Piraye Erdoğan: Yeni olmak
Yeni olmak dönüşüm ile; dönüşüm ise var olabilmek ile mümkün. Hadi gel, bırakalım artık vakit kaybetmeyelim. Duyuyor musun? Bak, yaşam yine sesleniyor: ‘Var mısın?’
Son yüzyılın belki de en çok kullanılan ve insanın kendinden ve çevresinden en büyük beklentisi değişim. Yaşamı işlemeyen insan, bunun sebebini iki konu olarak görür. Ya yaşam işlemiyordur; çünkü onun, bunun, şunun değişmesi gereklidir veya kendisinin o, bu, şu konularda kendisini değiştirmesi gereklidir. Çözümü değişim ya da yenilik olarak gören işlemeyen insan, zihninin ortaya koyduğu taktikler, kararlar, taleplere uygun olarak ‘onlara’ ve kendine değişim yönünde yaptırımlar uygular. İçinde çınlayan ‘onun değişmesi lazım’ ve ‘benim değişmem lazım’ çığlıklarının baskısı ile çabalar, kontrol eder, sözde yeni kararlarını uygulamaya koyar ve öyle ya da böyle bir sonuca ulaşmaya çalışır. Ancak görünürde, başta bir değişim oldu gibi gözüken zamanlarda dahi kısa bir süre sonra yaşanan başlanılan noktaya dönüştür.
Değiştirilmeye, yenilenmeye çalışılan kim ya da ne ise yeniden eski haliyle yaşamda yerini alır. İnsan, dışarıyı değiştirmek konusunda zaten her zaman başarısız olduğu gibi kendi üzerinde dahi karar verdiği değişiklikleri geçerli kılamamaktadır. Üstelik, her ‘yine değişimi başaramamış olma’ hali kişide suçluluk, öfke, değersizlik, eksiklik gibi duyguları arttırdığından dolayı değişim isteği katlanarak artar. İşte bu kısır döngü, kişi gerçeğe ve gerçeğin işleyişine uyanmadığı sürece insanı yavaş yavaş tüketir. Değişim arzusu çöküşe sebep olan bir takıntı haline gelir.
Piraye Erdoğan
@delphinpiraye
DEĞİŞİM ARZUSU
Peki nedir işin sırrı? İnsan nasıl yenilenecektir, nasıl değişebilecektir? Öncelikle anlaşılması gereken, yenilenme ya da değişim arayışından beklentilerin yaşamda elde edilebilmesinin tek yolunun ancak dönüşüm ile olabileceğidir. Değişim arzusu, bir kişi ya da şeye uygulanan etkilerle beğenilmeyen taraflarının atılması ve yerine istenilen şekle getirilmesi isteğidir. İnsan açısından bu isteğin gerçekleşmesi değişim ile imkansızdır. Zira insanın değiştirmeye çalıştığı yaşam ‘yaşamı’ değildir ve ‘ben’ zannettiği de kendisi değil, çok küçük yaşlardan kendisine giydirdiği sahte bir kostüm ile oluşan sahte bir kimliktir. Değişim diye üzerine oynanan hedef yanlıştır. İnsan istediği görüntüyü alabilmek için yanlış hedefi düzeltmeye çalışmaktadır. Gerçek çözüm değişim değil, dönüşümdür. Dönüşüm, eski düzenin yerle bir edilip yerine yeni bir düzenin başlatılıp, geliştirilmesi ile mümkündür. Dönüşüm yaşandığında ise artık o eski olandan bir eser kalmaz. Doğada dönüşümün örneği tırtılın kelebek oluşu ile simgelenmiştir. Tırtıl bir koza içindeki kelebek potansiyelidir. Tıpkı sahte kimlik kabuğunun içinde saklı olan gerçek insan potansiyeli gibi.
SAHTE KİMLİKLER
Gerçek insanın ne olduğunu anlayabilmemiz için önce zihnin, insanı işleyişini anlamamız gerekir. İnsan, bir insan potansiyeli olarak benzersiz tasarımı ile bu dünyaya geldiğinde, 3-7 yaş arasında kaçınılmaz olarak çevresindeki, her şey ve kendi dahil herkes için yüklediği anlamlar ile bir gerçeklik oluşturur. Bu, insanın kendi zihin dünyasıdır. Bu zihin dünyasında herkes ve her şey için olduğu gibi kendisi için de bir anlamlar bohçası mevcuttur. Yani bu insan adayı, kim olduğunu 3-7 yaş arası deneyimlediklerinin yaşattığı korku, endişe, güvensizlik ve farklı pek çok hal üzerinden tanımlar. Bu tanımlama sonucu oluşan sahte kimliği de kendi gerçeği zanneder. Son derece kısıtlılık içeren kurduğu sahte gerçeklikteki sahte kimliği de kısıtlıdır. Eksiklikleri, yetersizlikleri vardır; almak için uğraş vermesi gerekendir o ve bu dünyada istediklerini yeterince alması mümkün olmamaktadır. Değişim arzusu buradan kaynaklanır. Yaşamı boyunca sahte benlik kozasını cilalama girişimleri ve başarısızlıkları ile mücadele içinde kalır. Zira gerçekte insanın düşlediği tatmin, huzur ve başarı dolu işleyişe geçebilmesi için cilalama değil; sahte benliği kırıp içerden olmaya geldiğinin gerçeğinin çıkmasına izin vermek gerekir. Tırtılın kelebeğe dönüşmesi. Bu ancak benim de ‘Kendine Özgürleşmek’ adını verdiğim dönüşüm yolculuğu ile mümkündür.
