Ramize Erer
Bütün yüklerimizle çalışıyoruz.
Karikatürlerindeki derin ve güçlü feminizm dolayısıyla, Angouleme Komik Festivali'nde Fransa'nın köklü mizah dergilerinden Fluide Glacial tarafından 2017 Yaratıcı Cesaret Ödülü'ne layık görülen ünlü çizer Ramize Erer, dokuz yıldır Paris'te yaşıyor ve karikatürlerini annesinin kendisine verdiği özgürlük duygusuyla çizdiğini söylüyor.
Çizerliğe başladığınız günden bu yana gündeme oturan konulardaki farklılıklar neler?
Pek bir şey değişmedi. Gene ilk sırada ülke gündemi ve politikacılar var ama eskiden mizah dergilerinde, kapaklarında, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri bu kadar yer almazdı. Bu da çok üzücü maalesef.
Erkeklerin hakim olduğu bir alanda yıllardır var olabilen bir kadın çizer olarak başarınızın sırrı ne sizce?
Çok çalışmak sanırım. 13 yıl her gün, günlük bir gazetede, Radikal’de çizdim. Kolay değildi. O dönemde kendimi her yerde çizerken hatırlıyorum. Hamileyken, lohusayken, oğlum kucağımda çalışmaya çalışırken... Sanırım çalışan ve anne olan bütün kadınların benzer hikayeleri var. Biz erkeklerden farklı olarak bütün yüklerimizle çalışıyoruz.
Yıllardır Fransa’da yaşayan bir kadın olduğunuz için soruyorum; feminizmin net bir şekilde algılanmasında etkili olan kültürel özellikler neler?
Kadınlar burada kanunlarla korunuyor. Kanunlar önünde kadın ve erkek eşit. Paris’te ilk zamanlar en çok dikkatimi çeken şey, okul önlerinde çocuklarını almak için gelip bekleyen babaların çokluğuydu. Fransız kadınların çoğunluğu çalışıyor. Devlet bakıcı sorununu halletmiş. Tabii bütün bu haklar ve özgürlükler (oy verme, kürtaj) feministlerin mücadelesiyle olmuş ve Fransız kadınlar tarafından içselleştirilmiş. Birçoğu bu özgürlüğü ve eşitlik duygusunu doğal olarak yaşıyor.
2017 Yaratıcı Cesaret Ödülü’ne layık görüldünüz. Karikatürlerinizdeki tiplemeleri yaratma cesaretinizi ortaya çıkaran itici güç neydi sizce?
Özgürlük duygusu ve tabusuz olmak. Bunlar olmadan karikatür de yapamazsınız zaten. Bir röportajımda söylemiştim; ‘Annelerin kızlarına vermekten en çok korktukları şeyi verdi bana annem; özgürlük…’ diye. Doğruydu. O, Simone de Bevoir ya da Virginia Woolf’u bilmeden feminist olmuştu. Hayat onu feminist yapmıştı. Bu yüzden ben 16 yaşımda arkadaşlarım evlilik hayalleri kurarken Gır-Gır dergisine evliliğe karşı karikatürler çiziyordum. Annem evliliğin kadınlar için hiç de iyi bir şey olmadığına çoktan ikna etmişti beni zaten.