerden öte pek bir malumatımız yok. Tam da bu yüzden sadece onu tanımaya yönelik nokta atışı sorularla kendisine kaçacak bir yer bırakmadık. ‘Zannedildiği gibi biri değilim’ diyen Yamantürk’ün dürüstçe yanıtladığı 30 soru sayesinde zaten bu dediğinin kaçınılmaz olduğunu siz de fark edeceksiniz.
1- Kendi oynadığınız diziyi seyrediyor musunuz? Eğer izliyorsanız o sırada neler hissediyorsunuz? İzliyorum. Sahneyi oynarken hissettiğim duyguların karşılığını ekranda görebilecek miyim diye merak ediyorum.
2- Oyunculuğun en vazgeçilmez yanı sizce ne? ‘Kayıt’ ve ‘kestik’ kelimeleri arasında geçen sürede tamamen başka biri olabilmenin verdiği özgürlük!
3- Daha önce canlandırdığınız karakterler de göz önünde bulundurulduğunda sert mizaçlı bir yapınız olduğu zannediliyor. Burak Yamantürk gerçekte nasıl biri? Gerçekte nasıl biri olduğumu çok az kişi bilir. Bu da benim hoşuma giden bir durum. Kısaca şöyle söyleyebilirim; ‘zannedildiğim’ gibi biri değilim.
4- Sualtı teknolojileri okuyup bir de üstüne dalgıçlık eğitimi aldığınızı biliyorum. Deniz altına olan bu merak nereden geliyor? Çocukluktan gelen bir merak… Sualtına girdiğim zaman hiçbir şey düşünmem. Bu benim için çok nadir ve değerli bir an.
5- Daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Modern Dans Bölümü’nde eğitim almışsınız. Dalgıçlıktan dansa, oradan da oyunculuğa nasıl bir geçiş oldu? Başta beni sonra da etrafımdaki herkesi şaşırtan bir durum oldu. Sualtı Teknolojisi Bölümü’nü okurken aslında olayın sualtıyla veya teknolojiyle bir alakası olmadığını ve hayatımın her an risk altında olduğunu anladım. Zaten sahne sanatlarıyla da uğraşmak istiyordum. Bunun üzerine izlediğim birkaç gösterinin de etkisiyle kararımı kesinleştirdim. Kısa sürede yaptığım yoğun bir çalışmayla konservatuvarı kazandım. Bu işin kolay kısmıymış, asıl zor olan sonrasıymış… Ama beni bu yolda motive eden çok şey oldu ve dünyanın birçok önemli festivalinde dans etme imkanı buldum. Bu yüzden Büşra Firidin’e teşekkürü bir borç bilirim. O olmasaydı okulu biraz zor bitirirdim.