KENDİNE ÖZGÜRLEŞMEK
Kendine özgürleşmek; çok küçük yaşlarda zihnimin odalarında yazılmaya başlayan hikayelerle yaratılmış ve ben zannettiğim bir karton karakterin korku dolu, cansız, neşesiz, huzursuz, giderek daha nefessiz, limitli dünyasından çıkıp, capcanlı kendi gerçeğimi keşfetmeye ve yaşamaya geçiş serüveni. Bu, ancak o hikayeleri yazmış olan ve halen her an yazmaya devam edenden özgürleşerek olabiliyor. Kendine varabilmek, kendini bulabilmek, kendini bilmek için özgürleşiyorsun ve kendine özgürleşiyorsun. Bu yolculuğa çıkıldığında, sahte benlikten her bir parça kabuğu atıp ortaya çıkabildiğinde yaşamda ve her alanda var olmaya başlayan yeni olandır. Kim olduğun yenidir, yaşama sunabildiklerin yenidir, yaşamdan alabildiklerin yenidir. Kabuk kırılmış, yeni olan gerçeğin içinden çıkmış, gerçekten ve gerçekte yaşamaya başlamaya geçmiştir. Ortaya çıkan, eski olanın hiçbir yönü ile benzerlik taşımaz; zira değişim değildir yaşanan, dönüşümdür. Dönüşüm geldiğinde yeni olan, yeni düzen gelir. Eski olan ve eski düzenden de geriye bir şey kalmaz. Tıpkı kelebek olduğunda tırtıldan eser kalmadığı gibi.
Yaşamın bizden beklediği dönüşümdür. Kendimize gelmemizdir. Yeniden başlamamızdır. Kendi gerçeğimizi, olmaya geldiğimizi yaşama sunmamızdır. İşlemeyen bir yaşamı geride bırakmak istiyorsak; değişim cilalamaları ile vakit kaybetmeyi bırakıp sende taptaze saklı duran gerçek hazinemizi ortaya koymamız gerekir. Yaşam da bizden bunu gerçekleştirmemizi beklemektedir.
Gerçekten de bu yaşamda kendimize gelmeye yapılan bir davet var. Hepimize sunulmuş olan ve sen duymayı seçene dek her an tekrarlanan bir teklif. Üstelik son ana dek de tekrarlanacak olan.
‘YENİ OLMAK’ YOLCULUĞUM
Ben bu daveti kabulden sonrasını yaşadım ve her an yaşıyorum... İşte bu yola, bu yolculuğa verdiğim isim de ‘Kendine Özgürleşmek’. Çok küçük yaşlarda zihnimin odalarında yazılmaya başlayan hikayelerle yaratılmış ve ben zannettiğim bir karton karakterin; korku dolu, cansız, neşesiz, huzursuz, giderek daha nefessiz, limitli dünyasından çıkıp, capcanlı kendi gerçeğimi keşfetmeye ve yaşamaya geçiş serüvenim. On yıl önce başladığım ‘yeni olmak’ yolculuğumda, yaşamımda her alanda yeni olmayı deneyimledim ve deneyimliyorum. Halen devam ettiğim bu seyirde, daha ötelerini hem keyifle deneyimliyor hem de yaşama yeniden, kendi gerçeği ile başlamak isteyenlere rehberlik ediyorum. Bu, ancak o hikayeleri yazmış olan ve halen her an yazmaya devam edenden, zihinden özgürleşerek olabiliyor. Kendine varabilmek, kendini bulabilmek, kendini bilmek için özgürleşiyorsun ve kendine özgürleşiyorsun.
Kendine özgürleşmek, ‘var mısın, gerçekten yaşamaya?’ diyen gerçeğe ‘varım!’ diyerek ilk adımı atacağın o muhteşem yol. İşte bu yolda, gerçekten nefes alabilmek. Bu yolda, gerçekten yaşayabilmek. Bu yolda, gerçek aşk. Yeniden, yeni olarak başlayacağımız gerçek yaşamımız bu yolda. Olmaya geldiğini olmak ve yaşama sunabilmek. Sadece sana ait olan ve sadece senin sunabileceğin o benzersiz var oluş. Yoksa… Zaten yaşamda değiliz, yokuz.
Bir gün uyanıp, nihayet kendime özgürce kanatlandığımda başladı yaşam. Yaşama sevinci ise sadece gerçekten yaşayanların tadabileceği bu muhteşem lezzet. Nedir bilmek ister misin? Gerçekten yeniden başlamak, yeni olmak ister misin? Gel, korku dolu zihnine anlayışla gerçeği gösterelim. O hayal dünyasından adım adım sıyrılıp kendimize gelelim, kendimiz olalım; nasıl olmayı seçeceksek her an. Yaşama kendi benzersizliğimizi sunalım. Var mısın?
“Değiştirilmeye, yenilenmeye çalışılan kim ya da ne ise yeniden eski haliyle yaşamda yerini alır. İnsan, dışarıyı değiştirmek konusunda zaten her zaman başarısız olduğu gibi kendi üzerinde dahi karar verdiği değişiklikleri geçerli kılamamaktadır.”